Skip to main content

Başbakan yardımcısı Abdullah Gül’e gonderilen açık mektupta, İnsan Hakları İzleme Komitesi polisin kullandığı şiddet yöntemlerinin ve mülki amirlerin uyguladığı kısıtlamaların Türkiye’deki toplanma özgürlüğünü ve reform sürecini tehdit ettiğini belirtmektedir.

İnsan Hakları İzleme Komitesi Avrupa ve Orta Asya Bölümü Direktörü Rachel Denber şunları ifade ettmiştir: “Göstericilere karşı polis şiddeti ve toplanma özgürlüğüne getirilen yersiz kısıtlamalar Türkiye’nin AB hedefiyle ve insan haklarıyla ilgili hedefleriyle bağdaşmamaktadır. Konunun Türkiye’nin AB üyeliği doğrultusundaki ilerlemesine zarar vermesini önlemek için, hükümetin protesto hakkını garanti altına aldıgını belirtmesi gerekiyor.”

Yasal reform çabalarının bir parçası olarak, Türkiye 2003 Temmuz’unda 2911 No’lu Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasında bazı olumlu değişiklikler yaptı. Bununla birlikte, aradan geçen dokuz ay süresince, polis en az 105 barışçıl toplantıyı, basın toplantısını veya gösteriyi dağıtmış ve 1.822 göstericiyi gözaltına almıştır. İnsan Hakları İzleme Komitesi, polisin otuz bir olayda toplantıyı dağıtmak göstericileri döverek ve biber gazı sıkarak şiddet kullandığını belirtmektedır.

“Türkiye hükümeti, son zamanlarda, toplanma özgürlüğü dahil olmak üzere insan hakları alanında katedilen mesafe nedeniyle uluslararası itibar kazanmaktadır” diyen Denber şöyle devam etmiştir: “Ancak Türk vatandaşları, kaygılarını ve eleştirilerini dile getirmek için toplandıklarında, sık sık resmi kısıtlamalarla ve polis şiddetiyle karşılaşmaktadır.”

İnsan Hakları İzleme Komitesi, olayların büyük bir çoğunluğunun açık-hava basın toplantıları için yapılan küçük ölçekli toplantılardan kaynaklandığını belirtmektedir. Bazı illerde valiler ve emniyet teşkilatı bu tür toplantılara izin vermektedir. Diğer bazı illerde ise, polis bu tür toplantıları ‘izinsiz gösteri’ oldukları gerekçesiyle dağıtmaktadır. Şubat 2000 tarihli Yargıtay kararına göre, basın toplantısı amacıyla bir araya gelmek için örgütleyicilerin daha önceden mülki amirlere bildirim yapması veya bu makamlardan izin alması gerekmemektedir.

İnsan Hakları İzleme Komitesi bugün başbakan yardımcısı ve insan haklarından sorumlu bakan Abdullah Gül’e gönderdiği mektupta açıkta yapılacak basın toplantısı ve bildiri dağıtma hakkının varlığını ve bunun için önceden izin almak gerekmediğini teyid eden bir genelge yayınlayarak hükümetin basın toplantılarıyla ilgili durumu açıklığa kavuşturmasını istemiştir.

“Neyin basın toplantısı neyin gösteri olduğu konusundaki karışıklık, söylemek istediklerini dile getirmek için toplanan kişilerin yasal takibine, hatta kötü muamele görmesine neden olmaktadır,” diyen Denber, sünları ekliyor: “Hükümet, barışcıl toplantı hakkını tanıyan açık bir politikayla varolan karışıklığa cözüm bulmalıdır.”

Aralık 2004’te AB Türkiye’nin ‘Kopenhag Kıstaslarına’ uyup uymadığına karar verecektir. Bu kıstaslar insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğüyle ilgilidir ve AB üyeliği için yerine getirilmesi gerekmektedir.

