Skip to main content

Türkiye/Suriye: Sınır Muhafızları Kaçan Suriyelilere Ateş Açıyor ve Durduruyor

Sığınmacıların maruz kaldıkları tehlike ve kötü muamele daha da artıyor

Türkiye-Suriye sınırına örülen duvarın Kilis il sınırından görünümü. © 2018 Reuters
(Beyrut) – İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch - HRW) bugün yaptığı açıklamada, Türkiye’nin geçişe kapatılmış Suriye sınırındaki muhafızların, Türkiye’ye geçmeye çalışan Suriyeli sığınmacılara ayırım gözetmeksizin ateş açtığını ve onları sorgusuz sualsiz geri yolladığını belirtti.

İdlib’de artan şiddetten kaçan Suriyeliler Türkiye sınırına yakın bölgelere sığınmaya çalışıyor. Türkiye sınırı ise, tıbbi yardım gerektiren ciddi vakalar dışında, geçişlere kapatılmış durumda. Birleşmiş Milletler’e göre, 15 Aralık 2017 ile 15 Ocak 2018 arasında 247.000 Suriyeli yerlerinden edilerek sınır bölgesine gitmek zorunda kaldı. Kaçakçı yollarını kullanarak Türkiye’ye geçmeyi başaran Suriyeli mülteciler İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne Türkiye’ye geçmeye çalışırken, sınır muhafızlarının kendilerine ve diğerlerine ateş açtığını anlattı. Bazı vakalarda, sınır muhafızları gözaltına aldıkları sığınmacıları darp ettiler ve tıbbi yardım vermeyi reddettiler.

İnsan Hakları İzleme Örgütü Ortadoğu Direktör Yardımcısı Lama Fakih, “güvenlik ve sığınma arayışı içinde Türkiye sınırına kaçan Suriyeliler, mermilerle ve kötü muameleyle geri dönmeye zorlanıyorlar” diyor. Fakih, “Afrin’deki ve İdlib’deki çatışmalar daha binlerce insanı  yerlerinden ettiği için, Türkiye’ye canları pahasına ulaşmaya çalışırken sınır boyuna sıkışıp kalan Suriyelilerin sayısının daha da artacak olması tek ihtimal olarak görülüyor,” şeklinde konuşuyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü, bulgularını 30 Ocak 2018 tarihli bir mektupla Türkiye’nin İçişleri Bakanına aktardı.

İnsan Hakları İzleme Örgütü, 2017 yılının Mayıs ve Aralık ayları arasında Türkiye’ye kaçakçılarla giren 16 Suriyeli mülteci ile konuştu. Bunlardan 15’i ile Türkiye’nin güneydoğusundaki Urfa’da ve Gaziantep’te yüz yüze, biri ile ise uzaktan görüşüldü. Görüşülenlerden 13’ü sınırı geçmeye çalışırken, ama henüz sınırın Suriye tarafındayken, kendilerine veya kaçan diğer sığınmacılara Türk sınır muhafızlarının açtığı ateş sonucunda,  aralarında bir çocuğun da bulunduğu 10 kişinin öldüğünü, birçok kişinin de yaralandığını anlattı. Tanıklar İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne, diğer sınır geçişlerinde ise Türk sınır muhafızlarının havaya uyarı ateşi açtıklarını, ama sığınmacıları doğrudan hedef almadıklarını söylediler.

Tanıklar Türk sınır muhafızlarının gözaltına alınan sığınmacılara kötü muamele yaptıklarını da söylediler. Görüşülenler, farklı geçiş noktalarında gördükleri muameleye ilişkin değişik anlatımlarda bulundular; ancak her bir geçiş noktasında görülen muameleye ilişkin anlatımlar tutarlıydı. Görüşülenlerin İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne anlattığı yedi vakada ise, Türk sınır muhafızları yakalanan sığınmacıların tıbbi tedavi talep etmelerine ya da tıbbi yardıma ihtiyaçları olduğu açıkça belli olmasına rağmen tıbbi destek sağlamadan, onları sorgusuz sualsiz Suriye’ye geri yolladı.

İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün konuştuğu, Suriye’nin Darkuş kenti yakınlarındaki Al-Dureyya’da bulunan, ülke içinde yer değiştirmek zorunda kalmış insanların barındığı kampın yakınlarındaki bir noktadan sınırı geçen ailelerden 12’si, yakalandıktan sonra Türk sınır muhafızları tarafından büyük bir meydana yerleştirildiklerini ve sınır muhafızları Suriye’ye geri yollayacak yeterli sayıda insanı toplayıncaya kadar orada bekletildiklerini anlattı. Üç aile meydanın tahminen bin kişi alabilecek büyüklükte olduğunu ve meydanda genellikle yüzlerce kişinin bulunduğunu söyledi.

Görüşülenler Türkiye sınırını geçmek için yaptıkları yolculuğu meşakkatli ve tehlikeli olarak tanımladılar. Sınır muhafızları tarafından üzerlerine ateş açılması tehlikesi dışında, kara mayınları döşenmiş, dik yokuşlarla, uçurum kenarından geçen dar patikalarla ve vadilerle dolu bir araziden geçtiklerini anlattılar.  Kaçakçılara Türkiye’ye ulaşmak için kişi başı 300 ila 8.000 dolar arasında ödeme yaptıklarını ve çoğu durumda varlarını yoklarını tükettiklerini söylediler.

3.5 Milyon Suriyeliyi ülkeye kabul eden Türkiye, diğer tüm ülkelerden daha fazla sayıda mülteciye ev sahipliği yapıyor. Türkiye bunlardan bir çoğuna geçici koruma statüsü verdi ve onlara tıbbi bakım ve eğitim gibi temel hizmetleri sunmaya çalışıyor. Ancak Türkiye’nin yüksek sayıda Suriyeli mülteciye cömertçe ev sahipliği yapması, onu sınırlarında korunma arayan kişilere yardım etme sorumluluğundan kurtarmaz.

Suriye sınırının güvenliğini sağlamak Türkiye’nin hakkı olsa da, geri gönderildikleri takdirde zulme uğrama, işkenceye maruz kalma, yaşamlarını ya da özgürlüklerini kaybetme riski olan sığınmacıların sınırlardan geri çevrilmesini yasaklayan geri göndermeme (non-refoulment) ilkesine riayet etmesi gerekiyor. Türkiye’nin ayrıca, herhangi bir kişiyi insanlık dışı veya aşağılayıcı muameleye maruz bırakmamaya yönelik mutlak yasak da dahil olmak üzere, yaşam ve bedensel bütünlük haklarına riayet etmesi de gerekiyor.

Türkiye Hükümeti tüm geçiş noktalarındaki sınır muhafızlarına, sığınmacılara yönelik ölümcül güç kullanılmaması, hiç bir sığınmacıya kötü muamele uygulanmaması ve gerektiğinde tıbbi yardım sağlanması yönünde standart talimatlar yayınlamalıdır. Türkiye hükümeti tüm geçiş noktalarında bu temel hukuki yükümlülüklerle birlikte, geri gönderme yasağına da riayet edilmesini sağlamalıdır.

Suriye içinde, İdlib ve Afrin illerindeki çatışmaların tırmanması ve Türkiye’nin Suriyeli sığınmacıların sınırı geçmelerine izin vermeyi reddetmesi, mültecilere ev sahipliği yapan bazı ülkelerin Suriye’nin geri dönmek için güvenli olduğunu iddia etmeleriyle aynı zamana denk geldi. Lübnan ve Ürdün sınırlarını Suriyeli sığınmacılara fiilen kapatmış durumdalar.

BM mülteci ajansı 2017’nin Ekim ayında “Suriye’nin tüm bölgelerinin, bir veya daha fazla sayıda çatışmadan doğrudan veya dolaylı olarak etkilendiğinin bildirildiğini,” dolayısıyla tüm ülkelere uzun zamandan beri yapmakta olduğu “Suriyelileri geri dönmeye zorlamamaları” yönündeki çağrısının hâlâ geçerli olduğunu vurguladı.

