**Bu rapor Göç İdaresi Başkanlığı’nın İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne yazdığı cevabi mektubun tamamına gönderme yapan bir linki içerecek şekilde güncellenmiştir.**
(İstanbul) – İnsan Hakları İzleme Örgütü bugün yaptığı açıklamada, Türkiye makamlarının Şubat ve Temmuz 2022 tarihleri arasında yüzlerce Suriyeli mülteci erkeği ve çocuğu keyfi olarak yakalayıp idari gözetim altına aldığını ve Suriye'ye sınır dışı ettiğini belirtti.
Sınırdışı edilen Suriyeliler İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne Türk yetkililerin kendilerini evlerinde, işyerlerinde veya sokakta yakaladıklarını kötü koşullarda tuttuğunu, çoğunu darp ve kötü muameleye maruz bıraktıklarını, gönüllü geri dönüş formları imzalamaya zorladıklarını ve Kuzey Suriye ile sınır geçiş noktalarına götürüp silah zoruyla karşıya geçmeye zorladıklarını aktardılar.
İnsan Hakları İzleme Örgütü'nde Mülteci ve Göçmen Hakları Araştırmacısı Nadia Hardman, “Türkiye makamları, uluslararası hukuka aykırı olarak yüzlerce Suriyeli mülteciyi ve hatta refakatsiz çocukları topladı ve onları Kuzey Suriye'ye zorla geri gönderdi. Türkiye 3,6 milyon Suriyeli mülteciye geçici koruma sağlamış olsa da, şimdi Suriye'nin kuzeyini mültecilerin terkedileceği bir yer haline getirmeye çalışıyor gibi görünüyor." dedi.
Türkiye ve diğer hükümetlerden gelen son işaretler, onların Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile ilişkileri normalleştirmeyi düşündüklerini gösteriyor. Suriye'nin mültecilerin geri dönüşü için güvenli olmamasına rağmen, Mayıs 2022'de Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bir milyon mülteciyi Suriye'nin kuzeyinde, hükümetin kontrolü dışındaki bölgelere yerleştirmeyi planladığını açıkladı. Geri gönderilenlerin çoğu hükümetin kontrolündeki bölgelerden gelenlerdi, ancak ilgili bölgelere geri dönseler dahi altı milyondan fazla mültecinin oluşmasına neden olan ve ayaklanmalar başlamadan önce bile kendi vatandaşlarına karşı ağır insan hakları ihlalleri gerçekleştiren Suriye hükümeti halen aynı hükümet.
Sınır dışı eylemleri, dünyadaki diğer tüm ülkelerden daha fazla ve Avrupa Birliği'nin (AB) tümünün neredeyse dört katı kadar mülteciye ev sahipliği yapan Türkiye'nin cömert siciliyle tam bir tezat oluşturuyor. AB, insani destek ve göç yönetimi için milyarlarca euro tutarında finansman sağlamıştı.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, Şubat ve Ağustos ayları arasında Türkiye'de geçici koruma sahibi 37 Suriyeli erkek ve 2 Suriyeli erkek çocukla telefonla veya yüz yüze görüştü. İnsan Hakları İzleme Örgütü ayrıca bu süre zarfında Kuzey Suriye'ye sınır dışı edilenlerin yakınları olan 7 Suriyeli mülteci erkek ve bir mülteci kadınla görüştü.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, Avrupa Komisyonu'na, Avrupa Komisyonu Göç ve İçişleri Genel Müdürlüğü'ne ve Türkiye İçişleri Bakanlığı'na tespitler ve sorular içeren mektuplar gönderdi. İnsan Hakları İzleme Örgütü, AB Komşuluk ve Genişleme Müzakereleri Genel Müdürlüğü'nden Bernard Brunet'ten bir yanıt aldı. Bu mektubun içeriği yazının geri gönderme merkezleri ile ilgili bölümünde yer almaktadır.
Görüşülen kişilerden 37'si Türkiye makamları tarafından Kuzey Suriye'ye sınır dışı edilmişlerdi. Görüşülenlerin tümü, onlarca hatta yüzlerce kişiyle birlikte sınır dışı edildiklerini ifade ettiler. Tümü, geri gönderme merkezlerinde ya da Suriye sınırında formlar imzalamaya zorlandıklarını söylediler. Yetkililerin formları okumalarına izin vermediklerini ve formların içeriğini açıklamadıklarını, ancak formların iddiaya göre gönüllü olarak geri gönderilmeyi kabul etmeleriyle ilgili olduğunu anladıklarını söylediler. Bazıları, yetkililerin formun Arapça yazılmış bir kısmını elleriyle kapattıklarını söyledi. Görüşülenlerin çoğu, geri gönderme merkezlerindeki yetkililerin diğer Suriyelileri de aynı işleme tabi tuttuklarını gördüklerini ilettiler.
