Skip to main content
Suriye'nin kuzeybatısında Haram yakınlarında Suriye ve Türkiye'yi ayıran beton duvarın 14 Mart 2023 tarihli bir fotoğrafı.  © 2023 Ali Haj Suleiman

(Beyrut) – İnsan Hakları İzleme Örgütü bugün yaptığı açıklamada, Türkiye'nin sınır güvenliğinden sorumlu görevlilerin Suriye sınırında ayrım gözetmeksizin Suriyeli sivillere ateş açtıklarını, Türkiye'ye geçmeye çalışan sığınmacı ve göçmenlere işkence ettiklerini ve onlara yönelik aşırı güç kullandıklarını belirtti. Türkiye hükümeti, hukuka aykırı öldürmeler de dahil olmak üzere ilgili ağır insan hakları ihlallerinden sorumlu sınır görevlilerini soruşturmalı, onları eylemlerinden sorumlu tutmalı ve bu ihlallere yönelik uzun süredir devam eden cezasızlığa son vermelidir. 

11 Mart 2023 tarihinde, Türkiye'nin sınır görevlileri düzensiz yollardan Türkiye'ye geçmeye çalışan sekiz kişilik bir Suriyeli grubu acımasızca döverek onlara işkence etmiştir. Türk yetkililer tarafından gözaltına alınan yetişkin bir erkek ve bir erkek çocuk ölürken, geri kalanlar da ciddi şekilde yaralandı. Altı sınır görevlisi bu saldırıyı düzenledikleri iddiasıyla Türkiye makamları tarafından soruşturulmaktadır. 13 Mart tarihinde Türkiye'nin bir sınır görevlisi, sınıra bitişik bir bölgede tarlasını süren 59 yaşındaki bir adamı vurarak öldürdü. Bu cinayetle ilgili olarak yürütülen soruşturma hakkında erişilebilir herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. İnsan Hakları İzleme Örgütü 20 Nisan 2023 tarihinde Türkiye'nin Adalet, İçişleri ve Savunma Bakanlarına mektup yazarak her iki vakayla ilgili bilgi talep etti.

İnsan Hakları İzleme Örgütü Avrupa ve Orta Asya Direktörü Hugh Williamson, "Sınır güvenliğinden sorumlu Türk silahlı kuvvetleri ve jandarma, Suriye-Türkiye sınırı boyunca Suriyelilere gelişigüzel ateş açıyor ve kötü muamelede bulunuyor. Son yıllarda düzenli şekilde gerçekleşen bu eylemler sebebiyle yüzlerce ölüm ve yaralanma olayı kayıt altına alındı.      Suriyelilere yönelik keyfi öldürmeler, Türkiye'nin sınır görevlileri tarafından gerçekleştirilen ve hükümetin etkili bir şekilde engellemekte veya soruşturmakta başarısız olduğu bir vahşet örüntüsünün parçasıdır." dedi.

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), 2023'ün başından bu yana Suriye-Türkiye sınırında ilgili sınır görevlilerinin neden olduğu 11 ölüm ve 20 yaralanmayı kayıt altına almıştır. İnsan Hakları İzleme Örgütü bu vakalardan ikisini bağımsız şekilde belgelemiş ve doğrulamıştır.

2023'ün Mart ayı başında, İnsan Hakları İzleme Örgütü Suriye'deki çatışmaları izleyen bir kuruluştan bir kısım veriler edindi. Bu veriler, Ekim 2015 ile Nisan 2023 arasında Suriye sınırı boyunca Türkiye'nin sınır görevlilerinin karıştığı ihlalleri içeren 277 ayrı olayı belgelemektedir. Gözlemciler, toplamda en az 234 ölüm ve 231 yaralanma vakası kaydetmiş olup, bunların büyük çoğunluğu mağdurlar sınırdan geçmeye çalışırken meydana gelmiştir. Yirmi altı olayda en az 20 ölü ve 15 yaralı olmak üzere çocuklar da yer almıştır. Dahası, sınırı geçmeye çalışmayan kişiler arasından da en az 6 kişi ölmüş, 6 kişi de yaralanmıştır. Çatışmaları izleyen kuruluş, yürüttüğü insani yardım çalışmalarının Türkiye makamları tarafından olumsuz etkilenebileceği endişesiyle isminin açıklanmamasını talep etmiştir.

