(Beyrut) – İnsan Hakları İzleme Örgütü bugün yaptığı bir açıklamada, Kıbrıslı Türk yetkililerin alıkonulmuş 175 Suriyeli sığınmacıyı derhal serbest bırakmaları, Kıbrıslı Rum yetkililerin ise söz konusu sığınmacıların sınırı geçmelerine ve kendi bölgelerine girmelerine izin vererek, iltica talepleriyle ilgili işlemleri yürütmeleri gerektiğini belirtti.
Kıbrıslı Rum yetkililer, Kovid-19 ile ilgi tecrit önlemlerini gerekçe göstererek, 20 Mart 2020 günü sığınmacıları taşıyan bir teknenin kıyıya yanaşmasına izin vermeyi reddettiler. Teknedeki sığınmacıların birçoğu hali hazırda Kıbrıs Cumhuriyeti’ne yerleştirilmiş durumdaki aileleriyle birleşmeye çalışıyorlardı. Tekne sonuçta Kıbrıs’ın Kuzey kesimine doğru seyretti ve sığınmacılar sığ sularda alabora olan teknelerinden, Kıbrıslı Türk yetkililer tarafından kurtarıldılar. Kıbrıslı Türk yetkililer halen sığınmacıları fiilen alıkoyuyor ve onları Türkiye’ye göndereceklerini belirtiyorlar.
İnsan Hakları İzleme Örgütü mülteci ve göçmen hakları araştırmacısı Nadia Hardman, “Kıbrıslı Türk yetkililer başlangıçta Suriyeli sığınmacıları kurtararak onlara güvenli bir alan sağladılar ama şimdi onları süresiz olarak alıkoyuyorlarmış gibi görünüyor,” dedi ve ekledi: “Kıbrıslı Rum yetkililer de, kendi adlarına, topraklarındaki çok sayıdaki sığınmacının korunma ve aileleriyle birleşme taleplerini görmezden gelmemelidir.”
Çoğu Halep’ten ve İdlib’den kaçan 175 Suriyeli sığınmacı, Türkiye’nin güneyindeki Mersin kentinden Kıbrıs’a gitmek üzere, 20 Mart günü bir tekneyle denize açıldılar ki söz konusu sığınmacılar arasında 69 çocuk da var, bunlardan yedisinin yanında ise kendilerine eşlik eden bir yetişkin bulunmuyor. Aşırı kalabalık tekne, Kıbrıslı Rum sahil güvenlik güçlerinin sığınmacıları geri itmesi üzerine, kuzeye doğru seyretti ve Kuzey Kıbrıs sahillerine yakın bir yerde alabora oldu. Hiç kimsenin yaralanmadığı kazada, Kıbrıslı Türk yetkililer Suriyelilerin karaya çıkmasına yardım ederek onlara insani destek malzemeleri tedarik ettiler.
Sığınmacılar yetkililer tarafından birkaç gün boyunca bir spor salonunda barındırıldıktan sonra, 14 günlük karantina dönemini geçirmeleri için bir apartmana yerleştirildiler. 14 günlük karantina süresi, Nisan ayının ilk haftasında sona ermesine rağmen, Kıbrıslı Türk yetkililer apartmanı giriş çıkışlara kapatarak ve sürekli gözetim altında tutarak, Suriyeli sığınmacıları fiilen alıkoymaya devam ettiler. Kıbrıslı sığınmacıların alıkonulmalarının hukuki zemini belirsiz, zira Kuzey Kıbrıs yasalarına göre insanlar göç ile bağlantılı sebeplerden 8 günden fazla alıkonulamıyorlar ve bu süre ancak bir mahkeme kararıyla uzatılabiliyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün anladığı kadarıyla bu amaçla yapılmış bir mahkeme başvurusu ise yok.
