(Istanbul) İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch) bugün yaptığı bir açıklamada, silahlı örgüt üyesi oldukları iddiasıyla gözaltına alınan on insan hakları savunucusunun derhal serbest bırakılması gerektiğini belirtti.
Bir grup tanınmış ve saygın aktivist, insan hakları savunucularının çalışmalarının korunması konulu bir atölye çalışmasına katıldıkları sırada, İstanbul Büyükada’da bir otelde, polis tarafından gözaltına alındı. Söz konusu aktivistler daha sonra değişik karakollara götürüldüler. İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün avukatlardan aldığı bilgiye göre gözaltına alınan insan hakları savunucuları, aleyhlerinde herhangi bir kanıtın varlığına ilişkin hiç bir bilgi bulunmamasına rağmen, silahlı örgüt üyesi oldukları iddiasıyla soruşturuluyorlar.
"Önde gelen insan hakları aktivistlerinin bir iç eğitim çalışması sırasında gözaltına alınması, Türkiye devleti’nin baskıcılığının bugüne dek ulaştığı en dip noktadır," şeklinde konuşan İnsan Hakları İzleme Örgütü Avrupa ve Orta Asya Direktörü Hugh Williamson, "Türkiye hükümeti onların derhal ve koşulsuz olarak serbest bırakılmasını sağlamalı ve haklarında terör örgütü üyesi olmak iddiasıyla neden bir soruşturma yürüttüğünü kamuoyuna açıklamalıdır" diyor.
Gözaltına alınan insan hakları savunucuları şunlar: Özlem Dalkıran (Yurttaşlık Derneği); Av. Nalan Erkem (Yurttaşlık Derneği); İlknur Üstün (Kadın Koalisyonu); İdil Eser (Uluslararası Af Örgütü Türkiye Direktörü); Veli Acu (İnsan Hakları Gündemi Derneği); Av. Günal Kurşun (İnsan Hakları Gündemi Derneği); Şeymus Özbekli (Hak İnsiyatifi); Nejat Taştan (Eşit Haklar İçin İzleme Derneği); Ali Gharavi (bilgi güvenliği danışmanı – İsveç vatandaşı); ve Peter Steudtner (bgilgi güvenliği danışmanı – Alman vatandaşı). Toplantının yapıldığı otelin adı belirlenemeyen sahibi ile, ismi bilinmeyen başka bir kişi de gözaltına alındılar.
Bu oniki kişi Avrupa Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu komiseri Johannes Hahn’ın, Türkiye - Avrupa Birliği diyaloğunu sürdürmek amacıyla Ankara’da yapacağı üst düzey toplantılardan bir gün önce gözaltına alındılar. İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne göre Hahn bu gözaltıları Türkiye hükümeti nezdinde, en üst düzeyde kınamalı ve insan hakları savunucularının koşulsuz olarak serbest bırakılmasına yönelik kamuoyu önünde açık bir çağrıda bulunmalıdır.
Polis başlangıçta gözaltına alınan insan hakları savunucularının avukatlarına, yetkililerin ayrıntıları paylaşılmayan bir ihbar üzerine harekete geçtiğini söylemiş ve gözaltına alınanların 24 saat boyunca avukatları ile görüştürülmeyeceği bilgisini vermiş ki, bu sadece örgütlü suçlar ve Türkiye’nin terörle mücadele yasası kapsamındaki suçlar söz konusu olduğunda başvurulabilen bir önlem. Aktivistler avukatları ile ancak 6 Temmuz gününün öğleden sonrasında görüşebilmişler ve avukatlar, böylece, müvekkillerinin, terörle mücadele kapsamında, silahlı örgüt üyesi olmak iddiasıyla soruşturulduğunu ve gözaltında yedi gün tutulabileceklerini öğrenmişler. Böyle bir soruşturmanın yürütülmesini destekleyen herhangi bir kanıtın varlığına ilişkin hiç bir bilgi olmadığı gibi, insan hakları savunucularının neden hedef alınmış olabileceği de bilinmiyor.
Gözaltına alınan aktivistler hükümet yanlısı medyada "ajan" olmakla itham edildiler ki, söz konusu medya organları hükümete muhalif olan vatandaşları ve yabancıları karalamak amacıyla sık sık bu terimi kullanıyor. Aynı medya organlarında yer alan haberlerde 15 Temmuz darbe girişimi sırasında yabancıların Büyükada’da yaptıkları bir toplantıya da gönderme yapılıyor. Hükümet yanlısı medya o dönemde bu buluşmanın darbe girişiminde yer alan CIA ajanlarının bir toplantısı olduğunu iddia etmişti.
Bu yeni gözaltıların öncesinde, 6 Haziran’da, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Başkanı, insan hakları avukatı Taner Kılıç da tutuklanmıştı. Kılıç, uydurulmuş terör suçları nedeniyle yürütülen bir soruşturma kapsamında, halen tutuklu bulunuyor.
"İnsan Hakları aktivistlerinin şaibeli koşullarda gözaltına alınmış olması, ortaya atılan suçlamaların keyfi ve temelsiz olduğuna işaret ediyor," diyen Williamson, "Bu sayede Türkiye devleti’nin insan haklarına saldırırken ne kadar ileri gidebileceğini de görmüş oluyoruz" şeklinde konuşuyor.