Skip to main content

Türkiye: Terör Soruşturmasında Avukatlar Gözaltına Alındı

Kötüye Kullanma Niteliğindeki Toplu Gözaltılar Hukukun Üstünlüğünü Zedeliyor, Alıkoyulanları Covid-19 Riskine Açık Hale Getiriyor

Terör suçlamasıyla itham edilen kişileri temsil ettikleri için 11 Eylül'de şafak baskınlarında gözaltına alınan savunma avukatları, Ankara Adliyesi koridorunda kelepçeli olarak polisle bekliyor. 14 Eylül 2020  ©2020 özel

(İstanbul) – İnsan Hakları İzleme Örgütü bugün yaptığı açıklamada, Türk polisinin 11 Eylül 2020'de şafak operasyonlarıyla 47 avukatı Ankara'daki evlerinde gözaltına aldığını ve ofislerinde arama yaptığını bildirdi.

Gözaltılar, Türkiye hükümetinin hukukun üstünlüğüne ve avukatların şüphelilere etkili bir savunma sağlamadaki rolüne saygısızlığını ürpertici bir şekilde göstermektedir. Terörizm iddiaları kılıfı ile yürütülen gözaltı ve baskınlar, uluslararası hukuku ihlal ederek avukatları müvekkillerinin işlediği iddia edilen suçlarıyla tanımlamaya çalışmakta ve adil yargılanma hakkını ihlal etmektedir.

İnsan Hakları İzleme Örgütü Avrupa ve Orta Asya Direktörü Hugh Williamson, “hukuk mesleği ve özellikle savunma avukatları, maalesef geçtiğimiz dört yılda defalarca gördüğümüz türden toplu operasyonlarla bir kez daha hedef alınmıştır" dedi. Williamson, “Avukatları bireysel olarak lekelemenin ötesinde, bu son operasyon, hukuk mesleğinin hukukun üstünlüğünü koruma ve bir suçla suçlanan herkesin savunulma hakkına sahip olmasını sağlama kabiliyetini daha da yıpratmayı amaçlamaktadır” dedi.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Ankara ve diğer yedi ildeki avukatların gözaltına alınmaları hakkında medyaya bilgi vererek, gözaltıların 60 şüpheliye yönelik bir terör soruşturmasıyla bağlantılı olduğunu ifade etti. Savcılık, savunma avukatlarını, stajyer avukatları ve ihraç edilmiş üç hâkimi, müvekkilleri adına yaptıkları hukuki faaliyetler nedeniyle “avukatlık faaliyeti görüntüsü altında” terör örgütünün emriyle hareket etmekle suçluyor. Avukatlar, ceza soruşturmalarını örgüt lehine etkilemeye çalışmakla suçlanıyorlar.

Söz konusu grup, Türkiye hükümetinin FETÖ olarak adlandırdığı ve terör örgütü saydığı Fethullah Gülen hareketidir. Hükümet, grubu Türkiye'de 15 Temmuz 2016 darbe girişimini planlamakla suçluyor.

Avukatların gözaltına alınmaları, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yargı yılı açılışı için yaptığı 1 Eylül'deki konuşması sonrasında gerçekleşti. Cumhurbaşkanı, terör örgütleriyle bağlantılı olduğu addedilen avukatların meslekten atılabileceğini öne sürerek, "avukatlıktan teröristliğe uzanan kanlı yolu kesmek için gerekeni yapacağız" dedi.

Bu yeni ceza soruşturması, İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün 2019 raporunda ayrıntılı olarak belgelediği, avukatlara yönelik son birkaç yıldır yürütülen çok sayıda soruşturmanın sonuncusudur. Türkiye Hükümeti, hukuk sistemini ve özellikle de terör suçlarını, şiddet içeren terör eylemlerine ilişkin delil olmaksızın, hükümeti eleştirenlere yönelik olarak kötüye kullanma konusunda korkunç bir sicile sahiptir. Avukatlar defalarca hedef alındılar ve müvekkillerinin suçlarıyla ilişkilendirildiler.

Ankara avukatlarından Kamile Özbulut, İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne 11 Eylül günü saat 5:30'da bir grup polis memuru tarafından gözaltına alındığını ifade etti. Polis memurları onu işyeri olarak kullandığı Ankara'daki evinden aldı ve telefonuna, üç dizüstü bilgisayara ve USB bellek gibi diğer elektronik cihazlarına kopya almadan el koydu. Avukatlık Kanunu’na aykırı olarak, arama ve el koyma işlemleri savcı ve bir avukat gözlemci hazır bulunmadan yapıldı.

Gözaltına alınırken Özbulut’un 20 günlük bebeğini yanına almasına izin verildi. Özbulut, bebeği ile bir polis nezarethanesine alınmadı ancak Ankara Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlar Bürosunda tutularak aynı günün ilerleyen bir saatinde ifadesi alındı. Özbulut, 12 Eylül sabahı bir hâkim önüne çıkarıldı ve adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. İnsan Hakları İzleme Örgütü, diğer Ankara avukatlarından, gözaltına alınanlardan hamile olan bir başka avukatın da aynı zaman diliminde sorgulandığını ve serbest bırakıldığını öğrendi.

Ankara Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünde bu kişiler haricinde en az 44 avukat daha gözaltına alındı. Avukatlar, 14 Eylül'de kelepçeli olarak Ankara Adliyesi’ne götürüldüler ve hakimlik gözaltı sürelerini dört gün uzattı. Bir iddiaya göre 15 Eylül'de beş avukat daha sorgulandı. 44 avukatın gözaltısı devam ederken bu beş avukat henüz hâkim önüne çıkarılmadılar.