Uluslararası hukuk açısından Kıbrıs Cumhuriyeti tüm adayı kapsıyor, ancak ada hali hazırda fiilen iki devlet tarafından kontrol ediliyor. Adanın Kıbrıs Rum Kesimi adıyla da anılan güneyi, uluslararası alanda tanınan ve Avrupa Birliği üyesi de olan Kıbrıs Cumhuriyeti tarafından kontrol ediliyor. Adanın kuzeyini ise, kendisini egemen bir devlet ilan etmiş olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) kontrol ediyor. KKTC’nin onu egemen bir devlet olarak tanıyan tek ülke olan Türkiye’nin fiili kontrolü altında olduğu varsayılıyor. Türkiye uluslararası hukuk açısından işgalci bir güç olarak görülüyor ve insan haklarının söz konusu bölgede gözetilmesinin sorumluluğunu taşıyor.
İnsan Hakları İzleme Örgütü söz konusu sığınmacılardan ikisiyle konuştu. Sığınmacılar içinde yaşadıkları koşulları sıkışık olarak tarif ettiler ve oda başına 15 ila 21 kişinin düştüğünü belirttiler. Konuşulan sığınmacılardan biri “dışarı çıkmamıza izin vermiyorlar,” dedi ve ekledi: “Balkona çıkmamıza bile izin vermiyorlar. Gün boyu odamızda oturuyoruz. Hiçbir şey bilmiyoruz, akıbetimizin ne olacağını da bilmiyoruz.” İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün anladığı kadarıyla sığınmacıların bir hemşireye erişimleri var, ancak kendilerine Kovid-19 testi yapılmamış.
KKTC, 175 sığınmacının tamamı için Türkiye’ye sınır dışı etme kararı aldı. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün anladığı kadarıyla Türkiye Kovid-19’la ilgili kaygıları gerekçe göstererek, Suriyelileri kabul etmeyi reddetti.
İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne göre, Türkiye mültecilerin veya sığınmacıların zulme veya ağır hak ihlallerine uğrama ihtimallerinin bulunduğu ülkelere zorla geri gönderilmemesi (non-refoulment) ilkesini defalarca ihlal etmiş bir ülke. Türkiye Temmuz 2019’dan bu yana yüzlerce, hatta muhtemelen daha fazla sayıda Suriyeliyi, tehdidin sürdüğü Suriye’ye zorla geri gönderdi. Dolayısıyla zorla Türkiye’ye geri gönderilen Suriyeliler, oradan da zorla Suriye’ye geri gönderilme (refoulment) riski altındalar.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki üç Suriyeli ile konuştu. Konuşulan Suriyeliler, geçtiğimiz yıl Kıbrıs’a ulaşmaya çalıştıklarında yollarının Türkiyeli sahil güvenlik güçleri tarafından kesildiğini ve sonuçta Suriye’ye geri gönderildiklerini anlattılar. Her üç vakada da sığınmacılar, gönüllü geri dönüş formlarını imzalamaya zorlanmışlar ki, bu da İnsan Hakları İzleme Örgütü tarafından belgelendirilmiş bir uygulama.
Kuzey Kıbrıs’ta sıkışıp kalmış sığınmacılar yaşadıkları hüsranı dile getirdiler ve Suriye’ye geri gönderilmekten korktuklarını anlattılar. Üç sığınmacı barındıkları apartman binasının balkonlarından atlayarak kaçmaya çalışmış ancak yakalanarak odalarına geri döndürülmüşler. Sığınmacılar bu teşebbüsleri sırasında yaralanmamışlar. Türkiye bu sığınmacıları kabul etmeyi reddetmiş olsa da İnsan Hakları İzleme Örgütü Türkiye’nin tavrının Kovid-19 sebebiyle getirilen sıkı seyahat yasaklarının gevşetilmesiyle birlikte değişebileceğinden endişe ediyor.