Birçoğu, Türk yetkililerin başlangıçta imzalamayı reddedenleri dövdüğünü gördüklerini, bu nedenle imzalamaktan başka çareleri olmadığını düşündüklerini iletti. Adana'daki bir geri gönderme merkezinde idari gözetim altında tutulan iki erkek, bir form imzalayarak Suriye'ye geri dönme ya da bir yıl idari gözetimde kalma seçeneklerinin kendilerine sunulduğunu ifade etti. İkisi de bir yıl alıkoyulma düşüncesine dayanamadıkları ve ailelerine destek olmaları gerektiği için merkezden ayrılmayı tercih ettiler.
On kişi sınır dışı edilmedi. Bazıları serbest bırakıldı ve kayıtlı oldukları illere geri dönmezlerse ve başka bir yerde oldukları tespit edilirse sınır dışı edilecekleri konusunda uyarıldılar. Diğerleri, serbest bırakılmalarına yardımcı olmak için aile üyelerinin de müdahalesiyle avukatlarla iletişim kurmayı başardı. Bazıları hala geri gönderme merkezlerinde davalarının sonuçlanmasını beklemekte, neden alıkonduklarını bilmemekte ve sınır dışı edilmekten korkmaktadır. Serbest bırakılanlar Türkiye'deki yaşamı tehlikeli olarak nitelendirerek perdeleri kapalı şekilde evde kaldıklarını ve Türk yetkililerden kaçınmak için sınırlı olarak hareket ettiklerini ifade ettiler.
Sınır dışı edilenler, geri gönderme merkezlerinden sınıra, bazı durumlarda 21 saat süren yolculuk boyuncakelepçeli olarak götürüldüler. Öncüpınar (Bab al-Salam) veya Cilvegözü (Bab al-Hawa) sınır kapılarından Suriye hükümetinin kontrolü dışındaki bölgelere zorla götürüldüklerini ifade ettiler. 26 yaşındaki Halep'li bir kişi, bir Türk yetkilinin kendisine “geri geçmeye çalışan herkesi vururuz" dediğini belirtti.
Haziran 2022'de BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), bu yıl 15,149 Suriyeli gönüllü olarak Suriye'ye geri döndüğünü açıkladı. Bab al-Hawa ve Bab al-Salam sınır kapılarını kontrol eden yerel makamlar, bu kapılardan Türkiye’den Suriye’ye gerçekleştirilen aylık sınır dışı işlemlerinin sayılarını yayınlamaktadır. Şubat ve Ağustos 2022 arasında 11,645 kişi Bab a-Hawa ve 8,404 kişi Bab al-Salam sınır kapılarından sınır dışı edildi.
Türkiye, uluslararası sözleşmeler ve uluslararası teamül hukuku kapsamında herhangi bir kimsenin zulüm, işkence veya diğer kötü muamele ya da hayati tehlike ile karşı karşıya kalacağı bir yere geri gönderilmesini yasaklayan geri gönderme yasağına uymakla yükümlüdür. Türkiye, insanları ciddi zarar görebilecekleri yerlere geri dönmeye zorlamamalıdır. Türkiye, nerede kayıtlı olduklarına bakmaksızın tüm Suriyelilerin temel haklarını korumalı ve geçici koruma kimlik kartlarının ve adreslerinin kayıtlı olduğu şehirden başka yerde yaşayan ve çalışan mültecileri sınır dışı etmemelidir.
Göç İdaresi Başkanı Dr. Savaş Ünlü, İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün bu raporun bulgularını paylaştığı 3 Ekim tarihli mektubuna 21 Ekim'de bir mektupla yanıt verdi. Türkiye'nin dünyada en fazla mülteciye ev sahipliği yapan ülke olduğunu vurgulayan Dr. Ünlü, İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün bulgularını bütünüyle reddederek iddiaları “temelsiz” olarak nitelendirdi. Türkiye'de koruma arayan kişilere sağlanması kanunen gerekli hizmetleri sıralayarak, Türkiye'nin "göç yönetimini ulusal ve uluslararası hukuka uygun şekilde sürdürdüğünün" altını çizdi.
