Skip to main content

Türkiye: Gezi Davası Adaletsizliğine Son Verilsin

Yargıtay Cumhuriyet Savcısının Tebliğnamesi Hukuki İddialardan Yoksundur

Osman Kavala © 2017 özel

(İstanbul)- İnsan Hakları İzleme Örgütü bugün yaptığı açıklamada, Türkiye'nin temyiz mahkemesi Yargıtay'da bir savcının Gezi davasında tutuklu bulunan hak savunucusu Osman Kavala ve diğer sanıkların mahkûmiyet kararının onanmasını talep eden tebliğnamesinin hukuki gerekçelerden tümüyle yoksun olduğunu ve derin bir adaletsizliği sürdürdüğünü belirtti.

Halihazırda Yargıtay önünde bulunan tebliğname, İstanbul'da bir mahkemenin Kavala ve diğer yedi kişiyi, İstanbul'un merkezinde bir imar düzenlemesi nedeniyle başlayan ve Türkiye'nin diğer şehirlerine de yayılan 2013 Gezi Parkı protestolarında rol aldıkları iddiasıyla Türkiye hükümetini devirmeye teşebbüs etmek gibi asılsız suçlamalarla mahkûm etmesinden on beş ay sonra sunuldu. Yargıtay savcısının tebliğnamesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Kavala'nın serbest bırakılmasını emreden ve davada sunulan delillerin tümüyle dayanaksız olduğunu tespit eden iki bağlayıcı kararını ve dava nedeniyle Türkiye aleyhine devam eden Avrupa Konseyi ihlal prosedürünü hiçe saymaktadır.

İnsan Hakları İzleme Örgütü Avrupa ve Orta Asya Direktörü Hugh Williamson ,"Gezi davası adaletle alay etmektedir. Dava, Türkiye'nin hukukun üstünlüğü ve insan hakları krizinin bir örneğidir. Erdoğan hükümetini eleştirdiği düşünülen kişileri baskı altına almak için suç isnatlarının ve uzun süreli tutuklamaların kötüye kullanılması, bugün Türkiye'de en yaygın siyasi zulüm biçimi haline gelmiştir" dedi. 

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Yardımcısı Zafer Şahin tarafından hazırlanan 7 Temmuz 2023 tarihli tebliğnamede, Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin Kavala'nın İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen 25 Nisan 2022 tarihli ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını onaması talep edilmektedir.

Tebliğnamede ayrıca avukat ve seçilmiş milletvekili Can Atalay, şehir plancısı ve akademisyen Tayfun Kahraman, film yapımcısı Çiğdem Mater, hak savunucusu Mine Özerden, eğitimci Hakan Altınay ve bir üniversitenin kurucusu ve iş insanı Yiğit Ekmekçi hakkında verilen 18'er yıllık hapis cezalarının onanması talep ediliyor. Tebliğnamede mimar Mücella Yapıcı hakkında verilen 18 yıl hapis cezasının bozulması talep ediliyor.

Yargıtay 3.Ceza Dairesi önümüzdeki aylarda davayı inceleyerek mahkumiyet kararlarının onanması ya da bozulması yönünde bir karar verecek, ancak bu kararın ne zaman verileceği bilinmiyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü, Yargıtay savcısı Şahin'in 77 sayfalık tebliğnamesinin, afaki komplo teorilerine, desteklenmeyen iddialara ve 19 Şubat 2019 tarihli 657 sayfalık iddianamede yer alan ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından yargılama için makul gerekçeler oluşturmakta yetersiz ve ilgisiz olduğunu tespit ettiği sanıklarla ilgili bilgilere dayandığını belirtti. Tebliğnamede sanıklarla başkaları arasında geçen ve önemi açıklanmayan bir dizi telefon kaydı özetlenmektedir. Tebliğname, Gezi Parkı protestolarıyla ilgili olduğu düşünülen dünya genelindeki sivil itaatsizlik hareketleri hakkında genel iddialar, Kavala ve diğerlerinin Türkiye'de kapatılan Açık Toplum Vakfı ve bir kültür-sanat topluluğu olan Anadolu Kültür ile ilişkileri hakkında bazı bilgiler içeriyor.

İddianamede de yer alan bu metinlere ek olarak, tebliğnamede neyin suç kastı oluşturduğuna dair soyut düşünceler, sivil toplum kuruluşları, insan topluluklarının doğası, devlet ve diğer temalar hakkında destekten yoksun ve tahmine dayalı görüşler sunuluyor. Yargıtay savcısı kaynak olarak, on dördüncü yüzyıl filozofu İbn Haldun, Türkiye'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, ABD'li psikolog Abraham Maslow ve Batılı ülkelerin Türkiye'yi bölmek için sivil toplumu araçsallaştırmaya çalıştığını savunan Türk yazarların kitaplarını gösteriyor. Tebliğnamede ayrıca, bağlamından koparılmış şekilde mahkeme kararları ve hukuki metinlerden bölümlere de yer veriliyor. Yargıtay savcısı, bu kaynakların Kavala ve diğer sanıkların ceza yargılamasıyla nasıl bir ilgisi olduğunu açıklamıyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne göre, özellikle de suç teşkil eden bir eylemin varlığına dair herhangi bir kanıt bulunmadığı halde tebliğnameye bu metinlerin dahil edilmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Gezi davasının temel amacının siyasi olduğu yönündeki tespitini daha da destekliyor.

Yargıtay savcısı ayrıca 14 Mayıs'taki genel seçimlerde Türkiye İşçi Partisi'nden milletvekili seçilen Atalay'ın tahliye edilmemesi gerektiğini savunuyor. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve Anayasa Mahkemesi'nin içtihadı, açık şekilde Atalay'ın milletvekili dokunulmazlığından yararlanabilmesini ve milletvekilliği görevini yerine getirmek üzere cezaevinden tahliye edilmesini öngörmektedir. Türkiye makamları, milletvekili seçilmesinin tahliyeyi gerektirdiği yönündeki taleplere rağmen Atalay'ın tahliyesini engellemiştir.

Williamson, "Savcılar ve mahkemeler suç iddiaları ile ilgili delilleri incelemek yerine komplo teorilerine ve soyut isnatlara dayandıklarında, ceza hukukunun en temel ilkelerini ihlal etmiş olurlar. Gezi davası başından sonuna, göstermelik bir siyasi davanın özelliklerini  taşımaktadır. Bu büyük adaletsizliğin sona erdirilmesi ve Türkiye hükümetinin hapis ve ceza yargılamalarını baskı aracı olarak kullanmaktan vazgeçeceği yeni bir yaklaşımın önünün açılması için sanıklar tüm suçlamalardan beraat ettirilmeli ve derhal koşulsuz olarak serbest bırakılmalıdır." dedi.   

Your tax deductible gift can help stop human rights violations and save lives around the world.

Region / Country
Topic