(Bağdat) İnsan Hakları İzleme Örgütü bugün yaptığı açıklamada İran ve Türkiye’nin 2011 Temmuz ortalarında Irak Kürdistanı’na yönelik başlattığı sınır ötesi saldırılarda Kasım 2011’e kadar en az 12 sivilin öldüğü binlerce sivilin de yerinden edildiğini söyledi.
İran ve Türkiye silahlı militanların sınırı geçip gerçekleştirdikleri saldırılara cevap verdiklerini ileri sürüyor. Ama Irak’taki Kürt nüfus ve yetkililer Kasım ayında olaylardan etkilenmiş bölgeleri ziyaret eden İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne saldırıya uğrayan bölgelerin çoğunun tamamen sivil olduğunu ve bölgede İran ve Türkiye’ye ya da başka bir olası askeri hedefe saldıran herhangi bir silahlı grubun bulunmadığını söylediler.
İnsan Hakları İzleme Örgütü Orta Doğu direktörü Sarah Leah Whitson“İran Irak Kürdistanı’ndan gelen saldırılara cevap verdiğini söyleyebilir ama kendilerinin yaptığı saldırılar, özellikle de sivil bölgelere yönelik hedefsiz yapılan roket atışları sivillere ağır zarar veriyor” dedi.
İnsan Hakları İzleme Örgütü Türkiye’de kurulan Kürdistan İşçi Partisi (PKK) ve İran’daki Kürdistan Özgür Yaşam Partisi’nin (PJAK) Irak Kürdistanı’ndaki bazı sivil bölgelerde ya da bu alanların civarında merkezlerinin bulunduğunu ve buralarda faaliyet gösterdiğini hatırlatarak her iki grubun da kalabalık yerleşim yerlerinde ya da civarında askeri operasyon yapmaktan ya da herhangi bir askeri hedef yerleştirmekten kaçınmaları gerektiğini söyledi.
22 Kasım gecesi Türk savaş uçaklarının Süleymaniye ve Erbil bölgesinde çok sayıda yeri bombalaması sonucu 20 yaşındaki bir sivil yaralandı ve tarım alanları ve hayvanlar büyük zarar gördü. Yerel yetkililer İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne bombardımanda belli bir askeri hedef gözetilmediğini söyledi. İran ve PJAK arasında Eylül başında yapılan ateşkesten sonra, Irak Kürdistanı’ndaki İran bombardımanından etkilenen bölgelerdeki durumda düzelme görülüyor. PJAK 2004’te kurulmuş PKK ile bağantılı bir grup.
İnsan Hakları İzleme Örgütü Pişdar bölgesindeki bir köyden bir kilometre uzakta bulunan ve üzerindeki işaretlerin net olarak görülebildiği İran’ın 333 mm.lik Şahin roketini inceledi ve fotoğrafladı. Ağustos sonunda ateşlenmiş olan bu roketler insanların yaşadığı bölgelere uzak menzilden atılmamalıdır çünkü hedefi kesin olarak tutturamaz ve bu yüzden hedefsiz kullanılmaya meyillidir.
Yerel yetkililere göre Temmuz-Kasım arasındaki saldırılar nedeniyle yaklaşık 1,350 aile (8,000 kişi) yaşadıkları yerleri terk etmek zorunda kaldı. Bu ailelerin birçoğu soğuk hava, hizmetlerin eksikliği, kampların kapatılması ve köylerindeki durumda iyileşme olduğu için kampları terk etmiş durumda.
7-10 Kasım tarihleri arasında İnsan Hakları İzleme Örgütü Kalat Diza, Kandil, Sangasar, Zahrava ve Sidekan’ın dağlık bölgelerindeki 18 köyü ziyaret etti ve saldırılardan etkilenen bölgelerden ayrılmış olan 40 üzerinde köylüyle görüşmeler yaptı. Evlerinden, köye ya da köyün yakınına yapılan bombardımanlar yüzünden kaçtıklarını söylediler. İnsan Hakları İzleme Örgütü onlarca tahrip olmuş ev, 10 üzerinde kısmen ya da tamamen terk edilmiş köy ve Sidekan’da iki geçici çadır kentte inceleme yaptı. Örgüt ayrıca köylülerce de bölgede varlık gösterdikleri doğrulanan PKK ya da PJAK kontrol noktalarının bulunduğu Kalat, Diza ve Kandil’in büyük bölümünde isyancıların faaliyetlerini de gözlemledi. Ancak İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün ziyaret ettiği Sidekan, Sangasar ve Zahrava’daki bombalanmış alanlarda yaşayan köylüler ve yerel yetkililer silahlı gupların hiçbirinin oralarda faaliyet göstermediğini söyledi.
