(Beyrut) – İnsan Hakları İzleme Örgütü bugün yaptığı açıklamada, Suriye'nin kuzeybatısında muhaliflerin kontrolündeki bölgeleri ciddi şekilde etkileyen depremler için insani yardım sağlanmasında gecikmenin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nce Suriye'de kurulan sınır ötesi yardım mekanizmasının yetersizliğini ve alternatif seçeneklere duyulan acil ihtiyacı gösterdiğini belirtti. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, 13 Şubat 2023’te Türkiye’den yapılan BM yardım sevkiyatlarının kuşatmanın sürdüğü kuzeybatıya ulaşması için iki sınır kapısının daha kullanılabilmesine üç aylığına izin verdi, ancak bu karar 6 Şubat depremlerinin üzerinden bir haftayı aşkın bir süre geçtikten sonra alındı.
Türkiye'nin güneyini ve Suriye'nin kuzeyini vuran depremlerden bu yana, Suriye'nin kuzeybatısında muhalif grupların kontrolündeki bölgelerde yaşayan milyonlarca insan, elzem arama-kurtarma desteğine ve hayat kurtarabilecek yardımlara büyük ölçüde erişemiyor. Depremler ve artçı sarsıntılar, can alıcı öneme sahip yolları, altyapıları, depolama tesislerini ve Güvenlik Konseyi tarafından onaylanmış tek BM yardım koridoru üzerinden Türkiye’den Suriye’nin ilgili bölgelerine yapılan sevkiyatların organize edilmesi için gerekli koordinasyon sistemlerini felce uğrattı..
İnsan Hakları İzleme Örgütü Orta Doğu Direktör Yardımcısı Adam Coogle "Suriye hükümetinin kuzeybatı Suriye sınırında iki sınır kapısının daha açılmasına izin vermesi hem çok gecikmiş, hem de yetersiz kalmış bir karar” dedi ve ekledi “Suriye hükümetinin yardımları engelleme konusundaki kötü sicili ve Güvenlik Konseyi tarafından görevlendirilmiş sınır ötesi mekanizmanın Suriye’nin kuzeybatısında, kuşatma altında yaşayan insanların acil ihtiyaçlarını karşılama konusundaki yetersizliği, alternatif yardım sistemlerinin gerekli olduğunu gösteriyor."
Depremlerden sonraki günlerde, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ile BM insani yardım koordinasyon ofisi başkanı Martin Griffiths, ihtiyaç sahibi insanların sınır ötesi imkanlara erişimlerinin artırılması için çağrıda bulunmuş, Griffiths, 12 Şubat'ta yani ilk depremin meydana gelmesinden altı gün sonra, Suriye'nin kuzeybatısındaki insanların BM tarafından yalnız bırakıldığını kabul etmişti.
Muhaliflerden müteşekkil gönüllü bir grup olan Suriye Sivil Savunma'nın sözcüsü Muhammed Çebli İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne 8 Şubat'ta yaptığı açıklamada 1,600 gönüllünün arama-kurtarma çalışmalarını kendi başlarına yürütmek zorunda kaldıklarını ve durumun vahim olduğunu aktardı. "Siviller ve gönüllüler enkazları çıplak elle kazmaya çalışıyorlar," diyen Çebli uluslararası topluma acil yardımda bulunması için çağrıda bulundu. Çebli "15 saniye bile önemli,” şeklinde konuştu.
Suriye hükümeti, uzun süredir müttefiki olan Rusya'nın da desteğiyle, 13 Şubat'a, yani ilk depremden sekiz gün sonrasına kadar Türkiye'den Suriye'nin kuzeybatısına açılan diğer sınır kapılarının kullanılmasını reddetmiş ve Suriye'ye giden tüm yardımların hükümet kontrolündeki bölgelerden geçmesi konusunda ısrar etmişti. Hükümetin uzun bir zamandır sürdürdüğü bututumunun, kuşatma altındaki nüfusun ihtiyaçlarını karşılamada ciddi şekilde yetersizliklere sebep olduğuSuriye'deki iç savaş boyunca görülmüştü. Suriye hükümeti yıllardır insani yardımları silah olarak kullanarak, yardım malzemelerinin ülkenin hükümet kontrolündeki bölgelerinden hükümet kontrolü dışındakibölgelere geçişini engelliyor.
