Skip to main content

Türkiye: Ankara’da LGBTİ etkinliklerine getirilen yasak kaldırılsın

Valilik Olağanüstü Hal’in Kalkmasına Rağmen Kısıtlamalara Devam Ediyor

(Berlin) – İnsan Hakları İzleme Örgütü bugün yaptığı bir açıklamada, Türkiye’nin başkenti Ankara’da, Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans ve İnterseks (LGBTİ) meselelerine odaklanan kamuoyuna açık kitlesel etkinliklere getirilen yasağın, LGBTİ bireylere karşı ayırımcılık yaptığını ve temel haklarını ihlal ettiğini, derhal kaldırılması gerektiğini belirtti.

Yasak ilk olarak 2017 Kasımında, Olağanüstü Hal (OHAL) koşullarında, süresiz olarak ilan edilmişti, ancak OHAL’in 2018 Temmuzunda kaldırılmış olmasına rağmen, Ankara valiliği yasağı sonlandırmadı. Tam aksine, Valilik 3 Ekim günü kolluk güçlerini ve diğer yetkilileri yasağın halen sürmekte olduğuna ilişkin bilgilendirerek, yasağın ne zaman sonlanacağına ilişkin hiçbir bilgi vermediği gibi; yasağı, sadece LGBTİ örgütleri tarafından düzenlenen etkinlikleri değil, genel olarak LGBTİ meselelerine odaklanan tüm etkinlikleri kapsayacak şekilde genişletti.

Ankara ili içerisinde LGBTİ meselelerine yönelik kamuoyuna açık her türlü tartışma yasaklanmış durumda.

İnsan Hakları İzleme Örgütü Avrupa ve Orta Asya Direktörü Hugh Williamson, “Ankara valiliği LGBTİ topluluğu ve destekleyenleri tarafından düzenlenen kamuoyuna açık etkinliklere getirdiği yasağı derhal kaldırmalıdır” dedi. Williamson, “LGBTİ gruplarının haklarını korumak Ankara’daki yetkililerin görevidir, bu şekilde keyfi yasaklar getirmek LGBTİ bireyleri daha da fazla damgalamaya ve marjinalize etmeye yönelik pervasız ve ölçüsüz bir çabadır,” şeklinde konuştu.

Orta Doğu Teknik Üniversitesi kampüsünde 11 Mayıs 2018’deki Onur Yürüyüşü için biraraya gelen yüzlerce kişi, Ankara Valiliği’nin şehirdeki tüm LGBTİ etkinliklere koyduğu yasağa karşı meydan okudu.  © 2018 Yıldız Tar, Kaos GL

Ankara valililiği ilk olarak 18 Kasım 2017 günü, LGBTT (Lezbiyen, gey, biseksüel, transseksüel ve transvesti) ve LGBTİ (lezbiyen, gey, biseksüel, transgender ve interseks) adı verilen örgütlerin düzenlediği  “birtakım toplumsal hassasiyet ve duyarlılıkları içeren sinema, sinevizyon, tiyatro, panel, söyleşi, sergi vb. etkinlikleri” süresiz olarak yasakladı. Bu Türkiye’de eşi benzeri olmayan bir yasak.

Ankara valililiği söz konusu yasak için “toplumsal hassasiyetler,” “suç işlenmesinin önlenmesi” için yasağı zorunlu kıldığı iddia edilen “kamu güvenliği açısından açık ve yakın tehlike,” ve “genel sağlığın ve ahlâkın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması” gibi sözde gerekçeler ileri sürüyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü bu tür iddiaları temelsiz gördüğünden tümüyle red ediyor. Bu iddialar LGBTİ düşmanı bir önyargı barındırıyorlar ve uluslararası hukukun bu tür yasaklamalar için şart koştuğu meşru bir amacın veya ihtiyacın varlığını temellendirmekten uzaklar.

İnsan Hakları İzleme Örgütü, 21 Ocak 2019 tarihinde Ankara Valiliği’nin süregelen yasağa ilişkin yorumlarını soran bir mektup yazdı ancak bu raporun yazıldığı sırada mektuba halen bir yanıt almadı.