Türkiye'nin kara sınırları Türk Silahlı Kuvvetleri'ne bağlı sınır birlikleri tarafından korunmaktadır. Sınırlarda görev yapan jandarma birlikleri de Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na bağlı olarak faaliyet göstermektedir. Sınıra yakın bölgelerde asayiş faaliyetlerinde görevli jandarma karakolları da bulunmaktadır. İhlallerin belgelenmesi sürecinde kaydedilen vakaların büyük çoğunluğu Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilgilidir. Kaydedilen 273 olayın  28'inde jandarma birimleri yer almıştır.

Türkiye yaklaşık 3,5 milyon Suriyeliyi ülkeye kabul ederek diğer tüm ülkelerden daha fazla mülteciye ev sahipliği yapmaktadır. Türkiye bu kişilerin birçoğuna geçici koruma statüsü vererek tıbbi bakım ve eğitim de dahil olmak üzere temel hizmetleri sağlamaya çalışmıştır. Ancak, Türkiye'nin çok sayıda Suriyeliye cömertçe ev sahipliği yapması, sınırlarında koruma arayan diğer kişilerin haklarına saygı gösterme yükümlülüğünü ortadan kaldırmamaktadır. İnsan Hakları İzleme Örgütü, Ekim 2022'de Türkiye makamlarının uzun süredir geçici korumadan yararlanan yüzlerce Suriyeliye gönüllü geri dönüş formlarını zorla imzalatarak onları sınır dışı ettiğini belgelemişti.

Türkiye, Suriye ile olan sınırını güvence altına alma hakkına sahip olmakla birlikte, bunu uluslararası hukuka ve özellikle de yaşam ve vücut bütünlüğüne saygı hakları ile herhangi bir kimsenin işkence veya diğer insanlık dışı veya aşağılayıcı muameleye tabi tutulmasına ilişkin mutlak yasak da dâhil olmak üzere insan hakları yükümlülüklerine uygun olarak yapmalıdır.  Türkiye'nin ayrıca, sığınmacıların taleplerini dikkate almadan onları sınırlardan geri çevirme eylemleri de dâhil olmak üzere, sığınmacıları zulüm, işkence ya da yaşama ve özgürlüğe yönelik tehditlerle karşı karşıya kalacakları yerlere geri gönderme yasağına da saygı göstermesi gerekmektedir.

Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye Avrupa'ya göç ve mülteci akınını durdurma çabalarını artırması karşılığında 3 milyar Euro ve siyasi tavizler vaat ettiği tartışmalı 2016 anlaşmasından bu yana AB, Türk yetkililerin mülteci, göçmen ve sığınmacılara yönelik belgelenmiş ihlallerine rağmen Türkiye'nin göç yönetimine verdiği mali desteği iki katına çıkararak 6 milyar Euro'ya yükseltmiştir. Suriyeli mültecilere yardım için Türkiye hükümetine önemli miktarda mali destek sağlayan Avrupa ve ötesindeki bağışçı hükümetler, Türkiye sınırlarında sığınmacı ve göçmenlere yönelik hukuka aykırı öldürme ve işkence de dahil olmak üzere ihlal iddialarının kapsamlı ve etkili bir şekilde soruşturulmasını talep etmelidir.

Türkiye hükümeti acilen tüm sınır görevlilerine, ateşli silahların yalnızca hayati bir tehdit karşısında kesinlikle gerekli olduğunda ve son çare olarak kullanılabileceğini, sınırı geçen ya da geçmiş olan hiç kimseye kötü muamele edilmemesi gerektiğini, ihtiyaç duyulması halinde herkesin tıbbi yardıma erişiminin sağlanması gerektiğini vurgulayan standart talimatlar vermelidir. Etkili soruşturmalar ve uygun yaptırımlar yoluyla ihlallere karşı sıfır tolerans politikasının benimsenmesi, tüm sınır görevlilerinin bu temel yasal yükümlülüklere titizlikle riayet etmesi sağlanmalıdır.

