İnsan Hakları İzleme Örgütü bugün yaptığı açıklamada, dünya çapında en az 83 hükümetin Covid-19 salgınını ifade özgürlüğü ve barışçıl toplanma özgürlüğü ihlallerini meşrulaştırmak için kullandığını söyledi. Yetkililer eleştiride bulunan kişilere saldırdı, onları tutukladı, yargıladı ve bazı vakalarda onları öldürdü. Barışçıl protestolar dağıtıldı, medya kuruluşları kapatıldı ve halk sağlığını tehdit ettiği iddia edilen bazı ifadelerin suç olarak düzenlendiği belirsiz hükümler içeren yasalar çıkarıldı.
Mağdurlar arasında gazeteciler, aktivistler, sağlık çalışanları, siyasi muhalefet grupları ve hükümetlerin koronavirüse ilişkin uygulamalarını eleştiren diğer kişiler yer alıyor.
İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün Kriz ve Çatışma Birimi Yardımcı Direktörü Gerry Simpson, "Hükümetler, insanları susturmak yerine maske takmaya teşvik ederek Covid-19 ile mücadele etmelidir" dedi. Simpson, "Eleştiride bulunan barışçıl kişileri dövmek, onları tutuklayıp yargılamak ve onlara sansür uygulamak ifade özgürlüğü de dahil olmak üzere birçok temel hakkı ihlal ediyor, bunların salgını durdurmaya hiçbir faydası da yok.” dedi.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, hükümetlerin ve diğer devlet makamlarının Covid-19 salgınının yayılmasını önlemek adına uyguladıkları ifade özgürlüğü üzerindeki aşırı kısıtlamalara derhal son vermeleri gerektiğini, ciddi insan hakları ihlallerine ve kötüye kullanımlara sebebiyet verenlerin sorumlu tutulması gerektiğini söyledi. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği, 22 Şubat 2021'de yapılacak toplantısında, kısıtlamaların ifade özgürlüğü ve barışçıl toplanma özgürlüğü üzerindeki etkisi de dahil olmak üzere, devletlerin Covid-19 salgınına cevap verirken insan hakları yükümlülüklerine uymalarına odaklanan yeni bir rapor hazırlatmalıdır.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, dünya çapında Covid-19 salgınına ulusal hükümetler tarafından verilen tepkileri inceledi ve ifade özgürlüğüne yönelik yasadışı müdahalelerin en yaygın aşırı tepki biçimlerinden biri olduğunu tespit etti. Bazı ülkelerde, sınırlı sayıda ihlal yaşandı. Çin, Küba, Mısır, Hindistan, Rusya, Türkiye, Venezuela ve Vietnam gibi diğer ülkelerde ise hükümet ihlalleri yüzlerce veya binlerce insanı etkiledi.
Bangladeş, Çin ve Mısır da dahil olmak üzere bazı ülkelerde, insanlar yalnızca Covid-19 salgınına ilişkin olarak hükümet icraatlarını eleştirdikleri için halen gözaltında tutuluyor.
Gözaltındakiler arasında, Şubat 2020'de Vuhan'a giderek koronavirüs salgını hakkında haber yapması dolayısıyla "tartışma çıkarmak ve provokasyon yapmak” sebebiyle Aralık ayında Şangay'da bir mahkeme tarafından dört yıl hapis cezasına çarptırılan 37 yaşındaki vatandaş gazeteci Zhang Zhan da yer alıyor. Avukatının aktarımına göre, Zhang'ın Mayıs ayında tutuklanmasından kısa bir süre sonra açlık grevine başlamasından bu yana yetkililer Zhang'ı zorla besliyorlar ve Zhang'ın sağlığı kötüleşiyor.
Zhang, mahkumiyetinden önce "her günümü korku içinde geçiriyorum. Bir asker beni tehdit ettiğinde ya da bir polis beni öldüresiye döveceğini söylediğinde veya bir arkadaşım Ulusal Güvenlik Departmanı tarafından takip edildiğimi söyleyerek beni uyardığında korkuyorum. Ben sadece gerçekleri belgeliyorum. Neden gerçekleri gösteremiyorum?” dedi.
İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün tespit ettiği yaygın eğilimler:
- En az 18 ülkede asker veya polis güçleri, yetersiz sağlık bütçesi, sokağa çıkma yasakları, sağlık çalışanları için maske ve eldiven tedarikinde eksiklikler gibi konularda Covid-19 salgınına ilişkin hükümet tedbirlerini eleştirenlerin de aralarında olduğu gazeteciler, blog yazarları ve protestoculara fiziksel saldırılarda bulundular. Gücün kötüye kullanıldığı örnekler arasında barışçıl protestoculara gerçek mermilerle ateş etmek, onları kontrol noktalarında dövmek, gözaltı sırasında saldırmak gibi cezasızlıkla sonuçlanan ihlaller yer alıyor. Çoğu vakada, bu güçler Covid-19 salgını ile ilgili düzenlemeleri uyguladıklarını söylediler. Uganda'da güvenlik güçleri onlarca protestocuyu öldürdü.
- En az 10 ülkede yetkililer, koronavirüsü ya da bazı durumlarda sosyal mesafe tedbirlerini gerekçe göstererek, Covid-19 salgınının yönetilmesine yönelik protestoları ve koronavirüsle ilgisi olmayan ancak hükümet politikalarını eleştiren toplantıları keyfi olarak yasakladı ve dağıttı. Yetkililer, her vakada başka büyük toplantılara izin vermelerine rağmen protestolara müdahale ettiler.
- Ocak 2020'den bu yana en az 24 ülkenin hükümeti, halk sağlığının tehdit edildiğini iddia ederek Covid-19 salgınına veya bir başka halk sağlığı sorununa ilişkin yanlış bilgilendirme olduğu iddia edilen yayınların yapılmasını suç ilan eden belirsiz yasalar ve kurallar çıkardılar. Hükümetler, belirsiz hükümleri olan yasaları kolayca baskı araçları olarak kullanabilmektedirler. En az beş ülke, halk sağlığının da aralarında bulunduğu başka konularda yanlış olduğu iddia edilen bilgilerin yayınlanmasını da suç olarak tanımladı.
- En az 51 ülkede yetkililer, çıkarılan yasa ve yönetmelikleri Covid-19 salgınını önlemenin yanı sıra terörle mücadelede ve hükümetin Covid-19 salgınına yönelik tutumunu ya da salgın ile ilgili olmayan politikalarını eleştirenleri tutuklamakta, para cezası veya hapis cezası ile sonuçlanan yargılamalarda kullandılar. Hedef alınanlar arasında gazeteciler, blog yazarları, çevrimiçi yayın yapan diğer kişiler, muhalefet figürleri ve aktivistler, protestocular, akademisyenler, sağlık çalışanları, öğrenciler, avukatlar, karikatüristler ve sanatçılar yer alıyor.
- En az 33 hükümet, yeni yasaları veya salgın öncesinden kalan yasaları kullanarak veya herhangi bir yasayı gerekçe göstermeksizin, eleştiride bulunan kişileri tehditlere maruz bıraktı. Bazı vakalarda da salgın tedbirlerini eleştirdikleri takdirde onları yargılamakla tehdit etti. Bu ülkelerden sekizinde yetkililer salgına yönelik tutumlarını halka açık bir şekilde eleştirdikleri için sağlık personellerine soruşturma açtı, onları tehdit etti veya görevden aldı. En az sekiz ülkede, halk sağlığı konuları da dahil olmak üzere yetkililerden bilgi talep etme ve bilgi edinme hakkı askıya alındı veya kısıtlandı. En az 12 ülkede, Covid-19 ile ilgili bazı haber yayınları engellendi veya salgın hakkında yayın yapan medya kuruluşları kapatıldı.
