- Türkiye için uygulanabilir uluslararası insan hakları kuralları ve yükümlülükleri nelerdir ?
- Türkiye'nin insan hakları karnesi nedir?
- Sosyal medya platformları ve mesajlaşma uygulamaları Türkiye'deki seçimlerde nasıl bir rol oynayacak?
- Hükümet internet üzerinden yürüyen tartışmayı nasıl kontrol etmeye çalışıyor?
- Hükümet, seçim sırasında internette anonim ifadeleri ve özel mesajları hedef almak için ne yapabilir?
- Hükümetin internetteki içeriği engelleme konusundaki yetkileri neler?
- Hükümet, taleplerini reddettiği için sosyal medya veya mesajlaşma platformlarına ne tür yaptırımlar uygulayabilir?
- Türkiye seçmeni bu seçimlerde insan haklarına yönelik başka hangi teknoloji destekli zorluklarla karşılaşabilir?
- Seçim gününde neler olabilir?
- Sosyal medya ve mesajlaşma platformları hangi insan hakları sorumluluklarına sahiptir?
- Sosyal medya ve mesajlaşma platformları önceki seçimlerde insan hakları sorumluluklarını yerine getirdi mi?
- İnternet platformları seçim sırasında insan haklarını korumak için ne yapıyor?
- Sosyal medya platformları ve mesajlaşma uygulamaları seçime katılım hakkına saygı göstermek için başka neler yapmalıdır ?
- İnternet servis sağlayıcılarının insan hakları sorumlulukları nelerdir?
Türkiye'de 14 Mayıs'ta, seçmenler 2002'den bu yana görevde olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) için ciddi bir zorluk teşkil eden ve yüksek öneme sahip parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçiminde oy kullanacaklar. Seçimler, Erdoğan hükümetinin medyayı susturmak, muhalifleri ve siyasi rakipleri alıkoymak veya saf dışı bırakmak için müthiş yetkilerini kullandığı, merkezi kontrolün yoğunlaştığı, temel hakların ve hukukun üstünlüğünün aşındığı bir ortamda gerçekleşecek.
İnternet ortamı Türkiye'nin siyasi gündeminde önemli bir rol oynuyor. Türkiye hükümeti, kendisini internet ortamında muhalif görüşleri susturmak için defalarca kullandığı dijital sansür araçlarından oluşan geniş imkanlarla donattı. Geçtiğimiz dokuz yıl içinde, gazeteciler, siyasi rakipler ve diğer kişiler hakkında, Cumhurbaşkanını ve hükümeti internet üzerinden eleştirmeleri, hatta eleştirel makaleleri sadece sosyal medyada paylaşmaları veya beğenmeleri nedeniyle binlerce yargılama yapıldı. Hükümet ayrıca iktidar partisini veya bazı bakanları eleştiren internet sitelerine erişimi de sıklıkla engelliyor. Aralık 2021 itibariyle yarım milyondan fazla alan adına erişim engellendi. Hükümetin kullanıcı verilerinin iletilmesi veya içeriğin çıkarılmasına yönelik taleplerini reddeden sosyal medya platformlarının Türkiye'de fiilen kullanılamaz hale gelecekleri ağır para cezalarıyla veya bant genişliği kısıtlamalarıyla karşı karşıya kalmaları mümkün. Türkiye hükümeti, siyasetin gerildiği dönemlerde veya eleştiri beklediğinde, Şubat 2023'teki yıkıcı depremlerin ardından yaptığı gibi popüler sosyal medya ağlarına erişimi geçici olarak kısıtlama konusunda köklü bir geçmişe sahip.
Ayrıca, sahte ve ele geçirilmiş hesaplardan oluşan ağlar Türkiye'de internet ortamındaki tartışmaları önemli ölçüde etkileyebiliyor. Bu ağlar, genellikle siyasi mesajların erişimini artırmak için bir arada kullanılıyor. Sosyal medya ve mesajlaşma uygulamalarında yer alan hesaplarından oluşan bu eşgüdümlü ağların çoğu AKP yanlısı görüşleri desteklemeye adanmıştır. Hükümetin kendisi de zaman zaman bu ağların oluşturduğu yapay algının, politikalarına ve yaklaşımlarına tabandan gelen desteğin "kanıtı" olduğuna atıfta bulunmuştur. Sahte ve ele geçirilmiş hesaplardan oluşan ağlar bazen hükümeti eleştirenleri, özellikle de kadın siyasetçileri ve gazetecileri taciz etmek için de kullanılmıştır.
Bu seçim, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP'nin göreve gelmelerinden bu yana karşılaştıkları en zor seçimlerden biri. Seçim günü yaklaşırken, hükümetin seçim sonuçlarını şekillendirmek için dijital ortam üzerindeki geniş kontrol imkanlarını kullanacağına dair endişeler bulunuyor. Hükümet yetkilileri şimdiden seçimlerin bütünlüğüne itiraz etmeye başladılar ve AKP'nin olası bir seçim kaybını "siyasi darbe" olarak nitelendirdiler.
Bu soru-cevap metni, 2023 cumhurbaşkanı ve milletvekili genel seçimlerinde Türkiye'nin internet ortamına yönelik muhtemel tehlikeleri incelemektedir. Türkiye'nin gelecekteki herhangi bir hükümeti, bu konuya ilişkin ülke mevzuatını yeniden değerlendirmeli ve mevzuatın insan hakları yükümlülükleriyle uyumlu olmasını sağlamalıdır. ARTICLE 19 ve İnsan Hakları İzleme Örgütü, Türkiye makamlarını sivil toplum üzerindeki baskılara son vermeye ve özellikle seçimler öncesinde ve sırasında ifade özgürlüğü ve mahremiyet haklarını güvence altına almaya çağırmaktadır.
Türkiye, bölgesel ve uluslararası insan hakları metinleri kapsamında insan hakları yükümlülüklerine tabidir. Türkiye, bu sözleşmelere taraf olarak, seçmenlerin nüfuzu kötüye kullanma veya zorlamaya maruz kalmaksızın oy kullanabilmelerini güvence altına almak da dâhil olmak üzere, seçimleri adil ve serbest bir şekilde gerçekleştirmekle yükümlüdür. Türkiye, ayrıca ifade özgürlüğü ve mahremiyet hakkı gibi seçimler sırasında özellikle önem taşıyan diğer hakları da güvence altına almakla yükümlüdür.
