Skip to main content

Türkiye: Kaşıkçı Davası Suudi Arabistan’a Nakledilmesin

Devlet destekli, vahşi cinayette adalet fırsatı heba olabilir

Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın öldürülmesini protesto eden aktivistlerin yaktıkları mumlar, Suudi Arabistan'ın İstanbul Konsolosluğu önüne yerleştiriliyor. © 2018 Lefteris Pitarakis/AP Photo

(Istanbul) – İnsan Hakları İzleme Örgütü bugün yaptığı açıklamada, gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın devlet destekli cinayetine ilişkindavanın Suudi Arabistan’a nakledilmesi yönünde Adalet Bakanı tarafından olumlu görüş bildirilenve mahkeme tarafından da incelenmeksizin onaylanması beklenen planın, Türkiye hükümetinceiptal edilmesi gerektiğini belirtti.

İstanbul’daki bir mahkeme, 7 Nisan 2022 günü, davanın Suudi Arabistan adli makamlarına nakledilmesi yönündeki 31 Mart tarihli savcılık talebini resmen karara bağlayacak. Suudi yetkililer, Kaşıkçı cinayeti ile ilgili olarak hesap verebilirlik ilkesinin anlamlı bir şekilde işletilmesini, Kaşıkçı’nın 2 Ekim 2018 günü İstanbul’daki Suudi Arabistan Konsolosluğuna girip kaybolmasından bu yana engelliyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü Ortadoğu Direktör Yardımcısı Michael Page “Kaşıkçı davasının Türkiye'den Suudi Arabistan'a devredilmesi, onun için her türlü adalet olasılığını ortadan kaldıracak ve Suudi yetkililerin cinayetten kurtulabileceklerine dair bariz inançlarını da güçlendirecektir,” dedi. Page, “Türkiye makamları bu kararlarından geri dönmeli ve Kaşıkçı davasını cinayete adı karışan kişilere teslim ederek Suudilerin cezasız kalmasına daha fazla katkıda bulunmamalıdır,” şeklinde konuştu. 

Bir Suudi mahkemesi, cinayetten sorumlu bulunan sekiz alt düzey görevliyi, şeffaflıktan yoksunbir yargılamayla, 7 ila 20 yıl hapis cezasına çarptırdı.  Guardian gazetesinin 31 Aralık 2021 tarihli bir araştırmasında, davada hüküm giyenlerden en az üçünün Riyad'da hükümet tarafından işletilen bir güvenlik tesisinde yer alan "yedi yıldızlı bir konaklama biriminde" yaşadığı ve çalıştığı sonucuna varıldı.

Suudi yetkililer, başta kraliyet eski danışmanı Suud El Kahtani ve istihbarat şefi yardımcısı Ahmed El Assiri  olmak üzere Kaşıkçı komplosunda yer almakla suçlanan en üst düzey yetkilileri tutuklamadılar ve sadece bu isimlerin istifa ettiklerini açıklamakla yetindiler.

Birleşmiş Milletler Yargısız ve Keyfi İnfazlar eski özel raportörü, mevcut Uluslararası Af Örgütü genel sekreteri Agnes Callamard, cinayete ilişkin yürüttüğü soruşturmada ulaştığı bulguları sunduğu, 19 Haziran 2019 tarihli açıklamasında, Kaşıkçı’yı infaz etme operasyonunun “büyük ölçüde devlet koordinasyonu, kaynakları ve  finansmanı” gerektirdiğini belirtmişti. Callamard, başta Veliaht Prens Muhammed bin Salman olmak üzere, üst düzey Suudi yetkililerin cinayetteki rollerine ilişkin soruşturmanın derinleştirilmesini gerektiren güvenilir kanıtlar bulunduğu sonucuna varmıştı.

