(Berlin) - İnsan Hakları İzleme Örgütü bugün yaptığı açıklamada, Türkiye ve Kırgızistan yetkililerinin çift vatandaşlığa sahip bir kişiyi kaçırıp, zorla kaybederek hukuka aykırı şekilde Bişkek'ten Türkiye'ye getirdiklerini ifade etti. Bu eylemler, uluslararası hukuka ve iç hukuka yönelik bariz ihlaller içermektedir.
Kırgızistan'daki tanınmış okullardan oluşan bir ağın yöneticisi olan Orhan İnandı, Türkiye'nin istihbarat servislerinin dünyanın dört bir yanından insanları yasadışı olarak Türkiye'ye getirdiği bir dizi olayın en yakın tarihli mağduru oldu. Hedef alınanların Amerika Birleşik Devletleri’nde ikamet eden Sünni din adamı Fethullah Gülen hareketiyle bağlantılı olduğu iddia ediliyor. Türkiye hükümeti, Gülen hareketini Türkiye'deki Temmuz 2016 askeri darbe girişiminden sorumlu bir terör örgütü olarak görüyor.
İnsan Hakları İzleme Örgütü Avrupa ve Orta Asya Direktörü Hugh Williamson, “Ankara’nın, Orhan İnandı'yı kaçırması, zorla kaybetmesi ve yasadışı bir şekilde Kırgızistan'dan Türkiye'ye taşıması, hükümetin genel olarak hukukun üstünlüğüne ve uluslararası hukukun en temel kurallarına yönelik umursamazlığını bir kez daha ortaya koyuyor" dedi. Williamson, “Türk-Kırgız çifte vatandaşı olan İnandı'nın, Türkiye'nin istihbarat servisleri tarafından ülkeden yasadışı olarak çıkarılması amacıyla kaçırılarak Kırgızistan topraklarında haftalarca kayıp durumda olması, Kırgızistan hükümetinin Ankara'ya karşı gelmediğini, gelemediğini veya doğrudan onlarla işbirliği yaptığını gösteriyor” dedi.
5 Temmuz 2021'de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, medyaya İnandı'nın Türk istihbarat servisleri tarafından Türkiye'ye getirilerek "adalete teslim edildiğini" duyurdu ve Türk bayraklarının önünde kelepçelenmiş video görüntülerini gösterdi. İnandı, 31 Mayıs tarihinden beri Bişkek'te kayıptı, terk edilmiş bulunan arabasından kaçırıldığı düşünülüyordu. Erdoğan'ın açıklamasına kadar kendisinden haber alınamamıştı. İnandı'nın eşi tarafından ileri sürülen, kocasının kaçırıldıktan sonra birkaç hafta boyunca Bişkek'teki Türkiye Büyükelçiliği'nde tutulduğu iddiaları Kırgızistan veya Türkiye makamları tarafından resmen doğrulanmadı.
Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sadyr Japarov 6 Temmuz'da verdiği bir röportajda, hükümetin İnandı'nın Kırgızistan'a derhal geri gönderilmesini talep edeceğini söyledi. Ayrıca, 2016'ten bu yana İnandı'yı kaçırmak için üç girişimde bulunulduğunu, en yakın tarihli 2021'in başlarında yapılan girişimin Kırgız Devleti Ulusal Güvenlik Komitesi tarafından engellendiğini belirtti. Kırgızistan Dışişleri Bakanlığı, 6 Temmuz'da Türkiye Büyükelçisi Ahmet Sadık Doğan aracılığıyla Türkiye'ye diplomatik nota vererek, İnandı'nın Kırgızistan'a iade edilmesini ve uluslararası hukuk kurallarına uygun olarak kötü muameleye maruz bırakılmamasının sağlanmasını talep etti. Resmi bir yanıt olmamasına rağmen, Büyükelçi Doğan’a ait Orhan İnandı'nın bir Türk vatandaşı olduğunu belirten ifadesi medyada yer aldı.
