Skip to main content

Kuzeydoğu Suriye: Türkiye'nin Düzenlediği Saldırılar Su ve Elektrik Kesintilerine Yol Açıyor

Saldırılar Milyonlarca Kişi Tarafından Zaten Yaşanmakta Olan İnsani Krizi Daha da Kötüleştiriyor

 

  • Türkiye'nin Suriye'nin kuzeydoğusunda Kürtlerin kontrolündeki bölgelere düzenlediği son insansız hava aracı (İHA) saldırıları yaşamsal öneme sahip altyapıya zarar verdi ve milyonlarca insanın su ve elektrik kesintilerine maruz kalmasına yol açtı.
  • Zaten ciddi bir su kriziyle karşı karşıya olan bölge halkı, temel su kaynaklarına erişim çabalarını iyice zorlaştıran bombardımanların artmasıyla daha da ağır bir yük altına giriyor.
  •  Türkiye, başta su istasyonları ve elektrik santralleri olmak üzere, bölge sakinlerinin hakları ve sağlığı için yaşamsal öneme sahip altyapıyı hedef almaktan acilen vazgeçmeli.

(Beyrut) – İnsan Hakları İzleme Örgütü bugün yaptığı açıklamada, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin 5-10 Ekim 2023 tarihleri arasında Suriye'nin kuzeydoğusunda Kürtlerin kontrolündeki bölgelere düzenlediği İHA saldırılarının yaşamsal öneme sahip altyapıya zarar verdiğini ve milyonlarca insanın su ve elektrik kesintilerine maruz kalmasına yol açtığını belirtti.

Sivil Toplum Örgütlerinin bildirdiğine göre, Suriye'nin kuzey ve doğusundaki Haseke, Rakka ve Halep vilayetlerinde 150'den fazla noktaya düzenlenen saldırılarda aralarında sivillerin de bulunduğu onlarca kişi hayatını kaybetti ve sivil yapılar hasar gördü. Hedef alınan bölgeleri yöneten Kürtlerin kontrolündeki Kuzey ve Doğu Suriye Özerk İdaresi, su ve elektrik santrallerine yapılan saldırıların Haseke vilayetinden yapılan "elektrik ve su arzının tamamen kesilmesine" yol açtığını doğruladı. Yaşamsal önem taşıyan petrol tesisleri ve Suriye'nin kuzeydoğusunda evsel kullanım için faaliyette olan tek gaz tesisi de saldırılarda hasar gördü. Haseke kentinde, Türkiye'nin 2019'da Suriye'nin kuzeyindeki bazı bölgeleri işgal etmesinden bu yana devam eden su anlaşmazlığı yaklaşık bir milyon insanın su hakkını tehlikeye atıyor ki bunlar arasında kent sakinleriyle birlikte yerinden edilmiş topluluklar da bulunuyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü Orta Doğu Direktör Yardımcısı Adam Coogle, "Elektrik ve su istasyonları da dahil olmak üzere Suriye'nin kuzeydoğusundaki yaşamsal öneme sahip altyapıyı hedef alan Türkiye, askeri eylemlerinin bölgede zaten vahim olan insani krizi daha da kötüleştirmemesini sağlama sorumluluğunu hiçe saymıştır," dedi. Coogle, “Son dört yıldır zaten ciddi bir su kriziyle karşı karşıya olan Haseke kenti ve çevresindeki insanlar, şimdi bir de artan bombardıman ve yıkımın yükünü taşımak zorunda kalıyor, bu da temel su kaynaklarına ulaşma çabalarını daha da zorlaştırıyor,” şeklinde konuştu.

