İnsan Hakları İzleme Komitesi, Türkiye’deki türban yasağına karşı çıkmanın Danıştay üyelerine bugün yapılan saldırının gerekçesi olamayacağını bildirdi.
Yapılan silahlı saldırıda Danıştay İkinci Dairesi üyesi yargıç Mustafa Yücel Özbilgin yaşamını yitirdi, dört üye de yaralandı. Olay yerinin yakınlarında ele geçen zanlının saldırıyı, Danıştay 2. Dairesi’nin Ekim 2005’te verdiği ve tartışmalar yaratan kararının “intikamını almak” için gerçekleştirdiği ileri sürülüyor. Söz konusu dava, okul dışında türban taktığı görülen bir öğretmenin terfisinin onaylamaması nedeniyle açılmıştı.
İnsan Hakları İzleme Komitesi’nin Avrupa ve Orta Asya direktörü Holly Cartner, “Danıştay’a yapılan bu saldırıyı şiddetle kınıyoruz – hiçbir şey böyle bir cinayetin gerekçesi olamaz,” dedi. “Türkiye'deki türban yasağıyla kadınların dinsel özgürlük hakkının ellerinden alındığı açıktır, ama bu haklar asla sivil kamu görevlilerine şiddet kullanarak saldırmakla savunulamaz.”
Olayın gelişim çizgisi
Türkiye’de kamu görevlileri, öğrenciler, özel ve devlete bağlı üniversitelerle okulların çalışanları, sağlık personeli ve parlamento üyeleri, anayasanın laiklik ilkesini ihlal ettiği gerekçesiyle türban takamıyor. Bu yasağın kökeni, 1960’lı yıllara dayanmakla birlikte, Türk Ordusu 1977’den başlayarak yasağın tüm hükümetlerce git gide artan bir zorlamayla uygulanmasını talep ediyor.
Yasak kuramsal olarak yalnızca devlet kurumlarında ya da devlete bağlı işyerlerinde çalışanlara uygulanıyor; ne var ki son aylarda, özel yaşamlarında türban takan kamu çalışanlarına verilen cezaları onaylayan yargı kararları da çıkmaya başladı.
Danıştay 2. Dairesi, 26 Ekim 2005’te verdiği hükümle Ankara 6. İdare Mahkemesi’nin bir kararını onayladı. Onay hükmü, öğretmen Aytaç Kılınç’ın Ankara’nın Gölbaşı ilçesindeki Bayrak Anaokulu’na müdür olarak atanmasının okula gidip gelirken türban takması nedeniyle Ankara valiliğince reddedilmesini haklı buldu. Danıştay, Türkiye anayasasının laik düzen ilkesini anımsatarak eğitimin “doğmalardan ve bilime ters düşen etkilerden uzak tutulması” gerektiğini ileri sürdü.
İnsan Hakları İzleme Örgütü türban yasağına da zorla örtünmeye de karşı çıkmakta, bu iki durumu da kadınların din ve ifade özgürlüğüne, eğitim hakkına yönelik ayrımcı ihlaller olarak kabul etmektedir.
Türkiye’de türban yasağına muhalefet edenler, daha çok, şiddete başvurmayan, seslerini mahkemeler, medya ve hükümetlerarası örgütler aracılığıyla duyurmayı seçen birey ve sivil toplum örgütleridir. Ne ki, sivillere türban yasağı adına olduğu ileri sürülen saldırılar gerçekleştiren şiddet yanlısı topluluk ve örgütlerin varlığı da bilinmektedir.
Ekim 1990’da üniversitelerin o sıralar türbanlı öğrencilere gösterdiği hoşgörüyü sözünü sakınmadan eleştiren profesör Bahriye Üçok, kendisine gönderilen bir bombalı paketle öldürülmüştü. 2001’de profesör Zekeriya Beyaz, İstanbul Marmara Üniversite’nde türban konusunda sınıfta çıkan bir tartışma sırasında bir erkek öğrencinin savurduğu bıçak darbeleriyle ağır yaralanmıştı.
İnsan Hakları İzleme Komitesi’nin türban yasağına ilişkin Türk hükümetine görüş bildirgesini okumak için İnternet’te
https://www.hrw.org/backgrounder/eca/turkey/2004/