Skip to main content

Türkiye: Öğrenciler ve Gazeteciler Protestolar Yüzünden Yargılanıyor

İddianameler, Toplanma ve Basın Özgürlüğüne Yönelik Baskıcı Yaklaşımı Ortaya Koyuyor

Öğrenciler, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanmasına karşı düzenlenen eylemlere katılan arkadaşlarının gözaltına alınmasını ve tutuklanmasını protesto ediyor. Kadıköy, İstanbul, 8 Nisan 2025.  © 2025 Human Rights Watch

(İstanbul, 17 Nisan 2025) – İnsan Hakları İzleme Örgütü, bugün yaptığı açıklamada, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasını protesto eden, çoğunluğu öğrenci yüzlerce kişinin, 18 Nisan’da başlayacak alelacele açılmış, kitlesel davalarda hâkim karşısına çıkacağını duyurdu.

Ortada somut bir suç delili bulunmamasına rağmen, çok sayıda kişiye karşı başlatılan hızlı yargılama süreçleri , Türkiye’de toplanma özgürlüğüne getirilen kısıtlamaların ne kadar keyfi olduğunu ve hukuk devleti ilkesine dayalı demokratik bir toplumla bağdaşmadığını açıkça ortaya koyuyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü Avrupa ve Orta Asya Direktörü Hugh Williamson, “Ortada elle tutulur bir delil yokken bu yargılamaların alelacele başlatılmış olması, insanın aklına asıl amacın barışçıl protesto ve ifade özgürlüğü hakkını kullananlara gözdağı vermek olduğunu getiriyor,” dedi. Williamson, “Eğer belirli kişilerin belirli suçları işlediğine dair somut kanıtlar yoksa, savcılığın yapması gereken bu davaların düşürülmesini talep etmektir,” şeklinde konuştu.

18 Nisan’da görülmesi planlanan ilk iki duruşmada, aralarında çok sayıda öğrenci, iki gazeteci ve beş foto muhabirinin de bulunduğu 189 kişi yargılanacak. Sanıklara yöneltilen suçlamalar arasında, kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılmak ve dağılma yönündeki ihtara rağmen dağılmamak, ateşli silah veya benzeri alet taşımak ya da kimliğini gizlemek amacıyla yüzünü örtmek, ve suç işlemeye alenen tahrik yer alıyor. Suç işlemeye tahrik suçlaması, sosyal medya paylaşımlarına dayanıyor

İlk iki suçlama için öngörülen cezalar altı ay ile dört yıl arasında değişiyor; suç işlemeye alenen tahrik suçu için ise bu süre beş yıla kadar çıkabiliyor. Neredeyse tüm iddianamelerde, sanıkların suç teşkil eden herhangi bir fiile karıştıklarına dair bireysel düzeyde somut bir delile yer verilmiyor.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, protestolarla ilgili yürütülen 20 ayrı ceza soruşturması kapsamında toplam 819 kişi hakkında dava açıldığını duyurdu.

İnsan Hakları İzleme Örgütü, protesto eylemleriyle bağlantılı suçlamalar içeren ve toplam 650 kişinin yer aldığı dokuz ayrı iddianameyi inceledi. 189 kişi hakkında açılan davaların ilk duruşması 18 Nisan’da yapılacak. Bu kişilerden 107’si, yalnızca 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 32/1. maddesi uyarınca, kanuna aykırı gösteriye katılmak ve dağılma ihtarına uymamakla suçlanıyor.

Savcılık, söz konusu gösterileri “izinsiz” olarak nitelendiriyor; çünkü İstanbul Valiliği 19 Mart’ta, şehir genelindeki tüm protesto ve toplanmaları kapsayan dört günlük bir yasak ilan etmişti. Bu yasak daha sonra dört gün daha uzatılmış ve 26 Mart’ta sona ermişti.

İstanbul Valiliği’nin ilan ettiği yasağa rağmen, Büyükşehir Belediyesi binası önünde binlerce kişinin katıldığı protesto gösterileri düzenlendi. Öğrenciler, İstanbul’un farklı semtlerinden bu gösterilere katılmak üzere barışçıl yürüyüşler gerçekleştirdi. Dahası, yasak kalktıktan sonra, 27 Mart’ta yapılan barışçıl eylemlere katıldıkları gerekçesiyle 120’den fazla kişi hakkında da suçlama yöneltildi.

18 Nisan’daki duruşmalarda yargılanacak 189 sanıktan 62’si, bir gösteri sırasında kimliklerinin tespit edilmesini engellemek amacıyla yüzlerini örtmek veya üzerlerinde silah bulundurmakla suçlanıyor (2911 sayılı Kanun’un 33/1. maddesi). İddianamede ateşli silah veya benzeri alet taşımak suçlamasını destekleyen tek somut unsur, bir protestocunun elinde taş bulunduğu yönündeki bir iddia.

