(İstanbul) – İnsan Hakları İzleme Örgütü bugün yaptığı açıklamada, Türkiye’de yeni oluşturulan kamu denetçiliği kurumuna baş denetçi olarak kısa süre önceatanan hakimin, geçmişinde insan hakları standartlarına saygı göstermediğini ve atanmasının bu yeni kurumun etkinliğini tehlike altına aldığını söyledi.
Mehmet Nihat Ömeroğlu 5 Aralık 2012 günü Meclis’te kamu başdenetçisi olarak yemin etti. Kurum Meclis tarafından Haziran ayında onaylanmış, ancak henüz kurulmamıştı. Ömeroğlu, gazeteci Hrant Dink’in Türk Ceza Kanunu’nun meşhur 301. maddesi dolayısıyla “Türklüğü aşağılamak”tan aldığı mahkumiyeti 2006 yılında onaylayan Türkiye’nin en üst mahkemesi Yargıtay’da görevli hakimlerden biriydi. Ömeroğlu geçtiğimiz hafta Yeni Şafak gazetesine yaptığı açıklamada, Dink’in yazısının “açıkça 301. maddenin ihlali” olduğunu söyledi; Radikal gazetesine demecinde ise “Dosya üzerinden vicdani kanaatimize göre karar verdik” dedi.
İnsan Hakları İzleme Örgütü Türkiye araştırmacısı Emma Sinclair-Webb, “Yeni atanan kamu başdenetçisi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ifade özgürlüğünün ihlali olarak şiddetle kınadığı bir mahkeme kararının arkasında durmaya devam ediyor. Hükümet yurttaşların haklarını savunacak bir halk denetçiliği kurumu oluşturma konusunda eğer ciddi ise, bu atamayı bir kez daha değerlendirmelidir” dedi.
Ömeroğlu, başdenetçiliğe atanmak üzere iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerinin çoğunluğunun oylarıyla diğer iki adayı geride bırakarak seçilmesinden bir hafta sonra yemin etti.
Dink’i mahkum eden karar, yazarın 1915 katliamının Ermeniler üstündeki etkisiyle ilgili bir makalesini hedef almıştı. Dink Ocak 2007’de suikast sonucu öldürülmüştü. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 2010 yılında, Türkiye’nin 301. maddeden verdiği mahkumiyetle Dink’in ifade özgürlüğünü ihlal ettiği ve hakkındaki cinayet planları nedeniyle gerçek ve yakın tehditle karşı karşıya olduğu yetkililer tarafından bilinmesine rağmen, Dink’in hayatını korumadığına hükmetti.
Kamu Denetçisi, hükümetin kurma taahhüdünde bulunduğu bir diğer organ olan Ulusal İnsan Hakları Kurumu’ndan ayrı bir yapı olacak. İnsan Hakları İzleme Örgütü, kamu denetçiliğinin, yurttaşların devlet görevlileri ve kurumları hakkındaki şikayetlerini inceleyecek önemli bir mekanizma sunabilecek olmasına rağmen, ne kadar etkili işleyeceğinin başındaki kişiye ve kurumun yetkilerinin nasıl kullanıldığına da bağlı olacağını söyledi. Kamu denetçiliği kanunu, “idarenin her türlü eylem ve işlemlerini” denetlemek ve “insan haklarına dayalı adalet anlayışı içinde” incelemek, araştırmak ve önerilerde bulunmak üzere, “bağımsız ve etkin bir şikâyet mekanizması” oluşturulmasını sağlamaktadır. Yasaya göre kamu başdenetçisinin altında beş kamu denetçisi, bir genel sekreter ve diğer personel görev yapacak.
Ne var ki, kanun ayrıca “Türk Silahlı Kuvvetlerinin sırf askerî nitelikteki faaliyetleri”nin kamu denetçiliği kurumunun görev alanı dışında olduğu da ifade etmektedir. Yargısız, kısa yoldan ya da keyfi infazlar hakkında Birleşmiş Milletler özel raportörü Christof Heyns, 26-30 Kasım tarihleri arasında Türkiye’ye yaptığı ziyaretin ardından, bu hükmün orduyu “insan hakları incelemesi”nden muaf tutacağı riskinden söz etti.
Sinclair-Webb “Temel endişe, kamu denetçisinin orduyu, ciddi insan hakları ihlallerine karıştığında bile incelemesine izin verilmeyeceğine ilişkin. Türkiye’de ordunun geçmiş performansına bakıldığında, bu hükmün orduyu incelenmekten korumak için kullanılmaması hayati önem taşıyor” dedi.