(Beyrut) – İnsan Hakları İzleme Örgütü, bugün yaptığı bir açıklamada Türkiye’nin, Irak’ın Kürdistan Bölgesi’ndeki İranlı silahlı bir gruba karşı 2020 Haziranı sonunda düzenlediği askeri operasyonda sivil kayıpları en aza indirmek için uygun önlemleri almadığını belirtti.
25 Haziran günü düzenlenen ve bir hava saldırısı olduğu izlenimi veren operasyonda, Kürdistan İşçi Partisi (PKK) ile bağlantılı İranlı Kürdistan Özgür Yaşam Partisi’nin(PJAK), , bir üyesi öldürüldü ve üç kişi de yaralandı. Saldırıda en az altı sivil de yaralandı ve Şarbazar bölgesinde temiz su kaynaklarının ve su kuyularının buluştuğu Kuna Masi isimli popüler bir piknik alanı tahrip edildi.
İnsan Hakları İzleme Örgütü Kıdemli Kriz ve Çatışma araştırmacısı Belkis Wille “Türkiye’nin bir piknik alanındaki muhalif savaşçılara karşı düzenlediği askeri operasyonda çok sayıda sivil yaralandı, çok daha fazla sayıda sivilin zarar görmesi de mümkündü” dedi. Wille “savaşçıların sivilleri riske atması yanlıştı ama Türkiye’nin de sivillerin zarar görmemesi için uygun önlemleri alması gerekir,” şeklinde konuştu.
Türk Silahlı Kuvvetleri, Kuzey Irak’taki PKK ve PJAK varlıklarına karşı onlarca yıldır askeri operasyonlar düzenliyorlar. Türkiye Savunma Bakanlığı 15 Haziran günü “Kuzey Iraktaki teröristlere karşı” Pençe-Kartal ve Pençe-Kaplan operasyonlarının başladığını açıkladı. Savunma Bakanlığı 25 Haziran günü, Irak Kürdistan’ındaki en az 81 noktanın hedef alındığını bildirdi, 14 Temmuzda ise 62 “teröristin” öldürüldüğünü duyurdu. Aynı dönemde İran ordusu da PJAK güçlerine karşı topçu ateşi açtı.
Kuna Masi köyü sakinlerinden 45 yaşındaki Salar Muhammed Salih, 25 Haziran günü kuzeni Kywan Kawa Salih’in, piknik alanına birkaç dakika mesafedeki bakkal dükkanının içinde bulunduğunu söyledi. Saat 17:15 civarlarında Salih’in kuzeninin eşi 30 yaşındaki Payman Talib Taher ile 6 ve 7 yaşlarındaki iki çocuğunun da dükkanda bulunduğu bir sırada, beyaz bir kamyonet dükkana 20 metre mesafede park etmiş ve kamyonetten inen sivil giyimli bir adam dükkana girerken üç adam da kamyonetin yanında beklemişler.
Salih, “Adam yumurta aldı ve ‘yolum uzun’ diyerek Kywan’dan onları plastik bir torbaya koymasını istedi,” dedi. Salih adamın aksanından ve konuşmasından İranlı olduğunu anlamış ki bölgede PJAK savaşçılarından başka İranlı yokmuş. Salih, PJAK’ın Kuna Masi’ye 40 kilometre mesafede bir saklanma yerinin olduğunu bildiğini ama PJAK üyelerinin köye geldiklerine ilk kez şahit olduğunu söyledi.
Salih dükkandan çıktığında adam hala içerideymiş. Birkaç dakika sonra, saat 17:32’de bir mühimmatın kamyonete, ikinci bir mühimmatın ise dükkana isabet ettiğini görmüş. Yerel bir medya kuruluşu, bunun araba ile dükkan arasına isabet eden insansız hava saldırısı olduğunu bildirdi.
Salih patlamaların ve saçılan şarapnel parçalarının yumurta satın alan savaşçıyı öldürdüklerini, diğer üç savaşçıyı da yaraladıklarını söyledi. Salih, 32 yaşındaki kuzeni Kywan’ın karnına üç şarapnel parçasının isabet ettiğini, başka bir şarapnel parçasının ise Taher’in sol bacağını kopardığını, bir şarapnel parçasının da oğullarının başına isabet ettiğini ve doktorların bu parçayı çıkartmanın daha çok hasara sebep olabileceğinden endişe ettiklerini anlattı. Salih saldırıda bölgede bulunan iki sivilin, daha ağır şekilde yaralandıklarını söyledi.
İlçe kaymakamı Şaho Osman, saldırıda bir PJAK savaşçısının öldüğünü ve altı sivilin yaralandığını açıkladı. Salih saldırı sırasında su kenarındaki piknik alanında 40 kadar sivilin bulunduğunu tahmin ediyor. Video görüntülerinde en azından bir şarapnel parçasının insanların hemen yanındaki bir havuza düştüğü izleniyor.
Eldeki görüntülerden kullanılan mühimmatın kalıntıları seçilemiyor olsa da İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün incelediği video kayıtlarındaki çarpma kraterinin boyutları ile patlama ve parça tesirinin miktarı havadan yere mühimmat kullanıldığına işaret ediyor. İran güçlerinin ön cepheleri 30 kilometre kadar doğuda, İran topraklarının içerisinde bulunuyordu ve civarda Türkiye’nin kara gücü yoktu.