Türkiye’nin kontrolündeki KKTC’nin kendi işlettiği bir iltica sistemi yok. Adanın Kuzeyindeki sığınmacılar, Kıbrıs’ın bir AB üyesi olarak sığınmacılara sunmak zorunda olduğu korumalardan yararlanamıyorlar. Bunu yerine oraya varan göçmenlere erişerek, bunların arasında uluslararası korumaya ihtiyacı olanların bulunup bulunmadığını tespit etmeleri için Kuzey Kıbrıs’ta faaliyet gösteren sivil toplum örgütlerine bazen izin veriliyor. Yetkililerin eğilimi, bu gruplar tarafından ihtiyaç sahibi olduğu tespit edilen sığınmacıların adanın kuzeyinde kalmalarına izin vermek ve sağlık hizmetleri, eğitim ve iş gibi temel haklara erişim imkanı sağlamak yönündeydi. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün anladığı kadarıyla bu sivil toplum örgütlerinin söz konusu 175 sığınmacıya erişmelerine henüz izin verilmiş durumda değil.
Sınırlarını korumak ve ülkeye girişleri kontrol altında tutmak Kıbrıs Cumhuriyeti’nin hakkı, ancak Kıbrıs Cumhuriyeti Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin iltica hakkını teminat altına alan maddelerine uymakla da yükümlü. Bu yükümlülüğü yerine getirmemek, geri göndermeme (non-refoulment) ilkesinin de ihlal edilmesine yol açabilir. Ayrıca zor durumdaki bir tekneye yardım etmeyi reddetmek da uluslararası deniz hukukuyla birlikte, AB’nin arama ve kurtarma yükümlülüklerinin ihlali anlamına gelebilir.
Uluslararası hukuka göre, halk sağlığının korunması amacıyla alınan önlemlerinin orantılı olması, ayrımcılık yapmaması ve eldeki bilimsel verilere dayanması gerekiyor. Süreli tecrit veya karantina gibi önlemlere izin verilebilir, ancak küresel salgın teknelerin yanaşmasını toptan yasaklamak gibi uygulamaların gerekçesi olarak kullanılamaz, zira bu tür uygulamalar teknedeki insanların yaşamlarını ve sağlıklarını risk altına sokar.
Hem Türkiyeli yetkililer hem de KKTC, geri göndermeme (non-refoulment) ilkesine uymakla yükümlüler. Ayrıca keyfi alıkoyma uygulamalarını yasaklayan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi başta olmak üzere, uluslararası insan hakları hukukuna uymakla da yükümlüler. Düzensiz göçmenler, hukuka uygun olarak geri gönderilme amacı da dahil olmak üzere, kısa bir süre için alıkonulabilirler, ancak söz konusu geri göndermenin hemen gerçekleşemeyeceği durumlarda, serbest bırakılmaları gerekir.
Devletler göçe ilişkin sebeplerle çocukları alıkoymamalıdır ve yanlarında kendilerine eşlik eden bir yetişkinin bulunmadığı çocuklara bakım sunmakla yükümlüdürler. UNİCEF, 13 Nisan günü, cezaevi koşullarında artan KOVİD-19 riski nedeniyle, tüm devletlerin çocukların alıkonulmasına yönelik bir moratoryum ilan etmeleri ve başka alternatiflerin bulunduğu durumlarda çocukları acilen serbest bırakmaları gerektiğini belirtti.
İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne göre, Kıbrıslı Türk yetkililer Suriyeli sığınmacıların alıkonulmasına son vererek, sığınmacıların sosyal mesafelenme uygulayabilecekleri ve gerekli hijyen önlemlerini alabilecekleri yerlerde barınmalarını sağlamalı ve onlara yeterli suya, gıdaya, sağlık hizmetine ve hukuki desteğe erişim imkanı sunmalıdırlar.
Hardman, “Suriyeli sığınmacılar son derecek sıkışık odalarda Kovid-19’a karşı korunmasız bir durumda tutuluyorlar ve kaçtıkları ülkeye zorla geri gönderilme korkusuyla yaşıyorlar,” dedi. Hardman, “Sığınmacılar serbest bırakılır bırakılmaz Kıbrıs Cumhuriyeti, bunların iltica ve aile birleşimi taleplerini derhal kabul etmeli ve onları zulme veya ağır hak ihlallerine uğrama risklerinin bulunduğu Suriye’ye zorla geri gönderilmekten korumalıdır,” şeklinde konuştu.