Skip to main content

Türkiye: Kanun Taslağı LGBT Kişileri Hapisle Tehdit Ediyor

Hükümet, Taslak Düzenlemeleri Geri Çekmeli

Aktivistler, LGBT’leri hedef alan hükümler içeren ve basına sızan 11. Yargı Reformu’na karşı 28 Ekim 2025’te İstanbul’da düzenlenen bir basın toplantısında, üzerinde “11. Yargı Paketine Hayır” yazan bir pankart taşıyor. © 2025 Ra Yavuz

(İstanbul, 29 Ekim 2025) – İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch) bugün yaptığı açıklamada, hükümet tarafından hazırlanan bir kanun taslağının Türkiye’de lezbiyen, gey, biseksüel ve trans (LGBT) kişiler hakkında cezai takibat başlatılmasının önünü açacağını ve bunun son yıllarda insan hakları alanında yaşanan gerilemeler arasında en kaygı vericilerden biri olduğunu belirtti. Söz konusu kanun taslağı derhal geri çekilmeli.

“11. Yargı Paketi” olarak anılan torba kanun taslağı medyaya sızdı. Taslak, LGBT kişilerin haklarını tehdit eden yeni maddelerle Türk Ceza Kanunu ve Türk Medeni Kanunu’nda değişiklik yapılmasını öngören düzenlemeler içeriyor. Bu düzenlemelerden biri, “biyolojik cinsiyete ve genel ahlaka aykırı” kabul edilen davranışları ve bunların sözde “özendirilmesini” suç haline getiriyor. Bir diğeri, cinsiyet uyumuna yönelik sağlık hizmetlerine erişimi ciddi biçimde kısıtlayarak asgari yaş sınırını 25’e yükseltiyor ve son derece ağır erişim koşulları getiriyor. Üçüncü bir düzenleme ise, bu yeni sınırlar dışında cinsiyet uyumuna yönelik sağlık hizmeti sunan sağlık meslek mensupları ile bu hizmeti alan trans kişiler hakkında cezai takibat başlatılmasını öngörüyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Avrupa ve Orta Asya Direktörü Hugh Williamson, “cinsiyet kimliği veya cinsel yönelimi nedeniyle kişilere karşı cezai takibat başlatılması, insan onurunu derinden zedeleyen bir hak ihlalidir ve devlet onaylı baskı anlamına gelir,” dedi. Williamson, “Türkiye hükümeti, uluslararası hukuku açıkça ihlal eden ve LGBT kişileri sürekli tutuklanma ve yargılanma korkusu içinde bırakacak olan bu değişiklikleri hayata geçirme planlarından derhal vazgeçmelidir,” şeklinde konuştu.

Suça sürüklenen çocuklara daha uzun hapis cezaları verilebilmesini öngören ve özel hayatın ihlal edildiği iddiasıyla çevrimiçi içeriğin kaldırılması gibi ceza adaleti alanında da değişiklikler içeren torba kanun taslağı, Türkiye’de giderek daha derinleşen muhafazakâr ve otoriter bir siyasi iklimde gündeme geldi. Önerilen LGBT karşıtı değişiklikler için, “aileyi” ve “genel ahlakı” koruma iddiasına dayanan muğlak ifadeler gerekçe gösteriliyor. Erdoğan hükümeti bu çerçeveyi son yıllarda LGBT kişilerin damgalanmasının ve dışlanmasının meşru gösterilmesi ve kadınların korunmasının ve haklarının kullanılmasının engellenmesi için de sık sık kullanmıştı.

Türk Ceza Kanunu’nun “hayasızca hareketler” başlıklı 225. maddesine ilişkin değişikliklerden biri, muğlak ve son derece geniş ifadeler içeriyor. Taslakta fıkra şu şekilde yer alıyor: “Doğuştan gelen biyolojik cinsiyete ve genel ahlaka aykırı tutum ve davranışta bulunan ya da bulunmayı alenen teşvik eden, öven veya özendiren kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”  

Değişiklik, LGBT kişiler ve topluluklarını destekleyen ve bu alanda hak savunuculuğu yapan sivil toplum kuruluşları ile cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği konularında haber yapan medya kuruluşları ve gazeteciler hakkında da cezai takibat başlatılmasının önünü açabilir.

Bu değişiklik uyarınca ayrıca, aynı cinsiyetten kişiler arasında yapılan nişan veya evlenme törenlerine katılan herkes hakkında cezai takibat başlatılabilecek; bu fiil için dört yıla kadar hapis cezası da mümkün olabilecek. Türk hukukunda aynı cinsiyetten evlilik şu anda mümkün olmadığından, bunlar tanım gereği sembolik ve kişisel törenler.

Medeni Kanun’un “Cinsiyetin değiştirilmesi” başlıklı 40. maddesinde değişiklik öngören bir başka düzenleme, cinsiyet uyumuna yönelik, cerrahi de dahil, sağlık hizmetlerinden yararlanmak için asgari yaşı 18’den 25’e çıkarıyor ve bu işlemler için kalıcı olarak üreme yetisinden yoksun olmayı zorunlu kılıyor; ayrıca devlet tarafından onaylı hastanelerden birden fazla değerlendirme raporu alınmasını şart koşuyor. Sağlık hizmetlerinde keyfi yaş eşikleri dayatılması ve trans kişilerin üreme yetisinden vazgeçmeye zorlanması, beden özerkliği, sağlık ve kanun önünde eşitlik haklarının ağır ihlalidir.