Türkiye, İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme'nin (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi) yanı sıra bu sözleşmenin birinci Ek Protokolü, Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi, Her Türlü Irk Ayrımcılığının Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi ve Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması Karşısında Bireylerin Korunması Sözleşmesi'ne taraftır.
Türkiye hükümetinin insan haklarına saygısı 2013 yılındaki Gezi Parkı protestolarından bu yana hızla azalmıştır. Ard arda gelen Erdoğan liderliğindeki hükümetler, ana akım bağımsız medyanın büyük bir bölümünün içini boşaltmış, mahkemeler üzerinde kontrole ve yürütme erkine sahip bir cumhurbaşkanlığı altında otoriter ve son derece merkezi bir sistem oluşturarak kamu kurumlarını esaslı niteliklerden yoksun ve meclisi büyük ölçüde işlevsiz hale getirmiştir. Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin bağlayıcı kararlarını uygulamayarak uluslararası hukuku gözardı etme konusunda istekli olduğunu göstermiştir. Türkiye, ayrıca kadına karşı şiddetle mücadelede kilit bir mekanizma olan İstanbul Sözleşmesi'nden de çekilmiştir.
Türkiye'nin insan hakları ve daha genel anlamda hukukun üstünlüğü konusundaki gerilemesi, ülkede serbest ve adil seçim hakkının kullanılmasını etkilemiştir. Uluslararası seçim gözlemcileri, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve iktidardaki AKP'nin geçmişte yapılan pek çok seçimde haksız bir avantaj elde ettiği sonucuna varırken, Türkiye'de 2019'da yapılan son yerel seçimlerin demokrasinin temel ilkelerinin gözardı edildiğini gösterdiğini belirtiyor. Erdoğan ve AKP'nin usulsüzlüklerle gölgelendiğini iddia ettiği muhalefet adayı Ekrem İmamoğlu'nun seçim zaferinin ardından, Türkiye'nin seçim otoritesi Yüksek Seçim Kurulu (YSK), bağımsız olmadığını göstererek 2019 İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerini iptal etti. YSK ve İçişleri Bakanlığı ayrıca, demokrasi ve hukukun üstünlüğünün temel ilkeleriyle bağdaşmayan bir şekilde, seçimleri kazanan diğer muhalefet adaylarının belediye başkanlığı mazbatalarını vermemiştir. Türkiye'nin ağırlıklı olarak Kürt nüfusa sahip güneydoğu bölgesinde ise Erdoğan hükümeti, usulüne uygun olarak seçilmiş Halkların Demokratik Partisi (HDP) belediye başkanlarını görevden alarak, yerlerine Ankara'dan atanan kayyumları getirdi ve yerel demokrasiyi tamamen askıya aldı.
- Sosyal medya platformları ve mesajlaşma uygulamaları Türkiye'deki seçimlerde nasıl bir rol oynayacak?
Sosyal medya, Türkiye'de basına yönelik geniş çaplı baskının ardından insanların bağımsız haberlere erişebildiği ve kendilerini nispeten daha özgürce ifade edebildikleri son alanlardan biridir. Bu durum, Türkiye'nin internet sitelerine ve diğer çevrimiçi içeriklere keyfi olarak erişimin engellenmesine ve içerik çıkarılmasına izin veren ve giderek daha kısıtlayıcı hale gelen yasal mevzuatına rağmen gerçekleşmektedir.
Türkiye genelinde geleneksel medyanın yüzde 90'ı hükümetle yakın işbirliği içinde olduğu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile iktidar partisinin kampanyasına orantısız bir şekilde yer verdikleri için, çevrimiçi platformlar bu seçimde özel bir öneme sahip. Sonuç olarak, muhalefet partileri seçmenlere ulaşmak için büyük ölçüde internete güveniyor. AKP ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kendisi de çevrimiçi platformları önemli görüyor ve mesajlarının internette dolaşıma girmesini sağlamak için çeşitli teknikler deniyor. 2013 yılında, Gezi Parkı protestolarının ardından, hükümetin internet üzerinden yapılan eleştirilere karşı koymak için 6.000 kişilik bir sosyal medya ekibi işe aldığı iddia edildi. 2020'de ise Twitter, platform manipülasyonuna karşı politikasını ihlal ettiği gerekçesiyle partinin gençlik kolları ile ilişkili AKP yanlısı hesaplardan oluşan ve eşgüdümlü çalışan geniş bir ağa ait hesapları kapattığını bildirdi.
Türkiye nüfusu sosyal medyada oldukça aktif. Türkiye'de geçmiş seçimlerde sosyal medya, geleneksel medyanın ve ulusal seçim makamlarının bağımsız olmadığı bir ortamda oy kullanımına ilişkin usulsüzlük iddialarına dikkat çekilmesinde önemli bir rol oynadı.
Türkiye hükümeti, internet üzerinden yürüyen tartışma ortamına yönelik ağır bir kontrol uyguladı. Bu kontrol, muhalif görüşleri baskı altına alma amacı taşıyan, sivil toplumun, gazetecilerin, insan hakları savunucularının ve diğer kişilerin internet üzerinden yürütülen faaliyetlerini de hedef alan daha geniş bir baskı kampanyasının parçasıydı. Hükümet, bu seçim öncesinde Ekim 2022'de kabul edilen bir dizi yasal değişiklikle internet sansürüne yönelik araçlarını önemli ölçüde artırdı.
Türkiye'de binlerce kişi sosyal medya paylaşımları dolayısıyla, hatta bir içeriği beğendikleri ya da paylaştıkları için ceza yargılamalarına maruz kalıyor. Türkiye'nin içeriği belirsiz ve geniş kapsamlı terör yasalarını siyasi muhalefeti bastırmak için kullandığı da kapsamlı olarak belgelenmiştir.
Türkiye, Twitter'a gönderilen içerik çıkarma taleplerinin hacmi bakımından düzenli olarak dünyada en üst sıralarda yer almaktadır. 2021 yılında hükümet kontrolündeki yargı, muhalefet Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nu sadece Twitter'da bir haber paylaştığı için örgüt propagandası yapma suçlamasıyla mahkum etti. Gergerlioğlu sonrasında meclisten ihraç edildi.