Hardman, ”AB ve üyesi ülkeler, Türkiye'nin güvenli üçüncü ülke kriterlerini karşılamadığını kabul etmeli ve sınır dışı faaliyetleri sona erene kadar geri gönderme merkezleri ile sınır kontrollerine sağladıkları finansmanı askıya almalıdır. “Türkiye'nin 'güvenli üçüncü ülke' olduğunu ilan etmek, Suriyeli sığınmacıların kuzey Suriye'ye sınır dışı edilme yoğunluğu ile çelişiyor. Üye devletler bu tespiti yapmamalı ve yeniden yerleşim sayılarını artırarak sığınmacıların iskanına odaklanmalıdır,” dedi.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, Türkiye'nin geçici koruma rejimi kapsamında olan ancak yetkililerin yine de 2022 yılında sınır dışı ettiği yada sınır dışı etmekle tehdit ettiği Suriyeli mültecilere odaklandı. Vakaları incelenen 47 Suriyeli mültecinin tamamı gözaltına ve idari gözetim altına alınmadan ve çoğu durumda sınır dışı edilmeden önce çoğunluğu İstanbul'da olmak üzere Türkiye'deki çeşitli şehirlerde yaşıyor ve çalışıyordu. Alıkonanların tümü, güvenlikleri için takma adlarla anılmaktadır.
İkisi hariç hepsinin, Türkiye'de yaşarken, Suriyeli mültecileri Suriye'ye geri gönderilmeye karşı koruyan, “kimlik” olarak adlandırılan geçici koruma belgeleri vardı. Bazıları hem geçici koruma kimliği hem de çalışma iznine sahip olduklarını belirttiler.
Türkiye'deki Mülteciler, Sığınmacılar ve Göçmenler
Türkiye 3,6 milyondan fazla Suriyeliye ev sahipliği yapıyor ve dünyanın en çok mülteci barındıran ülkesi konumunda. Türkiye, BM Mülteci Sözleşmesi'ne koyduğu coğrafi sınırlamayı uygulamakta, Suriyelilere ve Türkiye sınırlarının güney ve doğusundaki ülkelerden gelen diğer kişilere tam mülteci statüsü vermemektedir. Suriyeli mülteciler sığınma talebinde bulunan tüm Suriyeliler için otomatik olarak geçerli olduğu Türk yetkililer tarafından ifade edilen “geçici koruma” yönetmeliği kapsamında Türkiye’de kayıt altına alınıyor.
Türkiye'nin Geçici Koruma Yönetmeliği, Suriyeli mültecilere eğitim ve sağlık hizmetleri de dahil olmak üzere temel hizmetlere erişim hakkı tanımakta, ancak genellikle kayıtlı oldukları ilde yaşamalarını gerektirmektedir. Mülteciler iller arasında seyahat etmek için izin almalıdırlar. 2017'nin sonu ve 2018'in başında, İstanbul'da ve Suriye sınırındaki dokuz ilde, yeni gelen sığınmacıların kayıt işlemleri askıya alındı.
Şubat 2022'de İçişleri Bakan Yardımcısı İsmail Çataklı, 16 ilde geçici ve uluslararası koruma başvurularının kabul edilmeyeceğini belirtti. Bu iller: Ankara, Antalya, Aydın, Bursa, Çanakkale, Düzce, Edirne, Hatay, İstanbul, İzmir, Kırklareli, Kocaeli, Muğla, Sakarya, Tekirdağ ve Yalova olarak açıklandı. Çataklı, ayrıca nüfusun yüzde 25 veya daha fazlasının yabancılardan oluştuğu hiçbir mahallede yabancıların oturma izni başvurularının kabul edilmeyeceğini söyledi. Türkiye genelinde 781 mahallede kayıtların kapatıldığını, çünkü bu yerlerdeki yabancıların yerel nüfusun yüzde 25'ini aştığını bildirdi.
Haziran ayında İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 1 Temmuz'dan itibaren bu oranın yüzde 20'ye düşürüleceğini, yabancıların kaydına kapalı mahalle sayısının 1.200'e çıkarılacağını, izin başvurusu yapmadan ülke içinde seyahat eden Suriyelilerin geçici koruma statülerinin iptal edileceğini açıkladı. Görüşülenlerin birçoğu, kayıtlı oldukları şehirde iş bulamadıklarını ve orada yaşayamadıklarını ancak İstanbul'da iş bulabildiklerini belirttiler.
Türkiye'de Yükselen Yabancı Düşmanlığı
Son iki yılda başta Suriyelilere olmak üzere yabancılara yönelik ırkçılığa ve yabancı düşmanlığına dayalı saldırılarda artış var. 11 Ağustos 2021'de, Suriyeli bir gencin çıkan kavgada bir Türk gencini bıçaklayıp öldürmesinden bir gün sonra, Türklerden oluşan gruplar Ankara'da bir mahallede yaşayan Suriyelilerin iş yerlerine ve evlerine saldırdı.
