(İstanbul) – İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün (Human Rights Watch) bugün yaptığı bir açıklamaya göre, Türkiye'de yürürlüğe giren yeni Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) kanunu, bir yandan MİT'in izleme, gözleme ve dinleme yetkililerini artırırken, diğer yandan da teşkilata atfedilebilecek hak ihlallerini açığa çıkartan gazetecileri hapis cezasıyla tehdit ediyor. Yeni kanun, devletin hesap verebilirliği ilkesini, basın özgürlüğünü ve özel yaşamın dokunulmazlığı hakkını zedeleyecek nitelikte. Kanunda yer alan bir çok önemli düzenleme Türkiye'nin insan hakları alanındaki hem uluslararası hem de iç hukuktan kaynaklanan yükümlülüklerini ihlal ediyor, dolayısıyla bu düzenlemelerin hiç gecikmesizin değiştirilmesi gerekiyor.
Yeni kanun kamuoyuna sızdırılan istihbarat bilgilerini yayınlayan gazeticiler ve editörlerin dokuz yıla kadar hapisle cezalandırılmasını öngörüyor. MİT ise, görevlerinin ifası sırasında insan haklarını ihlal eden personelini savcılık soruşturmasından muaf tutabilecek. Kanun, istihbarat teşkilatına, ayrıca, insanların özel yaşamlarına ilişkin mahrem bilgilere, mahkeme kararı olmaksızın, sınırsızca erişme olanağı da veriyor.
İnsan Hakları İzleme Örgütü Türkiye Raportörü Emma Sinclair-Webb,"Yeni MİT yasası, bir yandan teşkilata neredeyse sınırsız yetkiler verirken, diğer yandan da bu yetkilerin suistimalini açığa çıkartmaya çalışanların cezalandırılmasını öngörüyor," dedi. "Sızdırılan bilgileri yayınlayan gazetecilerin cezalandırılması, istihbarat personeline yasal dokunulmazlık getirilmesi ve mahrem bilgilerin sınırsızca toplanmasına olanak tanınması gibi düzenlemeler iptal edilmelidir."
6532 sayılı "Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" 17 Nisan 2014 tarihinde TBMM tarafından kabul edildi ve Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmasının ardından, 26 Nisan tarihinde yürürlüğe girdi. Ana muhalefet partisi CHP yasanın iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvuracağını açıkladı.
Yeni yasa MİT'in faileyetlerini düzenleyen 1983 tarihli ve 2937 sayılı eski yasada değişiklik yapıyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne göre yeni yasa, Türkiye hükümeti'nin bu yıl içerisinde çıkarttığı, devletin gücünü olası hak ihlallerine karşı uygun yasal güvenceler getirmeden artıran ve hukukun üstünlüğü ilkesini zayıflatan bir dizi yasal düzenlemenin en son örneği.
Hükümet yeni yasayı, kamuoyu nezdinde, silahlı Kürdistan İşçi Partisi'nin (PKK) lideri Abdullah Öcalan ile Türkiye'nin istihbarat birimleri arasındaki müzakereleri güvenli bir hukuki zemine oturtmak amacını güden bir hamle olduğunu ileri sürerek savundu. Söz konusu görüşmeler Türkiye devleti ile PKK arasında on yıllardır süren çatışmayı sonlandırmayı ve Kürtler'in insan haklarını ilerletmeyi amaçlayan bir barış süreci kapsamında sürdürülüyor. Hükümet yeni MİT yasasının, istihbarat birimlerine, Türkiye'de halen yürürlükte olan Terörle Mücadele Yasası ve diğer kanunlar kapsamında savcılık soruşturmasına uğrama tehlikesi olmaksızın, silahlı gruplarla müzakere edebilme yetkisi verdiğini söylüyor.
MİT'in PKK'nın önde gelen liderleri ile Oslo'da yaptığı görüşmeler 2011 yılında kamuoyuna sızdığında, bir savcı MİT müsteşarı Hakan Fidan hakkında bu müzakereleri yürüttüğü için soruşturma açmaya çalışmıştı. Bunun üzerine Hükümet, 2012 Şubatında çıkarttığı bir yasayla, MİT Müsteşarı hakkında savcılık soruşturması açılmasını Başbakan'ın iznine bağlamıştı. Hükümet, bu tür görüşmelerin, savcılık soruşturması açılarak, kamuoyuna cezai işlem gerektiren birer suçmuş gibi sunulmasının, barış sürecini sabote etmeye yönelik bir çaba olduğunu iddia ediyor.
