Skip to main content

Türkiye: Zorla Kaybedilmişken, Emniyette Gözaltında Ortaya Çıkan Kişilerle İlgili Kaygılar Var

4 kişinin gözaltında tutulduğu teyit edildi. 2 kişi ise halen kayıp

Şubat 2019'da kaybolan altı adamın eşleri, Türkiye'de kaybolan insanların aileleri için her hafta yapılan Cumartesi Anneleri eylemine Temmuz 2019'da katıldı. Altı adam, aylar sonra polis gözetiminde ortaya çıktı, ancak kaçırıldıktan sonra nerede oldukları hakkında bilgi almak isteyen ailelerinin Türkiye makamlarına yaptıkları başvurular hakkında etkin bir soruşturma yapılmadı.  © 2019 Özel

(London) –  İnsan Hakları İzleme Örgütü, bugün yaptığı bir açıklamada, Türkiyeli yetkililerin, 2019 Şubatında zorla kaybedilmişken, şimdi Ankara’da polis tarafından gözaltında tutulduğu teyit edilmiş dört kişiye avukatların erişimini yasaklama kararının, bu kişilere zorla kaybedilmeleriyle ilgili bilgileri gizlemeleri için baskı uygulanmakta olduğuna ilişkin kaygı uyandırdığını belirtti.

Yetkililer 28 Temmuz günü, Salim Zeybek, Yasin Ugan, Özgür Kaya ve Erkan Irmak adındaki bu dört kişinin gözaltında tutulduklarını kabul ettiler, ancak geçtiğimiz Şubat ayından bu yana nerede olduklarını açıklamadılar ve söz konusu kişilerin bu süre zarfında ne devletin ne de devletin yetkilendirdiği kişilerin gözetiminde olmadıklarını ima ettiler. Söz konusu kişiler, Şubat ayında, farklı tarihlerde alıkonmuşlardı ve o günden beri resmen kabul edilmeyen bir alıkonma merkezinde tutuldukları varsayılıyordu. Şubat ayında kayboldukları bildirilen, Mustafa Yılmaz ve Gökhan Türkmen isimli kişilerin nerede oldukları ise halen belirsizliğini koruyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü program direktör vekili Tom Porteous, “avukatların bu kişilerle görüşmesi, Türkiye’de yürürlükte olan yasalara aykırı olarak engelleniyor ki bu da yetkililerin bu kişilerin geçtiğimiz beş buçuk ay boyunca ne yaşamış olduklarına ilişkin hakikati örtbas etmeye çalıştıkları yönündeki kuşkularımızı artırıyor” dedi. Porteous “Bu kişilerin başına Şubat ayından bu yana ne geldiğinin tam olarak öğrenilmesi ve zorla kaybedilme olduğu farz edilen bu vakalara adı karışmış herkesten yasalar önünde hesap sorulması gerekir,” şeklinde konuştu.  

Dört kişinin ailelerinin yakınlarını polis görevlilerinin nezaretinde ziyaret etmesine iki kez izin verilmiş olsa da, ailelerin avukatlarının söz konusu kişilerle görüşmesi tamamen engellenmiş durumda. Aileler söz konusu kişilere Şubat ayından beri nerede olduklarını sorduklarında, adamlar yanıt vermek konusunda isteksiz davranmışlar, polisler de müdahale ederek onlara daha fazla soru sorulmasını engellemişler.

Türkiyeli yetkililer, yasal olarak, aileler tarafından seçilmiş avukatların söz konusu kişilere erişimine izin vermek ve onlarla gizli ve özel görüşme yapmalarını sağlamakla yükümlüler. İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne göre, dört kişinin tam ve bağımsız bir tıbbi kontrolden geçirilmesine de izin verilmesi gerekiyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü, dört kişinin eşleriyle, kocalarına yaptıkları kısa ziyaretler hakkında konuştu.

Aileler kocalarının nerede olduğunu öğrenmek için, aylardır bir kamuoyu kampanyası yürütüyor ve yetkililere suç duyurularında bulunuyorlardı. Aileler dört kişinin bembeyaz göründüklerini, çok kilo vermiş olduklarını ve kayıp oldukları aylar boyunca başlarına gelenler konusunda konuşmak istemediklerini anlattılar. 

Söz konusu kişilerin eşleri, polis görevlilerinin onlara soru sormalarını veya durumları ile ilgili herhangi bir şey öğrenmelerini engellediğini anlattılar. Eşler, ayrıca, her bir kişinin, polis görevlilerinin nezaretinde, avukatla görüşmek istemediğini söylediğini ve eşlerinden kamuoyunda kampanya yapmaya veya suç duyurularında bulunmaya son vermelerini ve hatta uluslararası kurum ve örgütlere yaptıkları şikayetleri geri çekmelerini istediklerini belirttiler.