2023 baharındaki genel seçimler yaklaşırken muhalif politikacılar mülteci karşıtı duyguları körükleyen ve Suriyelilerin savaşla tahrip olan Suriye'ye geri gönderilmesi gerektiğini savunan konuşmalar yaptılar. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın koalisyon hükümeti, Suriyelileri Kuzey Suriye'nin Türkiye kontrolündeki bölgelerine yerleştirme vaadiyle karşılık verdi.
Gözaltılar
Görüşülenlerin çoğu İstanbul sokaklarında, geri kalanlar ise işyerlerine veya evlerine yapılan baskınlarda gözaltına alındı. Gözaltına alan yetkililer bazen kendilerini Türk polisi olarak tanıttılar ve bu yetkililerin hepsi mültecilerin kimlik belgelerini görmek istedi.
Türkiye'nin Geçici Koruma Yönetmeliği’ne göre Suriyeli mültecilerin şartlı mülteci olarak kayıt yaptırdıkları ilde yaşamaları gerekiyor. Görüşülen 47 mülteciden on yedisi kayıt oldukları şehirde yaşamakta ve çalışmaktaydı, geri kalanları ise farklı bir ilde yaşıyor ve çalışıyordu.
Beş mülteci, fazla gürültü yapmaktan terörist olmaya kadar komşuları veya işverenlerinin değişen şikayetleri veya uydurma iddialarıyla gözaltına alındıklarını söyledi. Görüşülen mültecilerin tümü bu iddiaların dayanaksız olduğunu belirtti. Bu iddialara maruz kalanlardan dördü beraat etti, tahliye edildi ya da sınırdışı edildi, birinin ise soruşturması sürüyor.
İdari gözetim
Suriyeli mülteciler gözaltını müteakiben kısa bir süre için yerel polis karakollarına ya da doğrudan bir geri gönderme merkezine, genellikle İstanbul'da Tuzla Geri Gönderme Merkezi’ne götürüldüler. Diğer geri gönderme merkezleri arasında Pendik, Adana, Gaziantep ve Şanlıurfa'daki merkezler bulunmaktadır. İncelenen tüm vakalarda, Türk yetkililer Suriyelilerin telefonlarına, cüzdanlarına ve diğer kişisel eşyalarına el koydular.
Yetkililer mültecilerin aile üyelerini veya avukatlarını arama taleplerini reddettiler. Avukatla görüşmek isteyen bir adam karakoldaki bir memurun kendisine, “Herhangi bir suç işledin mi?” diye sorduğunu "Hayır," dediğinde, "O zaman bir avukatı aramana gerek yok" dediğini iletti.
Görüşülenlerin tümü, Türk yetkililerin kendilerini çeşitli geri gönderme merkezlerinde kalabalık ve sağlıksız odalarda tuttuklarını iletti. Görüşülen kişiler yatakların sınırlı sayıda olduğunu ve sıklıkla yatakları paylaşmak zorunda kaldıklarını aktardılar. Mülteciler, uyruklarına göre ayrıldıklarını ve genellikle diğer Suriyelilerle birlikte tutulduklarını ilettiler. 18 yaşın altındaki erkek çocuklar yetişkin erkeklerle birlikte alıkoyuldu.
Bazı geri gönderme merkezlerinin koşulları diğerlerinden daha iyi olsa da, mülakat yapılanların tümü merkezlerde yeterli yiyecek ve banyo erişiminin sağlanmadığını, koşulların sağlıksız olduğunu aktardılar. Görüşülen kişilerin çoğunun geçtiği Tuzla'da Suriyeliler, kendilerine genellikle sıkışık bir metal konteynerin içinde yer tahsis edilmesini beklerken, saatlerce dışarıda "basketbol sahası" olarak tanımlanan alanlarda tutulduklarını anlattılar.
"Ahmad", kalabalık metal konteynerlerde kendisiyle bir akrabalığı bulunmayan çocuklarla birlikte tutulduğu Tuzla Geri Gönderme Merkezi’ndeki koşulları anlattı:
Hücremde altı yatak vardı. Her yatağı iki ya da üç kişi paylaşmak zorundaydı. Benim hücremde bir çocuk 16, diğeri 17 yaşındaydı. İlk başta hücrede 15 kişiydik ama sonra daha fazla insan gönderdiler. Orada duş almadan 12 gün kaldık çünkü duş yoktu.