Ekim 2022 yasası, sosyal medya da dahil olmak üzere "endişe, korku veya panik yaratma saikiyle ... gerçeğe aykırı bir bilginin, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde" yayılmasını suç sayarak muhalefeti daha da yasak hale getiriyor. İnsan hakları uzmanları, bu terimlerin muğlak ve geniş olduğunu, Türkiye'deki mahkemelerin ve düzenleyici kurumların, hükümetin bu muğlak hükümleri muhalif sesleri susturmak için kullanmasını engellemek için gerekli bağımsızlıktan yoksun olduğunu belirtmişlerdir. Yakın bir tehdide atıfta bulunmadan "kamu barışının bozulmasını" önlemek sorunludur. İlgili hükümler, Türkiye hükümetinin özellikle bu tür yasaları muhalifleri hedef almak için kullanma konusundaki sicili göz önüne alındığında, ifade özgürlüğünü kısıtlamak için meşru bir dayanak değildir.
BM, AGİT ve OAS'ın ifade özgürlüğü yetkilileri, ortak bir bildiriyle hatalı bilgiye yönelik genel veya muğlak yasaların kabul edilmesini kınamış, bu tür yasaların seçimler sırasında hakları kısıtlamak için kötüye kullanılma olasılığını arttırdığını vurgulamışlardır.
- Hükümet, seçim sırasında internette anonim ifadeleri ve özel mesajları hedef almak için ne yapabilir?
Türkiye hükümeti son yıllarda çevrimiçi faaliyetlere yönelik gözetimini artırmaktadır. Örneğin, hükümetin Meta'ya kullanıcı verilerine yönelik talepleri 2018'den itibaren önemli ölçüde artmıştır. Türkiye şu anda kullanıcı verileri taleplerinde bulunan ülkeler arasında dünyada sürekli olarak ilk 10 arasında yer almaktadır. Geçen yıl, Türkiye'nin interneti düzenleyen idaresi BTK'nın 2019 yılında Türkiye'deki tüm internet kullanıcıları ve mobil aboneler hakkında ayrım gözetmeksizin özel veri toplamaya başladığı bildirildi.
Sosyal medya platformlarının, Ekim 2022 tarihli yasa uyarınca yeni "yanıltıcı bilgi" suçu da dahil olmak üzere, belirli suçlarla itham edilen kullanıcıları tespit etmek ve kullanıcı verilerini talep üzerine mahkemeler ve savcılarla paylaşmak zorunda olması, anonim olarak yönetilen hesapların arkasındaki kişi veya kuruluşları bile seçim sırasında hükümeti eleştirdikleri için tehlikeye atıyor.
Yasa ayrıca sosyal medya şirketlerini "can veya mal güvenliğini tehlikeye atan" her türlü içeriği tespit ederek bildirmek ve bu içeriği paylaşan kullanıcılar hakkında bilgi vermekle yükümlü kılıyor. Bu terim de muğlak bırakılarak tanımlanmadığından, sosyal medya platformlarının hangi içerik kategorilerini aktif olarak izlemeye ve Türkiye makamlarına bildirmeye zorlanacağı açık değildir ve aşırı geniş bir yoruma yol açmaktadır. Şirketleri, kullanıcıların paylaşımlarını aktif olarak izlemeye ve sorunlu olduğu iddia edilen içerikleri bildirmeye zorlamak, hem ifade özgürlüğü hem de mahremiyet hakkı açısından ciddi insan hakları endişeleri doğurmaktadır. Ayrıca, yasaya göre hangi durumlarda şirketlerin bu tür içeriklerden haberdar oldukları halde bunları bildirmemelerinin kabul edilebilir olduğu da açık değildir. "Mal güvenliğini" tehlikeye atma gerekçesi üzerinden ifadenin suç haline getirilmesi, küçük çaplı mala zarar verme tehditlerini bile hedef almak ve barışçıl protestoları bastırmak için kolayca kötüye kullanılabilir.
Ekim 2022 değişiklikleri, ayrıca bazı özel mesajlaşma hizmetlerinin gelecekteki güvenliğine ilişkin endişeler doğuruyor. Bu değişiklikler kapsamında, mesajlaşma servislerinin artık Türkiye'de şirket kurmaları ve BTK'dan alınması gereken bir lisans altında faaliyet göstermeleri gerekmektedir. BTK, mesajlaşma uygulamalarına yönelik olarak çeşitli iletişim şirketlerinin özel haberleşmeyi kesme, haberleşmeye erişme veya iletme yükümlülüklerini açıklayan yönetmelikler çıkaracaktır. WhatsApp, Signal ve Telegram Secret Chat gibi bazı özel mesajlaşma hizmetleri uçtan uca şifreleme sistemi kullanır, böylece yalnızca gönderenler ve alıcılar yazılan mesajları okuyabilir. Mesajlaşma şirketleri de dahil olmak üzere hiç kimsenin, tüm özel mesajların güvenliğini ciddi şekilde sarsmadan kullanıcıların uçtan uca şifrelenmiş mesajlarına anlaşılabilir biçimde erişmesi mümkün değildir. BTK tarafından çıkarılacak yönetmelikler bu hizmetlerdeki özel mesajlara erişimi zorunlu hale getirirse, önemli bir siber güvenlik aracı zayıflatılmış olacak, kullanıcılar da Türkiye'nin muhalif ifadelere karşı yürüttüğü daha geniş çaplı kampanyaya maruz kalacaklar.
Tüm bu tedbirler, internette muhalefeti ifade etme becerisiyle doğrudan bağlantılı anonimlik ve güvenli iletişim için ciddi bir tehlike oluşturmaktadır. BTK, iletişime müdahaleye ilişkin yasal düzenlemelerinin uçtan uca şifrelemeyi korumasını sağlamalı, Türkiye hükümetinin denetim yetkileri internette anonimliği korumalıdır.
Türkiye hükümeti, çevrimiçi ifadelerin kaldırılması, internet sitelerinin ve hatta platformların tümüyle erişime engellenmesi konusunda kullanabileceği bir dizi yetkiye sahiptir. Hükümet bu yetkilerini protestolar veya seçimler gibi siyasi açıdan hassas zamanlarda sıklıkla kullanmaktadır.
Türkiye, internet servis sağlayıcılarına sosyal medya ve diğer internet sitelerine erişimi engelleme veya sitelere erişimi ciddi şekilde yavaşlatma talimatı verebilir. BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği, internet hizmetlerinin kasıtlı olarak kesintiye uğratılmasının "insan hakları durumunun kötüye gittiğinin güçlü bir göstergesi" olduğunu belirtmiştir. BM İnsan Hakları Komitesi de Medeni ve Siyasal Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme'ye dair 34 No'lu Genel Yorumunda belirli internet sitelerinin ve sistemlerin faaliyetlerine yönelik genel yasakların insan haklarıyla bağdaşmadığını tespit etmiştir.