Türkiye hükümeti OHAL süresince kamuoyuna açık kitlesel gösterilere çok sayıda yasak getirmişti ancak, İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne göre, bu tür topyekün ve anlaşıldığı kadarıyla süresiz bir yasağın başka bir örneği daha yok.

İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün konuştuğu LGBTİ örgütleri, Ankara Valiliği’nin söz konusu yasağı, Almanya Büyükelçiliği ile trans hakları grubu Pembe Hayat LGBTT Dayanışma Derneği (Pembe Hayat) tarafından organize edilen bir film gösterimi etkinliğine yönelik Twitter’dan yürütülen LGBTİ karşıtı bir sosyal medya kampanyasının ardından getirdiğini anlattılar. Bundan bir hafta kadar önce de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ana muhalefet Cumhuriyet Halk Partisi’ni, bir belediyede LGBTİ adaylara yönelik kota açtığı için eleştirmiş ve bu uygulamayı gayri ahlaki, ölçüsüz ve milli değerlere karşı açılmış bir savaş olarak nitelemişti.

Ankara Valiliği yaptığı açıklamada söz konusu yasağın uygulanması kararının, çeşitli sosyal medya ve birtakım yazılı ve görsel medya organlarından LGBTI örgütlerinin sinema, sinevizyon, tiyatro, panel, söyleşi, sergi vb. etkinliklikler düzenleyeceklerinin öğrenilmesi üzerine alındığını belirtmişti. Ankara Valiliği söz konusu kararın hukuki zemini olarak İl İdaresi Kanunu’nu, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nu ve Olağanüstü Hal Kanunu’nu göstermişti.

İl İdaresi Kanunu’nun 11. maddesinin c fıkrası valinin il sınırları içinde “huzur ve güvenliği” sağlamakla görevli olduğunu hükme bağlıyor. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 17. maddesi, valinin kamuoyuna açık kitlesel bir toplantıyı millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla bir ayı aşmamak üzere erteleyebileceğini veya suç İşleneceğine dair açık ve yakın tehlike mevcut olması hâlinde yasaklayabileceğini hükme bağlıyor. Olağanüstü Hal Kanunu’nun 11. maddesinin f fıkrası ise genel güvenlik, asayiş ve kamu düzenini korumak ve şiddet olaylarının yaygınlaşmasını önlemek amacıyla, söz, yazı, resmi, film, plak, ses ve görüntü bantlarını ve sesle yapılan her türlü yayımın yasaklanmasına olanak tanıyor.

Valilik, LGBTİ temalı etkinliklerin, neden söz konusu yasağı meşru kılabilecek anlamda açık ve yakın bir tehlike oluşturduğunu açıklamadı.

Aktivistler söz konusu yasağın 2018 Ekiminde uzatılmış olduğunu, ilk olarak Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) LGBTİ+ Dayanışması öğrenci topluluğunun, yeni akademik yılın ilk etkinliğini 9 Ekim tarihinde planlamasıyla öğrendi. Üniversite yönetimi, öğrenci topluluğuna yasak halen sürdüğü için, söz konusu etkinliği düzenleyemeyeceklerini bildirdi.

LGBTI örgütlerinin İnsan Hakları İzleme Örgütü’yle konuşan temsilcileri söz konusu yasağın LGBTİ bireylere yönelik zaten varolan damgalama ve marjinalleştirme süreçlerine katkı yaparak, onları saldırılar karşısında daha da korunmasız kıldığını söylediler. Yasağın, LGBTİ bireyleri suçlu ve toplumsal değerlere yönelik birer tehdit gibi gösterdiğini, bunun da kendilerini daha çok yalnızlaştırmaya ittiğini belirttiler. Getirilen kısıtlamaların yeni kuşaklara ulaşma, uzmanlıklarını devlet kurumlarıyla paylaşma ve yerel yetkililerle işbirliği içinde değişim yaratma imkanı sunan platformların kaybedilmesi anlamına geldiğini söylediler.