İnsan Hakları İzleme Örgütü, Türkiye makamlarının sınır güvenliği politikalarını acilen gözden geçirmeleri gerektiğini ifade etmiştir. Yıkıcı depremlerden etkilenen ve 9 Şubat'tan bu yana olağanüstü hal ile yönetilen bölgede asayişin sağlanması için gönderilen kolluk kuvvetlerinin hırsızlık ve yağmacılık yaptığından şüphelenilen kişileri dövdükleri, onlara işkence ettikleri ve başka şekillerde kötü muamelede bulundukları deprem bölgesinde de asayiş ve güvenlik politikası aynı şekilde gözden geçirilmelidir.

Williamson, "Türkiye'nin sınır görevlilerinin sınır boyunca Suriyelilere uyguladığı şiddet uzun süredir devam eden ve büyük ölçüde ilgilenilmeyen bir sorun. Türkiye hükümeti, sınırlarında sığınmacı ve göçmenlere yönelik hukuka aykırı öldürme ve işkencelere son vermek için acil ve etkili tedbirler almalı, geçmişte yaşanan ihlaller için adalet sağlamalıdır." dedi.

Ağustos 2015 ile Haziran 2018 tarihleri arasında Türkiye, kaçakçılık ve sınırdan düzensiz geçişlerle mücadele etmek amacıyla Suriye ile olan 911 kilometrelik sınırının büyük bir bölümüne 3 metre yüksekliğinde, üzeri jiletli tellerle kaplı bir duvar inşa etti. O zamandan bu yana Türkiye'nin sınır görevlileri düzenli olarak çatışmalardan ve kötü koşullardan kaçmaya çalışan Suriyelileri şiddet kullanarak engellemekte, onlara ateş etmekte, onları dövmekte ve Suriye'ye geri göndermektedir. İnsan Hakları İzleme Örgütü, Kasım 2015, Nisan ve Mayıs 2016, Şubat 2018 ve Kasım 2022'de Türkiye'nin sınır görevlilerinin Suriye sınırında Suriyeli ve diğer sığınmacı, göçmen ve kaçakçılara karşı şiddet uyguladığını belgeledi.

Bağımsız bir kuruluş tarafından izlenen 277 ihlal, sınır bölgesindeki 80 farklı noktada meydana gelmiştir. Ölümle sonuçlanan olayların yüzde 68,38'i Türkiye'nin de üzerlerinde bir miktar etkiye sahip olduğu İslamcı silahlı gruplardan oluşan bir koalisyon olan Hay'et Tahrir el-Şam'ın kontrolü altında bulunan İdlib ilinde meydana geldi. Diğer ölümler ise yüzde 12,39 oranıyla büyük ölçüde ABD destekli Kürt silahlı grubu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) tarafından kontrol edilen Rakka'da ve yüzde 12,39 oranıyla Haseke ilinde ve yüzde 6,84 oranıyla kuzey bölgeleri Türkiye ve Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu ya da SDG tarafından kontrol edilen Halep ilinde meydana geldi. Yaralanma vakaları en çok (yüzde 43,72 oranıyla) Halep iline bağlı bölgelerde meydana gelmiştir.

Veriler, 234 ölüm ve 231 yaralanmadan 225 ölüm ve 177 yaralanmanın Türkiye'nin sınır görevlilerinin ateşli silah kullanımı sonucu oluştuğunu, 9 ölüm ve 54 yaralanmanın ise bu görevlilerin fiziksel saldırıları sonucunda olduğunu göstermektedir.

Çatışmaların başladığı 2011 yılından bu yana en kötü ekonomik ve insani krizlerden biriyle karşı karşıya olan Suriyeliler, yakıt krizi, kolera salgını ve artan gıda güvensizliğiyle mücadele etmektedirler. Kuzeybatı Suriye 6 Şubat 2023 depremlerinden ve yakın tarihli sel felaketlerinden ciddi şekilde etkilenmiştir. Bölgede en az 2,6 milyonu yerinden edilenler olmak üzere yaklaşık dört milyonluk bir nüfus tümüyle insani yardımlar ile hayatlarını idame ettirmektedirler.