Uluslararası Af Örgütü, Temmuz 2022'de BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA) tarafından hazırlatılan uzman kılavuzuna atıf yapan bir açıklama yayınlayarak, bir ülkenin sivil nüfusunun bir kısmının hayatını kurtabilecek nitelikteki yardımların hukuka aykırı bir şekilde engellenmesi gibi bazı istisnai durumlarda, “başka bir seçenek kalmamışsa ... ve [bu tür önlemlerin] alınması ülkenin toprak bütünlüğüne ciddi bir zarar vermeyecekse, hayat kurtarabilecek malzemeleri aşırı ihtiyaç içindeki bir halka ulaştırmak amacıyla” uluslararası örgütler tarafından düzenlenecek geçici insani yardım operasyonlarının çatışan tarafların rızası olmaksızın yürütülebileceğini belirtti.
Suriye hükümetinin BM ve diğer yardım kuruluşlarına hükümetin kontrolü dışındakibölgelere yardım götürmeleri için gerekli izni vermeyi ısrarla reddetmesi üzerine, BM kuruluşlarının Suriye'ye Türkiye, Irak ve Ürdün üzerinden sevkiyat yapabilmeleri için gerekli siyasi zemini, 2014 yılında Güvenlik Konseyi sundu. Ancak 2020 yılına gelindiğinde Rusya, Güvenlik Konseyi’ni daha önce izin verilen dört sınır kapısından üçünü kapatması için zorladı. Böylece, Cilvegözü sınır kapısı, yardım gruplarının BM koordinasyonunda kullanabilecekleri tek seçenek olarak kaldı.
İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne göre kritik insani yardımların hükümet kontrolü dışındaki bölgelere ulaştırılması için Güvenlik Konseyi tarafından verilen sınır ötesi izinler, Rusya'nın Güvenlik Konseyi'nde oynadığı rol nedeniyle asıl amaç olan yardımların ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmasına değil, , yardımların ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmasının engellenmesine hizmet ediyor.
Türkiye'nin 8 Şubat'ta iki sınır kapısından daha yardım geçişine izin verdiği bildirilmiş olsa da, BM kuruluşları Suriye hükümeti ya da BM Güvenlik Konseyi'nin izni olmadan bu kapıları kullanmak konusunda isteksiz davrandı. Dolayısıyla depremzedelerin elinde depremden önce teslim edilmiş, ancak azalmış yardım stoklarından başka bir şey kalmadı.
Depremden haftalar önce, aralarında Uluslararası Adalet Divanı'nın eski yargıçlarının da bulunduğu 16 uluslararası hukukçu, bir mektup imzalayarak, Suriye'nin kuzeybatısına yardım ulaştırılması amacıyla kullanılan sınır kapılarının sayısının artırılması çağrısında bulundu.
Söz konusu hukukçular “Uluslararası hukuku aşırı ihtiyatlı bir şekilde yorumlayarak, ne kuzeyde ve kuzeybatıda sınır ötesi yardıma muhtaç milyonlarca insanın hayatının riske atılmasına, ne de uluslararası insancıl hukukun yapısının değişmesine ve siyasallaşmasına izin verilmelidir,” vurgusunu yaptılar.
OCHA'ya göre 13 Şubat itibariyle Suriye'nin kuzeybatısındaki ölü sayısı en az 4,400'e, yaralı sayısı ise 7,600'e ulaştı, en az 11,000 kişi ise dondurucu soğuklarda evsiz kaldı. Suriye ve Türkiye'deki toplam ölü sayısı 37,000'i aştı. OCHA Ağustos ayından bu yana Suriye'yi etkisi altına alan kolera vakalarının sayısının Suriye'nin kuzeybatısında 11 Şubat itibariyle 47,000’e ulaştığının rapor edildiğini açıkladı. OCHA’nın yaptığı açıklamada, depremin ardından öncelikli olarak tıbbi malzemeye, enkaz kaldırmada kullanılacak iş makinelerine, gıda yardımına, barınma ve ısınmaya, acil suya, sanitasyon ve hijyen desteğine ihtiyaç duyulduğu belirtildi. OCHA, 14 Şubatta, çoğunlukla hükümetin kontrolünde olan Halep, Hama ve Lazkiye vilayetleri de dahil olmak üzere Suriye'nin kuzeyinde 9 milyona yakın insanın yıkıcı depremlerden etkilendiğini belirtti. OCHA’nın tahminlerine göre BM kuruluşları, ortaya çıkan krizin geniş kapsamlı insani etkilerine yanıt verebilmek için 397,6 milyon dolarlık bir fona ihtiyaç duyacaklar.