Ankara’da uygulanan yasak Türkiye’nin uluslararası hukuktan kaynaklanan kanun önünde eşitlik hakkına saygı gösterme ve bu hakkı koruma yükümlülüğünün ihlali anlamına geliyor. Bu hak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın da koruması altında. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin taraflarından olan Türkiye, barışçıl toplantıların yapılabilmesi için gerekli önlemleri almakla yükümlü. Yasak, birçok başka yükümlülük gibi, bu yükümlülüğü de ihlal ediyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, onlarca davada, LGBTİ yürüyüşlerinin, ahlak, sağlık, güvenlik gibi gerekçelerle de olsa yasaklanmasının, sözleşmenin ihlali olduğuna karar verdi. Mahkeme, LGBTİ meselelerinin kamuoyu önünde tartışılmasını engellemeye çalışan yasalar ile ilgili olarak “yetkililer bu tür yasaları benimseyerek, her şeyden önce önyargıları ve damgalamayı cesaretlendirmiş ve homofobiyi teşvik etmiş oluyorlar ki, homofobi demokratik bir topluma içkin olan eşitlik, çoğulculuk ve hoşgörü gibi kavramlarla taban tabana zıttır,” demişti.

Türkiye, bir Avrupa Konseyi üyesi olarak, konseyin cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği nedeniyle ayrımcılıkla mücadele standartlarına uymalı ve ifade ve barışçıl toplantı özgürlüğünü kamu sağlığı, kamu ahlakı ve kamu düzeni gibi gerekçelerle kısıtlamak için, yasal ve idari hükümleri istismar etmekten vazgeçmeli. Nitekim, BM’nin beş insan hakları uzmanı da, Türkiye hükümetine 2018 Eylülünde gönderdikleri bir mektupta, “Ankara’da LGBTİ bağlantılı kamuoyuna açık toplantı ve etkinliklerine getirilen süresiz yasağa ilişkin ciddi kaygılarını” dile getirmişlerdi. 7 Kasım 2018 tarihinde cevaben yazdıkları mektupta Türkiye, iç hukuk ve tarafı olduğu uluslararası anlaşmaların hükümlerine bağlı hareket ettiğini yazdı.

Williamson, “Şiddet içermeyen etkinlikleri asılsız iddialarla yasaklamak ve vatandaşları toplumun gözünde suçlu gibi göstermek, insan haklarına saygılı bir devletin yapacağı şeyler olmadığı gibi, bunlar ülkede yasal olarak faaliyet gösteren LGBTİ örgütlerini daha da fazla yıldırmaya çalışmak dışında bir anlam taşımıyorlar,” dedi ve ekledi: “Cinsiyet kimliği veya cinsel yönelimi ne olursa olsun herkes barışçıl bir şekilde örgütlenme ve toplanma özgürlüğüne sahiptir.” 

Yasağın etkileri ve yapılan görüşmelerin ayrıntıları aşağıda bulunabilir.

Ankara’da Yasaklanan Etkinkinliklerin Kapsamı

İnsan Hakları İzleme Örgütü Ankara’daki LGBTİ örgütleri, Kaos GL, Pembe Hayat ve ODTÜ LGBTi+ Dayanışması’ndan altı aktivist ve üç avukat ile yasağın kaldırılması için gösterdikleri çabalar ve yasağın çalışmalarını nasıl etkilediği hakkında konuştu. Söz konusu örgütler, Türkiye’deki en eski LGBTİ örgütleri arasında yer alıyor. Kaos GL, 2005 yılında Türkiye’de cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği meselelerine odaklanan resmi olarak tanınmış ilk örgüt oldu. Kaos GL’nin çıkarttığı dergi ve düzenlediği diğer etkinliklerin geçmişi ise 1994 yılına kadar uzanmaktadır. 2006 yılında kurulan Pembe Hayat, Türkiye’de trans bireyler tarafından kurulan ilk insan hakları örgütüdür. ODTÜ LGBTİ+ Dayanışması ise ODTÜ kampüsünde 20 yılı aşkın bir süredir faaliyet göstermektedir.