Sinclair-Webb "Yeni MİT yasası, barış sürecini desteklemek gibi meşru bir amacın çok ötesine geçiyor," dedi. "Türkiye'nin fazlasıyla geniş kapsamlı terörle mücadele kanunlarının suistimal edilmesi olasılığına karşı yapılması gereken, istihbarat personeline dokunulmazlık kazandırmak değil, bu kanunlarda reform yapmaktır."
İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün yeni yasada insan hakları açısından en sorunlu gördüğü düzenlemeler üç ana başlık altında toplanıyor.
Yeni yasa basın özgürlüğünü, ifade özgürlüğünü ve kamuoyunu ilgilendiren bilgilere erişim hakkını zedeliyor
Yasa istihbarat faaliyetleri ve MİT mensupları ile ilgili bilgileri kamuoyuna sızdıran kişilere verilecek azami hapis cezalarını artırıyor. Yasa, ayrıca, ilk defa, sızdırılan bilgileri "radyo, televizyon, internet, sosyal medya, gazete, dergi, kitap ve diğer tüm medya araçları ile her türlü yazılı, görsel, işitsel ve elektronik kitle iletişim araçları vasıtasıyla [y]ayımlayan, [y]ayan veya [a]çıklayan" gazeteci ve editörlerin de üç ila dokuz yıl arası hapisle cezalandırılmasını öngörüyor.
Kamuoyunu meşru olarak ilgilendiren konuların yayınlanmasını cezalandıran yasa, bu yönüyle halkın hükümetten ve ona bağlı kurumlardan, özgür medya aracılığıyla hesap sorma hakkına doğrudan ve açık bir engel teşkil ediyor.
Yeni yasa MİT personeline fiilen yasal dokunulmazlık veriyor
Yasa, istihbarat personeline yönelik olarak bir şikayet veya ihbar söz konusu olduğunda, savcılığın MİT müsteşarlığına bilgi vermesini öngörüyor. İstihbarat biriminin, iddia edilen suistimalin MİT'in "görev ve faaliyetlerine ilişkin olduğunu belirtmesi veya belgelendirmesi hâlinde" savcılık soruşturması durduruluyor ve teşkilat personeli fiilen yasal dokunulmazlık kazanmış oluyor. Yani suistimal iddiaları karşısında savcıların re'sen soruşturma açma veya teşkilatın faaliyetlerini yargı denetime tabi tutma yetkisi bulunmuyor.
Buradaki tehlike görevlerinin ifası sırasında, örneğin işkence gibi çok ağır insan hakları ihlalleri yapan istihbarat personeline de yasal dokunulmazlık sağlanması olasılığı. Kaldı ki yasa, istihbarat teşkilatını da fiilen hukukun üzerinde bir konuma yerleştiriyor, zira yasa uyarınca, teşkilatın faaliyetleriyle ilgili savcılık soruşturması açılıp açılmayacağına, yine teşkilatın kendisi karar veriyor.
Yasada yer alan başka bir düzenleme, "MİT’e verilen görev ve yetkiler çerçevesinde yapılan her türlü talebi" yerine getirenlerin "hukuki ve cezai sorumluluğu doğmayacağını, yeni MİT yasası ile diğer kanunlarda aynı konuyu düzenleyen farklı hükümler bulunması halinde, yeni yasanın hükümlerinin geçerliği olacağını" belirtiyor. Bu da, MİT'in hukukun üzerinde konumlandırıldığını ve hak ihlallerinin kolaylıkla dokunulmazlık zırhına büründürülebileceğini gösteren başka bir işaret.