Denber’e göre, “Türk sivil toplumunun söyleyeceklerinin Aralık’ta karar verecek AB Komisyonu’nu etkilemesi kaçınılmazdır. Halka seslenmek istediklerinde ağır şekilde silahlanmış polisler tarafında zorla dağıtılmamış olursa, insan hakları savunucularının ve hükümet-dışı örgütlerin reform programı konusunda daha çok olumlu bir tutum almaları mümkün olacaktır.”

Türk yasaları yerel yöneticilerin ancak suç teşkil edecek eylemlere yol açma riski yüksek olan toplantıları yasaklayabileceğini belirtmektedir. Gerçekte ise kamuya açık siyasi faaliyet hala aşırı kısıtlamalara tabidir. Mülki amirler ve güvenlik görevlileri, katılımcılar “yerel giysiler” giydikleri, Kürtçe şarkı söyledikleri veya Türk alfabesinde bulunmayan X harfini içeren kelimeleri kullandıkları için toplantı ve gösteri dağıtmıştır. Bazı illerde valiler düzenleyicilerden çok fazla sayıda belge (bazı durumlarda, sicil kaydı ve atılacak sloganların listesi dahil olmak üzere) isteyerek gösteri hakkına ciddi bir engel oluşturmaktadır.

30 Mart 2004 tarihinde jandarma Devrimci Işçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) başkanı Süleyman Çelebi’nin Istanbul Ümraniye’deki bir fabrikanın önünde düzenlemek istedıği bir basın toplantısını dağıtmak için mudahale etmiştir. Müdahelenin gerekçesi, toplantının ‘izinsiz toplantı’ olmasıdır. Basın toplantısı yapmanın nedeni, sendikaya üye olan otuz üç işçinin işten atılmasını protesto etmekti. Güneydoğu Anadolu’daki Bingöl vilayetinde yetkililer 125 kişiyi yargılamak için Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasına başvurmaktadır. Bu kişlerin arasında İnsan Hakları Derneği yerel şube başkanı Rıdvan Kızgın ile aynı derneğin ulusal düzeydeki başkan yardımcısı Erel Keskin de bulunmaktadır. Atfedilen suç, barış protestolarını halka duyurmak amacıyla 16 Haziran 2003 tarihinde bir kamuyu bilgilendirme masası kurulmasıdır. Üniversite yöneticileri de barışçıl gösterilere katılan öğrenciler hakkında soruşturma yapmakta ve bu tür ögrencilerin kaydını askıya almaktadır.

Kürdistan Işçi Partisi’nin (PKK’nın) kurucusu Abdullah Öcalan’ın cezaevi koşullarını protesto eden gösterilere karşı özellikle çok sert bir tutum alınmaktadır. Son bir kaç ayda, polis Abdullah Öcalan’ın tecrit halindeki tutukluluğunu protesto eden onlarca gösteriyi ve basın toplantısını dağıtmış, bazen de gereksiz şiddet kullanmıştır.

“Onbeş yıl süren acılı iç çatışmanın ardından, bu tür gösteriler güvenlik güçlerine ve mülki amirlere istenmeyen ve uygunsuz girişimler gibi gelebilir.” diyen Denber şunları eklemektedir: “Ancak, bu tür gösteriler, barışçıl oldukları sürece, Avrupa Insan Hakları Konvansiyonu kapsamında koruma altındadır.”

İnsan Hakları İzleme Komitesi’nin mektubu Türk hükümetine kamuya açık gösterilere uygulanacak kısıtlamaların Avrupa Insan Hakları Konvansiyonu’nda öngörülen kısıtlamalarla sınırlı tutulması ve resmi bildirim gereklerinin neler olduğunun açıklığa kavuşturulması için çağrıda bulunmaktadır. Mektup ayrıca Yüksek Ögretim Kurulu’na da çağrı yapmakta ve YÖK’ün kampus içinde veya dışında barışçıl gösterilere katılan öğrencilerin kaydının askıya alınmaması için üniversite yöneticileri nezdinde tavsiyede bulunmasını istemektedir.

Your tax deductible gift can help stop human rights violations and save lives around the world.

Region / Country
Topic