Dayak ve Kötü Muamele
Görüşülenlerin tümü, geri gönderme merkezlerindeki Türk görevlilerin kendilerine saldırdığını ya da görevlilerin diğer Suriyelileri elleriyle ya da tahta veya plastik coplarla dövdüklerine veya tekmelediklerinetanık olduklarını ifade ettiler. Halep'li 22 yaşındaki "Fahad" Tuzla Geri Gönderme Merkezi'ndeki dayakları anlattı:
Tuzla'da dövüldüm.... Yanlışlıkla elimdeki ekmeği düşürdüm ve yerden almaya çalışırken bir yetkili beni tekmeledi ve düştüm. Beni tahta bir sopayla dövmeye başladı. Kendimi savunamadım. Başkalarının dayağa maruz kaldıklarına da şahit oldum. Akşamları insanlar sigara içerse dövülürlerdi. Onlar (görevliler) bizi hep aşağıladılar. Bir adam sigara içiyordu ... beş gardiyan onu ağır şekilde dövmeye başladı, gözünü morarttılar. Sırtına sopayla vurdular. Müdahale etmeye çalışan herkesi dövdüler.
Halepli, 26 yaşındaki “Ahmad", Türk polisinin kendisini İstanbul'da bir terzi dükkanı olan işyerinde gözaltına aldığını ve Tuzla Geri Gönderme Merkezi’ne götürerek orada defalarca ağır şekilde dövdüklerini anlattı.
Tuzla'da üç kez dövüldüm: sonuncusu benim için en ağır olanıydı. Hapsedildiğim yerin dışına çıkmama izin verilmesi gerektiğini, bana teneffüs için zaman tanınması gerektiğini tartışıyordum. Bunun üzerine görevliler bana ve aileme küfür ve hakaret ettiler. Müdürlerine şikayet edeceğimi söyledim. Görevliler yüzüme tahta bir sopayla vurdular ve dişlerimi kırdılar.
Ahmad, sonunda Bab al-Salam sınır kapısından Suriye'nin kuzeyine sınır dışı edildi. Suriye ordusu tarafından arandığı için Suriye hükümetinin kontrolündeki Halep şehrine gidemedi ve şu anda muhalif bir grup olan Türkiye destekli Suriye Geçici Hükümeti'nin kontrolündeki Azaz şehrinde kalıyor. "[Suriye'deki] savaştan kaçtım çünkü şiddete karşıyım" dedi. "Şimdi (Türkiye makamları) beni buraya geri gönderdiler. Sadece güvenli bir yerde olmak istiyorum.”
Şam'da işkenceden kurtulan 27 yaşındaki eski siyasi mahpus "Hassan", komşuları tarafından dairesinden gelen gürültüden şikayet edilmesi üzerine evinde göz altına alındı. Çeşitli geri gönderme merkezleri arasında birkaç ay boyunca nakledildi. Son nakil esnasında gönüllü geri dönüş formunu imzalaması söylendi. Hasan, imzalamayı reddettiğinde "Beni köpek kafesi gibi bir kafesin içine koydular. Metaldi. Bir metreye 1,5 metre boyutlarındaydı. Güneş vurunca kafes çok ısındı.”
Hassan ilk kez gözaltına alındığında, telefonuna el konulmadan önce eşiyle iletişim kurmayı başardı. Eşi, Hassan'ın serbest bırakılmasına yardım eden bir avukat buldu.
"Gönüllü Geri Dönüş" formlarını imzalamaya zorlanma
Sınır dışı edilenlerin birçoğu -geri gönderme merkezi görevlileri ya da "polis" ve "jandarma" olarak tarif ettikleri Türk yetkililerin kendilerini "gönüllü" geri dönüş formlarını imzalamaya zorlamak için şiddet kullandıklarını ya da şiddet kullanma tehdidinde bulunduklarını söyledi.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, sınır dışı edilenlerin Adana, Tuzla, Gaziantep ve Diyarbakır'daki geri gönderme merkezlerinde ve Mersin'deki bir göç bürosunda “gönüllü geri dönüş” formlarını imzalamak zorunda kaldıklarına dair ifadeleri derledi.