Yakın Zamanda Yaşanan İki Olay

11 Mart tarihinde Türkiye'nin sınır görevlileri Suriye'nin İdlib vilayetine bağlı Haram kentinden Türkiye'ye geçmeye çalışan sekiz kişilik bir Suriyeli grubun yolunu kesti, onlara işkence yaptı ve bir erkek çocukla bir erkeği öldürdü. Gruptaki diğerlerini de ağır yaralayan sınır görevlileri, cesetlerden biriyle birlikte onları beş saat içinde Suriye'ye geri gönderdi. İnsan Hakları İzleme Örgütü, hayatta kalan Suriyelilerden ikisiyle, diğer ikisinin aile üyeleriyle ve öldürülen çocuğun bir akrabasıyla görüştü. Görüşülen kişiler, 10 ila 15 arasında sınır görevlisinin grubu akşam saat 8 civarında Türkiye'nin Reyhanlı ilçesi yakınlarındaki Harran köyü civarında yakaladıklarını söylediler.

Erkeklerden biri olan 34 yaşındaki Zakaria Abou Yahya, Suriye'deki vahim ekonomik durum nedeniyle Türkiye'ye gittiğini söyledi: "Hiçbir şeyimiz yok. Burada (Suriye'nin kuzeybatısında) her şey aşırı pahalı. İş de bulamıyorsun. Sadece çalışabilmek ve ekmek paramı çıkarabilmek için gittim."

Yanlarında getirdikleri bir merdivenle tırmandıkları sınır duvarını yaklaşık 150 metre geçtikten sonra sınır görevlilerinin onları yakaladıklarını ve bir araçla yakındaki boş bir araziye götürdüklerini söyledi. Görevliler orada Suriyelileri acımasızca dövüp tekmeleyerek, onlara tüfek ve coplarla vurarak işkence yaptılar: 

"Beni parçaladılar. Bizi yere yatırdılar, iki elimi de ezdiler ... hatta botlarıyla cinsel organımı bile ezdiler ... ve çelik tenekeden 20 litre mazotu üzerime döktüler. Başımı sallamaya başladım ama bilmiyorum, döktükleri her neyse yuttum. Ondan sonraki iki saati kusarak geçirdim.”


Bir diğer mağdur olan 35 yaşındaki Raed Musa, sınır görevlilerinin kafalarını bir merdivenin basamakları arasına yerleştirdiklerini ve kendilerini dövmeye başladıklarını söyledi: "Bizi yere yatırdılar, kafalarımızı merdivenin aralıklarına soktular ve boyunlarımızı merdivene sabitlediler. Dördü komutan olan yaklaşık 10 ila 15 kişi vardı. Bize herhangi bir soru sormadılar; sadece dövdüler.”

Bir adam, 17 yaşındaki oğlunun sınır görevlilerinin ona işkence etmek için pense kullandığını söylediğini aktardı. "Onu yakaladılar ve onla derisini çektiler. Bir köpek onu böyle ısırmaz.”

Tanıklar, 18 yaşındaki Abdel Razzak Al Qastal'ın dayaktan öldüğünü söylediler. Türkiye'nin sınır görevlileri 12 Mart gecesi saat 12 ile 1 arasında beş erkeği, işkence gören 17 yaşındaki oğlanı ve Al Qastal'ın cesedini Bab al Hawa sınır kapısına geri götürdü. Geride kalan 17 yaşındaki Abdo al Sabbah'ın akıbeti ise Türk yetkililerin cesedini Suriye'deki ailesine teslim ettiği 16 Mart tarihine kadar ortaya çıkmadı. Al Sabbah'ın bir akrabası, "basının ilgisi olmasaydı, cesedi bile kurtaramamamız çok muhtemeldi" dedi.

İnsan Hakları İzleme Örgütü, Sabbah'ın otopsi yapılmış cesedi de dahil olmak üzere, erkeklerin ve çocukların fotoğraflarını inceledi; bu fotoğraflarda Sabbah'ın kollarında, bacaklarında ve sırtında, görüşülen kişilerin anlattığı dayakla uyumlu ciddi morluklar görülüyor. Musa, sınır kapısına vardıktan sonra hemen İdlib'deki bir hastaneye götürüldüğünü söyledi. "Öncesinde kan kusuyordum, böbreklerim zarar gördü ve iç kanamam vardı. Dört gün hastanede kaldım. Şimdi ayağım alçıda, ne kadar süre oldu bilmiyorum” dedi.

Bab al Hawa sınır kapısında Suriye'nin basın ve halkla ilişkiler sorumlusu olan Mazen Alouch, İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne olayı doğruladı ve o gece, ilgili gruptaki kişilerde "işkence izleri, kızarıklık ve morlukların yanı sıra yüz, baş ve vücutlarında yaralanmalar" gördüğünü aktardı.