Hükümetler, halk sağlığı da dahil olmak üzere her türlü konuda çevrimiçi ve çevrimdışı bilgi arama, edinme ve yayma hakkı da dahil olmak üzere ifade özgürlüğünü korumakla yükümlüdür. İfade özgürlüğü, halka açık protestolar da dahil olmak üzere toplanma özgürlüğünün tamamlayıcısıdır. Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi (MSHS) de dahil olmak üzere insan hakları sözleşmeleri, ifade ve toplanma özgürlüğüne yönelik kısıtlamalara bu kısıtlamalar ancak yasal olduğunda, milli güvenliğin, kamu düzeninin, kamu sağlığı ve ahlakının korunması gibi meşru amaçların gerçekleştirilmesi için zorunlu, bu amaçlarla orantılı ve ayrımcı olmadığında izin veriyor. Diğer meşru amaçlar arasında, ifade özgürlüğüne ilişkin olarak başkalarının haklarının veya itibarının korunması veya toplanma özgürlüğüne ilişkin olarak başkalarının “hak ve özgürlüklerinin” korunması yer alıyor.
Temel uluslararası insan hakları sözleşmeleri, hükümetlerin "ulusun varlığını", ülkenin bağımsızlığını ya da güvenliğini tehdit eden, kamu sağlığı veya diğer kamusal politikaları yalnız bu kısıtlamalar ile uygulayamayacakları olağanüstü hallerde, kısıtlamaların artırılmasına ya da ifade özgürlüğünün de aralarında bulunduğu bazı hakların geçici olarak askıya alınabilmesine izin veriyor. Ancak askıya alma seçeneğini yükümlülüklerinden istisna yapma koşulu ile kullanabilirler. Bu gibi durumlarda, hükümetler olağanüstü hâl ilan etmeli, daha “ciddi” kısıtlamaların neden gerekli olduğunu açıklamalı ve istisnai kısıtlamaların geçici niteliğini garanti altına alacak sona erme hükümleri ile kanunlarda bu tür kısıtlamaları öngörmelidir. Haklar üzerindeki herhangi bir sınırlamada olduğu gibi, istisna kapsamında getirilen kısıtlamalar da ayrımcılık içermemelidir. Hükümetler, insan hakları yükümlülüklerini askıya alma kararlarını bu istisnaların meşruiyetini değerlendirebilecek organlar olan Birleşmiş Milletler'e, Avrupa ya da Amerika bölgesel sözleşmelerine taraf devletler için Avrupa Konseyi veya Amerikan Devletleri Örgütü'ne bildirmelidirler.
İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün ifade veya toplanma özgürlüğünü ihlal ettiğini tespit ettiği 83 ülkeden sadece 44'ü olağanüstü hâl ilan etti. Ancak, bu ülkelerin hiçbiri ifade özgürlüğünü askıya almadı. Toplanma özgürlüğü ise sadece sekiz ülke tarafından askıya alındı. Askıya alma bildiriminde bulunmamak hükümetlerin olağanüstü hâl yetkilerini kısıtlayacak uluslararası denetimden kaçmasını kolaylaştırıyor. MSHS'ye taraf olan ve askıya alma bildirimi yapmaksızın olağanüstü hâl ilan eden devletler de uluslararası hukuk ile bağlıdırlar.
Hükümetler ayrıca, sağlık tehditlerini önleme ve kontrol altına alma yöntemleri de dahil olmak üzere sağlık tehditleri hakkında doğru bilgileri halka ulaştırma konusunda uluslararası bir yükümlülüğe de sahiptir. İfade özgürlüğüne yönelik orantısız kısıtlamalar, sosyal medya ve internet harici mecralarda yanlış ve tehlikeli tedavi yöntemleriyle ilgili komplo teorileri de dahil olmak üzere Covid-19 hakkında yayılan yanlış bilgilerin engellenmesini zorlaştırabilir.
Simpson,” hükümetlerin eleştirel ifadelere yönelik aşırı ve bazı durumlarda şiddet içeren müdahaleleri, Covid-19'a karşı koymak adına temel bir özgürlüğü sınırlamaya tehlikeli şekilde istekli olduklarını gösteriyor. Hükümetlerin insanları bu ölümcül salgından koruma yükümlülüğü, doğru bilginin önünü tıkayabilme ve muhalefeti bastırabilme serbestisi vermemektedir.” dedi.