(İstanbul, 1 Kasım 2024) - Aralarında İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün de bulunduğu üç insan hakları örgütü, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne Kavala'nın davasıyla ilgili olarak sundukları üçüncü taraf görüşünde, insan hakları savunucusu Osman Kavala'nın Türkiye'de hukuka aykırı olarak hapiste tutulmaya devam etmesinin, savcılıkların ve mahkemelerin fiilen yürütmenin siyasi kontrolü altında çalışmalarının bir sonucu olduğunu belirtti. Örgütler, Kavala'nın derhal serbest bırakılması ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin bağlayıcı kararlarının uygulanarak, hakkındaki mahkumiyet kararının kaldırılması çağrısında bulundu.
1 Kasım 2024 itibariyle cezaevindeki yedinci yılını dolduran Kavala, açıkça adil olmayan bir yargılama sonucunda, hükümeti devirmeye teşebbüs gibi mesnetsiz bir suçtan hüküm giymişti. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin keyfi ve siyasi saiklerle hapiste tutulduğuna dair verdiği iki bağlayıcı karara rağmen Kavala hala cezaevinde. 2013’te İstanbul Gezi Parkı’ndaki kentsel dönüşüm planına karşı yapılan kitlesel protestolarda oynadığı iddia edilen rol sebebiyle ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan Kavala ile birlikte hüküm giyen diğer dört kişiye de 18’er yıl hapis cezası verilmişti.
Kavala, Ocak ayında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne yeni bir başvuru yaparak, Strazburg Mahkemesinin 2019’da verdiği kendisini susturmak amacıyla siyasi saiklerle ve makul şüphe olmaksızın hapiste tutulduğunu saptayan kararından bu yana birçok başka hak ihlaline maruz kaldığını ileri sürdü.
Bu son başvuruda Kavala'nın avukatları, başvurucunun hukuka aykırı bir şekilde cezaevinde tutulmaya devam etmesine odaklanarak, Kavala'nın adil yargılanma hakkı ile ifade, toplanma ve örgütlenme özgürlüklerine yönelik çok sayıda ihlalle birlikte, yasallık ilkesinin de ihlal edildiğini, bunun da Türkiye makamlarının Kavala'yı bir insan hakları savunucusu olarak susturmak ve cezalandırmak gibi siyasi bir saik gütmeyi sürdürdüğünü gösterdiğini iddia ediyorlar. Ayrıca, Kavala aleyhindeki yargılamaların ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmış olmasının, insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele ve işkence yasağının ihlali anlamına geldiğini ileri sürüyorlar. Avrupa İnsan Hakları mahkemesinin kararını önümüzdeki aylarda vermesi bekleniyor.
Strazburg’daki mahkeme İnsan Hakları İzleme Örgütü, Uluslararası Hukukçular Komisyonu ve Türkiye Dava Destek Projesi'nin davaya üçüncü taraf görüşü sunma taleplerini kabul etti. Örgütler, Kavala'nın başvurusunu karara bağlarken Mahkeme'nin göz önünde bulundurması için ek bilgi vermek ve bağlama ilişkin açıklamalar yapmak amacıyla 16 Eylül'de bir üçüncü taraf görüşü sundular. Sunulan görüş, Türkiye'de, özellikle muhalif olarak algılanan kişileri ilgilendiren siyasi davalarda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını uygulamaktan kaçınmak amacıyla özellikle tasarlanmış ve bu amaçla kullanılan usule iyi belgelendirilmiş örnekler ışığında odaklanıyor.
İnsan hakları örgütleri ayrıca ulusal sistemin şu özelliklerine de dikkat çekiyorlar: yargının iktidardaki siyasi partiler tarafından ele geçirilmiş olması; Hakimler ve Savcılar Kurulunun bağımsızlığını yitirerek yargı üzerinde uygulanan hukuk dışı etkinin pekiştirilmesi amacıyla kullanılan bir mekanizmaya dönüşmüş olması; Anayasa Mahkemesinin bağımsızlığı ve etkinliğine ilişkin ciddi kaygılar; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararlarının ve içtihatlarında yer alan standartların ısrarla hiçe sayılması.