Türkiye, bazı önemli internet sitelerini erişilemez hale getirmek için bu gücü yaygın bir şekilde kullanmıştır. Bazı hallerde, Türkiye yasalarını ihlal ettiği iddia edilen az sayıda öğeye dayanılarak platformlar tümüyle engellenmiştir. Örneğin, ulusal güvenliğe yönelik tehditler gerekçe gösterilerek Wikipedia'ya erişim üç yıl süreyle engelledi. Aralık 2021 itibariyle Türkiye 570.000'den fazla alan adına erişimi engellemiştir.
Türkiye hukuku uyarınca, mahkeme kararlarına veya BTK'nın taleplerine yanıt olarak kullanıcı içeriğini çıkarmayan platformlar, içerikten kaynaklanan her türlü zarardan sorumlu hale gelebilir. Ekim 2022 yasa değişiklikleri, BTK'yı internet platformlarına sansür uygulamayı sağlayan ağır uyum tedbirleri içeren birtakım yeni yetkilerle donatıyor.
İnternet haber siteleri, Türkiye'nin yasal düzenlemeleri kapsamında keyfi kurallarla karşı karşıya kalmaktadır. İnternet haber sitelerinden, haberlerini kaldırmaları ve ana sayfalarında düzeltme metinleri yayınlamaları istenebilmektedir. İnternet haber yayıncıları ve dijital yayın platformları, keyfi cezalar uygulaması ve hatta hükümeti eleştiren az sayıdaki televizyon kanalının yayınlarının geçici olarak durdurulmasına karar vermesiyle tanınan, Türkiye'nin hükümete yakın yayın izleme kuruluşu Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'na (RTÜK) lisans başvurusunda bulunmak zorundadır. Deutsche Welle ve Amerika'nın Sesi internet haber siteleri, sansür rejimine boyun eğmek istemedikleri gerekçesiyle yayın izleme kuruluşuna lisans başvurusunda bulunmadıkları için Türkiye'de mahkeme kararıyla erişime engellendi.
- Hükümet, taleplerini reddettiği için sosyal medya veya mesajlaşma platformlarına ne tür yaptırımlar uygulayabilir?
Türkiye hükümeti, içerik çıkarma ve veri temini taleplerini reddeden çevrimiçi platformlara karşı alabileceği bir dizi uyum tedbiri getirdi. Bu yetkiler sayesinde hükümet, taleplerinin insan haklarına aykırı olduğu durumlar da dahil olmak üzere, taleplerinin karşılanmasını sağlamak için sosyal medya platformları üzerinde önemli bir baskı uygulayabilir.
Türkiye yasalarına göre, sosyal medya platformları, içerik çıkarma taleplerine uymadıkları takdirde reklam yasakları, küresel gelirlerinin yüzde 3'üne varan para cezaları ve hizmetlerine erişimi büyük ölçüde yavaşlatan veya hizmetlerini Türkiye internet ağlarında fiilen işlevsiz hale getiren bant genişliği daraltmalarıyla karşı karşıya kalabilirler. Kullanıcı verilerinin bildirilmesi taleplerine uyulmaması da, sosyal medya platformlarını bant genişliğinin daraltılması tedbirine maruz bırakabilir.
Büyük kullanıcı kitlesine sahip sosyal medya platformları ayrıca yerli bir şirket kurmak veya Türkiye'de ikamet eden bir Türk vatandaşı gerçek kişiyi yerel temsilci olarak atamakla yükümlüdür. Türkiye hükümeti, yerli kuruluşlara ağır idari para cezaları ve hatta ceza sorumluluğu tehditleri de dahil olmak üzere doğrudan baskı uygulayabilir.
Bu genişletilmiş araç seti, hükümetin internet platformlarını tehdit etme konusunda gösterdiği isteklilik dikkate alındığında özellikle endişe vericidir. 2014 yılında, yerel seçimler öncesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan Twitter'ı onun "kökünü kazımakla" tehdit etmiş ve platformdaki içeriğin çıkarılmasına yönelik mahkeme kararlarına uymadığı gerekçesiyle platformun Türkiye'de erişime engellenmesi talimatı vermiştir. 2020'de Erdoğan'ın iletişim başkanlığı başkanı Fahrettin Altun, Twitter'ı hükümet yanlısı sahte ve ele geçirilmiş hesaplardan oluşan geniş bir ağı kaldırması nedeniyle tehdit etti.
Çoğu internet platformu, yasal olarak bağlayıcı talepleri yerine getirmeden önce insan haklarına etkileri de dahil olmak üzere bu talepleri gözden geçirmeyi ve değerlendirmeyi içeren politikalara sahiptir. Ancak yukarıda açıklanan önlemler karşısında sosyal medya şirketleri, platformdaki içeriği iktidardaki AKP'nin lehine olacak şekilde düzenleme yönünde ciddi bir gayri resmi baskı ile karşı karşıya kalabilir. Şirketler bu baskıya direnirlerse seçimin kritik noktalarında platformlarına erişimin engellenmesi riskiyle karşı karşıya kalabilirler.
- Türkiye seçmeni bu seçimlerde insan haklarına yönelik başka hangi teknoloji destekli zorluklarla karşılaşabilir?
Türkiye'de sosyal medya kullanıcıları internet üzerinden siyasi tartışmalara katıldıklarında ek tehditlerle karşı karşıya kalmaktadırlar. Hükümeti eleştirenlere karşı şiddet çağrıları ve çevrimiçi taciz, gazeteci ve siyasetçilere yönelik toplumsal cinsiyet temelli saldırılar yaygındır. Hükümeti eleştiren Türk gazeteciler, özellikle kadın ve LGBT+ gazeteciler sıklıkla çevrimiçi hesaplar tarafından taciz kampanyalarıyla hedef alınmaktadır. Siyasi amaçlarla kişilerin hedef gösterilmesi, bazen taciz edici yorumların hacminin ve erişiminin artırılması için hükümetle uyumlu sosyal medya fenomenlerinden veya koordinasyon ağları ile tekniklerinden faydalanmaktadır.
Sosyal medyada siyasi görüşleri desteklemek veya yanlış bilgi yaymak için sahte veya ele geçirilmiş hesaplardan oluşan geniş ağların kullanılması, Türkiye'de internet üzerinden yürütülen siyasi tartışma ortamının giderek yaygınlaşan bir özelliğidir. Seçimler de dahil olmak üzere siyasi açıdan hassas dönemlerde bu özellik daha da yaygın hale gelmektedir.