İdlib'li 21 yaşındaki ”Mustafa", İstanbul'un Esenyurt ilçesinde sokakta gözaltına alındı. Pendik'teki bir geri gönderme merkezinde birkaç gün tutulduktan sonra Adana'ya nakledildi ve burada bir gece boyunca 33 Suriyeli erkekle birlikte küçük bir hücreye konuldu. Mustafa, sabah jandarma memurunun alıkonanları ayrı ayrı bir odaya götürmek için geldiğini söyledi:
Sıram geldiğinde benle bir başkasını dört görevlinin bulunduğu bir odaya götürdüler: Odada jandarma, sivil giyimli bir adam, Adana Geri Gönderme Merkezi müdürü ve bir çevirmen vardı. Masanın altında yerde oturan üç kişi gördüm, hücremizden daha önce götürülmüşlerdi, yüzleri şişmişti.
Tercüman, yanımda bulunan adamdan bazı evrakları imzalamasını istedi, ancak adam bir tanesinin gönüllü iade formu olduğunu görünce imzalamak istemedi. Jandarma ve sivil giyimli adam onu elleriyle ve coplarla dövmeye başladılar ve tekmelediler. Yaklaşık 10 dakika sonra ellerini bağladılar ve onu masanın altında, yerde oturan adamların yanına taşıdılar. Tercüman, diğerlerinin benden önce tattıklarını tatmak isteyip istemediğimi sordu. Hayır dedim ve kağıdı imzaladım.
Mustafa daha sonra Cilvegözü/Bab al-Hawa sınır kapısından sınır dışı edildi ve şimdi Halep'in kuzeyindeki al-Bab şehrinde kalıyor.
Suriye Geri Dönüş için Güvenli Değil
Görüşülenlerin çoğu Suriye'de hükümet kontrolündeki bölgelerden geldiklerini söylediler. Suriye'nin kuzeyinde muhaliflerin kontrolündeki bölgelerden geldikleri yerlere, Suriye güvenlik birimlerinin kendilerini keyfi olarak gözaltına alacağı ve haklarını ihlal edeceği korkusuyla gidemediklerini söylediler. Kuzey Suriye'ye sürgün edilenler İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne kendilerini orada “sıkışmış” hissettiklerini, evlerine gidemediklerini veya kuzey Suriye'deki çatışmaların yarattığı istikrarsızlık içinde bir hayat kuramadıklarını söylediler.
Şam kırsalından gelen ve Temmuz 2022'de Türkiye'den sınır dışı edilen, şu anda Suriye'nin kuzeyindeki Afrin'de yaşayan 31 yaşındaki Firaz, bir telefon mülakatında, ”Şam'a geri dönemem çünkü çok tehlikeli“ dedi. "Afrin'de çatışmalar var. Ne yapayım? Nereye gideyim?”
Ekim 2021'de İnsan Hakları İzleme Örgütü, Lübnan ve Ürdün'den 2017-2021 yılları arasında Suriye'ye dönen Suriyeli mültecilerin, Suriye hükümeti ve ona bağlı milisler tarafından ağır insan hakları ihlalleri ve zulme maruz bırakıldıklarını belgeleyerek Suriye'nin geri dönüş için güvenli olmadığını gösterdi.
Son yıllarda aktif çatışmalar azalmış olsa dahi, Suriye hükümeti vatandaşlarına karşı keyfi alıkoyma, kötü muamele ve işkence de dahil olmak üzere, ülkeden ayrılmalarına başlıca neden olan ihlallere devam etmiştir. Eylül ayında BM Suriye Araştırma Komisyonu bir kez daha Suriye'nin geri dönüş için güvenli olmadığı sonucuna ulaştı.
Gözaltı ve zulüm korkusunun yanısıra, on yıl süren çatışmalar Suriye'nin altyapısını ve sosyal hizmetlerini büyük oranda tahrip ederek büyük insani ihtiyaçlara yol açtı. 2021 yılı başında 13 milyondan fazla Suriyeli insani yardıma muhtaç durumdaydı. Suriye'nin kuzeydoğusunda ve kuzeybatısında, çoğu ülke içinde yerlerinden edilmiş milyonlarca insan, sınır ötesinden gelen gıda, ilaç ve diğer hayat kurtarıcı yardımlara bağımlı halde.
Uluslararası Hukuk
Türkiye, keyfi yakalama ve alıkoyma ile insanlık dışı ve aşağılayıcı muameleyi yasaklayan Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmelerinin her ikisine de taraftır. Türkiye bir kişiyi sınır dışı etmek üzere alıkoyduğu halde bu kişinin vardığı ülkede zarar görecek olması durumunda veya kişinin sınır dışı işlemine itiraz edebilmesi için gerçekçi bir ihtimal olmadığında, bu alıkoyma keyfidir.
Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi, İşkenceye Karşı Sözleşme ve 1951 Mülteci Sözleşmesi kapsamındaki yükümlülükleri de geri gönderme yasağına uymasını gerektirmektedir. Bu yasak, herhangi bir kişinin gerçek bir zulüm, işkence veya diğer kötü muamele tehlikesi veya yaşamına yönelen bir tehdit ile karşı karşıya kalacağı bir yere geri gönderilmesini yasaklamaktadır.
Türkiye, insanları zarar görecekleri yerlere geri dönmeye zorlamak için alıkoyma, şiddet veya şiddet tehdidi kullanamaz. Buna, 2017'nin sonlarından bu yana geçici koruma kaydına erişimi engellenmiş olanlar da dahil olmak üzere, Türkiye yasalarına göre otomatik olarak koruma hakkına sahip Suriyeli sığınmacılar da dahildir. Bu kuralın, kayıtlı oldukları il dışında iş arayan mülteciler için de geçerli olması önemlidir. Çocuklar hiçbir zaman göçmenlik statüleriyle ilgili nedenlerle gözaltına alınmamalı veya yakınları olmayan yetişkinler ile birlikte hapsedilmemelidir.
Türkiye'nin Göç Yönetiminde Avrupa Birliği Finansmanı
AB'ye ulaşan göçmenlerin sayısını Türkiye'ye geri göndererek kontrol altına almayı amaçlayan Mart 2016 AB-Türkiye anlaşmasının uygulanması, Türkiye'nin Suriyeli sığınmacıların geri gönderilebileceği güvenli bir üçüncü ülke olacağı yönündeki hatalı tespite dayanmaktadır. Ancak Türkiye, AB yasalarının tanımladığı şekilde AB'nin güvenli üçüncü ülke kriterlerini hiçbir zaman karşılamamıştır. Son dönemde yaşanan şiddet dolu sınır dışı olayları, AB'den Türkiye'ye zorla geri gönderilen her Suriyelinin Suriye'ye geri gönderilme riskiyle karşı karşıya kalacağını göstermektedir.
Haziran 2021'de Yunan hükümeti, Türkiye'nin Suriye, Afganistan, Pakistan, Bangladeş ve Somali'den gelen sığınmacılar için güvenli bir üçüncü ülke olduğunu tespit eden bir Ortak Bakanlıklar Kararı aldı.
Türkiye'nin geri gönderme merkezleri, Avrupa Birliği'nden gelen önemli fonlarla inşa edilmiş ve faaliyetini sürdürmüştür. AB, Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı (IPA I ve IPA II) kapsamında 2016 yılından önce Türkiye'deki geri gönderme merkezlerinin inşası, yenilenmesi veya merkezlere yönelik diğer destekler için 89 milyon Euro'dan fazla mali destek sağlamıştır. 2007 ve 2008 yıllarında bu fonun yaklaşık 54 milyon Euro'su, altı ilde 3.750 kişi kapasiteli yedi geri gönderme merkezinin inşası içindi. AB, 2014 yılında 17 geri gönderme merkezinin yenilenmesi için 6,7 milyon Euro daha sağladı. AB, 2015 yılında 2.400 kişi kapasiteli altı yeni geri gönderme merkezinin inşası için yaklaşık 29 milyon Euro sağladı.
Mart 2016'daki AB-Türkiye anlaşmasının bir parçası olarak Türkiye'ye taahhüt edilen ilk 3 milyar Euro'nun ardından, AB'nin Türkiye'deki Mülteciler için Mali Yardım Programı (FRİT), dönemin Göç İdaresi Genel Müdürlüğü'ne 60 milyon Euro sağlamıştır. Bu meblağ, özellikle “Türkiye'de tespit edilen düzensiz göçmenler olmak üzere, AB üyesi ülkelerin topraklarından Türkiye'ye geri gönderilen göçmenlerin yönetimi, kabulü ve barındırılması konularında Türkiye'yi desteklemek için” gönderilmiştir. Bu fon, Çankırı geri gönderme merkezinin inşası ve yenilenmesi ile diğer 22 geri gönderme merkezinin personel istihdamı için kullanılmıştır.
AB, Göç İdaresi Genel Müdürlüğü'ne düzensiz göçmenlerin ve mültecilerin Türkiye içinde güvenli ve organize bir şekilde nakledilmesi de dahil olmak üzere, geri gönderme merkezlerindeki hizmetlerin ve fiziki koşulların iyileştirilmesi için 22.3 milyon Euro, “hak ve hizmetlere erişimin güçlendirilmesine yönelik kapasite geliştirme yardımı” için de 3.5 milyon Euro daha sağlamıştır.
