Skip to main content

(İstanbul, 15 Aralık 2014) – İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch) bugün yaptığı bir açıklamada, basın mensuplarının, görülebildiği kadarıyla bir suç işlediklerine ilişkin yeterli kanıt olmaksızın, kamuoyunun gözlerinin önünde gözaltı alınmasının basın özgürlüğüne zarar vereceğini ve ifade özgürlüğünün kullanımını engelleyeceğini belirtti. 14 Aralık 2014 günü Zaman Gazetesi'nin genel yayın yönetmeni, Samanyolu Medya Grubu'nun başkanı ve başka bazı basın çalışanları gözaltına alındılar.

Bu gözaltılar ile birlikte, bazı polis amirlerinin ve başka şahısların gözaltına alınması da, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "paralel yapı" olarak adlandırdığı, Amerika'da yaşayan Sünni din adamı Fethullah Gülen'in takipçilerine karşı giriştiği hamle ile bağlantılı. Erdoğan, Gülen'in 2013 Aralığında hükümetle ilişkili yolsuzluk iddiaları ortaya atarak, hükümeti devirmeye çalıştığına inandığını söylemişti.

İnsan Hakları İzleme Örgütü Türkiye kıdemli araştırmacı Emma Sinclair-Webb, "görüldüğü kadarıyla, Erdoğan'ın eski müttefiki Gülencilere açtığı savaşta, yine medya hedef alınıyor,"  şeklinde konuştu ve devam etti: "zamanlama ve kamuoyuna açıklanan az sayıda kanıttan anlaşıldığı kadarıyla, gözaltılar bir suç işlendiğine ilişkin makul şüpheye dayanmıyor, politik saiklerle yapılıyor."

Erdoğan 12 Aralıkta yaptığı bir konuşmada tutuklamaların gelebileceğini söylemişti. Avrupa Birliği tutuklamaları açıkça eleştirdi, ABD Dış İşleri Bakanlığı ise kaygı duyduklarını ifade etti.

13 Aralık tarihli, bir İstanbul hakiminin imzasını taşıyan ve 31 kişinin gözaltına alınmasına, ve evlerinin ve iş yerlerinin aranmasına izin veren mahkeme kararında, bu şahısların "Türkiye Cumhuriyeti Devletinin egemenliğini ele geçirmek amacıyla, baskı, tehdit, yıldırma yöntemleriyle örgütlü yapı oluşturarak bu yapılanma altında iftira, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, belgede sahtecilik yönünden soruşturma yürütüldüğü" belirtiliyor.

Şüpheli olarak adı sıralananlar arasında Türkiye'nin en çok dağıtılan gazetesi olan Zaman'ın genel yayın yönetmeni Ekrem Dumanlı, Samanyolu medya grubunun başkanı Hidayet Karaca, Zaman'ın köşe yazarlarından biri, Bugün gazetesinden bir muhabir ve Samanyolu Grubunun televizyon dizilerinde çalışan üç medya çalışanı da var.

14 Aralık tarihinde savcılık tarafından yapılan bir açıklamada ise, şüpheliler hakkında "sahte delil üreterek sözde Tahşiye terör örgütü ile ilgili soruşturma yürüttükleri" ve "soruşturma öncesi yayın yaptıkları" için soruşturma açıldığı belirtildi.

Türkiye medyasında Tahşiye'nin dini bir grup olduğu ve hakkında, 2010 yılında, terörist örgüt olma iddiasıyla soruşturma açıldığı yazıldı. Bu soruşturma grubun üyelerinin tutuklanması, iki şehirde beraat ve İstanbul'da halen süren bir dava ile sonuçlandı.

Suç kanıtlarına ilişkin ayrıntıların kamuoyu ile paylaşılmamış ve savcılık soruşturmasının henüz tamamlanmamış olmasına karşın, Dumanlı ve Karaca'nın Tahşiye grubuna karşı medya aracılığıyla yanlış bilgi yaymakla suçlandıkları anlaşılıyor.

Ancak, İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne göre operasyonun zamanlaması, 17 Aralık 2013 tarihinde patlayan yolsuzluk iddialarının neredeyse tamı tamına bir yıl sonrasına tesadüf ediyor. Yolsuzlukla ilgili gözaltılar ve iddialar Zaman gazetesinde ve Samanyolu grubunun haberlerinde sık sık ele alınan konulardandı. 

İnsan hakları örgütleri daha önce de terörizm ve darbecilik suçlamalarının istismar edilerek iktidar partisine eleştirel yaklaşan medya organlarına ve gazetecilere karşı sistematik olarak kullanıldığı ve bu gözaltıların genellikle çok uzun tutukluluklarla sonuçlandığı tespitinde bulunmuşlardı. Bu gözaltılar, Türkiye'de basın özgürlüğünün kullanılmasını engelleyen bir etki yaratıyorlar. Gazetecilerin kitlesel olarak gözaltına alınıp, haklarında dava açıldığı vakalar arasında, Ahmet Şık, Nedim Şener ve Oda TV isimli web sitesinde çalışan bazı gazetecilerin 2011 Martında gözaltına alınması ve yargılama süresince bir ila iki yıl arası tutuklu olarak hapiste kalmaları; ve 2011 Aralığında 46 Kürt gazeteci ve medya çalışanının gözaltına alınması ve bunlardan bazılarının, halen sürmekte olan davalarından ötürü iki yılı aşkın süredir tutuklu olarak hapiste bulunmaları sayılabilir.  

Sinclair-Webb, "Gazetecilerin yolsuzluk soruşturmalarının yıl dönümüne yakın bir tarihte gözaltına alınması, Gülen'e yakın medya organlarını itibarsızlaştırmaya ve yıldırmaya yönelik bir hamle izlenimi veriyor," diyor ve devam ediyor. "Bu gözaltılar da, gazetecilerin illegal örgütlere üye oldukları iddiası ile gözaltına alınıp, eleştirel medyanın susturulmaya çalışıldığı, örneği Türkiye'de daha önce de sık sık görülmüş vakaları andırıyor."

Your tax deductible gift can help stop human rights violations and save lives around the world.

Region / Country