(İstanbul) - İnsan Hakları İzleme Örgütü bugün yaptığı açıklamada, Türkiye'nin 6 Şubat 2023 depreminden etkilenen illerinde yaşayan mültecilerin deprem bölgesi dışında yalnızca 60 gün geçirmelerine izin verilmesi yönündeki keyfi kararın pek çok insanı belirsiz bir gelecekle baş başa bıraktığını ve onların uzun vadeli ihtiyaçlarını planlayamadıklarını belirtti.
Türkiye, depremden etkilenen 10 ilde kayıtlı mültecilerin deprem bölgesi dışında uzun vadeli yerleşimlerine ilişkin süre kısıtlamalarını kaldırmalıdır. Mülteciler, diğer deprem mağdurlarının tabi tutulmadığı keyfi ve ek engeller olmaksızın deprem bölgesi dışında hayatlarını yeniden inşa etmeyi planlayabilmelidirler.
İnsan Hakları İzleme Örgütü mülteci ve göçmen hakları araştırmacısı Nadia Hardman, "Suriyeli depremzede mültecilerin deprem bölgesi dışında geçirebilecekleri süreye getirilen mevcut 60 günlük sınırlama onları belirsizlik içinde bırakıyor ve birçoğu yıkıma uğrayan illerdeki yetersiz barınma koşullarına geri dönmek zorunda kalmaktan korkuyor. Süre sınırı tamamen keyfi olup mülteciler üzerinde gereksiz ve haksız mali ve zihinsel baskılar yaratmaktadır" dedi.
İçişleri Bakanı 13 Mart'ta yaptığı açıklamada, 6 Şubat'ta Türkiye'de meydana gelen depremlerde çoğunluğu Suriyeli mülteciler olmak üzere 6,660'ı yabancı 48,448 kişinin hayatını kaybettiğini açıkladı. Hükümet yetkilileri ayrıca çeyrek milyon binanın hasar gördüğünü ve yaklaşık iki milyon insanın deprem bölgesinden ayrıldığını tahmin ediyor. Bölgeden ayrılan mülteci sayısı için resmi bir tahmin mevcut değildir.
Türkiye, olağan koşullarda mültecilere seyahat kısıtlamaları uygulamakta ve izin almadıkları sürece kayıtlı oldukları illerin dışına seyahat etmelerini yasaklamaktadır. Yetkililer 7 Şubat'ta deprem bölgesinde geçici ve uluslararası koruma altında bulunan yaklaşık 1,7 milyon mülteci için bu kısıtlamaları 90 günlüğüne kaldırmış ancak daha sonra bu süreyi yalnız 60 güne indirmiştir.
Bu, deprem bölgesindeki mültecilerin izinsiz seyahat edebilecekleri ve başka bir yerde alternatif bir konaklama arayabilecekleri anlamına geliyor, ancak 60 günlük bir sürenin ardından, deprem bölgesindeki barınma olanaklarından bağımsız olarak, yıkılan illere geri dönmek zorunda kalıp kalmayacaklarını belirsiz bırakıyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü, bu durumun mültecilerin başka yerlerde daha uzun vadeli çözümler aramalarını engellediğini açıkladı.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, depremden sonra akrabalarının yanında kalmak üzere İstanbul, Ankara, İzmir veya Bursa'ya giden 11 Suriyeli mülteciyle görüştü. Görüşülenlerin çoğu, artçı depremlere, soğuk hava koşullarına maruz kalarak sınırlı gıda ve barınma imkanlarıyla günlerini dışarıda geçirdikten sonra ayrılmaya karar verdiklerini ifade etti.
Deprem bölgesinden ayrıldıktan sonra, yasa gereği mültecilerin yerel göç idaresi müdürlüklerine giderek yeni yerlerinde ikamet izni için başvuruda bulunmaları gerekmektedir. İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün görüştüğü kişiler, aile üyelerini kaybettikten, uzuvlarının kesilmesi dahil ciddi yaralanmalar yaşadıktan, evsiz kaldıktan ve travmalara maruz kaldıktan sonra izin almaya ve bürokratik işlemlerle uğraşmaya odaklanmanın zor olduğunu ifade ettiler.