İnsan Hakları İzleme Örgütü, göç dalgasının AB’ye doğru ilerlemesini durdurmak amacıyla Ankara ile bir anlaşma imzalamış Avrupa Birliği de dahil olmak üzere, Türkiye’nin uluslararası ortaklarının Türkiye’ye sınırlarını mültecilere açık tutması yönünde baskı uygulamaları, Türkiye’nin mültecilerle ilgili çabalarını desteklemek için mali destek sağlamaları, Türkiye’deki mültecilerin yeniden yerleştirilmesini hızlandırarak sorumluluğu paylaşmaları ve insanları Suriye’ye geri göndermekten kaçınmaları gerektiğini söylüyor.

“Suriye’deki koşullar mültecilerin geri dönmesi için uygun değil” şeklinde konuşan Fakih, “Türkiye, Afrin’deki çatışmaların da ülke içindeki yerinden edilme krizine katkı yaptığını göz önüne alarak, sığınma arayan binlerce çaresiz Suriyelinin sınırı geçmesine izin vermeli” diyor. 

En azından 2015 Ağustos’undan bu yana, Türk sınır muhafızları Türkiye’ye ulaşmaya çalışan Suriyelileri geri itiyorlar. İnsan Hakları İzleme Örgütü 2016’nın Nisan ve Mayıs aylarında, Türk sınır muhafızlarının Türkiye sınırını geçmeye çalışan Suriyeli sığınmacılara, ölümle ve ağır yaralanmalarla sonuçlanacak şekilde ateş açtığını ve onları darp ettiğini,  sınırı geçmeyi başaranları da Suriye’ye geri yolladığını belgelemişti. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne (Syrian Observatory for Human Rights) göre 2017 Kasım ayı itibariyle, sınırı geçmeye çalışan en az 330 kişi öldürüldü. Türkiye ayrıca Suriye ile 911 kilometrelik sınırının büyük bölümüne bir duvar ördü.

Kanunen, Türkiye’nin kara sınırları Türk Silahlı Kuvvetleri’nin sınır birimleri tarafından korunuyor. Sınırlarda görev yapan jandarmalar da Kara Kuvvetleri Komutanlığının emri altında hareket ediyorlar. Ayrıca, sınıra yakın bölgelerde, kırsal alanlardaki mutad kolluk görevlerini ifa eden jandarma karakolları da bulunuyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü, ihlalleri belgelerken asker ya da jandarma ayırımı yapmaksızın genel olarak sınır muhafızlarına atıf yapıyor;  bunun sebebi tanıkların çoğunun bu özgül bilgiyi vermemiş ya da bilmiyor olmaları. 

2017 yılının Aralık ayında, Rusya - Suriye askeri ittifakının Suriye kara birliklerinin ilerlemesini desteklemek amacıyla yaptıkları hava saldırılarıyla birlikte, Suriye hükümeti ile devlet dışı silahlı grupların arasındaki çatışmalar tırmandı. Birleşmiş Milletler’e göre, şiddetin artması 15 Aralık ile 15 Ocak arasında 247,000 Suriyelinin sığınmak amacıyla Türkiye sınırı yakınlarına gitmesine yol açtı. Türkiye 20 Ocak 2018’de Suriye’de, Kürtlerin kontrolu altındaki Afrin’de bir saldırı başlattı. 

Sınır muhafızlarının ateş açması ile ilgili anlatılar

Mülteciler ateş açma vakalarının, Türkiye’nin Bab al-Hava/Cilvegözü sınır kapısının yakınındaki sınır duvarının yanında bulunan ve ülke içinde yer değiştirmek zorunda kalmış insanların barındığı Al-Dureyya kampının yakınlarında ve Asi nehri bölgesindeki kaçakçı noktası civarında vuku bulduğunu söylediler.

Tanıklar İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne, Türkiye’ye kaçakçı yollarını kullanarak girmeye çalışan sivillere sınır muhafızları tarafından ateş açıldığı yeni vakalar anlattılar. On iki tanık muhafızların hem doğrudan grupları hedef alarak hem de ayırım gözetmeksizin ateş ettiğini anlattı. Üç tanık, birlikte sınırı geçmeye çalıştıkları en az üç kişinin öldüğünü söyledi, başka bir aile de tek bir geçişte en az altı kişinin öldüğünden bahsetti. Tanıklar bu vakalardan birinde ölenlerin isimlerini İnsan Hakları İzleme Örgütü ile paylaştı.

