(Istanbul) - İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch) bugün yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Türkiye'de yargı erkini idare eden ve düzenleyen Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) bağımsızlığını tehdit eder nitelikteki yasa değişikliğini veto etmesi gerektiğini söyledi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, yürürlükteki HSYK kanununda kapsamlı değişiklikler yapan yasayı 15 Şubat 2014 günü kabul etti. Yeni kanun, halihazırda kurula başkanlık etmekte olan Adalet Bakanı’nın kurul üzerindeki doğrudan yetkilerini artırırken, karar alma süreçlerinde de daha güçlü bir rol üstlenmesine olanak tanıyor. Bununla birlikte, yapılan yasal değişiklikler hakim ve savcıların hükümetin emriyle disiplin cezası almaları veya atanmaları ihtimalini de arttırıyor.
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün uzman Türkiye araştırmacısı Emma Sinclair-Webb, “Türkiye'nin yeni HSYK kanunu tek bir anlama geliyor; o da hükümetin yargı üzerindeki kontrolünün daha fazla olacağı” diyerek “Türkiye'de hukukun üstünlüğünün korunması için, Cumhurbaşkanı Gül'ün yeni yasayı veto etmesi gerektiğini” söyledi.
Yasanın hükümetin yargı üzerindeki kontrol gücünü artıracağına dair en önemli işaretlerden biri de HSYK üyelerinin çalışmalarını düzenleyen Teftiş Kurulu'na ilişkin değişiklikler. Yeni kanun uyarınca kurul başkanını ve başkan yardımcılarını bakan atayacak ve kurul başkanı doğrudan adalet bakanına karşı sorumlu olacak.
Yeni yasanın, kurul üyelerinin görevleriyle ilgili suçlardan soruşturulması ve disiplin işlemlerine izin verme yetkisini adalet bakanına vermesi, bu türden kararların siyasi saiklerle alınma ihtimaline dair kaygıların belirginleşmesine yol açıyor. Soruşturmanın ardından ilgili kurul üyesinin kovuşturulmasına dair izin işlemleri ise HSYK genel kurulu tarafından yürütülecek. Ancak, adalet bakanının teftiş kurulu üzerinde son derece geniş bir kontrol gücüne ve soruşturma yapılmasına izin verme veya engelleme yetkisine sahip olması daha sonra alınacak kararları da etkileyecek, genel anlamda tüm kurulun işleyişi üzerinde belirleyici bir etkisi olacaktır.
Yasanın geneline bakıldığında, 15 Şubat'ta kabul edilen yasada, bakana önceki taslaklarda verilen yetkiler değiştirilerek hafifçe azaltıldı.
Sinclair-Webb “Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu hakkındaki yeni yasanın en endişe verici bölümü adalet bakanının -ve böylece hükümetin- teftiş kurulu üzerindeki yetkisidir. Bu yetkiler, hükümetin HSYK’yı ve dolayısıyla yargıyı kontrol etmesi için önemli bir araçtır” dedi.
Adalet ve Kalkınma Partisi hükümeti söz konusu değişiklikleri, Avrupa Birliği Genişlemeden Sorumlu Komiseri'nin daha önceki değişiklik önerileriyle ilgili olarak dile getirdiği ciddi kaygılara rağmen Meclis'te oylamaya sundu.
Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Nils Muiznieks, 17 Şubat'ta yaptığı açıklamada Meclis'ten geçen değişikliklerin “yargı bağımsızlığı konusunda ciddi bir gerileme anlamına geldiğini” söyledi. Yeni yasanın anayasaya aykırı olduğunu öne süren muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) olağandışı bir adım atarak Cumhurbaşkanı'nın yasa hakkında onay ya da veto kararı vermesini beklemeksizin iptal istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu.
Hükümetin HSYK'yı kontrol altına alma girişimi Aralık ayında, bakan oğullarının ve bir banka genel müdürünün karıştığı ciddi yolsuzluk ve rüşvet iddialarının ortaya çıkmasının ardından gerçekleşti. Bu olaydan bir hafta sonra dört bakan istifa etti ve savcılar Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın oğlunu da kapsayan yeni bir soruşturma başlattı.
Ne var ki hükümet her iki soruşturmayı yürüten savcıları görevden aldı. İki ay içinde binlerce polis memuru ve bir çok savcı rotasyona tabi tutulurken, pek çoğunun da kıdemleri düşürüldü. Hükümet yolsuzluk iddialarını, başbakanı devirmek için ABD'de yaşayan din adamı Fethullah Gülen ile yargı ve polis içindeki mürtilerinin de dahil olduğu “uluslararası bir komplonun” parçası olduğu iddiasıyla reddediyor.