Erbil'deki Türk Başkonsolosu, saldırıdan birkaç gün sonra gazetecilere verdiği demeçte, özellikle PJAK'tan bahsetmeden Türkiye'nin PKK'yi ve 'uzantılarını' hedef almaya devam edeceğini bildirdi.
Bu saldırıda sivillerin zarar görmesini engellemek için, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin uygun önlemleri almamış oldukları anlaşılıyor. Sivillere yönelik öngörülebilir zararın, somut ve doğrudan askeri avantaja baskın çıkıp çıkmayacağı da değerlendirilmemiş ki, bu da söz konusu saldırıyı hukuksuz ve orantısız kılıyor. PJAK savaşçıları da sivil nüfusun yaşadığı alanlardaki varlıklarıyla sivilleri tehlikeye atmışlar.
Bu saldırıdan altı gün önce de Türkiye tarafından düzenlenmiş başka bir hava saldırısında üç sivil ölmüştü. Yerli ahaliden 55 yaşındaki Mahdi Rekani, hepsi de inşaat işçisi olan 26 yaşındaki oğlu Azad Mahdi ile onun Muhlis Adam ve Deman Omar isimli 28 yaşındaki iki arkadaşının, 19 Haziran günü Şeladiz kazasındaki Şaji köyüne pikniğe gittiklerini anlattı. Oğluyla telefonda konuştuğunu söyleyen Rekani, Mahdi’nin arabasını 10:00 ila 11:30 arasında Sida köyü yakınlarındaki bir köyün dışındaki küçük bir yola park ettiğini anlattı. Adamlar arabadan indiklerinde, bir hava saldırısıyla üçü de öldürülmüşler.
Adam’ın kardeşi yerel medyaya hemen olay mahaline koştuğunu ve orada iki PKK savaşçısının cansız bedenlerini gördüğünü, bunların diğer PKK üyeleri tarafından bölgeden çabucak uzaklaştırıldığını anlattı. Rekani, oğlu ve arkadaşlarının PKK ile bağlantıya geçip geçmediklerini bilmediğini ama bölgedeki dağlarda PKK varlığının bulunduğunu ve PKK savaşçılarının sık sık anayola inip, bölgeden geçen sivilleri durdurarak sorguladıklarını anlattı.
Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KBY) Uluslararası Savunuculuk Koordinatörü Dindar Zebari, İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne 6 Temmuz’da yolladığı bir mesajda, söz konusu üç sivil ile üç PKK üyesinin bir hava saldırısında öldürüldüklerinin KBY tarafından teyit edildiğini belirtti. Zebari, Türkiye’nin 16-26 Haziran tarihleri arasındaki askeri ilerlemesi sırasında, hava saldırıları ve topçu ateşi başta olmak üzere, ağır bombardımanlar yapıldığının da KBY tarafından belgelendiğini sözlerine ekledi. Zebari bu tarihlerdeki Türkiye saldırılarında en az beş sivilin öldüğünü, düzinelerce sivilin yaralandığını, sivil mülklerin ve alt yapı tesislerinin tahrip edildiğini söyledi.
Türkiye Savunma Bakanlığı 26 Haziran tarihinde yaptığı bir açıklamada yeni operasyonların başından beri herhangi bir sivil kaybının yaşanmadığını belirterek bu yöndeki haberleri yalanladı.
İnsan Hakları İzleme Örgütü daha önce de Türkiye’nin Irak’ın Kürdistan Bölgesine düzenlediği hava saldırılarında sivillerin öldüğüne ilişkin kaygılarını dile getirmişti.
Savaş hukukuna göre, bir çatışmanın tüm tarafları, askeri operasyonlar sırasında sivil ahaliyi esirgemeye daimi özen göstermeli ve sivillerin ve sivil nesnelerin zarar ve hasar görmemesi için “mümkün olan tüm önlemleri almalıdır.” Saldırılan hedeflerin, sivil ya da sivil nesneler değil askeri hedefler olduklarının teyit edilmesi için mümkün olan her şeyin yapılması ve koşullar izin verdiğinde sivillerin “etkin bir şekilde önceden haberdar edilmeleri” de bu önlemler arasındadır. Savaş hukuku, sivillere kasten, ayırım gözetmeden ve orantısız saldırılarda bulunmayı yasaklar.
Türkiye, söz konusu saldırıların hukuki olup olmadığına ilişkin tarafsız, kapsamlı ve şeffaf bir soruşturma yürütmelidir. Daha önceki muhtemel savaş hukuku ihlalleri hakkında Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından yürütülmüş bir soruşturma, İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün bildiği kadarıyla yoktur. Türkiyeli yetkililer hukuksuz saldırıların mağdurlarını tazmin etmelidir. Iraklı yetkililer de Türkiye’nin hukuksuz saldırıları soruşturması ve tazmin etmesi yönünde baskı uygulamalıdır.
Wille “Türkiyeli güçler popüler bir piknik alanın ortasındaki küçük bir savaşçı grubuna saldırarak inanılmaz bir basiretsizlik gösterdiler,” şeklinde konuştu. Wille “savaş hukuku, sivillere yönelik tehdidin umulan askeri kazançtan daha büyük olduğu saldırıları yasaklar,” dedi.