(Atina) – İnsan Hakları İzleme Örgütü bugün yaptığı bir açıklamada, Yunanlı kolluk güçlerinin, Kovid-19 karantinası döneminde, Yunanistan - Türkiye kara ve deniz sınırlarındaki mülteci ve göçmenleri sorgusuz sualsiz geri gönderdiklerini bildirdi. Aralarında Yunan topraklarının iyice içlerine kadar ilerlemiş olanların da bulunduğu mültecilere karşı güvenlik görevlileri tarafından bazı vakalarda şiddet uygulandığı gibi, göçmenlerin yanlarındaki eşyalara da genellikle el konuldu veya bu eşyalar tahrip edildi.
İnsan Hakları İzleme Örgütü incelediği dokuz vakada, göçmenlere Kovid-19 bulaşmaması veya birbirlerine bulaştırmamaları için yetkililer tarafından herhangi bir önlem alınmış olduğuna ilişkin bir kanıta rastlamadı. Bu bulgular, Yunanlı kolluk güçleri veya kimliği belirsiz maskeli adamlar tarafından yolları kesilerek Yunanistan’dan Türkiye’ye geri itilmiş yüzlerce kişiye ilişkin, medya kuruluşları ve sivil toplum örgütleri tarafından geçtiğimiz aylarda toplanmış kanıtlara ek niteliği taşıyorlar. Bu tür geri itme uygulamaları başta Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin toplu sınır dışı etmeyi yasaklayan hükümleri de dahil olmak üzere çok sayıda insan hakları normunun ihlali anlamına geliyor.
İnsan Hakları İzleme Örgütü Yunanistan araştırmacısı Eva Cossé “Yunanlı yetkililer, ulusal çapta ilan edilmiş karantinanın bile yeni bir toplu sınır dışı etme dalgasına engel olmasına izin vermediler,” dedi. Cossé “Yunanlı yetkililer küresel kriz döneminde en korunmasız durumdaki insanların sığınma haklarını tamamen ihlal ederek ve sağlıklarını hiçe sayarak, onları korumak yerine, hedef aldılar,” şeklinde konuştu.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, Yunan Polisinin, Yunan Sahil Güvenliği’nin ve üniformalı yetkililerle yakın bir eşgüdüm içinde çalıştıkları izlenimi veren, siyah veya komando benzeri üniformalar giymiş, kimliği belirsiz adamların 2020 Mart ve Nisan aylarında mültecileri şiddet kullanarak Türkiye geri ittiği olayları anlatan 13 mağdur ve tanık ile görüştü.
Görüşülen altı kişi Yunanlı polis görevlilerinin göçmenleri, Türkiye’nin kara sınırına 400 kilometre mesafedeki Divata Mülteci Kampı’ndan topladıklarını anlattı. Sığınmacıların Yunanistan’ın iç bölgelerinden alınıp, Meriç nehri üzerinden topluca sınır dışı edildikleri, İnsan Hakları İzleme Örgütü tarafından ilk kez bu anlatılarla belgelendirildi.
Aralarında kendisine eşlik eden bir yetişkinin bulunmadığı 15 yaşında Suriyeli bir kız çocuğunun da bulunduğu Suriyeli, Filistinli ve İranlı altı sığınmacı, Yunanistan’ın Rodos, Samos ve Simi adalarından, Yunanlı Sahil Güvenlik görevlilerinin, Yunan polisinin ve koyu renk elbiseli maskeli adamların sevk ve idaresinde, Türkiye’ye sorgusuz sualsiz geri itmenin gerçekleştiği üç farklı vakadan bahsettiler. Söz konusu sığınmacıların hepsi, karaya çıktıktan kısa bir süre sonra yakalandıklarını, nispeten büyük Sahil Güvenlik teknelerine bindirildiklerini, Yunanistan’ın deniz sınırına ulaştıklarında ise motorsuz, küçük, şişme tahliye sallarına bindirilerek, Türkiye karasuları yakınlarında sürüklenmeye bırakıldıklarını anlattılar.
Başka bir sığınmacının anlattığı dördüncü vakada ise, Yunan Sahil Güvenliği ve koyu renk üniformalı, siyah kar maskeleri takmış adamlar, tehlikeli manevralar yaparak mültecilerle dolu bir tekneyi Türkiye’ye geri dönmeye zorlamışlar.
Uluslararası Göç Örgütü, 10 Haziran günü Yunanistan’da göçmenlerin keyfi olarak alıkonularak Türkiye’ye geri itildiklerine yönelik iddia niteliğinde duyumlar aldığını bildirdi ve Yunanistan’dan bu iddiaları soruşturmasını istedi. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) ise 12 Haziran günü, Yunanlı yetkililerin, ülkenin kara ve deniz sınırlarında geri itme uyguladıklarına ve muhtemelen Yunan topraklarına ya da karasularına ulaşmış sığınmacıları Türkiye’ye geri döndürdüklerine ilişkin alınan çok sayıda bildirimin araştırılmasını Yunanistan’dan ısrarla talep etti.