Silahlı Kürdistan İşçi Partisi (PKK) ile bağlantılı bir grubun 2 Ekim'de Türkiye'nin başkenti Ankara'da İçişleri Bakanlığı girişine intihar saldırısı düzenleyerek iki polisi yaraladığını açıklamasının ardından, Türkiye, Suriye'nin kuzeyinde Kürtlerin kontrolündeki bölgelere yönelik insansız hava araçlarıyla düzenlediği saldırıları büyük ölçüde arttırdı. Türkiye 4 Ekim'de Suriye ve Irak'taki altyapı, üstyapı ve enerji tesislerinin güvenlik güçleri, silahlı kuvvetler ve istihbarat unsurları açısından meşru hedefler olduğunu açıkladı. Türkiye, AB ve ABD PKK'yı yasaklı bir terör örgütü olarak kabul ediyor; Türkiye ayrıca ABD’nin desteklediği Suriye Demokratik Güçleri ile bölgenin yönetim organı olan özerk idareyi de PKK'nın yakın uzantıları olarak görüyor.

Özerk idareye göre, 5-10 Ekim tarihleri arasında gerçekleşen saldırıların altyapıya verdiği zarar Suriye'nin kuzeydoğusunda tahminen 4,3 milyon kişiyi etkilerken, en az 18 su pompalama istasyonu ile 11 elektrik santrali kullanılamaz hale geldi. 

Hedef alınan elektrik enerjisi tesisleri arasında bir milyondan fazla insan için hayati önem taşıyan Sweidiya Elektrik Santrali ve 40.000 aileyi destekleyen Kuzey Kamışlı Elektrik Aktarma İstasyonu yer alıyor. Saldırılar sonucunda yaşamsal öneme sahip bu tesisler çalışamaz hale gelirken, 18 Ekim itibariyle hem elektrik hem de su tedarik hizmetleri tamamen kesintiye uğramış durumdaydı.

Normalde 20.000'den fazla aileye hizmet veren Haseke'deki Al-Gharbi Barajı Aktarma İstasyonu ile 30.000 aileye hizmet veren Amuda Aktarma İstasyonu, 5 Ekim'deki saldırılarda aldıkları hasarın ardından 18 Ekim itibariyle çalışmaz haldeydi. Amuda Aktarma İstasyonu aynı zamanda Derbasiya Aktarma İstasyonu'na da elektrik sağlıyor ki, Alouk su istasyonu da elektriğini buradan alıyor.

Alouk istasyonu gördüğü son hasardan önce de geçtiğimiz dört yıl boyunca sık sık kesintilerle karşılaşıyordu.

Türkiye ile özerk idare’nin Suriye'nin işgal altındaki Rasulayn (Serekaniye) bölgesinde bulunan ve Kürtlerin yönetimindeki Haseke kenti ve çevresini besleyen Alouk istasyonunun optimum kapasitede ve kesintisiz çalışmasını sağlayacak kalıcı bir çözüme ulaşmaları için yürütülen çabalar defalarca başarısızlıkla sonuçlandı.

Yerel su idaresi, bu kesintiler yüzünden, normalde söz konusu istasyondan su alan yerel toplulukların, bunun yerine genellikle pahalı, kalitesiz ve denetlenmeyen özel tankerlerle getirilen test edilmemiş suyu kullanmak zorunda kaldıklarını belirtiyor. El Haseke'de yaşayan bir kişi özel kamyonlardan aldıkları suyun "sarı renkli ve paslı bir görüntüsü" olduğunu söylüyor.

Bu durumun hijyen koşullarının kötüleşmesine ve Eylül 2022'deki ölümcül kolera salgını gibi suyla bulaşan salgın hastalıklara yol açtığı belirtiliyor. Haseke hastanesinde çalışan bir acil servis doktoru sadece 9 Nisan ve 9 Mayıs tarihleri arasında hastaneye 104 akut ishal ve 84 mide enfeksiyonu vakasının başvurduğunu söyledi. Hastanenin kapasitesi bu tür vakaların yalnızca 50 ila 60'ını kabul edebilecek düzeyde olduğundan, hastaların bir kısmı geri çevrilmek zorunda kalmış. Bir doktor, hastanenin böbrek diyaliz merkezinin özellikle etkilendiğini zira merkezin devamlı olarak arıtılmış suya ihtiyaç duyduğunu söylüyor.