İnsan Hakları İzleme Örgütü Ranya’daki göç etmiş ailelerle de görüştü. Bu aileler kamplara kaçmak yerine akrabalarının evlerinde kalıyorlardı ve bu yüzden yardım örgütlerinin yerinden edilmiş kişiler listesinde sayılmamışlardı. Tüm bölgeler Erbil ve Süleymaniye vilayetlerinin sınırları içindeydi. Her ne kadar bazı yerleri fiili olarak PKK veya PJAK kontrolündeyse de tüm bu bölgeler Kürdistan Bölgesel Hükümeti’nin idaresi altında.
İnsan Hakları İzleme Örgütü Haziran 2010’dan bu yana Türkiye ve İran’ın saldırılarından kaynaklanan sivil ölümleri ve sivil mülklere verilen zararı belgelemiştir. Aynı zamanda İran’ın bölgeyi düzenli bombalamasınınIraklı sivilleri İran sınırındaki bazı bölgelerden uzaklaştırma çabası olabileceğini gösterir kanıtları da sunmuştur. İran, bütün operasyonlarının PJAK’lı isyancıları dağlık sınır bölgesinden çıkmaya zorlama amacı taşıdığını iddia ediyor; Türkiye ise sadece onyıllardır Türkiye’ye savaşmakta olan PKK’yi hedef aldığını öne sürüyor.
İsyancı grupların ikisi de, kendi ifadeleriyle, Türkiye ve İran’daki Kürtlere etnik eşitlik için mücadelelerinde bu ülke askerlerine çok sayıda gerilla saldırısı düzenlediklerini açıkça kabul ediyorlar. Ağustos’tan bu yana üssü Kandil’de bulunan PKK Türkiye’de gerçekleştirdiği saldırılarıyla Ankara, Batman, Siirt, Bingöl ve Tunceli’de sivilleri öldürdü ve yaraladı.
Irak Kürdistanı’nda saldırılardan etkilenen bölgelerin ekonomisi çöktü.Yerel yetkililer ve köylüler İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne her iki ülkeden yapılan sınır ötesi saldırılar nedeniyle yüzlerce yoksul çiftçinin ürünlerini ve bağ bahçelerini bırakıp gitmek zorunda kaldığını ve bir yıllık hasatın çoğunun harap olduğunu söyledi. Bu da birçoğu için yıllık gelirlerinin tamamının kaybı anlamına geliyor. Bazı çiftçiler İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne her sene zaten kısa olan ekim ve hasat zamanlarında bombardıman yapıldığını, sivilleri bölgeden kaçırmak için kasten geçim kaynaklarına zarar verildiğine inandıklarını söyledi. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün tanık olduğu ya da dinlediği diğer zarar gören yerler arasında evler, okullar, kuyular ve su depoları, jeneratörler ve elektrik şebekeleri ile öldürülen yüzlerce hayvan bulunuyor.
Geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi yardım kuruluşları ve yerel belediyeler saldırılardan kaçanların temel ihtiyaçlarını karşılamak için çaba gösteriyor. Kasım sonu itibariyla ailelerin birçoğu kampları terk etmişti. Aileler ve yardım kuruluşları çoğunun kış aylarında kampların aşırı soğuk olması ve su, yakacak ve çocukların eğitimi gibi sebeplerden ayrıldığını söyledi.
Whitson “Türkiye ve İran sivillere karşı –askeri operasyonların sürdüğü yerlere yakın oturuyor olsalar bile – sorumluluklarına uygun davranmalıdır” diyerek PKK ve PJAK’ın da operasyonlardaki taktikleri yüzünden veya sivil bölgelerde ya da yakınlarında faaliyet göstererek hukukdışı bir biçimde sivilleri tehlikeye atmamaları gerektiğini belirtti.