Araştırmacılar, çevrimiçi tartışmaları AKP yanlısı bakış açılarıyla doldurmak amacıyla mesajlarını eşgüdümlü şekilde paylaşan geniş bot ve trol hesap ağları belgelemiştir.
Twitter, 2020 yılında AKP'nin gençlik kolları ile ilişkili ve hükümet politikalarına tabandan destek verildiği izlenimi yaratan, AKP'nin görüşlerini destekleyen ve muhaliflerini eleştiren 37 milyondan fazla tweetten sorumlu 7.000'den fazla hesabı kaldırmıştır. Bu hesapların birçoğu sahte, diğerleri ise AKP destekçileri ile ağ tarafından kontrol edilen gerçek kişilerin ele geçirilmiş hesaplarıydı. Bu taktikler Twitter'ın platform manipülasyonu politikasını ihlal etti. Türkiye hükümeti, politikalarına ve yaklaşımlarına tabandan gelen desteğin kanıtı olarak sıklıkla bu hesapların paylaşımlarına dikkat çekti, Twitter'ın AKP yanlısı bot ve trol hesap ağını kaldırmasını "popüler bir siyasi harekete" saldırı olarak kınadı.
Stanford İnternet Gözlemevi tarafından yapılan bir araştırmaya göre, bu eşgüdümlü ağ, Erdoğan'ın gücü cumhurbaşkanlığı makamında merkezileştirme ve konsolide etme girişimi olan Türkiye'nin 2017 Anayasa referandumu sırasında üretkendi, aynı ağ 2015 yılındaki genel seçimler sırasında da muhalefet partilerine karşı toplanmıştı.
ACM Web Conference 2023'te yayınlanan daha yakın tarihli bir çalışmada, Türkiye Twitter'daki bot hesap ağları için en aktif ülkelerden biri olarak tanımlandı. Bu hesapların belirli partilerle veya hükümetin kendisiyle ilişkili olduğunu tespit etmek zor olsa da, çalışma bu ağların çoğunun 2023 seçimleri öncesinde bir manipülasyon kampanyasını temsil eden siyasi sloganlar ürettiğini ortaya koydu. Yeniden etkinleştirilen bu bot hesaplara ek olarak, ana muhalefetin Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, kendisini itibarsızlaştırmayı amaçlayan algoritmik olarak üretilmiş ses veya video kayıtlarının dolaşıma sunulmasına ilişkin bir tehlike konusunda uyarıda bulundu.
OAS, AGİT ve BM'nin ifade özgürlüğü yetkilileri, manipülatif propagandayı yaymak için gerçek dışı bilgilerin eşgüdümlü olarak kullanılması yoluyla seçim sürecini bozma girişimlerine ilişkin uyarılarını ortak bir bildiriyle ifade etmişlerdir. Bağımsız seçim izleme kuruluşları, AKP'nin seçimlerde büyük bir avantaj elde etmek için devlet kaynaklarını kötüye kullanmaya eğilimli olduğu konusunda defalarca uyarıda bulunmuştur.
Seçim günü ve seçimden hemen sonra çevrimiçi ortamın önemi daha da artabilir. Türkiye hükümeti, eleştiri öngördüğünde veya seçimler de dahil olmak üzere siyasi hassasiyetlerin arttığı zamanlarda internet sitelerini engelleme ve kısıtlama yetkilerini kullanma konusunda köklü bir geçmişe sahiptir.
Türkiye hükümetinin geleneksel medya ve YSK üzerindeki kontrolü göz önüne alındığında, Oy ve Ötesi gibi sivil toplum grupları, siyasi partiler ve on binlerce gönüllü ile birlikte çalışarak önemli seçim izleme işlevlerini yerine getirmektedir. Bu işlevler arasında oy verme usulsüzlüklerinin belgelenmesi ve seçim sonuçlarının bağımsız bir sayım yapılarak onaylanması yer alıyor.
Oy ve Ötesi gibi bağımsız kaynaklardan zamanında ve doğru sonuçlara erişim kritik öneme sahip olabilir. Geçmişte, Türkiye'de devlet tarafından işletilen Anadolu Ajansı gibi resmi kaynaklar, hükümet yanlısı sonuçlar yayınlayarak ve sayım tamamlanmadan erken zafer ilan ederek manipülasyon yapmakla suçlandı.
Sivil toplum kuruluşları, muhalefet partileri ve gönüllüler, izleme faaliyetlerine dayalı olarak seçim sonuçlarını yaymak sosyal medyaya ve seçim usulsüzlüklerini tespit etmek ve araştırmak için dijital araçlara güvenmektedirler.
Türkiye hükümeti, herhangi bir sosyal medya platformunu kısıtlayarak kullanılamaz hale getirmek için bahane olarak kullanabileceği çok sayıda güçle kendini donattı. Bilgi edinme hakkını ve bağımsız internet haberlerini kısıtlamak için seçimler sırasında bu tür kötü niyetli adımlar atılabilir. Seçim gününde veya sonrasında seçim sonuçlarına itiraz edilmesi halinde hükümet, bağımsız grupların iktidar partisinin lehine olan sonuçlara itiraz etmesini engellemek için başta "yanıltıcı bilgi yayma suçu" olmak üzere tüm sansür yetkilerini kullanabilir. Sosyal medya şirketleri, bağımsız gözlemcilerin değerlendirmeleri de dahil olmak üzere, hükümetin olumsuz gördüğü içeriklerin kaldırılması yönünde yoğun bir baskıyla karşı karşıya kalabilir.
BM İş Dünyası ve İnsan Hakları Rehber İlkeleri uyarınca şirketlerin insan haklarına saygı gösterme yükümlülüğü vardır. Bu yükümlülük, şirketlerin insan haklarını ihlal etmekten kaçınmalarını, faaliyetlerinden kaynaklanan olumsuz insan hakları etkilerini değerlendirmek için adımlar atmalarını ve faaliyetleri, ürünleri veya hizmetleriyle doğrudan bağlantılı olumsuz insan hakları etkilerinin telafi edilmesini sağlamalarını gerektirir. Seçimler bağlamında, sosyal medya ve mesajlaşma platformları, faaliyetlerinin seçim dezenformasyonunun yayılması gibi demokratik seçimlere katılma hakkının zedelenmesine neden olacak veya şiddeti teşvik edebilecek her türlü yönünü değerlendirme sorumluluğuna sahiptir. Şirketlerin eylemleri uluslararası insan hakları standartlarına uygun olmalı ve tutarlı, şeffaf ve hesap verebilir bir şekilde yürütülmelidir.