Avrupa Komisyonu, 21 Aralık 2021 tarihinde Türkiye İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Başkanlığı'nın "kapasite geliştirme ve Türkiye'deki barınma merkezlerinde göçmenlere yönelik standart ve koşulların iyileştirilmesi, kabul ve barınma merkezlerinin yönetiminin insan hakları standartları ve toplumsal cinsiyete duyarlı yaklaşımlar doğrultusunda iyileştirilmesi, düzensiz göçmenlerin “güvenli ve insan onuruna uygun bir şekilde transfer edilmesinin sağlanması” için 30 milyon Euro'luk bir finansman kararı açıkladı.
Tavsiyeler
Türkiye hükümetine:
- Suriyeli mültecilerin keyfi olarak gözaltına alınmaları, alıkonmaları ve Kuzey Suriye'ye sınır dışı edilmelerine son verin.
- Güvenlik güçleri ve göç yetkililerinin Suriyelilere veya alıkoyulan diğer yabancı uyruklulara karşı şiddet kullanmamalarını ve şiddet kullanan yetkililerin hesap vermesini sağlayın.
- "Gönüllü geri dönüş" formlarında göçmenlerin parmak izlerini basmaya veya imzalamaya zorlamaya, kandırmaya veya tahrif etmeye yönelik eylemleri bağımsız şekilde soruşturun.
- Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'nin geri gönderme merkezlerine serbestçe erişimine, Suriyelilerin Suriye'ye geri gönderilmeleri için izin alma sürecinin gönüllü olduğundan emin olunması için izleme yapılmasına, polis veya göç idaresi görevlilerinin Suriyelilere veya diğer yabancı uyruklulara karşı şiddet kullanmadığından emin olunması için mülakatların ve geri gönderme prosedürlerinin gözlemlenmesine izin verin.
Avrupa Komisyonu'na
- Türkiye'nin AB Sığınma Prosedürleri Yönergesinin 38. Maddesinde belirtilen kriterler doğrultusunda güvenli bir üçüncü ülke olmadığını kamuoyuna açık şekilde duyurun.
- Yunanistan'a, Türkiye'yi güvenli üçüncü ülke olarak kabul eden Ortak Bakanlıklar Kararını yürürlükten kaldırması için baskı yapın ve makul bir süre içinde yürürlükten kaldırılmadığı takdirde hukuki adımlar atın.
- Yunanistan'a, tüm Suriyeli sığınmacılarla ilgili olarak güvenli üçüncü ülke kavramına dayalı tüm kabul edilemezlik kararlarını yeniden incelemesi için kamuoyuna açık bir çağrıda bulunun.
- Avrupa Birliği Sığınma Ajansı'ndan, güvenli üçüncü ülke tayin edilmesi ile ilgili yeni bir Türkiye Menşe Ülkesi raporu hazırlamasını ve rapora Türkiye'den geçiş yapan veya Türkiye'de uluslararası koruma arayanlar dahil olmak üzere Türkiye'de bulunan üçüncü ülke vatandaşlarını dahil etmesini isteyin.
- Geri gönderme merkezlerinin AB tarafından finanse edilmesini, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği ve AB izleme personeli ile diğer bağımsız gözlemcilerin, geri dönüşün gönüllülüğünü incelemek üzere idari gözetim altında tutulanlarla mülakat yapma imkanı da dahil olmak üzere, tam ve sınırsız erişimine şartlı hale getirin.
- Kamuoyuna açık bir insan hakları etki değerlendirmesi geliştirin. Sınır yönetimi için sağlanan AB fonlarının bağımsız bir raporlama mekanizmasına tabi tutulması, geri gönderme merkezlerinin insan hakları ihlallerine katkıda bulunmamasını veya bu ihlalleri sürekli kılmamasını sağlamak için Türkiye'ye baskı yapın.
- Türkiye'nin yıllık raporlama süreci kapsamındaki de dahil olmak üzere, Türkiye makamlarının Suriyeli mültecileri hukuka aykırı bir şekilde sınır dışı etme ve AB finansmanı alanların da içinde bulunduğu geri gönderme merkezlerinde "gönüllü geri dönüş" formlarını imzalamaya zorlama eylemleri hakkında kamuoyuna bilgi verin.
- Sınır dışı işlemlerini durdurması ve idari gözetim altındaki Suriyelilerin Türkiye'de kalmak mı yoksa gönüllü olarak Suriye'ye dönmek mi istedikleri konusunda izleme faaliyeti yürütmesi için Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'ne izin vermesi için Türk yetkililere kamuoyu önünde çağrıda bulunun.