Yeni yasa uyarınca MİT müsteşarı, "MİT mensupları ve MİT'te görev yapmış olanlar, MİT’in görev ve faaliyetlerine ilişkin hususlarda" tanıklık yapamıyor. Ancak, "Devletin çıkarlarının zorunlu kıldığı hâllerde" MİT mensupları MİT Müsteşarının, MİT Müsteşarı da Başbakan'ın izniyle tanıklık yapabiliyor.
Bu da suistimal durumunda cezai soruşturma açılması olasılığını kısıtlayan bir düzenleme, zira teşkilatın kendisi veya Başbakan savcılık tarafından yapılan bir tanıklık davetini, "devletin çıkarları zorunlu kılmıyor" gibi belirsiz bir sebep ileri sürerek kolaylıkla reddedebilir. Bu hüküm eski yasada da olan bir düzenlemeyi daha da güçlendiriyor.
Geniş Bilgi Toplama Yetkileri, özel yaşamın dokunulmazlığını ihlal edebilir
Yeni yasa, Milli İstihbarat Teşkilatına, bireyler hakkındaki mahrem bilgileri, belgeleri ve verileri kamu kurum ve kuruluşlarından, bankalardan, arşivlerden, şirketlerden, diğer tüzel kişilerden ve hatta tüzel kişiliği haiz olmayan örgütlerden, mahkeme kararı olmaksızın toplayabilmesi için çok geniş yetkiler veriyor. Yasa talep edildiğinde bu bilgilerin MİT'e verilmesini zorunlu kılıyor ve diğer yasa, tüzük ve yönetmeliklerde aksine hükümler bulunması halinde, bu yasanın hükümlerinin geçerli olacağını belirtiyor.
Yasadaki başka bir düzenlemede ise MİT'in görev ve yetkilerini kullanmasına engel olmak iki ila beş yıl hapisle cezalandırılacak bir suç olarak tanımlanıyor. Dolayısıyla teşkilat tarafından talep edilen bilgileri vermemek kolaylıkla teşkilatı görevini yapmaktan alıkoymak olarak yorumlanabilir ve hapisle cezalandırılabilir.
Türkiye'nin kanunları, genellikle, mahrem bilgilerin muhafazası ve bu bilgilere erişimin kapsamı konusunda net sınırlar çizmiyor. Yeni MİT yasası ise özel yaşamın dokunulmazılığı hakkını temelden zedeliyor, zira teşkilata mahrem bilgilere, yargı gözetimi veya denetimi olmaksızın, sınırsız erişim yetkisi veriyor.
Dahası yeni yasa, teşkilata, mahkeme kararı gerektiğini belirtmeksizin, "telekomünikasyon kanallarından geçen dış istihbarat, millî savunma, terörizm ve uluslararası suçlar ile siber güvenlikle ilgili verileri toplama" izni veriyor. Bu düzenlemenin de ötesinde, yeni yasa istihbarat teşkilatına, müsteşar veya müsteşar yardımcılarının izniyle, yurtdışında yapılan telefon görüşmelerini, yabancıların yaptığı telefon görüşmlerini ve ankesörlü telefonlardan yapılan görüşmeleri dinleme ve bu verileri çözümleme ve saklama yetkisi de veriyor.
Türkiye 'nin yeni MİT yasasındaki bu düzenlemeler Birleşmiş Milletler düşünce ve ifade özgürlüğü özel raportörü Frank La Rue'nun tavsiyeleriyle çelişiyor. La Rue, BM İnsan Hakları Konseyine sunduğu 2013 tarihli raporunda, "insan haklarının kullanılmasını engelleyen müdahaleleri haklı göstermek için, sınırları belli olmayan bir ulusal güvenlik kavramına başvurulması ciddi bir endişe kaynağıdır" diyor.
"İletişimin gözlenmesi, izlenmesi ve dinlenmesi ancak çok istisnai koşullarda ve münhasıran bağımsız yargı denetimi altında vuku bulmalıdır" diye yazıyor La Rue. "Yasal güvenceler izlemenin zorunlu ve orantılı olduğunu teminat altına almalı," izleme faaliyetlerinin "esasını, kapsamını ve süresini" sınırlandırmalı ve özel yaşamın dokunulmazlığına yönelik haksız müdahaleler için uygun tazmin ve telafi yöntemleri belirlemelidir.