(İstanbul) – İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch) bugün yaptığı açıklamada, Türkiye’de mecliste grubu bulunan bir muhalefet partisi liderinin çok uzun bir süredir hapiste tutulmasının demokrasinin temel ilkelerine aykırı olduğunu ve bu durumun hükümeti eleştirenlere yönelik daha genel bir baskı düzeninin parçalarından biri olarak görülebileceğini belirtti.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) eş-başkanı Selahattin Demirtaş’ın ilk duruşması, hakkındaki iddianamenin yazılmasından 11 ay sonra, 7 Aralık 2017 günü, Sincan ceza infaz kurumu kampüsündeki mahkeme salonunda başlıyor. Demirtaş 2016 Kasım’dan bu yana tutuklu olarak hapiste bulunuyor. Kürt yanlısı olarak bilinen HDP Meclis’teki ikinci büyük muhalefet partisi.
İnsan Hakları İzleme Örgütü Avrupa ve Orta Asya Direktörü Hugh Williamson “Büyük muhalefet partilerinden birinin liderinin, mahkemeye çıkarılmadan, derme çatma suçlamalarla bir yıldan fazla bir süredir hapiste tutulması, Türkiye’de defalarca tanık olduğumuz ceza adaleti sisteminin siyasi saiklerle kötüye kullanılmasının bir başka örneği” diyerek ekledi: “Demirtaş’ın üst üste kararlarla aylarca hapiste tutulması, sadece onun siyasi örgütlenme, siyasete katılım ve ifade özgürlüğü haklarını elinden almakla kalmıyor, ona ve partisine oy verenleri de seçme ve seçilme haklarından mahrum ediyor.”
500 sayfalık iddianamede Demirtaş silahlı Kürdistan İşçi Partisi’nin (PKK/KCK) yöneticiliği, terör örgütü propagandası yapmak ve suçu ve suçluyu övmekle suçlanıyor. Ayrıca halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve halkı kanunlara uymamaya ve suç işlemeye tahrik etmekle ve kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlemek, katılmak ve katılmaya teşvik etmekle de suçlanıyor. Bu suçlamalar, Demirtaş ve partinin diğer bazı milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırıldığı 2016 Mayıs’ından altı ay sonra yöneltildi. Suçlu bulunup mahkûmiyet alması halinde Demirtaş 142 yıl hapis cezasına çarptırılabilir.
Demirtaş aleyhine olduğu belirtilen deliller ağırlıkla yaptığı konuşmalardan oluşuyor. İlaveten, ortam ve telefon dinleme yoluyla elde edilmiş konuşmaların sayfalarca çözümlemesi de Demirtaş’ın Diyarbakır’daki bir sivil toplum oluşumu olan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) ile bağlantılı olduğunun delili olarak kullanılıyor. Savcı bu grubun PKK/KCK’nin parçası olduğunu iddia etse de eldeki bilgilerin hiçbiri uzaktan ya da yakından suç olarak vasıflandırılabilecek bir faaliyete işaret edermiş gibi durmuyor.
Deliller arasında HDP’nin 6 Ekim 2014 tarihinde halkı Türkiye hükümetinin İslam Devleti’nin (IŞİD olarak da bilinen) Suriye’nin kuzeyindeki Kobane’ye yaptığı saldırılarla ilgili yaklaşımını protesto etmeye davet eden açıklaması da yer alıyor. Savcı bu açıklamayı silahlı ayaklanmaya tahrik olarak tanımlasa da, açıklamada şiddet içeren protestoya çağrı yapılmıyor. İddianamede güneydoğu çapında yaklaşık 50 kişinin öldüğü ve çok sayıda mülkün zarar gördüğü bu gösterilerin sonuçları detaylı olarak anlatılıyor.
Yetkili makamlar meydana gelen her ölümü ve suç fiilini soruşturmakla yükümlü olsalar da, ne yaşanan bu şiddetin sebebinin HDP’nin yaptığı protesto çağrısı olduğunu, ne de partinin meydana gelen şiddet olaylarını öngörmesinin makul bir beklenti olduğunu gösteren deliller sunuluyor.
HDP’nin başka milletvekilleri de benzer suçlamalarla karşı karşıyalar; sekiz milletvekili halen tutuklu olarak yargılanıyorlar. İnsan Hakları İzleme Örgütü Mart ayında HDP ve HDP’yle bağlantılı bir yerel partiye yönelik baskılar hakkında bir rapor yayımlamıştı. Raporda seçilmiş temsilcilere yönelik suçlamalar ve görevden almalar inceleniyor ve bu uygulamaların yarattığı hak ihlalleri değerlendiriliyor.
Williamson “Selahattin Demirtaş aleyhindeki delillerin çoğu yaptığı siyasi konuşmalardan ibaret ve suç işlendiğini gösteren ikna edici hiç bir delil sunulmuyor” şeklinde konuştu ve ekledi: “Demirtaş’a açılan davanın Türkiye hükümetinin meclisteki muhalefetin altını oymak için siyasi saikle açılmış bir dava olduğundan başka bir sonuca varmak mümkün değil.”