BM Suriye'nin kuzeybatısındaki ciddi insani ihtiyaçları karşılamakta zorlanırken, yardımların çatışma hatlarından bölgeye geçişi de çatışmanın tarafları tarafından engelleniyor. İnsani yardımın Suriye'nin kuzeybatısındaki ağır darbe almış bölgelere ulaşmasına, hem Suriye hükümeti, hem Suriye'nin kuzeybatısının bir bölümünü kontrol eden hükümet karşıtı silahlı bir grup olan Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ), hem de Suriye'nin kuzeyindeki bazı bölgeleri kontrol eden, Türkiye’nin desteklediği Suriye Ulusal Ordusu (SUO) engel oluyor.
Kürtlerin öncülük ettiği, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) tarafından desteklenen Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) askeri kontrolü altında olan Suriye'nin kuzeydoğusunda bulunan uluslararası bir insani yardım çalışanı, İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne, kuzeydoğudaki yerel bir kuruluş tarafından Halep vilayetinin yine SDG tarafından kontrol edilen bazı bölgelerine, hükümet kontrolündeki topraklardan geçerek gönderilen bir yardım konvoyunun Suriye hükümeti tarafından engellendiğini ve sevkiyatın, sevk edilen malzemenin yarısının hükümet güçlerine teslim edilmesi koşuluna bağlandığını anlattı. Yardım çalışanı, yaklaşık dört gündür Halep'te SDG ve hükümet kontrolündeki bölgeler arasındaki kontrol noktasında sıkışıp kalan konvoyun çadır, yatak, battaniye ve tıbbi malzeme taşıdığını, iki ambulansın da konvoya dahil olduğunu belirtti.
İdlib'i de içine alan kuzeybatı Suriye'nin bir bölümünü kontrol eden El Kaide bağlantılı hükümet karşıtı silahlı grup Heyet Tahrir El Şam (HTŞ) da son birkaç yıldır Suriye hükümetiyle ilişkili yerel örgütlerin kendi kontrolü altındaki bölgelerde faaliyet göstermesine izin vermeyi, zaman zaman reddediyor. Söz konusu örgütün BM yardımı taşıyan ve hükümet kontrolündeki bölgelerden depremlerden birkaç gün sonra gönderilen bir konvoyun İdlib'e girmesini engellemesi, konvoyun 12 Şubat'ta geri dönmesiyle sonuçlandı.
Kuzeybatıda SDG kontrolündeki kuzeydoğuyu yöneten Kuzeydoğu Suriye Özerk Yönetimi (AANES) tarafından organize edilen bazı çatışma hattı ötesi yardımların Türkiye destekli Suriye Ulusal Ordusu'nun kontrolündeki Afrin'e ulaşması da engelleniyor. SDG sözcüsü 9 Şubat'ta yaptığı açıklamada Suriye Ulusal Ordusu'na bağlı birliklerin yardımların girişine izin vermediğini belirtti. İnsani yardım örgütleri, 13 Şubat'ta Suriye'nin kuzeydoğusundaki yerel gruplar tarafından organize edilen bazı konvoyların geçişine izin verildiğini, ancak temel yardım malzemeleri taşıyan 100'den fazla kamyondan oluşan AANES konvoyunun girişine hala izin verilmediğini doğruladı.
Suriyeliler, depremlerden önce de çatışmaların başladığı 2011 yılından bu yana en kötü ekonomik ve insani krizlerden biriyle karşı karşıyaydı; yakıt krizi, kolera salgını ve artan gıda güvensizliğiyle mücadele ediyorlardı. Kuzeybatı Suriye'nin, aralarında en az 2,6 milyon yerinden edilmiş kişinin de bulunduğu yaklaşık dört milyonluk nüfusunun büyük bir bölümü insani yardıma muhtaç durumda. Bu bölgelerdeki siviller fiilen kapana kısılmış durumdalar; taşınmak için yeterli kaynakları olmadığı gibi, Türkiye'ye de geçemiyorlar, hükümetin kontrolündeki bölgelere geçmeye çalışırlarsa da zulme uğramaktan korkuyorlar.
Coogle, “Kuzeybatıdaki Suriyeliler dünyanın geri kalanının yardımlarına koşması için feryat ediyor, ancak bu en muhtaç durumdakilere ulaşabilen yardım oldukça yetersiz ” dedi ve ekledi: “Çatışmanın tüm tarafları, Suriye'nin depremden etkilenen bölgelerindeki depremzedelere hayati yardımların hızlı ve sınırsız bir şekilde ulaştırılmasını kolaylaştırmalıdır.”