İnsan Hakları İzleme Örgütü tarafından incelenen ifade tutanağında polis, 67 avukatın olduğu bir listeyi gösterip hepsinin şüpheli olduğunu iddia ederek Özbulut'a bu kişilerden hangilerini tanıdığını sordu.

Yetkililer, Özbulut'un müvekkilleri ile yaptığı parasal anlaşmalara, onlarla sözleşmelerinin olup olmadığına veya onlara makbuz verip vermediğine odaklandı. Özbulut'a müvekkillerinin akrabaları ve diğer avukatlarla yaptığı telefon görüşmeleri hakkında sorular soruldu. Bu görüşmeler daha önce polis tarafından dinlenmişti. Savcılığın soruşturması devam ediyor ve bir gizlilik kararına tabi, ancak avukatlık faaliyetlerine odaklanılması, savcılığın elinde Özbulut'un bir terör soruşturmasıyla ilgili suç faaliyeti işlediğine dair herhangi bir delilin olmadığını gösteriyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü, benzer şekilde bir başka avukatın ifade tutanağında da diğer avukatlarla olan telefon görüşmelerine ve müvekkillerin temsil edilmek için ödeme yapıp yapmadığına odaklanıldığını gördü. Bu durum, Özbulut'ta da olduğu gibi yetkililerin elinde ilgili avukatı yasal temsil işlevinin ötesinde terörizmle ilişkilendirecek hiçbir kanıtın olmadığını gösteriyor. 

Ankara Barosu Avukat Hakları Merkezi, avukatların ofislerinde ve evlerinde yapılan aramalarda yasal prosedürlerin ihlal edilmesiyle ilgili birçok endişeyi dile getirdi. Merkezin bir temsilcisi, İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne Covid-19 salgını bağlamında alınması gereken güvenlik önlemlerinin eksikliğini de bildirdi.

Hükümete ve Ankara Tabip Odasına göre, Ankara'da ülkenin geri kalanına nazaran daha çok sayıda Covid-19 vakası bulunuyor. Gözaltında yapılan ölçümlerde avukatlardan üçünün vücut sıcaklığının yüksek olduğu tespit edildi. İçlerinden biri, yapılan testte Covid-19'a neden olan virüsü taşıdığı tespit edilerek serbest bırakıldı. Gözaltı sırasında başkalarının da enfekte olmuş olması ihtimaline yönelik endişe sürüyor. Yetkililer, avukatların maske takması gerekmesine rağmen, sosyal mesafeyi korumak için anlamlı bir önlem almadılar.

Gözaltına alındıklarında, avukatlar bir polis otobüsünde yaklaşık iki saat boyunca bir arada tutuldular. Bireysel olarak muayene edilmediler ancak polis otobüse bir doktor getirdi. Doktor "darp edilen var mı?" diye bağırdıktan sonra kimseyi muayene etmeden ayrıldı. Avukatlar daha sonra polis şubesinin bodrum katında pencereleri olmayan ve havalandırması zayıf hücrelerine götürüldüler. Avukat Hakları Merkezi, havasız ve sağlıksız koşullarda gözaltı süresinin uzatılmasının avukatları Covid-19 için daha fazla riske maruz bırakmasından endişe duyuyor.  

İstanbul, Ankara, İzmir ve Diyarbakır da dahil olmak üzere Türkiye genelinde birçok baro, avukatların toplu olarak gözaltına alınmasına ve bunun temsil ettiği hukuk mesleğine yönelik saldırıya ilişkin güçlü endişelerini dile getirdi.

Son yıllarda hedef alınan avukatların çoğu Gülen ile bağlantılı olmakla suçlandı, ancak baskı, silahlı Kürdistan İşçi Partisi (PKK) veya yasadışı devrimci sol gruplarla bağlantı kurmakla suçlanan Kürtleri ve solcuları temsil eden avukatları da hedef aldı. 27 Ağustos'ta, İstanbul'da bir avukat olan Ebru Timtik, adil yargılanma talep ettiği 238 günlük açlık grevinin sonunda vefat etti. Timtik, bir terör örgütüne -yasadışı DHKP-C grubuna- üye olmakla suçlanan diğer 17 avukatla birlikte mahkûm edilmişti.  Hakkında verilen hüküm ile 13 yıl 6 ay hapis cezası temyiz incelemesinde olan Timtik, Eylül 2017'den bu yana tutukluydu.

Avukatlara yapılan saldırı barolara da uzanmıştı. Temmuz ayında Hükümet, tüm il barolarının temsil edildiği bir çatı örgüt olan Ankara merkezli Türkiye Barolar Birliği’nde Türkiye'nin önde gelen şehirlerinden İstanbul, Ankara ve İzmir'deki baroların yetkilerini ulusal düzeyde büyük ölçüde azaltmayı ve kısıtlamayı hedefleyen yeni bir yasa çıkardı.

Williamson, "Türkiye'de hukuk mesleğine yönelik son hamleler, Türk yetkililerinin hukukun üstünlüğüne ve insan haklarına, özellikle de adil yargılanma hakkına yönelik ciddi saldırıları bağlamında görülmelidir" dedi. Williamson, “savcılar ve hakimler üzerinde kontrol sahibi olan Hükümet, hukuk mesleğini de kontrol etmeye ve hukukun üstünlüğüne yönelik saldırısını tamamlamaya niyetli görünüyor” dedi.

Your tax deductible gift can help stop human rights violations and save lives around the world.

Region / Country