Bu görüşmelerin polis görevlilerinin huzurunda yapılmış olması, söz konusu kişilerin içe dönük bir şekilde konuşmaları ve son beş ay ile ilgili herhangi bir bilgi verememeleri veya vermekten korkmaları, İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün bu kişlerin bilgi saklamaları ve alıkonmalarıyla ilgili olarak uydurulmuş bir öyküye iştirak etmeleri için baskı gördükleri yönündeki endişelerini artırıyor.

Yetkililer söz konusu kişilerin Türkiye hükümetinin bir terör örgütü olarak gördüğü ve 15 Temmuz darbe girişiminden sorumlu tuttuğu Fethullah Gülen  cemaati ile bağlantılı olduklarından kuşkulanıyorlar. Hükümet, o tarihten bu yana, söz konusu cemaate ve onun takipçilerine karşı daha önce örneği görülmemiş bir baskı ve engelleme kampanyası yürütüyor.

Daha önce devlete bağlı Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunda çalışan Zeybek, eşi tarafından en son 21 Şubat tarihinde, güvenlik görevlilerinin gözetimindeyken görülmüş. Görevliler Zeybek’i eşiyle birlikte Edirne’ye doğru yol aldıkları bir otomobili bir süre takip ettikten sonra alıkoymuşlar.

13 Şubat günü çok sayıda görgü şahidi, eski bir öğretmen olan Kaya ile, mali müşavir olan Ugan’ın, Ankara’da kaldıkları apartmanda, çok sayıda sivil ve üniformalı polis memuru tarafından gözaltına alındığını görmüşler. Eski bir öğretmen olan Irmak’ın karısı ise, eşinin 16 Şubat gecesi İstanbul’daki evlerinden çıktıktan sonra, iki kişi tarafından götürüldüğünü görmüş.

Bu vakaların hepsinde aileler eşlerinin nerede olduğunu öğrenmek için büyük çaba sarfettiler, Türkiye’de, başta savcılık olmak üzere, çok sayıda yetkiliyle iletişime geçtiler, yaşananlarla ilgili delil topladılar ve Türkiye yetkililerinden bilgi talep etmek için sosyal medya kampanyaları yürüttüler. Ancak savcılıklar etkin bir soruşturma yürütmediler, yapılan suç duyularını görmezden geldiler ve aileler de Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundular. Söz konusu başvuru henüz karara bağlanmamış durumda.

Birkaç milletvekili konuyu meclis kürsüsünde dile getirdi ve zorla kaybetme vakalarının soruşturulmasını talep eden basın açıklamaları yaptılar. Ankara Barosu ile İnsan Hakları Derneği ve Hak İnsiyatifi  isimli sivil toplum örgütleri de, vakalarla ilgili kamuoyu ile paylaştıkları raporlar yazdılar.  Yetkililer zorla kaybedilme olduğu farz edilen bu vakalarla veya söz konusu kişilerin Şubat ayından beri nerede olduklarıyla ilgili resmi bir açıklama yapmadılar. Aileler ayrıca Birleşmiş Milletler (BM) Zorla veya İrade Dışı Kaybetmeler Çalışma Grubu’na ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne de (AİHM) başvurdular.

Yılmaz ve Türkmen’in akibetleri belirsizliklerini korumaya devam ediyor ve Türkiyeli yetkililerin onların da açıklanmayan bir alıkonma merkezinde tutulup tutulmadıklarını derhal soruşturması gerekiyor. Bir fizyoterapist olan Yılmaz’ın, 19 Şubat günü Ankara’daki evinden çıktıktan sonra, iki adam tarafından kaçırıldığını ve siyah bir VW Transporter marka araba ile götürüldüğünü gösteren güvenlik kamerası kayıtları var. Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu’nda çalışan Türkmen ise, 7 Şubat günü Antalya’da kaybolmuş.

İnsan Hakları İzleme Örgütü, en son 2017 yılında yayınladığı “Gözaltında: Türkiye’de Polis İşkencesi ve İnsan Kaçırma” başlıklı raporunda Türkiye’de yaşanan insan kaçırma ve zorla kaybetme vakalarını belgelemişti.  

Porteus, “Dört kişinin polis tarafından gözaltında tutulurken ortaya çıkmasının ardından, Türkiyeli yetkililerin acilen Mustafa Yılmaz ile Gökhan Türkmen’in de nerede olduklarını belirlemek amacıyla adım atması lazım,” dedi ve ekledi: Porteus “İnsanları zorla kaybetmek menfur bir suç ve çok sayıda AİHM kararının da kanıtladığı gibi Türkiye, 1990’larda insanları zorla kaybettiğini gösteren korkunç bir sabıka kaydına sahip.” 

Your tax deductible gift can help stop human rights violations and save lives around the world.

Region / Country
Topic