Kaos GL ve Pembe Hayat yasağa karşı dava açtı. Bu örgütlerin ikisi de valilikten bulundukları randevu taleplerine yanıt alamadı.

Yasaktan etkilenen ilk etkinliklerden biri Pembe Hayat’ın, 18-20 Kasım 2017 tarihinde düzenlemeyi planladığı üç günlük Nefret Suçu Mağduru Transları Anma Günü etkinlikleri oldu. Pembe Hayat daha sonra, 2018 Ocağında da altı günlük KuirFest film festivalini iptal etmek zorunda kaldı. Diğer LGBTİ örgütleri, dayanışma göstererek, KuirFest’in filmlerini Türkiye’nin yedi farklı ilinde eş zamanlı olarak gösterdiler. Pembe Hayat ayrıca 3 Mart 2018 Dünya Seks İşçileri Günü çerçevesinde düzenlenen bir etkinliği de iptal ederek, bu etkinliği internetten canlı olarak yayınlamakla yetinmek zorunda kaldı.

Pembe Hayat 20 Kasım 2018’deki Nefret Suçu Mağduru Transları Anma Günü programını, yasaktan etkilenmemesi için İstanbul’a taşıdı. Pembe Hayat, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği azınlıklarına bir sosyalleşme alanı sunan açılma sohbetleri, aile sohbetleri, trans erkek ve trans kadın kahvaltıları, geçiş sohbetleri ve erkeklik atölyeleri gibi, Ankara’da her ay düzenli olarak yapılan etkinliklerini de durdurmak zorunda kaldı.

Kaos GL sekiz etkinliğini iptal etti. Bunların arasında uluslararası konuşmacıların da katılacağı bir konferans ve devlet görevlilerinin de davetli olduğu, hukuk ve yerel yöneticilerin rolü gibi konuları tartışmak amacıyla düzenlenmiş sempozyumlar ve atölye çalışmaları da vardı. Örgütün avukatı risk almak istemedikleri için, 2018 Mayısından bu yana etkinlik planlamayı durdurduklarını söyledi.

Ankara’daki üniversitelerde faaliyet gösteren LGBTİ öğrenci topluluklarından, sadece ODTÜ LGBTİ+ Dayanışması kamuoyuna açık kitlesel etkinlikler ve gösteriler düzenlemeyi aktif olarak denedi. Grup üyesi Özgür Gür, yasaktan etkilenen ilk etkinliğin bir kadın örgütü tarafından 22 Kasım 2017 tarihinde düzenlenen bir film gösterimi olduğunu söyledi. Üniversite yönetimi bir kantinde yapılması planlanan gösterimi engellemek için tüm yurt binasının elektriğini kesti. ODTÜ LGBTİ+ Dayanışması tarafından, 24 Kasım 2017 tarihinde düzenlenen bir başka film gösterimi de üniversitenin onlarca güvenlik görevlisi tarafından engellenmeye çalışıldı ve üniversite yönetimi yine elektrikleri kesti. Üniversite yönetimi etkinliğe katılan 30’dan fazla öğrenci hakkında disiplin soruşturması açtı.

Üniversite yönetimi ODTÜ LGBTİ+ Dayanışması’nın Aralık 2017 Dünya AIDS günü etkinliği ile birlikte, sömestr başlarında düzenlenen “ LGBTİ+ 101” etkinliklerini de engelledi. 2018 Mayısında, LGBTİ öğrencilere kişisel öykülerini paylaşma fırsatı veren bir etkinlik üniversite yönetimi tarafından, etkinliğin gerçekleştiği yeşil alandaki su fıskiyelerinin insanları kaçırtmak amacıyla açılmasıyla, kesintiye uğratıldı. Yönetim yine Mayıs ayında bir duvara çizilmiş gökkuşağı resminin üzerini alelacele boyayarak kapattı ve kuir salsa atölyesini, etkinliğin yapılması planlanan üniversite stadyumunu kapayarak engellemeye çalıştı.