Yunanistan hükümeti Kovid-19 küresel salgınına karşı bütün ülkede 13 Mart’tan Mayıs başlarına kadar süren seyahat kısıtlamaları getirdi. Göçmenler ve mülteciler, genellikle Yunan adalarındaki kamplarda karantinaya alındılar. Seyahat yasaklarının halen sürdüğü bu kamplardaki göçmenler ve mülteciler, resmî dairelerin kapanması yüzünden, hukuki bir belirsizlik içinde kalmış durumdalar.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, bulgularını 29 Haziran tarihli bir mektupla Yunan polisi ve Yunan Sahil Güvenliği ile paylaştı, ancak bir yanıt almadı. Yunan Sahil Güvenliği’nin mektuba yanıt verileceğini belirtmiş olmasına karşın, yayın tarihi itibariyle elimize henüz bir yanıt ulaşmamıştı.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, Yunan Sahil Güvenliği ile Yunan polis teşkilatına bağlı personelin, sığınmacıların ve göçmenlerin yaşamlarını ve güvenliklerini riske atan eylemlere karıştığına ilişkin iddiaların, Yunan yargısı tarafından şeffaf, kapsamlı ve tarafsız bir şekilde soruşturulması gerektiğini söyledi. Hukuksuz eylemlere karışmış olan memurlar ve onların amirleri hakkında disiplin yaptırımları uygulanmalı, gerekiyorsa cezai kovuşturma da başlatılmalıdır.
Sınırlardaki geri itme ve şiddet vakaları başta olmak üzere, tüm toplu sınır dışı etme iddialarına yönelik olarak, Yunan parlamentosu tarafından acilen bir inceleme başlatılmalı ve bu uygulamaların fiili bir hükümet politikasına denk düşüp düşmediği tespit edilmelidir.
İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne göre, ulusal düzeyde ve bağımsız bir yetkili olan Yunanistan Kamu Denetçisi sorgusuz sualsiz ve toplu sınır dışı etme meselesini incelemeli ve Yunanlı yetkililere tavsiyelerde bulunan bir rapor yayınlamalıdır.
Başta Meriç bölgesi ve Ege denizi olmak üzere, Yunan hükümetine göç denetimi için mali destek veren Avrupa Komisyonu, sığınmacıların Türkiye’ye sorgusuz sualsiz geri döndürülmesi ve toplu olarak sınır dışı edilmesi uygulamalarının tamamının sonlandırılmasını Yunan hükümetinden ısrarla talep etmeli, yetkililere şiddet kullanıldığı yönündeki iddiaları araştırmaları için baskı kurmalı ve Komisyon sağladığı fonların, temel hakların ve AB yasalarının ihlal edilmesine katkı sunmamasını sağlamalıdır. Avrupa Komisyonu ayrıca toplu sınır dışı etme uygulamalarını yasaklayan AB yasalarını ihlal ettiği için Yunanistan’a karşı, hukuki bir süreç de başlatmalıdır.
6 Haziran günü Avrupa Parlamentosu’nda Yunanistan sınırındaki temel hakların görüşüldüğü bir tartışmada Avrupa İçişleri Komiseri Ylva Johansson, olayların soruşturulması gerektiğini belirterek, Avrupa Komisyonu’nun AB’nin dış sınırlarında yaşandığı söylenen ve sayıları giderek artan geri itme ve hak ihlali iddialarının izlenmesi ve teyit edilmesi için yeni bir sistem kurmayı düşünebileceğini dile getirdi. İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne göre, Avrupa Komisyonu bağımsız ve şeffaf bir soruşturma başlatmak için somut adımlar atmalı, bu amaçla sivil toplum üyelerine de danışmalıdır.
İltica etmek için başvuruda bulunmak, uluslararası korunma isteyen herkesin hakkıdır ve bu fırsat herkese tanınmalıdır.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, iltica başvurusunda bulunan insanların geri gönderilmesi, ancak insanların kötü veya zalimane muamele görebilecekleri ülkelere geri gönderilmelerini engelleyecek etkili çarelere ve teminatlara erişim imkanı sağlayan hukuki bir prosedür işletildikten sonra gerçekleşmesi gerektiğini söyledi.
Cossé “Yunanistan, herkese insanca muamele etmekle ve mültecileri ve sığınmacıları zalimane muameleye geri yollamamakla veya hiç kimseyi insanlık dışı, aşağılayıcı veya daha kötü muamele görme riskinin bulunduğu bir yere geri göndermemekle yükümlüdür,” dedi. Cossé, “bu tehlikeli olaylara bir son vermek hem Yunan Hükümeti’nin hem de Avrupa Komisyonu’nun ilk önceliği olmalıdır,” şeklinde konuştu.