BM, Türkiye'nin Ekim ayındaki saldırılarından önce, 2011 yılından bu yana devam eden çatışmalarda ülkedeki su arıtma tesislerinin üçte ikisinin, pompa istasyonlarının yarısının ve su kulelerinin üçte birinin zarar gördüğünü, bunun da kuraklık ve enerji sıkıntısına ek olarak Suriye genelinde ciddi bir su krizine yol açtığını tespit etmişti.

Ekim 2023 saldırıları Türkiye'nin sivil altyapıyı kasıtlı olarak hedef aldığı ilk saldırı değil. Kasım 2022'de düzenlenen hava saldırıları da yoğun nüfuslu bölgelere ve yaşamsal öneme sahip altyapıda hasara yol açmıştı.

Savaş hukukuna göre Türkiye ile birlikte silahlı bir çatışmanın diğer tarafları da, sivil halkın hayatta kalması için vazgeçilmez olan nesnelere saldırmamalı, bunları tahrip etmemeli, ortadan kaldırmamalı veya kullanılamaz hale getirmemelidir; buna su dağıtımı ve sanitasyon da dahildir. Hükümetler ve fiili otoriteler, kendi yeki alanları veya sorumlulukları altındaki insanların kişisel ve evsel kullanımları için yeterli, güvenli, kabul edilebilir, fiziksel olarak erişilebilir ve uygun fiyatlı suya erişimini sağlayarak su hakkını gerçekleştirmekle yükümlüdür. Ayrıca, başka ülkelerdeki su hakkına doğrudan ya da dolaylı olarak müdahale etmekten kaçınmaları da gerekir.

Türkiye, Alouk su istasyonunun su pompalamada kasıtlı kesintiler olmaksızın optimum kapasitede çalışmasını sağlamalı ve nitelikli onarım ve bakım ekiplerine düzenli olarak güvenli erişim güvencesi vermelidir. Türkiye ve çatışmanın diğer tarafları, bir izleme mekanizmasının onaylanması ve Alouk Su İstasyonu ile Derbasiyeh Elektrik Alt İstasyonu'nun yeterli işletme ve bakım kapasitesine sahip olması için BM'nin devam eden çabalarına da katılmalıdır. Özerk yönetim kasıtlı elektrik kesintilerinden kaçınmalı ve Alouk istasyonunu besleyecek yeterli elektriği sağlamalıdır.

202310mena_syria_al_hasakeh_water
Uzun süredir devam eden su konusundaki uyuşmazlığın bir sonucu olarak şehrin su şebekesinden neredeyse hiç su temin edemeyen Suriye'nin kuzeydoğusundaki Haseke şehri, günlük ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla bidonları ve kovaları suyla doldurmak için ortak bir su deposunun etrafında toplanıyor, Haseke şehri, Suriye’nin Kuzeydoğusu, 8 Mayıs 2023. © 2023 İnsan Hakları İzleme Örgütü

Alouk Su İstasyonu

Alouk su istasyonu, 2019 yılında Türkiye'nin Suriye'nin kuzeydoğusuna yaptığı askeri harekâttan beri Türkiye'nin kontrolü altında bulunuyor. O tarihten bu yana Kürtlerin kontrolündeki bölgede yaşayan halk, gerek Türkiye'nin istasyondan gelen suyu kesmesi gerekse Kürtlerin oluşturduğu Özerk Yönetim'in istasyonun çalışması için gerekli elektriği vermemesi nedeniyle su tedarikinde uzun süreli kesintiler yaşıyor.

Güvenli olmayan alternatif su kaynaklarının kullanılması ise, kolera başta olmak üzere sağlık risklerinin artmasına yol açıyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü araştırmacıları, Mayıs 2023'te Haseke vilayetini ziyaret ederek, özerk yönetim yetkilileri, Suriyeli mühendisler, insani yardım kuruluşlarının çalışanları ve su uzmanlarıyla görüştü. Ayrıca Haseke kentinin sakinleri ve özel konutlarda, kamplarda ve barınaklarda yaşayan yerlerinden edilmiş Suriyelilerle de görüşen araştırmacılar, yerel yetkililerin ve özel tanker sahiplerinin acil durum önlemi olarak su çıkarmak için kullandıkları artezyen kuyuları ile el Himmeh su arıtma tesisini de ziyaret etti.