ODTÜ LGBTİ Dayanışması 2018 Mayısında “Bütün Yasakları Yasakla” sloganıyla bir Onur Yürüyüşü düzenlemeye çalıştığında, üniversite yürüyüşün açık havada ve üniversite arazisinde yapılmasını istemedi, onun yerine amfiler ve Kültür Kongre Merkezi gibi kapalı mekanlar önerdi.  Yasağı delerek yürümeye başlayan öğrencilerin önü terörle mücadele polisleri tarafından kesildi. Üniversite daha sonra yürüyüşe katılan 28 öğrenci hakkında disiplin soruşturması başlattı.

Öğrenciler bu tür soruşturmaların sonunda genellikle ceza almasalar da, ODTÜ LGBTİ+ Dayanışması’ndan Özgür Gür öğrencilerin bu soruşturmaları haklarını barışçıl bir şekilde kullanmalarını engellemek amacıyla gözdağı verme ve yıldırma taktikleri olarak gördüğünü anlattı.

6 Temmuz 2018 günü çok sayıda öğrenci, rektörün mezuniyet töreni konuşması sırasında bir pankart açarak, rektörün LGBTİ öğrencilere yönelik muamelesini protesto ettiler. Buna karşılık Ankara Cumhuriyet Savcılığı 13 öğrenci hakkında soruşturma başlattı. 8 Temmuz günü ODTÜ LGBTİ+ Dayanışması temsilcisi Özgür Gür polis tarafından gözaltına alındı ve bir gün gözaltında kaldıktan sonra serbest bırakıldı. Özgür Gür hakkında bir dava dosyası açılmış olsa da, dosyanın üzerinde gizlilik kararı olduğundan, davanın gidişatı ile ilgili bilgi edinilemiyor.

Ankara valiliği ayrıca, Türkiye Komünist Partisi’nin LGBTİ çalışma grubu Komünist LGBTİ’ler tarafından 28 Haziran tarihinde düzenlenen “Onur” isimli filmin gösterimini de engelledi.

29 Mayıs günü Ankara Barosu İnsan Hakları Merkezi, “Türkiye’den LGBTİ+ Kısa Filmler Seçkisi” başlığı altında sekiz adet kısa film gösterimi yapmaya çalıştı. Ankara valisi, gösterimin yapılacağı gün yayınladığı özel bir kararla etkinliği yasakladı. Pembe Hayat’ın avukatı Emrah Şahin, iki otobüs dolusu Çevik Kuvvet polisinin baro binası önüne park ederek, etkinliğin yapılması halinde müdahale edecekleri tehdidinde bulunduğunu anlattı. Avukatlar binanın önünde ve polislerin görebileceği bir şekilde durarak ve gösterim için ilan edilen sekiz film arasında olmayan başka bir kısa filmi, cep telefonlarından hep birlikte izleyerek, yasağı protesto ettiler.

Ankara Barosu valinin kararına Ankara 13. İdare Mahkemesi’nde itiraz ettiler. Baro, Aralık ayında kendi bünyesinde LGBTİQ+ Hakları Merkezi kurdu.

Sonu Gelmeyen Hukuk Mücadelesi: Pembe Hayat ve Kaos GL Davaları


OHAL sırasında, hem Pembe Hayat, hem de Kaos GL yerel idare mahkemelerinde yasağın kaldırılması için, ayrı ayrı davalar açtılar ancak sonuç alamadılar. Her iki örgütün de itirazları halen temyiz aşamasında. Kaos GL, 2018 Nisanında Anayasa Mahkemesi’ne de tedbir talebiyle bir başvuruda bulundu. Bu başvuru da henüz sonuçlanmış değil.

Her iki örgütün avukatları da, hukuki süreçte makul olmayan gecikmeler yaşadıklarını ve mahkemelerin dava sonuçlanana kadar yasağın yürütmesinin durdurulmasına karar vermemiş olmasının, söz konusu yasağın LGBTİ örgütlerine verdiği zararın mahkemeler tarafından uygun bir şekilde dikkate alınmadığını gösterdiğini söylüyor.