Alouch ve görüşülen kişiler, olayın ertesi günü Türk yetkililerin hayatta kalan altı kurbandan dördünü, polislerin fotoğraflarına bakmaları ve kendilerine işkence edenleri teşhis etmeleri için Türkiye'ye geri çağırdığını söyledi. Daha sonra Suriye'ye geri götürüldüler.

19 Mart'ta Türkiye basınında yer alan haberlere göre bir mahkeme üç askerin tutuklu yargılanmasına karar verdi ve Reyhanlı Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen ceza soruşturmasının tamamlanmasını beklemek üzere diğer üç askeri adli kontrolle serbest bıraktı. Alouch, sınır kapısında her gün sınır dışı edilenleri kabul ettiklerini söyledi. Alouch, "Bazıları hafifçe, bazıları daha ağır şekilde dövülüyor, bazılarına ise işkence ediliyor. [Bu olaydan] bir gün önce, bu gruptan bile daha fazla dövülen 12 kişi aldık, aradaki fark, [11 Mart olayında] iki ölüm olması nedeniyle basının ilgisinin olmasıydı” dedi.

Sınır Tanımayan Gazeteciler, 15 Mart veya ona yakın bir tarihte, her ikisi de Türkiye'de bulunan Suriyeli bir TV kanalı sunucusu ve müdürü hakkında, sunucunun 11 Mart olayını ve Türkiye sınır görevlilerinin sınırdaki Suriyeli mültecilere yönelik şiddetini canlı yayında  bir Türk siyasi analist ile tartışmasının ardından analistin şikayette bulunduğunu bildirdi. Türkiye makamları sunucu ve yönetmeni yaklaşık 48 saat gözaltında tuttu. Sonrasında şikayet reddedildi ve serbest bırakıldılar.

İki akrabasının İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne anlattığına göre, 13 Mart günü sınırda askeri bir araçla devriye gezen bir Türk sınır görevlisi, Suriye'nin Kherbet El Joz köyü yakınlarındaki arazisinde çalışan 59 yaşındaki Muhammed Fayzo'yu vurarak öldürdü. Akrabalardan biri "[sınır görevlisi] silahını çıkardı, onu vurdu ve sonra öylece bakakaldı. Birkaç saniye sonra aracına geri döndü ve gitti” dedi. Fayzo daha sonra İdlib'deki bir hastaneye götürüldü ve birkaç saat sonra hayatını kaybetti.

Yakınları, köy halkının sınır duvarına giderek Fayzo'nun ölümünü protesto ettiklerini, Türkiye'den görevlilerinin yanlarına gelerek yaşananın "münferit bir olay" olduğunu ve öldürenden hesap sorulacağını söylediklerini aktardılar. Soruşturma hakkında kamuoyuna açık herhangi bir bilgi verilmemiştir.
Mayıs 2016'dan bu yana gözlemciler, Türkiye'nin sınır görevlilerinin sınırın Suriye tarafındaki evlerinin yakınında, tarlalarında çalışan ya da hayvanlarını güden sivillere ateş açtığı ve en az altı kişinin öldüğü, altı kişinin de yaralandığı 11 olayı kayıt altına almıştır.

Gözlemciler, Nisan 2021'den bu yana Türkiye'nin sınır güçlerinin sınırı geçmeye çalışmayan Suriyeli çocukları vurduğu en az dört ayrı olayı kayıt altına almıştır. Türkiye güçleri 16 Şubat 2023 tarihinde Halep'in Kobani (Ayn el Arap) ilçesinde tarlada çalışan bir genci yaraladı, 30 Ocak 2021 tarihinde İdlib'in Cisr Eş Şuğur ilçesinde toprakta çalışan bir çocuğu öldürdü. Mayıs ve Haziran 2021'de İdlib'in Haram bölgesinde meydana gelen iki ayrı olayda sınır yakınlarında hayvanlarını gütmekte olan iki çocuğu yaraladılar. Türkiye'nin sınır görevlilerinin sınırın Suriye tarafında bilinmeyen nedenlerle iki çocuğu vurup öldürdüğü başkaca iki olay daha kaydedildi.

Your tax deductible gift can help stop human rights violations and save lives around the world.