Türkiye’nin bombardımanları
İnsan hakları İzleme Örgütü Türkiye sınırı yakınındaki Sidekan bölgesinde 100 ailenin yüksek dağ yolları boyunca derme çatma bir çadır kampta su tesisatı ve yeterli yakacak olmaksızın yaşadıklarını gördü. Bu aileler Türkiye’nin Eylül ve Ekim’de yaptığı bombardıman yüzünden Kole, Letan, Baserkan, Şehraş, Nawdarok, Darok, Beykan, Sunia ve Peyrabray köylerinden kaçmışlar. Sidekan belediye başkanı Esad Ali Mustafa İnsan Hakları İzleme Örgütü’yle görüştüğü 9 Kasım’da Türkiye’nin bombardımanı yüzünden yerlerinden edilmiş kişler için 200 adet yar-kalıcı konutlar yapmak için araziyi temizlemekte olduğunu söyledi.
Mustafa “Hala neredeyse hergün devam eden bombalamalar yüzünden köylerden yedisinin bomboş olduğunu iki tanesinin de bir bölümünün boşaldığını” anlattı. “Kürdistan’da bazı bölgeler PKK kontrolünde ama bu köyler değil. Bu insanlar masum, donuyorlar, çocuklar okula gidemiyor ve böyle bir göçün ciddi psikolojik etkileri oluyor”.
Uzun süredir bu köylerde yaşayanlar ve yerel yetkilierl bu dökuz köyün hiçbirinde PKK ekibi görmediklerini ve Türkiye’nin saldırmasından ne önce, ne sırasında ne de sonra onları barındırdıklarını söylediler. Onun dışında da köylerinde herhangi bir olası askeri hedef de bilmediklerini belirttiler.
Yerinden edilmiş köylüler adına konuşan grubun büyüğü Molla İssa İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne şunları anlattı:
PKK savaşçıları bizim köyleri kullanmaz. Eskiden Türkiye’nin PKK’yla istedikleri yerde savaşabilmek için hepimizin gitmesini istediğini düşünüyorduk. Ama evlerimizi yıkan en son bombalamalardan sonra [Ekim başından beri] artık bize saldırdıklarını düşünüyoruz.
Fevziye Resul (42) İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne 5 Ekim’de köyü Basarkan’da hava bombardımanının arttığını, köyden kaçtıklarını söyledi.
Bombardıman başlayınca ağlamaya ve bağırmaya başladım. Bazıları arabalarıyla kaçıyor, bazıları kayaların arkasına saklanıyor, diğerleri de yakındaki mağaralara gitmeye çalışıyordu. Ben çocukları böyle nasıl büyüteyim; her an bombalanacağız korkusuyla yaşıyorlar. Evimiz zarar gördü, bütün pencereler kırıldı ve 11 koyunumuz öldürüldü. Bizim çok paramız yok, bu bizim için çok büyük bir kayıp.
40 yaşlarındaki Kasım Resul Türkiye’nin Ekim başında yaptığı bir bombardımanda yere devrildiğini ve evinin bir bölümünün üstüne çöktüğünü söyledi. Üç saat enkaz altında kaldıktan sonra kurtarılmış. “Kimse köyünde kalamıyor. Önceki bombalamalarda, birkaç gün ya da bir hafta sonra dönüp süt hayvanlarımızla ilgilenmek için geri giderdik ama bu defa neredeyse hergün devam ediyor. Koyunların çoğu öldürüldü. Köylerimizde 500’den fazla koyun ve keçi öldürüldü.”
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Eylül ayında açıkladığı gibi, Türkiye’nin savaş uçakları 21 Ağustos’ta sivilleri taşıyan bir aracı bombalamış ve akrabaların, yerel yetkililerin ve haberlerin bildirdiğine göre, aynı aileden yedi kişiyi öldürmüştü. Türkiye bu olaydan kendi savaş uçaklarının sorumlu olduğunu inkar etmişti. Aralarında dört de çocuğun bulunduğu aile 2011 model Nissan pick-up bir araçla akrabalarını ziyaret etmek için Bole’den Ranya’ya, işlek bir anayolu kullanarak gidiyordu. İnsan Hakları İzleme Örgütü 9 Kasım’da araçtan arta kalanları inceledi ve olayın yaşandığı yolun PKK kontrolündeki bölgeye yakın olmasına rağmen sivillerin yoğun olarak kullandığı bir yol olduğunu doğruladı.