Kaos GL, 20 Kasım 2018 günü Ankara İdare Mahkemesi’nde, OHAL’in Temmuz ayında sona erdiği ve artık yasak için gerekçe teşkil edemeyeceği iddiası ile yasağın kaldırılması talebiyle yeni bir başvuruda bulundu.

Ancak Ankara 2. İdare Mahkemesi 27 Kasımda, mahkemenin Ankara Valiliği’nin Ankara’daki yerel yöneticiler ve kolluk güçleri ile 3 Ekim günü yaptığı iç yazışmayı inceleyemeyeceği, dolayısıyla yasağın şikayetçinin haklarını ihlal edip etmediğini değerlendiremeyeceği gerekçesiyle davayı reddetti. Kaos GL kararı Ankara Bölge İdare Mahkemesi’nde istinaf etti. İstinaf süreci henüz sonuçlanmadı.

Ankara LGBTİ Yasağının Etkileri

Görüşülen aktivistler yasağın kendi varoluşlarının altını oyduğunu, aktivizmi kösteklediğini, daha geniş LGBTİ topluluğu açısından bir korku iklimi yarattığını ve LGBTİ bireyleri suçlu ve ahlaksız gibi göstererek onları damgaladığını belirttiler.

Kaos GL’den Yıldız Tar, “LGBTİ+ örgütlerinin Ankara’da etkinlik yapamaması Ankara’da yaşayan LGBTİ+ kişilerin bütün temel haklarını kullanamaması anlamına geliyor” dedi. Tar, yasaklanan etkinliklerin LGBTİ insanların ruh sağlığı desteği veya hakları ihlal edildiğinde hukuk desteği alabilmeleri için gerekli bir platform sunduğunu da sözlerine ekledi.  Pembe Hayat’ın KuirFest etkinliğinin koordinatörü Esra Özban da “fiziksel olarak da baktığımızda, yeni kuşakları hem aktivizme çeken hem de onları süreçlerinde destekleyen olağan politikamızı ve faaliyetlerimizi gerçekleştiremiyor olmamız, tabii ki harekete bir sekte vurdu” şeklinde konuştu.

Pembe Hayat’tan Şırvan Çelikkaleli, bir üniversitede yeni gelen öğrenciler için düzenlenen bir etkinliğin polis memurları tarafından engellenmeye çalışılması üzerine etkinliğin ertelendiği, başka bir mekana taşındığı ve katılımcıların güvenliğini sağlayamayacağı endişesiyle daha sonradan iptal edilmek durumunda kalındığı bir olayı anlattı  Çelikkaleli bu tür olayların genç insanların gözünü korkutabileceğini, gençlerin LGBTİ örgütlerine katılmalarının ve hareketin bir parçası olmalarının önünde bir engel teşkil ettiğini söyledi.

Pembe Hayat aktivistleri, yasağın trans bireylerle devlet kurumları arasında güven ilişkisi geliştirmek için gösterilen çabalara zarar vererek, yerel yöneticilerle, kamu kurumlarıyla ve diğer insan hakları örgütleriyle iletişim kurmak için yıllardır sarfedilen emeği boşa çıkardığını söylediler.

Pembe Hayat’ın avukatı Emrah Şahin, yasağın duyurulmasının ardından, Pembe Hayat’ın çalışan ve stajyerleri işe almada ve tutmada güçlük çektiğini, bazı deneyimli aktivistlerin de yurtdışına çıkarak iltica başvurusunda bulunduğunu anlattı.

Kaos GL’nin avukatı Kerem Dikmen, yasağın, derneklerin tüzel kişiliğini etkilemese de, faaliyetlerini yerine getirmelerini imkansız kıldığını söyledi. Dikmen, örgütlerin, tüzel kişilerine dönük riski en aza indirmek için daha az görünür olmak zorunda kaldıklarını söyledi.

