Skip to main content

Pembe Hayat LGBTT insan hakları savunucularının tedavisinde Türk bakanları Mektup açısından için

Sayın Sadullah Ergin ve Beşir Atalay,

İnsan Hakları Örgütleri[1] adına, trans ( travesti-transeksüel ) insan hakları örgütü Pembe Hayat LGBTT Dayanışma Derneği'nden[2] beş Türkiyeli insan hakları savunucusu;  Yesim (yasal ismi: Duru) Tatlıoğlu[3], Buse (yasal ismi: Bülent) Kılıçkaya[4], Türkan (yasal ismi: Deniz) Kücükkoçak[5], Selay (yasal ismi: Derya) Tunç [6] ve Eser (yasal ismi: Nehir) Ulus'a[7] yapılan kötü muamele konusundaki derin kaygılarımızı ifade etmek için bu mektubu yazıyoruz. 

Pembe Hayat'ın beş üyesi 17 Mayıs 2010'da Ankara polisi tarafından keyfi olarak tutuklanmış ve acımasız bir saldırıya uğramıştır ve 18 Haziran'da o gün meydana gelen olaylardan kaynaklanan suçlarla itham edilmişlerdir.[8] İnanıyoruz ki eldeki deliller hem polisin güç kullanımının aşırı olduğunu göstermektedir hem de bu beş kişinin suçlanmasına yetecek bir delil bulunamamıştır.[9] İki trans kadının cinayete kurban gitmesiyle başlayan bir yılda bu saldırı sadece Türkiye'deki trans kadınlara yapılmakta olan eziyet konusundaki son gelişmelerdir.[10]  Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nin polisin de yaptıkları dahil olmak üzere, düzenli olarak şiddet ve tacize uğrayan bu ve diğer trans bireylere korunma sağlanması için somut adımlar atmasını ısrarla istiyoruz.

Beş insan hakları savunucusu 17 Mayıs tarihinde Bağlar Caddesi'nde arabayla giderken saat 22:30 'da Esat Karakolu mensubu dört polis memuru tarafından Seyranbağları Postanesi önünde durduruldu. Polis memurları aktivistleri seks işçiliği yapma niyetiyle suçladı ve karakola götürülecekleri bilgisini verdi. [11]   Aktivistler hemen diğer aktivistlerin yanı sıra avukatlarını aradı. 23:00 civarında, Pembe Hayat ve lezbiyen, gey, biseksüel ve transseksüel (LGBTT) hakları için çalışan başka bir ulusal örgüt olan Kaos GL'den yaklaşık 25 insan hakları gözlemcisi beş transeksüel aktivisti desteklemek ve gelişmeleri gözlemlemek için olay yerine geldi. Polis destek kuvvetleri de geldiğinde memur sayısı altmışa yaklaştı. İnsan hakları gözlemcilerinin tanıklığına göre, polis memurları toplanan gözlemcilere coplar ve biber gazı ile saldırdı.  Uluslararası Gay ve Lezbiyen İnsan Hakları Komisyonu'nun (IGLHRC) görüştüğü bağımsız görgü tanığının ifadesine göre polis "İbneler, bir dahaki sefere sizi öldüreceğiz" gibi açıklamalar yaptı

Polis aktivistlerin bulunduğu aracın içine biber gazı püskürttü ve kadınları aracın pencerelerinden, saçlarından tutarak sürükleyip çıkardı, onları yere savurdu ve bedenlerini tekmeledi.  Görüşülen görgü tanığının ifadesine göre polis şefi diğer memurlara Pembe Hayat'ın kurucularından Bülent Kılıçkaya'ya saldırılmasını özellikle emretti. Bunun üzerine kendisine on polis memuru saldırdı, biber gazı sıkıldı ve kelepçelendi. Diğer aktivistler de kelepçelendi ve polis memurları başlarını ve bacaklarını tekmelerken zorla diz çöktürüldüler. IGLHRC'nin görüştüğü tanıklardan birinin ifadesine göre olay yerindeki komiser doğrudan kadınların dernek çalışmalarından bahsetti. Gözlemci, memurun aktivistlere "Derneğinizin size bir yararı olmayacak" ve "Sokaklara çıkıp gösteri yapmayı biliyorsunuz, haydi şimdi yapın da görelim" dediğini duydu.  Yara bere içindeki beş kadın daha sonra bir polis minibüsüne alındı ve karakola götürüldü. Aktivistler ertesi sabaha kadar polis gözetiminde tutuldu.

18 Haziran 2010'da beş insan hakları aktivisti resmi olarak "Görevi yaptırmamak için resmi görevlilere direnmek" ile itham edildi.[12] Eğer suçlu bulunurlarsa üç yıla kadar hapis cezasıyla karşı karşıya kalacaklar.[13]

Eylemciler polis tarafından maruz bırakıldıkları muameleyle ilgili Ankara'daki savcılığa resmi bir şikayette bulundukları halde, şikayetlerinin gözden geçirme aşamasında olduğu dışında bir yanıt alamadılar. Biz, ilk tutuklama ve sonraki iddianamenin farklı nedenlerin bir kombinasyonuyla ortaya çıktığına inanıyoruz: transfobi, seks işçisi olarak algılanabilecek kişilerin durumunda kanunun göz ardı edilmesi ve trans hakları savunucularını aktivizmden caydırmaya yönelik kasıtlı motivasyon.