- Sosyal medya ve mesajlaşma platformları önceki seçimlerde insan hakları sorumluluklarını yerine getirdi mi?
Sosyal medya ve mesajlaşma platformları, seçim dönemlerinde seçim sonuçlarının meşruiyetini ortadan kaldırmaya yönelik ifadeler ile şiddet çağrılarının dolaşıma girmesine olanak sağlamaları, demokratik seçimlere katılımı düşürme amacıyla platformlarının kullanımını engelleyememeleri nedeniyle denetlenmektedir. Bu zorlukların doğru bir şekilde anlaşılması ve ele alınması için gerekli kaynaklara yeterince yatırım yapılmamasının yanı sıra, bazı sosyal medya platformları demokratik seçimlerin engellenmesine katkıda bulunabilecek araçlar da sağlamıştır. Bunlar arasında, yanlış bilgileri, kutuplaştırıcı içerikleri ve şiddet çağrılarını öne çıkaran ve güçlendirebilen etkileşim odaklı tavsiye algoritmaları gibi platform özellikleri de yer almaktadır. Bu özellikler, muhatap kitle belirleme tekniklerinin yapıları itibariyle şeffaf olmayan siyasi reklamları da içermektedir. Kitle belirleme tekniklerinin şeffaf olmaması, ayrımcı olup olmadığı veya doğrudan ya da dolaylı olarak hassas verilere dayanarak potansiyel seçmenleri dahil edip etmediği konusunda bağımsız bir sonuca varmayı imkansız hale getirmektedir.
Son yıllarda bazı platformlar ve mesajlaşma uygulamaları, kamuoyu baskısına yanıt olarak, seçimlere hazırlanmak için bir takım önlemler aldıklarını duyurdular.
Yalnızca Meta ve TikTok şirketleri, Türkiye'deki seçimler öncesinde alacakları özel önlemleri açıkladılar. Facebook, Instagram ve WhatsApp'ın hakim şirketi Meta, uygulamalarındaki potansiyel tehditleri gerçek zamanlı olarak tespit etmek ve bunlara yanıt vermek için şirketin mühendislik, hukuk, araştırma ve analiz ekiplerinden uzmanları bir araya getirerek bir Türkiye Seçim Operasyonları Merkezi kuracağını açıkladı. Meta, çabalarının hatalı bilgi ve yalan haberlerle mücadele, WhatsApp'ta hızla yayılan mesajlaşmaları inceleme, siyasi reklamları daha şeffaf hale getirme, seçimlere müdahaleyle mücadele ve eşgüdümlü gerçek dışı davranışlar olarak adlandırılan davranışlara odaklanacağını beyan ediyor. Meta, Türkiye'deki veri doğrulama kuruluşlarıyla çalışmaktadır. Meta, belirli durumlarda, yakın şiddet ihtimaline katkıda bulunabilecek, fiziksel zarara neden olabilecek veya oy verme tarihi, yeri, saati ve yöntemleri hakkında yanlış bilgiler gibi oy vermeyi engellemeye yönelik yanıltıcı bilgileri Facebook ve Instagram'dan kaldırdığını ifade ediyor. Diğer tüm yanlış bilgi türleri için ise, yayılmanın yavaşlatılmasına böylece daha az insanın yanlış bilgiye ulaşmasına ve kişilerin yetkili kaynaklardan gelen bilgilere yönlendirilmesine odaklanıyor.
TikTok, kamusal konularda ve seçim süreçleri hakkında yanlış bilgilendirmeyi yasakladığını beyan ediyor. Bu politika kapsamında, nasıl oy kullanılacağı, seçmen kayıtları, adayların uygunluk koşulları, oy pusulalarının sayılması ve seçimlerin onaylanması süreçleri ile seçimin nihai sonucu hakkında yanlış bilgilendirmelerin yasaklanması yer almaktadır. TikTok, bir veri doğrulama ortağı ile çalıştığını ve seçimle ilgili bilgilere erişmek isteyen kullanıcılar için Türkiye Seçim Takip Merkezi'ni oluşturduğunu belirtti. TikTok, arama sonuçlarının yönlendirilmesi veya bu tür bir içeriğin Sizin İçin tavsiyelerine uygunsuz hale getirilmesi de dahil olmak üzere doğrulanmamış iddiaların keşfedilebilirliğini azalttığını beyan ediyor. TikTok, seçim günü, seçim sonuçlarıyla ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından teyit edilmeden erken zafer iddiasında bulunan içeriklerin görünürlüğünü azaltmak için veri doğrulama ortaklarıyla işbirliği yapacağını açıkladı. TikTok, ARTICLE 19 ve İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne, seçim hakkında doğrulanamayan iddialar veya erken zafer ilanları içeren içeriklerle ilgili olarak kullanıcıları seçim rehberine yönlendiren bir ilan ekleyeceğini bildirdi. Şirket, kuralları tekraren ihlal edenler için platformun tümünü veya bazı özelliklerin kullanımını engelliyor.
Twitter ve YouTube'un seçimlerle ilgili genel politikaları bulunuyor ancak Türkiye'deki seçimlerle ilgili çalışmaları hakkında özel bir bilgi vermediler.
Twitter'ın seçimlere yaklaşımı, güvenilir bilgiyi desteklemeye, platformda güvenliği teşvik etmeye, şeffaflığı desteklemeye ve ortaklarla işbirliği yapmaya odaklanmaktadır. Twitter politikaları, hizmetlerinin seçimleri veya diğer kamusal süreçleri manipüle etmek veya bunlara müdahale etmek amacıyla kullanılmasının yasaklandığını belirtmektedir. Bu, kişilerin bir kamusal sürece katılımını engelleyebilecek, ne zaman, nerede veya nasıl katılacakları konusunda yanlış yönlendirebilecek içeriklerin yayınlanması veya paylaşılmasını da içermektedir. Twitter, kamusal süreçler hakkında hatalı veya yanıltıcı bilgiler içeren tweetleri ek bilgi sağlamak amacıyla etiketleyebilir ve görünürlüğünü azaltabilir. Bu politikanın belirli hesaplar tarafından ağır şekilde veya tekraren ihlal edilmesi, hesapların kalıcı olarak kaldırılmasına neden olabilir.