Gerçekte, kitlesel protestolara katılan her yaştan çok sayıda kişi, polis tarafından defalarca kullanılan biber gazı ve biber gazı içeren kapsüllerin etkilerinden korunmak için yüzlerini kapattı. İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne göre, son yıllarda Türkiye’de protesto hakkına getirilen kısıtlamalar da bu tercihte etkili olmuş olabilir.

18 Nisan’daki duruşmalarda yargılanacak 20 kişi, sosyal medya paylaşımları aracılığıyla suç işlemeye alenen tahrik etmekle suçlanıyor (Türk Ceza Kanunu madde 214). Oysa bu paylaşımların büyük kısmı, insanları sokağa çıkmaya çağıran ve hükümeti eleştiren genel ifadelerden oluşuyor; şiddet ya da suça teşvik içermiyor. 

Protestoları izleyen yedi gazeteci, savcılık tarafından protestocu olarak değerlendiriliyor. İddianamede, bu kişilerin gazeteci olduklarına dair beyanlarının dikkate alınmadığı, çünkü polisin olay yerinde gazetecilik faaliyeti yürüttüklerine dair herhangi bir tespit yapmadığı belirtiliyor. Ekrem İmamoğlu’nun, yaklaşık 90 belediye çalışanı, siyasetçi ve danışmanla birlikte gözaltına alınmasının ardından, İstanbul Büyükşehir Belediyesi binası önünde yedi gün boyunca süren genellikle barışçıl protesto gösterilerine yüz binlerce kişi katıldı.

İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün doğruladığı video kayıtları, polisin kalabalığı dağıtmak için yakın mesafeden biber gazı sıktığını, biber gazı kapsülleri kullandığını ve bazı kişileri şiddet uygulayarak gözaltına aldığını gösteriyor. Bazı protestocular ise, gösterilere katıldıklarını gösteren polis görüntüleri gerekçe gösterilerek daha sonra evlerinde gözaltına alındı.

İstanbul’daki mahkemeler, protestocu oldukları iddia edilen 278 kişi hakkında tutuklama kararı verirken, diğerlerini ev hapsine aldı ya da yurt dışına çıkış yasağı getirdi. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün incelediği, 352 kişiye ait 40 tutuklama duruşması tutanağında, 30 kişi polis tarafından darbedildiğini ya da sözlü olarak aşağılandığını ifade etti. Gözaltına alınanlar ya da avukatları, polislerin bu kişileri dövdüğünü, hakaret ettiğini ve kötü muamelede bulunduğunu mahkemede anlattı. Gözaltına alınan en az bir kadın, sözlü ve fiziksel cinsel tacize maruz kaldığını ifade etti. İnsan Hakları İzleme Örgütü, polis şiddeti ve kötü muameleye ilişkin tüm iddiaların gecikmeksizin ve etkili biçimde soruşturulması gerektiğini belirtti.

İçişleri Bakanlığı, protestolara polis müdahalesi iddialarıyla ilgili bir soruşturma başlatıldığını açıkladı.

Tutuklu yargılanan yaklaşık 230 kişi, önlerinde üniversite sınavı olan öğrenciler olmaları ve kamuoyundan gelen yoğun tepki nedeniyle iki ila üç hafta içinde serbest bırakıldı.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, son 15 yıl içinde Türkiye aleyhine 70’ten fazla karar verdi. Bu kararların tamamında, protestolara katılan kişilerin yargılanması ve barışçıl gösterilerin dağıtılması sırasında aşırı güç kullanımı gibi uygulamaları da içeren barışçıl toplanma özgürlüğüne yönelik müdahalelerin, orantısız ve hukuka aykırı olduğu sonucuna varıldı.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi de, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının uygulanmasını denetleyen yetkili organ olarak, Türkiye’ye, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nda; barışçıl toplanma hakkını güvence altına alacak ve Mahkeme içtihadıyla uyumlu hâle gelecek şekilde bir değişiklik yapılması yönünde güçlü bir çağrıda bulunmuştu.

Williamson, “Türkiye’li yetkililerin yasadışı ilan ettiği protestolara yönelik şiddet içeren polis müdahaleleri, kökleşmiş bir sorun. Bu sorunun giderilmesi, barışçıl toplanma hakkını güvence altına alacak yasal ve fiilî değişiklikleri zorunlu kılıyor,” dedi ve ekledi: “Ceza hukukunun, barışçıl protesto gösterilerine katılan öğrencileri gözaltına almak ve haklarında dava açmak amacıyla istismar edilmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin çok sayıda ihlal tespit ettiği uzun davalar listesine eklenen yalnızca en son örnek.”

Correction

14 Mayıs tarihinde, 7. paragrafa açıklık getirmek amacıyla “189 kişi hakkında açılan davaların ilk duruşması 18 Nisan’da yapılacak” cümlesi eklenmiştir.

Your tax deductible gift can help stop human rights violations and save lives around the world.

Region / Country