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nin inceleme için gittiği Sidekan, Sangasar ve Ranya’da defalarca tanık olduğu bir olay da köylülüerin insansız uçağın (drone) sesine benzer bir vınlama duydularında gözle görülür bir biçimde huzursuz olmalarıydı. Bazen çocukları toplayıp bir ev ya da çadırın içine sokuyorlardı. Bazen bu uçakların görünmesinden kısa süre sonra bombardımanın başladığını söylediler. Bu uçakların görünüşü ve sesi de konvansiyonel insanlı uçaklarınkinden ciddi biçimde farklı olduğunu ifade ettiler.
14 Kasım’da bir Pentagon yetkilisi gazetecilere ABD’nin dronları daha önceden de PKK’ya karşı düzenlenen operasyonlara destek vermesi için Irak’tan Türkiye’ye gönderdiklerini söyledi. Ekim ayında Pentagon Türkiye’ye üç AH-1 Süper Kobra helkopter satmayı planladılarını duyurdu. İnsan Hakları İzleme Örgütü ABD yetkililerine Türkiye’ye verilen dronların sivil Kürt köylerine yapılacak hukuk dışı saldırılarda kullanılmamasını sağlaması için çağrı yaptı.
Silahlı çatışmanın taraflarının her koşulda savaşçılarla sivilleri ayırt etmesini gerektiren ayrım ilkesi silahlı çatışma kurallarını belirleyen uluslararası insancıl hukukun özünü oluşturur. Uluslararası hukuka göre askeri operasyonlar yalnızca savaşçılara ve askeri hedeflere yönelik gerçekleştirilebilir; siviller ve sivil nesneler hedef alınamaz. Sivillere ve sivil nesnelere ya da sivilleri etkileyen hedefli, hedefsiz ve oransız saldırılar yasaktır.
İran’ın Füze Saldırılarıyla İlgili Kanıtlar
Pişdar bölgesinde köylüler ve yerel yetkililer Eylül ayında İran’la PJAK arasında yapılan ateşkesten beri İran’ın bombardımanı azalttığını, ara sıra havan topu attığını söyledi. Köylerin birçoğunda yoğun hasar olsa da onlarca aile evlerine geri döndü. Birçok aile İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne durumun şimdilik düzeldiğini söyledi ama saldırıların eskisine oranla 2011’deki şiddetlendiğini ve daha fazla zarar verdiğine de dikkat çekti.
7 Kasım günü İnsan Hakları İzleme Örgütü Kalat Diza bölgesindeki Şahid Ayhan köyünün bir kilometer dışında bir füze motorunun yanmış kalıntılarını buldu. Üzerindeki işaretler silahın 333 mm.lik FL2-A Tipi İran yapımı olduğunu gösteriyordu. 2010’da üretilen bu kılavuzsuz füze hedefi kesin tutturamıyor ve bu nedenle hedefsiz kullanıma açık bir silah.
Uluslararası hukuka göre sivil bölgelere ya da yakınlarına hedef gözetmeksizin saldırmak yasaktır. Belirli bir askeri nesneyi hedeflemeyen ya da askeri hedeflere doğrudan yöneltilemeyecek veya etkileri sınırlı olmayan savaş yöntemleri veya araçları kullanılan saldırılar hedef gözetmeyen saldırılardır.
Şahid Ayhan sakinleri İnsan hakları İzleme Örgütü’ne füze parçasının ilk olarak Ağustos sonlarında görüldüğünü söyledi. Bir gece önce iki patlama olduğunu ve birinin bir evi kısmen tahrip ettiğini söylediler. İnsan Hakları İzleme Örgütü Zevke köyünün yaklaşık 50 metre dışında da benzer iki füze parçası buldu. Bir diğer parça ise bir su kaynağının yanında, binalar veya yollardan uzaktaydı.
İnsan Hakları İzleme Örgütü PJAK savaşçılarının doğrudan bölgede faaliyet gösterdiğine de tanık oldu. Köylüler PJAK savaşçılarının, füze saldırılarının gerçekleştriği Ağustos ayı dahil, sürekli bölgede bulunduğunu söyledi. Çevredeki PJAK militanları İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne Kalat Diza’da varlık göstermelerine rağmen Irak’taki sivil bölgelerden saldırı düzenleyecek uzun menzilli silah veya uçakları olmadıklarını söyledi.