İnsan Hakları İzleme Örgütü Eylül ayında Birleşmiş Milletler'e bir mektup yazarak ayrıntılı yanıt istedi; Türkiyeli yetkililer ise Alouk istasyonunun düşük kapasiteyle çalışmasına su altyapısının Suriye'deki kurumlar tarafından ihmal edilmesinin ve Kürtlerin kontrolündeki yönetim tarafından yapılan elektrik kesintilerinin sebep olduğunu belirtti. 

Birleşmiş Milletler, su uzmanları, insani yardım kuruluşlarının çalışanları ve özerk yönetim temsilcileri, Türkiye'nin işgali altındaki bölgede bulunan Alouk İstasyonu'nun optimum kapasitede çalışması durumunda, Kürtlerin kontrolündeki bölgede bulunan Haseke şehri ve çevresi için yeterli içme suyunu uzun vadeli bir şekilde temin edebilecek tek geçerli seçeneği sunduğunu belirtiyorlar.

Alouk istasyonunda 34 kuyu ve 12 pompa bulunuyor; yeterli su pompalanabilmesi için bunlardan en az 6'sının aynı anda çalışır durumda olması gerekiyor ancak BM kaynakları, yerel yetkililer ve uzmanlara göre Türk yetkililerin çalıştırdığı pompa sayısı bazen 4 ila 2'ye kadar düşebiliyor.

Sonuç olarak, birçoğu zaten ciddi zorluklarla karşı karşıya olan bölge sakinlerinin ihtiyaçlarını karşılamak için yetersiz ve kesintili bir su akışı sağlanmış oluyor. Bunların arasında, çoğunlukla kapasitesini aşmış ve yetersiz kaynaklara sahip kamplarda ve geçici barınaklarda yaşayan ve bazılarına düzenli ya da yeterli yardım ulaştırılamayan ülke içinde yerinden edilmiş yüz binlerce insan da bulunuyor.

Yerel yetkililer, suyun Türk işgali altındaki bölgede yer alan Alouk istasyonundan Kürtlerin kontrolündeki bölgede yer alan Haseke kenti yakınlarındaki el Himmeh istasyonuna 67 kilometrelik bir boru hattı üzerinden aktığını anlatıyor. Yerel su yetkililerine göre Alouk istasyonu optimal şekilde çalıştığında Haseke şehrinin su şebekesine bağlı tüm mahallelerinin yanı sıra 200'den fazla köyle birlikte Tal Tamer kasabasına da su sağlayabiliyor. BM'ye göre, yerlerinden edilenler için kurulmuş el-Hol, Areesha ve el-Roj kamplarına da bu istasyondan su sağlanıyor.

Alouk istasyonu çevresindeki alanlara 9 Ekim 2019 tarihinde düzenlenen bir topçu saldırısında elektrik kabloları zarar görmüş ve bunun sonucunda istasyonun faaliyetleri bir ay boyunca durmuştu. İnsani yardım kuruluşları tarafından tutulan istatistiklere göre, Alouk istasyonu 17 Kasım 2019'dan bu yana geçen sürenin yaklaşık yüzde 45'inde tümüyle devre dışı kaldı, yüzde 41'inde ise kapasitesinin yarısının altında çalıştı.

Alouk'un çalışmasını etkileyen saldırılara ek olarak, Türkiye 2020'deki Covid-19 salgını gibi olağanüstü durumlarda dahi Alouk istasyonundan verilen suyu sık sık kısıyor.