Medyaya sızan taslak ayrıca, Ceza Kanunu’nda, önerilen yeni sınırlara aykırı olarak cinsiyet uyumuna yönelik tıbbi müdahale uygulayan sağlık meslek mensuplarına para cezası ve yedi yıla kadar hapis cezası öngören değişiklikler de içeriyor. Tıbben gerekli olmakla birlikte yasa dışı sayılan sağlık hizmetlerinden yararlanan trans kişiler de üç yıla kadar hapisle cezalandırılabilecek. İnsan Hakları İzleme Örgütü, sağlık meslek mensupları ile hastaların cezai takibatla tehdit edilmesinin, tedaviyi tehlikeli ve denetimsiz merdiven altı ortamlara itebileceği, bunun da sömürüye, tıbbi komplikasyonlara ve geri dönüşü olmayan zararlara yol açabileceği uyarısında bulundu.

Önerilen hapis cezaları, ayrıca, mahkemelerin soruşturulan kişiler hakkında tutuklama kararı vermesinin de önünü açıyor.

Türkiye’deki on beş LGBT örgütü, bu değişikliklerin temel özgürlükler, kanun önünde eşitlik ve demokratik bir toplumda yer alma hakları açısından tehdit oluşturduğunu belirterek ciddi kaygılarını dile getirdi. Türk Tabipleri Birliği yaptığı bir açıklamada, LGBT kişilerin gerekli sağlık hizmetlerine erişiminin hiçbir koşulda suç haline getirilmemesi gerektiğini vurgulayarak söz konusu taslağın insan haklarını ihlal ettiğini belirtti.

Uluslararası insan hakları hukuku uyarınca hükümetler, LGBT kişilerin haklarına saygı göstermek, bu hakları korumak ve hayata geçirmekle yükümlüdür. Hükümetler bu hakları sırf ahlaki gerekçelerle reddedemez; LGBT kişilere ayrımcılık uygulayamaz ve hele ki onları cezai yaptırımlarla tehdit edemez. Haklara getirilecek her türlü sınırlama meşru bir amaca hizmet etmeli ve yasayla açıkça tanımlanmalıdır. Yasa aynı zamanda anlaşılır, ulaşılabilir ve öngörülebilir olmalıdır ki insanlar hem hukuka uygun davranabilsin hem de hangi somut fiillerin yasaya aykırılık oluşturabileceğini önceden bilebilsin.

“Genel ahlakı” veya “aileyi” korumak gibi bu sınırlamalar için ileri sürülen amaçlara ulaşmak üzere başvurulan tedbirlerin gerekli, orantılı ve ayrımcı olmayan nitelikte olması gerekir. Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi; Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme; ve Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme başta olmak üzere bu temel hukuk standartlarına uyumu zorunlu kılan çok sayıda uluslararası sözleşmeye taraftır.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararları Türkiye açısından bağlayıcıdır. Mahkeme, Bayev ve Diğerleri / Rusya davasında verdiği emsal nitelikteki kararda, sızan taslak yasada öngörülen türden yasal düzenleme önerilerinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile tamamen uyumsuz olduğunu açıkça ortaya koydu. Mahkeme, cinsel çoğunluğun cinsel azınlıklar aleyhine “önceden oluşmuş bir önyargıyı yansıtan politika ve kararları” onaylamayı reddeden yerleşik içtihadını hatırlatarak, bu tür yasaların bireylerin varoluşunu ve kimliğini doğrudan ilgilendirdiğini ve ifade özgürlüğü hakkının özüne dokunduğunu vurguladı; Mahkeme, bu tür yasaların ne “ahlakın korunması” ne de “ailenin veya çocukların korunması” gerekçesiyle haklı gösterilemeyeceğini belirtti. Uluslararası hukuk tarafından korunan ifade özgürlüğü hakkı, her tür bilgi ve fikri arama ve alma hakkını da kapsar; buna “cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğiyle ilgili konulara ilişkin bilgi” de dahildir.

Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme, herkesin bedensel ve ruhsal sağlık açısından ulaşılabilecek en yüksek düzeye erişme hakkını güvence altına alır ve devletlere, sağlık hakkının cinsel yönelim veya cinsiyet kimliği temelinde ayrımcılık yapılmaksızın güvence altına alınmasını sağlama yükümlülüğü getirir.

Williamson, “Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi ve üye devletleri, Türkiye’deki LGBT kişileri ciddi bir tehlike altına sokacak bu gerici yasa tasarısının tamamen geri çekilmesi için ellerindeki tüm diplomatik ve siyasi kanalları kullanmalıdır,” dedi. Williamson, “Bu, Türkiye’nin hukukun üstünlüğüne, insan haklarına ve eşitliğe dayalı temel demokratik ilkelere ne ölçüde saygı gösterdiğinin belirleyici bir sınavıdır,” şeklinde konuştu.

GIVING TUESDAY MATCH EXTENDED:

Did you miss Giving Tuesday? Our special 3X match has been EXTENDED through Friday at midnight. Your gift will now go three times further to help HRW investigate violations, expose what's happening on the ground and push for change.
Region / Country