Füze kalıntılarının civarındaki bölgede yaşayan10 üzerinde köylü FL2-A füze patlamalarının etkileriyle uyumlu kanıtlar sundular. Bu füzelerin önceki yıllarda kullanılan diğer silahlardan daha yoğun parça tesirli olduğunu söylediler. Maridu köyünden yaşlı bir kadın İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne şunları anlattı:
Bu sene yeni bir cins patlayıcı başladı ve hepimiz ondan çok korktuk. Hala düzenli olarak patlamalar oluyor ama yeniler sanki daha fazla ses çıkarıyor. Patladıkları zaman etraftaki herşeye binlerce metal parçası saçtığı için daha fazla zarar veriyor. Sıradan patlamalar iki üç koyunu öldürüyor diğerleri hayatta kalıyor ama bu bölgedeki bazı köylerde tek bir patlama bütün sürüyü öldürüp bir iki tanesini sağ kalıyor.
Köylülerin ifadelerine göre Temmuz’dan beri yaşanan bombardımanlar nedeniyle Maridu nüfusunun tamamı köyü dört defa terk etmiş. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün ziyareti sırasında köyde sadece beş aile vardı ve çok sayıda ev, köylülerin bombardıman yüzünden olduğunu söylediği, gözle görülür biçimde zarar görmüştü.
Yerinden etmeler ve Kürdistan Bölgesel Hükümetinin Tepkisi
Yerel yetkililerin İran ve Türkiye’nin Temmuz-Kasım arasında Irak Kürdistanı’na düzenlediği saldırıların sonucunda 1,350 ailenin (8,000 kişi) yerinden edildiğini söylemesine rağmen Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) yerinden edilenlerin sayısını 850 aileden 5,000 kişi olarak veriyor. Ne var ki BMMYK yerel yetkililerin yaptığı gibi kamplara kısa süreli yerleştirilen ve sonra bilinmeyen yerlere gidenleri saymadı. BMMYK kendi tahminlerinin hükümetinkiyle çelişmediğini belirtti. Ne yerel yetkililer ne de BMMYK kamplara kayıt olmamış, onun yerine akrabalarının yanına ya da başka yerlere yerleşmiş kişileri bu sayılara dahil etmişlerdir.
Geçen yıllarda olduğu gibi yardım örgütleri ve yerel belediyeler yerinden edilmiş ailelerin temel ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü Erbil valisinin Çoman, Ravanduz ve Sidekan’da 550 yarı kalıcı konut kurmayı planlamasının olumlu bir gelişme olduğunu ama bunun aynı zamanda yerinden edilmelerin devam etmesinin beklendiğinin de bir göstergesi olduğunu söyledi. Sidekan belediye başkanı Mustafa “Her yıl insanlar kalacak yerleri olmadan ortada kalıyor. O yüzden düzenli olarak tekrar eden bu olay için önceden plan yapmalıyız” dedi.
Yetkililer ve yardım örgütlerine göre yerel belediyelerin kurduğu belli başlı kamplarda Kasım sonu itibariyla 100 aile kalmıştı. Aileler ve yardım örgütleri ailelerin köylerindeki durum düzeldiği için değil, kampların kışın aşırı soğuk olması ve su, yakacak olmaması ve çocukların eğitim görememesi gibi sebeplerden kampları terk ettiğini söyledi. Her ne kadar yerel yetkililer kamplardan ayrılanların köylerine döndüğünü söylese de birçok köylü İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne barınmak için başka yollar bulmak zorunda kaldıklarını ve bölgedeki ücra köylerin ya kısmen ya tamamen dolu olduğunu belirtti.
İnsan Hakları İzleme Örgütü Kasım ayında bölgeye gittiğinde Süleymaniye’deki Gohar Kampı boştu. Yerel yetkililer ve yardım kuruluşları Temmuz’dan beri 275 ailenin geldikleri yerlere döndüklerini bildirdi. Ancak tanıklar İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne yerel yetkililerin 9 Ekim’de hala kampta evlerine dönemeyen ya da dönmekten korkan 30 aile yaşadığı halde kampın ana jeneratörünü söküp götürdüklerini, su tanklarını boşalttıklarını söyledi. İnsan Hakları izleme Örgütü 7-8 Kasım’da Kalat Diza’da altı köyü ziyaret etti; köyler neredeyse tamamen boştu. İki aile saldırıların azaldığını duyunca Gohar Kampı’ndan geri geldiklerini, biri de kamp soğuk ve sağlıksız olduğu için döndüklerini ifade etti. Diğer birçoğu ise Ranya ve çevredeki diğer yerlerdeki akrabalarının yanında kaldırklarını anlattı. Altı köydeki evlerin çoğunluğu boştu.