Konuyla ilgili bilgi sahibi bir uzman, Alouk istasyonunun çalıştırılması için gereken elektriğin, Alouk'a 50 kilometre mesafedeki Resulayn ilçesine en yakın elektrik santrali olan özerk yönetim kontrolündeki Derbasiyeh Elektrik Alt İstasyonundan sağlandığını, ancak Alouk'a ulaşan elektriğin çoğu zaman "kötü kalitede ya da santrali çalıştırmak için yetersiz" olduğunu söylüyor.


Kürtlerin kontrolündeki bölgedeki yerel yetkililer Türkiyeli yetkililerle yaşanan anlaşmazlıklar nedeniyle Alouk'un elektriğini kestiklerini, Alouk'u işletmek için verdikleri elektrik miktarı üzerinde yaşanan anlaşmazlığın da bunlardan biri olduğunu belirtiyorlar. Türkiyeli yetkililer tarafından tüketilen elektriğin Alouk'un işletilmesi için tahsis edilen miktarın çok üzerinde olduğunu ve bunun da santralin arızalanmasına yol açtığını söylüyorlar.

Türkiye makamları İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne verdikleri yanıtta Kürtlerin kontrolündeki yönetimi Tel Abyad ve Resulayn bölgelerine elektrik vermemekle suçluyor. Şubat 2021'de Tel Abyad ve Rasulayn yerel meclisleri, kendi bölgelerine elektrik sağlamak üzere Türk AK Enerji şirketi ile bir anlaşma imzalamıştı.

Yerel yetkililer, Nisan 2023'te Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu'nun Türkiye ile özerk yönetim arasında Alouk'tan gelen su karşılığında elektrik sağlanması için arabuluculuk yaptığını, ancak bunun sonuçlarının tutarsızlıklar içerdiğini söylüyor. Rusya'nın bir anlaşmaya varılması için daha önce yaptığı girişimler de defalarca başarısızlıkla sonuçlanmıştı.

BM, 2019 sonlarında Rusya ile Türkiye arasında varılan bir anlaşma sayesinde, Suriye hükümetinin yolladığı nitelikli teknik ekiplerinin Ağustos 2022'ye kadar aralıklı olarak erişim sağlayabildiklerini, ancak o tarihten bu yana anlaşmazlıkların çözülememesi nedeniyle Suriye Hükümeti'nin de, Kürt tarafından yerel yetkililerin de Alouk istasyonuna erişim sağlayamadıklarını belirtiyor.  BM, su istasyonunun Türkiyeli özel bir müteahhit firma tarafından işletildiğini, istasyonun bakımından da bu firmanın sorumlu olduğunu belirtiyor.

BM, Suriye'nin kuzeydoğusu ve ülkenin diğer bölgeleri için en önemli su ve elektrik kaynağı olan Fırat Nehri üzerindeki Tişrin ve Tabka barajlarındaki su seviyelerinin daha önce görülmemiş bir şekilde düşmesinin elektrik üretimini etkilediğini söylüyor. Bu durum kısmen yeraltı suyu ve yağış seviyelerinin düşüklüğünden kaynaklansa da, Türkiye'nin nehrin Suriye'nin kontrolündeki kısmına su akışını ciddi bir şekilde kısıtlayarak, 1987'de Türkiye ile Suriye arasında imzalanan anlaşmada öngörülen 500 metreküpün çok altında tutması da bunda etkili oldu. Türkiye, İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne verdiği yanıtta Fırat nehrinin su seviyesinin düşmesinin tek sebebinin iklim değişikliği ve kuraklık olduğunu ileri sürdü.

Su uzmanları ve yerel yetkililer, hem Türkiye'nin, hem de özerk yönetimin kontrolündeki bölgelerde Alouk istasyonuna giden elektrik hatlarına ve Alouk istasyonundan El Himmeh istasyonuna giden su boru hattına tarımsal projeler için yapılan kaçak bağlantıların da henüz ele alınmamış, ancak yaygın sorunlar arasında yer aldığını belirtiyorlar.

Your tax deductible gift can help stop human rights violations and save lives around the world.