Sivil toplum örgütleri ve diğer gruplar, Kırgız hükümetinin İnandı'nın zorla kaybedilmesini kapsamlı bir şekilde soruşturmadığı endişesini dile getirerek İnandı'nın Türkiye'ye zorla nakledilmesinin şoke edici olduğunu ifade ettiler. Kırgız yetkililerin İnandı'nın zorla kaybedilmesine iştirak ettiği iddialarının Türkiye basınında yer almasından sonra özellikle Devlet Ulusal Güvenlik Komitesi olmak üzere olayda Kırgız kolluk güçlerinin tarafsızlığına ilişkin sorular soruldu.
16 Haziran tarihinde yayınlanan haberlerde, Devlet Komitesi'nin İnandı'nın kaçırılmasına ilişkin değil Kırgız vatandaşlığına ilişkin soruşturma yürüttüğü iddiaları ile durum daha da karmaşık hale geldi. Cumhurbaşkanı Japarov'un, 1 Haziran'da Kırgız polisi ve Devlet Ulusal Güvenlik Komitesi'ne İnandı'yı arama çalışmalarının yoğunlaştırması talimatı vermesine rağmen, 24 Haziran'da Bişkek savcılığı, İnandı'nın eşi Reyhan İnandı'nın hukuk ekibine, Komitenin soruşturma ekibinin bir parçası olmadığını bildirdi.
Son beş yılda, Türkiye makamlarının Gülen hareketi ile bağlantılı olduğunu iddia ettiği dünyanın çeşitli yerlerinde yaşayan onlarca insan keyfi olarak gözaltına alındı ve Türkiye'ye zorla getirildi. Bu kişiler Türkiye'de, özgürlük ve güvenlik hakkı, adil yargılanma hakkı, düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlükleri de dahil olmak üzere temel haklarını ve uluslararası hukuku ihlal eden mesnetsiz terörizm suçlamalarıyla hapsediliyorlar.
Bu davaların bir kısmında Birleşmiş Milletler Keyfi Alıkonmalar Çalışma Grubu, Türkiye'nin insanları keyfi olarak özgürlüklerinden yoksun bıraktığına ilişkin kararlar verdi. Birçok vakada tamamı erkek bu kişiler, Türkiye'ye zorla geri gönderilmek için yürütülen yasadışı sürecin bir parçası olarak, zorla kaybetmelerin mağduru olmuşlardır.
Zorla kaybetmelerde, kişiler devlet görevlileri tarafından veya onların onayı ile özgürlüğünden mahrum bırakılır, ancak bu tür keyfi gözaltılara yönelik güvenceleri ihlal eder şekilde özgürlüklerinden mahrum bırakıldıklarına ilişkin iddialar ya reddedilir ya da bulundukları yer açıklanmaz. Diğer vakalarda olduğu gibi bu vakada da zaten keyfi olarak gözaltına alınmış olan İnandı'nın uzun sürecek hukuka aykırı bir tutukluluğa ve adil olmayan yargılamalara maruz bırakılacağı konusunda ciddi ve makul endişeler bulunuyor.
Williamson, "Türkiye hükümeti İnandı'nın Türkiye'de nerede tutulduğunu derhal açıklamalı ve onun derhal serbest bırakılmasını sağlamalıdır " dedi. Williamson, “İnandı, tutuklu kaldığı süreç boyunca güvenlik yetkililerinin hazır bulunmadığı bir hastanede bağımsız bir hekim tarafından tam ve kapsamlı bir tıbbi muayeneden geçirilmeli ve bir yargıç önüne derhal çıkarılması amacıyla kendi seçtiği bir avukata acilen erişimi sağlanmalıdır. Kırgızistan, vatandaşının güvenliğini ve insan haklarını korumak için adımlar atmalı ve onun kaçırılmasından, zorla kaybedilmesinden ve Türkiye'ye yasadışı olarak götürülmesinde mesuliyeti olan herkesi sorumlu tutulmalıdır.” dedi.