Kayıtlı olunan illerin dışına seyahat izni, Göç İdaresi Başkanlığı tarafından 7 Şubat ve 13 Şubat tarihlerinde yayınlanan iki genelgeye dayanmaktadır. 7 Şubat genelgesi, yerel makamlara, depremden etkilenen 10 ilde göç idaresine kayıtlı tüm mültecilerin İstanbul dışındaki diğer illere izinsiz seyahat etmelerine ve kayıtlı illerinin dışında 90 güne kadar kalmalarına izin verilmesi talimatını verdi.
7 Şubat ilanının yerini alan 13 Şubat tarihli ikinci genelge, sürenin uzunluğunu 60 güne indirdi ve koşulsuz seyahat iznini en çok etkilenen beş ilden (Hatay, Malatya, Kahramanmaraş, Adıyaman ve Gaziantep) seyahat edenlerle kısıtladı. Kilis, Diyarbakır, Şanlıurfa, Adana ve Osmaniye illerinden seyahati ise başvuranın evinin hasar görmesine ve yalnızca diğer illerde karşılanabilecek tedavi ihtiyaçlarının bulunması gibi koşullara bağladı.
İkinci gruptakilerin, Türkiye'de yeni mülteci kaydına resmi olarak kapatılan birçok mahalleye taşınmalarına izin verilmiyor. Her iki genelge de yerel sivil toplum gruplarına veya sivil toplum liderlerine özel olarak gönderilmiş, ancak ilgili makamların resmi web sitelerinde veya sosyal medya hesaplarında paylaşılmamıştır. İnsan Hakları İzleme Örgütü her iki genelgeyi de gördü..
Görüşülen kişiler, göç idaresi müdürlüklerindeki yetkililerin gelecek haftalarda ve aylarda ne olacağı konusunda kendilerini bilgilendiremediklerini belirttiler. Ne resmi Göç İdaresi Başkanlığı'nın ne de İçişleri Bakanlığı'nın web siteleri veya sosyal medya hesaplarında herhangi bir bilgi bulunmaktadır. Görüşülen kişiler, 60 günlük izin süresinden Suriyeli medya kuruluşları, WhatsApp grupları ve sosyal medya platformları vasıtasıyla haberdar olduklarını söylediler.
Görüşülen kişiler, 60 günlük bir sürenin hayatlarını planlamak için yeterli olmadığını söylediler. Bir kadın, ailesinin birikimlerinin çoğunu sadece kayıtlı oldukları ilden ayrılabilmek için harcadıklarını söyledi.
Daha önce Hatay'da yaşayan bir çift, kendilerini nelerin beklediğine dair belirsizlik nedeniyle, oturulamaz durumdaki hasarlı evleri ve İstanbul'da yeni kiraladıkları bir daire için kira ödemeye devam ettiklerini aktardı. Evleri hasar görmeyen ve taşınmayan bazı Suriyeliler, Türk ev sahiplerinin daireleri deprem nedeniyle yerlerinden olan kendi akrabalarına vermek istemeleri nedeniyle tahliye tehdidi altında olduklarını söylediler.
2022 yılında İçişleri Bakanlığı, 63 ilde 1.169 mahalleyi yeni mülteci kaydına "kapalı" olarak belirleyerek yabancı nüfusu "seyreltme" politikasını uygulamaya koymuştur. Bu mahalleler arasında depremlerden zarar gören 10 ilden mahalleler de bulunmaktadır. Bu politika, mülteci nüfusunun toplam nüfusun yüzde 20'sinden fazlasını oluşturduğuna inanılan yerlerde uygulanmaktadır.
Bir kişi, deprem bölgesinden seyahat eden akrabalarının İstanbul'un yeni kayda kapalı bir mahallesinde ev kiralayamadıklarını söyledi. Başka bir mahallede kiralık ev bulmaya çalışırlarken altı aylık kirayı peşin ödemeleri istendi.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, hasar gören altyapı, barınma seçeneklerinin olmaması ve geleceğe dair belirsizliğinin mültecilerin hayatlarını ve bir sonraki adımlarını planlamalarını zorlaştırdığını ve onlar için pahalıya mal olduğunu söyledi.
Hardman, "Mültecilerin işleyen altyapıya sahip diğer şehirlere sığınmalarına izin verilmeli ve depremden etkilenen şehirlerde herkes için sürdürülebilir barınma ve temel ihtiyaçlar sağlanana kadar toparlanmaları için zaman tanınmalıdır" dedi.