Sınırı Eylül ve Ekim aylarında, ailesi ile değişik geçiş noktalarından yedi defa geçmeye çalışmış bir kadın, Türk sınır muhafızlarının kendilerine, neredeyse her denemede ateş açtığını söyledi.

[Türk sınır muhafızları] ateş açtıklarında, vadiye saklanırdık. Rasgele ateş ederlerdi. Mermilerin ayaklarımın dibinde kıvılcım çıkarttığını görürdüm. Bir defasında bir kadının karnına iki kurşun isabet etti ve iki erkek onu Suriye’ye geri götürdü. Çalılıklardaki kan izlerini görebiliyorduk.

Kadın İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne ateşin “önden” geldiğini söyledi. Ailenin yanlarında üç çocuğu vardı ve kadın o sırada hamileydi.

Başka bir kadın da sınırı annesi ile birlikte geçmeye çalışan 13 yaşındaki bir çocuğun vurulmasını şöyle anlattı:

Suriye ile Türkiye’yi birbirinden ayıran geniş caddeye ulaştık ve kaçakçı çocuğa ve başka bir adama caddeyi geçmelerini söyledi. Yürüyerek geçmeye başladılar ve sonra, bam bam. İkisi de vuruldu. Mermi çocuğun karnını delip geçti ve oluk gibi kan   akmaya başladı. Onu yol boyunca sürüye sürüye yanımızda taşıdık ve sonunda Suriye’de öldü.

Gözaltında Kötü Muamele ve Tıbbi Yardımın Yokluğu

Görüşülen Suriyeliler, Al-Dureyya geçiş noktasındaki sınır muhafızlarının yakalanan sığınmacıları darp ettiklerini ve başka şekillerde kötü muameleye maruz bıraktıklarını söylediler. Beş sığınmacı, sınır muhafızlarının erkekleri ve kadınları darp ettiğini, ayaklarının altında asker postallarıyla ezdiklerini söylediler. Sınırı geçmeye çalışırken yakalanan bir tanık gördüğü muameleyi şöyle anlattı:

[Sınır muhafızları] bizi yakaladığında, bizi Suriye’ye geri yollamak için yeterli sayıda insanı toplayana dek, [bir meydanda toplu olarak] saatlerce soğukta bekletirlerdi. Hava soğuk ve yağmurlu olduğunda bile bizi sessizce oturmaya zorlarlardı. Bir defasında bir kadın içecek su istediğinde ona vurdular. 

Üç tanık meydanda beklerken 1500’e yakın insanın orada bulunduğunu söyledi.

Tanıklar Bab Al-Hava/Cilvegözü sınır kapısı yakınındaki geçiş noktasında da kötü muamele yapıldığını söylediler. Ailesi ile sınırı geçmeye çalışırken yakalanan genç bir adam Türk sınır muhafızlarının tüfek ve askeri miğferlerle sırtına ve omzuna vurduklarını ve başkalarına da benzer muamelede bulunduklarını anlattı. 

Bir tanık, bir adamın sınırı geçmeye çalışırken vadiye düştüğünü ve bariz bir şekilde ellerinin kırıldığını söyledi. Grup yakalandığında bu adam yardım istemesine rağmen sınır muhafızları adamı hastaneye götürmeyi reddetmişler. Tanık, adama ağrı kesici bile verilmediğini söyledi.

İkinci bir vakada ise bir kadın sınırı geçmeye çalışırken doğum yaptı. Türk sınır muhafızları kadını ve çocuğunu herhangi bir tıbbi destek sağlamadan Suriye’ye geri yolladılar.

Anlatılan iki vakada ise sınır muhafızlarının tıbbi yardım sağlamaya çalıştıkları ancak bu çabaların çok geç kaldığı ve iki mültecinin öldüğü anlaşılıyor. Bu vakalardan biriyle ilgili bir ailenin İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne anlattığına göre, bir adam sınırda hastalanmış. Türk sınır muhafızları ambulans çağırmışlarsa da adam ölmüş. Adamın cenazesi, ailesi ve yakalanan  grupla birlikte Suriye’ye geri yollanmış. 

Your tax deductible gift can help stop human rights violations and save lives around the world.

Topic