YouTube, politikalarını ihlal eden içerikleri kaldırdığını, yetkili haber kaynaklarını öne çıkardığını, seçimle ilgili hatalı bilgilerin yayılımını azalttığını, hükümet yetkilileri, adaylar ve sivil kuruluşlar için bir dizi kaynak sağladığını beyan ediyor. YouTube'un politikası, ne zaman oy verileceği gibi oy verme süreçleri hakkında yanlış yönlendirme barındıran içerikleri, adayların uygunluğuna ilişkin hatalı iddiaları, demokratik süreçlere müdahale çağrılarını, hacklenen, kullanıcıları yanlış yönlendirecek ve ciddi bir zarar riski oluşturabilecek şekilde manipüle edilmiş veya üzerinde oynama yapılmış içerikleri yasaklamaktadır. YouTube ayrıca, geçmişte yapılan belirli seçimlerde yaygın hile, hata veya aksaklıklar olduğuna dair yanlış iddialar öne süren veya bu seçimlerin onaylı sonuçlarının yanlış olduğunu iddia eden içerikleri de yasaklamaktadır. Bu politika yalnızca belirli ülkelerdeki geçmiş seçimler için geçerli olup Türkiye bu ülkelerden biri değildir. Bu politikayı ihlal eden içerikler kaldırılır ve politikayı üç kez ihlal eden kanallar kapatılır.
Telegram'ın Türkiye'deki seçimlerle ilgili olası hak ihlallerini değerlendirme ve azaltma çabalarına ilişkin kamuya açık bir politikası, hatta dezenformasyon veya demokrasiye yönelik saldırılarla ilgili genel politikaları bulunmamaktadır. Telegram, ARTICLE 19 ve İnsan Hakları İzleme Örgütü de dahil olmak üzere sivil toplum örgütlerinin diğer ülkelerdeki hizmetleriyle ilgili insan hakları endişelerini değerlendirme taleplerini defaatle yanıtsız bırakmıştır. ARTICLE 19 ve İnsan Hakları İzleme Örgütü, 1 Mayıs'ta Meta, Telegram, TikTok, Twitter ve YouTube'a mektup yazarak Türkiye'deki seçimler bağlamında insan haklarını korumak için ayırdıkları kaynakları sordu. Meta, haber duyurularına ilişkin bir bağlantıyı iletti, yalnızca TikTok kamuya açık bilgiler temin etti. Bu raporun yayınlandığı tarihte İnsan Hakları İzleme Örgütü ve ARTICLE 19, diğer şirketlerin hiçbirinden ayrıntılı sorulara dair yanıt alamadı.
- Sosyal medya platformları ve mesajlaşma uygulamaları seçime katılım hakkına saygı göstermek için başka neler yapmalıdır ?
Türkiye şüphesiz sosyal medya platformları ve mesajlaşma uygulamaları için zorlu bir ortam sunmaktadır. Bu nedenle şirketlerin Türkiye'de insan haklarına saygı göstermek için gerekli tüm adımları atması gerekmektedir. Örneğin reklam yasakları nedeniyle kâr kaybına neden olsa da insan haklarına öncelik vermelidirler.
Ekim 2022'de yapılan yasal değişikliklere rağmen, şirketler içerik çıkarma ve bilgiye erişim taleplerine yanıt verirken yetkililerden gelen baskılara direnmeye devam etmelidir. Bu, özellikle sivil toplum tarafından paylaşılan ve seçimlerin izlenmesi için hayati önem taşıyan, kaldırılması veya engellenmesi seçim sonuçları üzerinde olumsuz bir etki yaratabilecek içerikler için önemlidir. Şirketler ayrıca, hükümetin yayından kaldırma ve veri temini talepleri ile bunlara nasıl yanıt verildiği, içeriklerin ve kullanıcı verilerinin güvenlik güçlerine bildirilip bildirilmediği, Ekim 2022 değişiklikleri başta olmak üzere Türkiye yasalarına uygun olarak atılan diğer adımlar konusunda şeffaf olmalıdırlar.
Rest of the World tarafından bağımsız şeffaflık merkezi Lumen'e açıklanan verilere dayanılarak yapılan yeni bir analiz, Twitter'ın Elon Musk'ın Ekim 2022'de şirketi devralmasından Nisan 2023'e kadarki süreçte hükümetin taleplerini daha sık yerine getirdiğini gösteriyor. Twitter bu süre zarfında dünyadaki tüm hükümetlerden gelen talepler arasında en çok Türkiye'den gelen taleplere uymuştur. Buna ek olarak, Twitter iki yılda bir yayınladığı şeffaflık raporunu yayınlamakta gecikti. Lumen, 15 Nisan itibariyle Twitter'ın hükümet taleplerini Lumen veri tabanına iletmeyi askıya aldığını ve hükümet taleplerine ilişkin verileri paylaşım politikalarını yeniden değerlendirdiğini bildirdi.
Twitter ayrıca, hükümetin mali kaynaklarına bağlı olma ve doğrudan ya da dolaylı siyasi baskı nedeniyle bağımsızlıktan yoksun haber kaynaklarını "devlete bağlı" olarak etiketlemeyi öngören ve uzun süredir devam eden politikasına rağmen, Türkiye devletinin haber ajansı Anadolu Ajansını bu şekilde etiketlememiştir. Seçim günü, Anadolu Ajansı hesabının, önceki seçimlerde görüldüğü gibi AKP'nin erken zafer iddiaları da dahil olmak üzere çarpıtılmış seçim sonuçlarının birincil kaynağı olması bekleniyor. Oy ve Ötesi gibi bağımsız seçim izleme organları tarafından bu hesaba yoğun bir şekilde itiraz edilebilir, bu da oylama gününe bir hafta kala "devlete bağlı" etiketinin eksikliğini endişe verici hale getirmektedir.
Sosyal medya şirketleri, uygulamalarının ve internet sitelerinin engellenmesi gibi gerçek bir tehdit karşısında, seçim dönemi boyunca halkın platformlarına erişimini sağlamak için bir acil durum planı oluşturmalıdır. Sosyal medya şirketleri, seçim sürecinin bütünlüğüne ve sonucuna yönelik olarak platformlarının ve hizmetlerinin hatalı bilginin yayılmasına katkı sunmaması amacıyla seçim zaferi ve hilelerine ilişkin karşılıklı iddialara yönelik olarak da planlı olmalıdırlar. Platformlar, faaliyetelerini yönlendirmek için sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte çalışmalıdır.