Suudi hükümeti Callamard'ın soruşturmasına yardımcı olmayı reddetti.  Callamard Ocak 2020'de Birleşmiş Milletler’deki bir meslektaşının üst düzey bir Suudi yetkiliden duyduklarını aktararak, kendisini uyardığını belirtmişti. Callamard’a aktarıldığına göre, söz konusu Suudi yetkili, o ay üstdüzey BM yetkilileri ile yapılan bir toplantıda, iki kez, ‘BM, Callamard’ın dizginlerini çekmezse, onun icabına bakılır’  tehditini savurmuştu. Türkiye hükümeti, Kaşıkçı davasını Suudi Arabistan’a nakletmek istediği yönünde sinyaller vererek, Kaşıkçı cinayetiyle ilgili uluslararası soruşturma açılması çağrısında bulunduğu önceki açıklamalarından geri adım atmış oluyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 2018 Kasımında cinayetin "önceden planlanmış ve kasıtlı" olduğunu ve Kaşıkçı’yı öldürme emrinin Suudi hükümetinin "en üst düzeylerinden" geldiğini söylemiş;  Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ise o dönemde mecliste yaptığı bir konuşmada "cinayetin aydınlığa kavuşması için herşeyi yapacağız," demişti.

Suudi hükümeti Kaşıkçı cinayetindeki sorumluluğunu kabul etse de, bu suçtaki payı için adalet aramadı ve sağlamadı.  Suudi yetkililer, üst düzey Suudi liderlerin cinayetteki olası rolüne ilişkin bir soruşturma yürütmüş olduklarına ilişkin bir izlenim vermedikleri gibi, Kaşıkçı'nın cansız bedeninin yerini ve durumunu da hiçbir zaman açıklamadılar.  Uluslararası hukuka göre, bir devlet, resmi sıfatla hareket eden görevlilerinin yasa dışı eylemlerinden, bahsi geçen olayda, hükümete muhalif bir kişinin kasıtlı, planlı ve yargısız infazından, sorumludur. İşkence gibi uluslararası suçlar söz konusu olduğunda, astlar tarafından işlenen suçlardan, komuta sorumluluğu ilkesi uyarınca, komuta zincirindeki en üst düzeye kadar, tüm komutanlar sorumlu tutulabilir.

İnsan Hakları İzleme Örgütü, Suudi Arabistan'da yargının hiçbir şekilde bağımsız olmaması, Suudi hükümetinin Kaşıkçı'nın öldürülmesinde oynadığı rol, Suudi Arabistan hükümetinin adaletin tecelli etmesini engellemeye yönelik geçmişteki çabaları ve ülkenin temel hakkaniyet ölçütlerini karşılamaktan uzak bir ceza yargılaması sisteminin bulunması gibi hususlar göz önüne alındığında, Kaşıkçı davasının Suudi Arabistan’da adil bir şekilde görülme olasılığının sıfıra yakın olduğunu belirtti.

2018 yılında yayınlanan bir Amerika Birleşik Devletleri (ABD) istihbarat raporunda, Muhammed bin Salman'ın cinayeti onayladığı sonucuna varılmıştı.  İnsan Hakları İzleme Örgütü, ABD’yi, başta Veliaht Prens olmak üzere, en üst düzey Suudi yetkililere Küresel Magnitsky İnsan Hakları Yasası kapsamında yaptırım uygulamaya davet etti.

Türkiye'nin müttefikleri ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, Ankara'yı davayı Suudi Arabistan'a nakletmemesi yönünde teşvik etmelidir.

Page, “Türkiye'nin bölgedeki diğer ülkelerle arasındaki gerilimleri çözmek için yürüttüğü gerçekçi dış siyaset, Cemal Kaşıkçı için adalet talebinden feragat etmeyi içermemelidir,” dedi ve ekledi: “Davayı nakletme kararı, Türkiyeli yetkililerin, yabancı hükümetler tarafından kendi topraklarında gerçekleştirilen suikastları bile örtbas etmeye hevesli olabileceklerine ilişkin utanç verici bir itham olarak kayda geçecektir.”

Your tax deductible gift can help stop human rights violations and save lives around the world.

Topic