Görüşülenler yasağın, örgütlenme, toplanma ve ifade özgürlükleri alanlarında başka kısıtlamalar getirilmesi için de emsal teşkil edebileceğinden ve LGBTİ hakları dışındaki alanlardaki sivil toplum çalışmalarının da etkilenebileceğinden endişe ettiklerini söylediler. Yasağın, sadece LGBTİ alanında çalışan örgütlerin değil, bütün sivil toplum örgütlerinin bir meselesi olması gerektiğini vurguladılar.

Türkiye’nin başkentinde getirilen yasağın, tüm ülkede faaliyet gösteren LGBTİ grupları üzerinde de bir soğutma etkisi oldu. Yerel yöneticiler ve kolluk kuvvetleri zaman zaman LGBTİ etkinliklerini yasakladılar. Ankara yasağının yürürlüğe girmesinden kısa bir süre sonra, polis, Bursa’da Özgür Renkler LGBTİ Derneği’nin 2017 Nefret Suçu Mağduru Transları Anma Günü‘nde yapacağı film gösterisini iptal ettirdi. Beyoğlu Kaymakamlığı, Pembe Hayat KuirFest’in British Council ve Pera Müzesi işbirliğiyle düzenlediği kısa film gösterimlerini 25 Kasım 2017 tarihinde önce erteledi, 12 Ocak 2018 tarihinde ise tamamiyle yasakladı.

LGBTİ’leri Hedef Alan Yasaklarda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Rolü

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, LGBTİ bağlantılı yürüyüşlere getirilen yasaklarla ilgili olarak 60’ın üzerinde başvuru hakkında hüküm açıkladı. (Örneğin bkz. Baczkowski ve Başkaları Polonya’ya Karşı, Genderdoc-M Moldova’ya Karşı, Identoba ve Başkaları Georgia’ya Karşı, Lashmankin ve Başkaları Rusya’ya Karşı, Alekseyev ve Başkaları Rusya’ya Karşı). Mahkeme tüm vakalarda sözleşmenin, özellikle de toplanma özgürlüğü ile ilgili 11. maddenin ve ayırımcılıktan korunma hakkı ile ilgili 14. maddenin ihlal edildiğine hükmetti.

Mahkeme yasakların kamu güvenliğinin sağlanması, suç işlenmesinin önlenmesi, başkalarının haklarının korunması veya kamu ahlakının korunması gibi nedenlerle zorunlu olduğunu dile getiren argümanları kesin bir dille reddetti. Mahkeme başvurucuların yürüyüşlerini barış içinde gerçekleştirebilmesi için gerekli ve makul önlemleri almanın hükümetin görevi olduğunu vurguladı.

Rusya’nın gey propagandası yapmayı yasaklayan yasasını inceleyen Mahkeme, Bayev ve Başkaları Rusya’ya Karşı davasında, kamuoyu tartışmalarını, LGBTI meseleleri ile ilgili etkinlikler de dahil olmak üzere kısıtlayan yasaları, çocukların korunması gerekçesiyle savunan Rusya’nın bu tezini reddetti. Mahkeme söz konusu “yasaların amaçlarının ve formüle ediliş ve uygulanma biçimlerinin bile ayırımcı olduğunu” ve “hiç bir meşru kamu çıkarına hizmet etmediklerini”  tespit etmekle kalmadı, “yetkililerin bu tür yasaları benimseyerek, her şeyden önce önyargıları ve damgalamayı cesaretlendirmiş ve homofobiyi teşvik etmiş olduklarına” karar vererek, bunun demokratik bir toplumun değerlerine aykırı olduğunu da vurguladı. Aynı şey Ankara yasağı için de geçerli.

Mahkeme ayrıca daha önce yetkililerin Kaos GL’nin bir dergisinin nüshalarına el koyarak topladıkları ve derneğin başkanına ve derginin genel yayın yönetmenine karşı ceza davası açtıklarında da Türkiye’nin Kaos GL’nin ifade özgürlüğünü ihlal ettiğine hükmetmişti. Mahkeme hükümetin bu önlemlerin çocukların ahlakını korumak için gerekli olduğu yönündeki tezini reddetmişti.

Your tax deductible gift can help stop human rights violations and save lives around the world.

Region / Country
Topic