Seçimler öncesinde ve seçim dönemleri arasında, şirketler ürün ve politika geliştirme süreçlerinde insan hakları etki değerlendirmeleri, sürekli değerlendirmeler ve tekrar değerlendirmeleri yapmalı ve sivil toplumla anlamlı bir şekilde istişarede bulunmalıdırlar.
Seçimler gibi siyasi açıdan hassas dönemlerde Türkiye'de kamuoyunu şekillendirmek için AKP yanlısı bot ve trol hesap ağlarının geçmişte eşgüdümlü bir şekilde kullanılması nedeniyle, platformlar da "gerçek olmayan davranış" konusundaki mevcut politikalarını uygulamalı ve platformlar arası manipülasyonu değerlendirmek için şeffaf bir şekilde birbirleriyle koordinasyon içinde olmalıdırlar.
Bazı şirketlerin uzun süredir devam eden hatalı politika tercihleri, özellikle seçim dönemlerinde zararlı etkilere yol açabilir. Örneğin, birçok platform, şirket politikaları veya uygulamaları gereği, siyasetçiler için içerik kurallarında istisnalar yapmakta, onları dezenformasyon, şiddet veya nefrete teşvik kurallarından muaf tutmaktadır. Platforma bağlı olarak, ihlal edici içerikler internette kayıtlı kalabilir veya bunları yayınlayan güçlü hesaplar sıradan kullanıcıların karşılaştığı cezalarla karşılaşmayabilir. Platformlar, şiddete çağrı ve Türkiye'deki seçimlerin meşruiyetini zayıflatma çabalarına yönelik tedbir almalıdır. Örneğin herhangi bir güvenilir bilgi olmaksızın seçim "hilesi" iddialarının yayılmasını özellikle politikacıların ve geniş takipçi kitlesine sahip diğer kişilerin hesaplarından yapıldığında veya bir etiket veya doğru bilgilere bağlantı içermeden yapıldığında değerlendirmelidir.
Siyasi ve diğer liderlerin konuşmalarının şiddete çağrı veya halkı dezenformasyona inandırma olasılığı, sıradan bir kullanıcıya kıyasla daha yüksek olabilir. Ancak, platformlar genellikle şiddete çağrı yapan paylaşımları kaldırmak veya erişimlerini sınırlamak için tutarlı adımlar atmamakta, siyasi figürlerin paylaşımlarını yapıları gereği haber değeri taşıyan veya kamu yararına olan paylaşımlar olarak görmeleri sebebiyle içerik yönergelerini ihlal ederek dezenformasyon içeren paylaşımları etiketlememektedirler. Halkın, seçilmiş yetkililerinin ve adaylarının, özellikle de seçimler bağlamında, kamuyu ilgilendiren konularda ne söylediklerini bilmeye hakkı vardır. Ancak politikacılara genel olarak gösterilen saygı, seçim güvenliği politikalarının dar bir şekilde yorumlanmasıyla birleştiğinde, politikacıların seçimle ilgili bilgileri hatalı beyan etmelerine ve halkın seçime olan güvenini sarsmalarına izin verebilir. Buna ek olarak, uluslararası ifade özgürlüğü standartları kapsamında, konuşmacının konumu ve etkisi, mahkemelerin belirli bir ifadenin nefrete çağrı düzeyine ulaşıp ulaşmadığında dikkate alınması gereken temel faktörlerden biridir. Bu nedenle sosyal medya şirketlerinin bu tür içerikleri denetlerken insan hakları temelli bir değerlendirme yapmaları gerekmektedir.
Daha genel olarak, şirketlerin Kuzey Amerika ve Batı Avrupa dışındaki kullanıcıların güvenliğine yaptıkları yetersiz yatırımı değerlendirmeleri gerekmektedir. Bu adımlar arasında seçim politikalarını, hizmet şartlarını ve topluluk yönergelerini Türkçe olarak yayınlamak; hem insan hem de otomatik moderasyon uygulamalarına yatırım yapmak ve kaynakları nereye ve neden tahsis ettikleri konusunda şeffaf olmak yer alıyor. Şirket çalışanları, platform ve hizmetlerde seçimle ilgili tehditleri gidermelerine yardımcı olmak için sıradan kullanıcıların yanı sıra yüksek riskli kullanıcılar için de erişilebilir olmalıdır. Yatırımlardaki eksiklikler, şirketlerin politikalarını tüm bölgelerde tutarlı bir şekilde uygulama becerilerini engelleyebilir. Veri toplama uygulamalarının, etkileşime dayalı tavsiye sistemlerinin ve siyasi reklamlar söz konusu olduğunda hedef kitle belirleme ve yaygınlaştırma tekniklerinin etkisine ilişkin endişeler de giderilmemiştir.
ARTICLE 19 ve İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün Türkiye'de kaç içerik moderatörü, insan hakları ve politika uzmanı çalıştırdıkları, çalışanlarının ve yüklenicilerinin siyasi bağımsızlıklarını nasıl sağladıkları konusundaki bilgi talebine hiçbir şirket yanıt vermedi. Sadece TikTok, içerikleri denetlemek ve politikalarını ihlal eden yerel anlatıları tespit etmek için anadili Türkçe, Kürtçe ve Arapça olan kişilerle çalıştığını beyan etti.
Tıpkı sosyal medya ve mesajlaşma platformları gibi, internet servis sağlayıcıları da BM İş Dünyası ve İnsan Hakları Rehber İlkeleri doğrultusunda insan haklarına saygı göstermeli ve insan hakları ihlallerinin ortağı olmamak için önlemler almalıdırlar.
İnternetin kasıtlı olarak kapatılması veya internete erişimin engellenmesi birçok insan hakkını ihlal etmektedir. İnternet servis sağlayıcıları, kapatma, kısıtlama veya engelleme talepleriyle karşılaştıklarında haksız önlemlerden kaçınmak veya bunları hafifletmek için mümkün olan tüm çabayı göstermelidir. Bu tedbirler arasında taleplerin dar yorumlanması ve mümkün olan en az müdahale ile talep edilen kısıtlamaların uygulanması ve haksız hizmet kesintilerine karşı çıkmak için tüm yasal tedbirlerin alınması yer almaktadır. İnternet servis sağlayıcıları, müşterilerine kapatmalarla ilgili önceden bildirimde bulunmalı ve hükümetin rolünü, kapatmanın kapsamını, ağların ve hizmetlerin kısıtlanmasının yasal dayanağını açıklamalıdır.