(Berlin) – İnsan Hakları İzleme Örgütü bugün yaptığı açıklamada, 16 Şubat 2018 günü üç Türkiyeli gazetecinin 2016 yılındaki darbe girişimine ilişkin düzmece suçlardan suçlu bulunarak ömür boyu hapis cezasına çarptırıldıklarını söyledi. Bu kişiler 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan başarısız darbe girişimine karışmak suçundan mahkum edilen ilk gazeteciler. Aynı davada üç sanık daha benzer suçlardan suçlu bulundu.
Kapatılan Taraf gazetesinin eski genel yayın yönetmeni Ahmet Altan’a; ekonomist ve köşe yazarı Mehmet Altan’a ve tanınmış yorumcu Nazlı Ilıcak’a “anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi. Gazeteciler aleyhine sunulan deliller ağırlıklı olarak gazetecilik faaliyetleriyle ilişkiliydi ve hiçbiri şiddete teşvik etmiyordu. Davaya bakan İstanbul bölgesindeki mahkeme ve yetkililer Türkiye’nin en üst dereceli mahkemesi olan Anayasa Mahkemesi’nin Ocak ayında Mehmet Altan’ın tahliyesi yönünde verdiği karara uymadı.
İnsan Hakları İzleme Örgütü Avrupa ve Orta Asya direktörü Hugh Williamson “Altan kardeşlere, Ilıcak’a ve diğer sanıklara yönelik bu dava daha en başından siyasi saiklerle açılmıştı,” dedi. Williamson, “Açıklanan hüküm, Türkiye’de yargılamaları devam eden düzinelerce gazeteci, yazar ve hükümeti eleştiren kişiler için korkutucu bir emsal oluşturuyor,” şeklinde konuştu.
Altan kardeşler ilk olarak 10 Eylül 2016 günü, Türkiye hükümetinin terör örgütü olarak kabul ettiği ve şiddetli darbe girişiminin sorumlusu olmakla suçladığı ABD’de yaşayan Fethullah Gülen’in hareketiyle bağlantılı oldukları iddiasıyla gözaltına alındı. Ilıcak ise 26 Temmuz 2016’da, Gülen hareketiyle bağlantılı olduğu idda edilen gazetecileri hedef alan bir operasyon sırasında gözaltına alındı ve üç gün sonra tutuklandı.
22 Eylül 2016 günü İstanbul 10. Sulh Ceza Hakimliği Ahmet Altan’ın tahliyesine karar vermişti. Ancak savcının karara itiraz etmesi üzerine, serbest bırakılmasının üzerinden 24 saat geçmeden, aralarında “hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs” ve “ terör örgütüne üye olmak” suçlarının da bulunduğu suçlamalarla yeniden gözaltına alındı. Ayrıca, 22 Eylül’de aynı mahkeme Mehmet Altan’ın da aynı suçlardan tutuklanmasına karar verdi.
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün incelediği iddianamede yer alan delillerin tamamının gazetecilik faaliyetlerinden ibaret olduğu görülüyor: haber ve yorum yazılarının yanı sıra Gülenci olduğu iddia edilen kişilerle yaptıkları telefon görüşmelerinin kayıtları ve irtibatları. Delil olarak konulan gazetecilik çalışmalarının tamamında hükümet eleştirisi olsa da hiçbirinde şiddete teşvik ve şiddeti savunma bulunmuyor. Görüldüğü kadarıyla terör örgütüne yardım etmek veya darbe planlamak şöyle dursun, suç sayılabilecek herhangi bir faaliyete işaret eden bir şeye de rastlanmıyor.
Gazeteciler ve diğer dört sanığın İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanmasına 19 Haziran 2017 tarihinde başlandı. Davaya, sanıkların savunma haklarını zedeleyen usul adaletsizlikleri nedeniyle gölge düştü. 13 Kasım’daki duruşmada mahkeme başkanı Altanların tüm savunma avukatlarını “mahkeme düzenini bozdukları” iddiasıyla salondan attı. Savunma ekibi, savcının mütalaasından önce müvekkilleri aleyhindeki tüm delilleri görme taleplerinin hakim tarafından reddedilmesini protesto etti ve sonrasında hakimi “taraflı” davranmakla suçladı.
12 Şubat tarihli duruşmada, avukatların Anayasa Mahkemesinin Mehmet Altan’ın tutukluluğuna ilişkin kararının mahkeme kayıtlarına geçirilmesini talep etmeleri üzerine hakim bir kez daha Altan kardeşlerin ve diğer bir sanığın avukatlarının “mahkeme düzenini bozdukları” gerekçesiyle salondan çıkartılmalarını emretti. Daha sonra Silivri cezaevi yerleşkesindeki mahkemeye taşınan duruşmaya 13 Şubat’ta devam edildi.
Anayasa Mahkemesi 11 Ocak 2018 tarihinde Mehmet Altan’ın bir yıldan uzun süredir tutuklu kalmasının haklarını ihlal ettiğine ve suç işlediğine dair kuvvetli belirtinin yeterince ortaya konmadığına hükmederek derhal serbest bırakılmasını talep etti. Alt mahkeme, Anayasa’nın 153. maddesini ihlal ederek bu karara uymayı reddetti. Türkiye hükümeti alt mahkemenin Anayasa Mahkemesi’ne yönelik tavrını destekledi. Bu davanın, Altan kardeşler ve Nazlı Ilıcak’ın da dahil olduğu altı sanığı 19 aya varan sürelerdir tutuklu bulunuyor. 16 Şubat’ta verilen cezalar sanıkların en az 36 yıl hapis yatacağı anlamına geliyor.
Davanın diğer sanıkları arasında kapatılan Zaman gazetesinin görsel yönetmeni Fevzi Yazıcı, gazetenin marka müdürü Yakup Şimşek ve emekli Polis Akademisi öğretim üyesi Tuğrul Özşengün de bulunuyor. Bu sanıklar da, haklarında şiddete teşvik etmek, darbeyi desteklemek veya benzer başka bir suç fiiliyle bağlantılı herhangi bir maddi delil olmamasına rağmen, “anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçundan suçlu bulundular. Bir reklam ajansı sahibi olan Tibet Murad Sanlıman ise beraat etti. İlk iddianamede anılan en az 10 sanık ülkeyi terk etmiş, bu sanıkların dosyaları bu davadan ayrılmıştı.
Hükümetin bağımsız basın üzerindeki baskısı darbe girişiminden bu yana giderek yoğunlaşıyor . Hapisteki yaklaşık 150 gazeteciyle, Türkiye medya çalışanları ve gazetecileri yargılama ve hapsetme konusunda dünya lideri konumunda. Türk asıllı Alman gazeteci Deniz Yücel hakkında herhangi bir suçlama olmaksızın bir yıldan uzun süren tutukluluğun ardından 16 Şubat’ta serbest bırakıldı. Aynı gün, Yücel’in 18 yıla kadar hapsinin istendiği, aralarında “terör örgütü propagandası” suçunun da bulunduğu çeşitli suçların yöneltildiği iddianame de hazırlandı.
Williamson “Deniz Yücel’in gecikmiş tahliyesi, kendisine herhangi bir suç isnat edilmiş olmasının saçmalığını gizleyemiyor” dedi. Williamson “Altan kardeşler ve Ilıcak hakkında kurulan hükümle birlikte bu durum, Türkiye hükümetinin muhalif sesleri susturmak için adaleti saptırmak konusunda ne kadar ileri gidebileceğini ortaya koyuyor,” şeklinde konuştu.