Bu olay Türkiye'deki trans bireylere karşı uygulanan geniş şiddet ve ayrımcılık kalıbının bir parçasıdır. 19 Eylül 2010 günü, İrem Okan (yasal adı Mesut Şaban) olarak bilinen 28 yaşındaki trans kadın Bursa'daki apartman dairesinde on iki kez bıçaklanarak öldürüldü. 16 Şubat 2010 tarihinde Fatih, İstanbul'da Aycan (yasal adı Fevzi) Yener olarak bilinen trans kadın on yedi kez bıçaklanarak ve boğazı kesilerek öldürüldü. 8 Şubat 2010 günü, Antalya'nın Altındağ bölgesindeki evinde bilinmeyen bir kişi 35 yaşındaki Derya Y.'yi bıçaklayarak öldürdü. Son yirmi ay içinde en az dokuz trans birey öldürüldü. Bu aşırı şiddet bağlamında, Türkiye Cumhuriyeti makamlarının trans vatandaşlarını koruması ve onlara karşı polis otoritesinin kötüye kullanılmasını önlemesi çok önemlidir.

Dahası, polis düzenli olarak Türkiye'de trans vatandaşlara karşı taciz ve şiddet eylemlerini haklı çıkarmak için bir dizi yasa uyguluyor. Kabahatler Kanunu (5326 sayılı) "Yetkili makamlar tarafından adlî işlemler nedeniyle ya da kamu güvenliği, kamu düzeni veya genel sağlığın korunması amacıyla, hukuka uygun olarak verilen emre aykırı hareket eden kişiye yüz Türk Lirası idarî para cezası verilir. Bu cezaya emri veren makam tarafından karar verilir" diyor. [14] Sivil toplum örgütleri tarafından yapılan bir araştırma, yasanın geniş ve belirsiz dilinin özellikle trans bireylere yapılan haksız tacizi haklı göstermek için kullanıldığını göstermiştir.

Trans insan hakları savunucularına yapılan son saldırılar Türkiye'nin kendi yasalarını da ihlal ediyor. Yasanın böyle ayrımcı bir uygulaması Türk Anayasası'nın 10. (kanun önünde bütün vatandaşların ayrım yapmadan eşitliğini garantileyen madde), 20. (bireyin özel hayatını koruyan madde) ve 23. (hareket özgürlüğünü garantileyen) maddelerini de toptan ihlal ediyor.  Ayrıca beş aktivistin polis memurlarından gördüğü muamele 2004 yılında yürürlüğe giren Türk Ceza Kanunu'nun 94. maddesinin 1. fıkrasını ihlal ediyor. Bu fıkra "Bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışları gerçekleştiren kamu görevlisi hakkında üç yıldan on iki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur" diyor.

Türkiye'de trans bireylere karşı uygulanan bu şiddet türü uluslararası insan hakları hukukuna da aykırı. Çeşitli uluslararası ve bölgesel kuruluşlar Türkiye'yi travesti ve transseksüel kişileri saldırılardan korumaya yönelik olumlu adımlar atmaya çağırdı.

Avrupa Komisyonu İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Thomas Hammarberg, üye devletlerin trans bireylere, transfobik suçlar ve olaylara karşı özel koruma hakkı tanıyacak nefret suçu yasalarını yürürlüğe koymaları gerektiği tavsiyesinde bulunuyor.[15]  2009 İlerleme Raporu'nda, Avrupa Komisyonu Türkiye'nin lezbiyen, gey, biseksüel, trans (LGBT) bireyler de dahil olmak üzere tüm azınlıklar için sağlıklı bir koruma sağlama konusundaki yükümlülüğü yineledi. Avrupa Parlamentosu 10 Şubat 2010 tarihindeki genel kurul toplantısında bu yükümlülüğü tekrar doğruladı ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ne LGBT azınlığın korunmasının Avrupa Birliği'ne katılmak için, tartışmaya açık olmayan bir durum olduğunu hatırlattı.

Temmuz 2010'daki Türkiye hakkındaki en son sonuç konuşmasında, Birleşmiş Milletler'in Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi (CEDAW) Komitesi açıkça, "çeşitli dezavantajlı kadın gruplarının durumu" üzerine endişelerini dile getirirken trans kadınları da buna dahil etti ve Türk hükümetinden nüfusun bu bölümüne giren vatandaşlara karşı "ayrımcılığı ortadan kaldırmak için etkili önlemler almasını" istedi. [16] Yakın geçmişte, Türkiye, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi'nin cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği temelinde ayrımcılık yapılmamasını sağlamak için verdiği tavsiyeyi kabul etmiştir.[17]

Taleplerimiz şunlardır:

  1. 17 Mayıs 2010'da olan olaylardan sorumlu polis memurlarının yasanın gösterdiği şekilde sorumlu tutulması.
  2. Trans bireylerin hukukun uygulanması bahanesiyle polis tarafından tabi tutulduğu ayrımcı muamele konusunda bağımsız bir soruşturma açılması.
  3. Kabahatler Kanunu gibi ayrımcı yasaların tadil veya iptal edilmesi.
  4. Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu ve polisin yetki ve görevlerini belirleyen diğer yasaların polisin sahip olduğu yetkiyi, LGBTT aktivistleri taciz etmesini engelleyecek ve polisin yaptıklarından sorumlu tutulacağı biçimde geliştirilmesi. Türk hükümeti trans bireylerin haklarını korumak için nefret suçlarını yasaklayan, daha kapsamlı ayrımcılık karşıtı bir yasa gibi ek yasalar hazırlamalı ve bunları yürürlüğe koymalı ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve Ceza Kanunu'nda belirli değişikliklere gitmeli.

Yukarıdaki tavsiyelerin uygulanması ve LGBT vatandaşların genel bir şekilde şiddet ve ayrımcılıktan korunmasını da içeren,  trans bireylere karşı polis tacizi ve şiddetinin durdurulması ile ilgili, hükümet ile sürekli bir diyalog içine girmek için fırsat verilirse çok seviniriz.

Saygılarımızla,

Cary Allan Johnson
Yönetici Müdür,
International Gay and Lesbian Human Rights Commission

Juliana Cano Nieto
Araştırmacı,
Lesbian, Gay, Bisexual and Transgender Rights Program
Human Rights Watch

Evelyne Paradis
Yönetici Müdür,
European Region of the International Lesbian, Gay, Bisexual, Trans and Intersex Association

Justus Eisfeld
Eş-Başkan,
GATE - Global Advocates for Trans Equality

Koen van Dijk
Yönetici Müdür,
COC Netherlands

 

CC:

Zafer Üskül, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı
Mehmet Yılmaz Küçük, Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı Başkanı


 


[1] Bu mektubu hazırlayan kurumlar şöyle sıralanmaktadır: International Gay and Lesbian Human Rights Commission (IGLHRC), Human Rights Watch (HRW), the European Region of the International Lesbian, Gay, Bisexual, Trans and Intersex Association (ILGA-Europe), Global Advocates for Trans Equality (GATE), and COC Netherlands.

[2] Pemba Hayat (Pembe Hayat Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Travesti, Transseksüel Dayanışma Derneği) Ankara merkezli, homofobi ve transfobi kökenli ayrımcılık ve şiddetin her türünü ortadan kaldırmak için çalışan bir dernektir. 

[3] NAİM oğlu LAMİA'dan olma, doğum tarihi: 01/06/1981

[4] MUSTAFA oğlu BAHTIŞAH'dan olma, doğum tarihi: 01/01/1977

[5] SAMİ oğlu SEVİM'den olma, doğum tarihi: 01/07/1967

[6] ALI HAYDAR oğlu NURİYE'den olma, doğum tarihi: 28/08/1973

[7] CEMAL oğlu GULDESTE'den olma, doğum tarihi: 01/09/1966

[8] Soruşturma no: 2010/70697, Esas no: 2010/25711, İddianame no:  2010/8807, tarih: 18 Haziran 2010

[9] Bkz. İddianame

[10] IGLHRC, HRW, ILGA-Europe, COC Netherlands ve Pembe Hayat'ın 26 Şubat 2010'da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a yazdığı mektup; şu adreste elektronik ortamda görülebilir: http://www.iglhrc.org/cgi-bin/iowa/article/pressroom/pressrelease/1095.html .

[11] ILGA-Avrupa'nın 17 Mayıs 2010'da Ankara'da polisin travesti ve transseksüel kadınlara uyguladığı şiddetin detaylı raporu elektronik ortamda şu adreste okunabilir: http://www.ilga-europe.org/home/guide/country_by_country/turkey/detailed...

[12] Türk Ceza Kanunu, Madde 265/1, 265/3, ve 53

[13] Türk Ceza Kanunu, Madde 265/1, 265/3

[14] Madde 32

[15] Gender Identity and Human Rights Issue Paper (2009) (Cinsiyet Kimliği ve İnsan Hakları Sorunu Makalesi) sayfa. 44, elektronik ortamda şu adreste okunabilir:

https://wcd.coe.int/ViewDoc.jsp?id=1476365

[16] Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi'nin Türkiye'deki sonuç gözlemleri, CEDAW/C/TUR/CO/6, 30 Temmuz 2010, elektronik ortamda şu adreste okunabilir:http://www2.ohchr.org/tbru/cedaw/CEDAW-C-TUR-CO-6.pdf

[17] "Evrensel Periyodik Gözden Geçirme Çalışma Grubu Raporu".  Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi.  On beşinci oturum, gündem maddesi 6. 17 Haziran 2010, elektronik ortamda şu adreste okunabilir: http://daccess-dds-ny.un.org/doc/UNDOC/GEN/G10/144/95/PDF/G1014495.pdf?OpenElement.

Your tax deductible gift can help stop human rights violations and save lives around the world.

Region / Country
Topic