30 Mart yerel seçimleri yaklaştığı şu günlerde, Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ülkede Twitter'i kapattı.
Erdoğan 20 Mart'ta Bursa'da yaptığı seçim mitinginde “Tvitir Mivitir” diye tarif ettiği Tweeter'ın “kökünü kazımakla” tehdit etti. Ardından Başbakanlık'tan yapılan açıklamayla Twitter'in Türkiye mahkemelerinin bazı tivitlerde yer alan linklerin kaldırılması yönünde verdiği kararlara duyarsız kaldığı ve bu sebeple tüm siteye erişimin engellenmesinin söz konusu olabileceği bildirildi.Bundan kısa bir süre sonra, saatler yaklaşık gece yarısını gösterirken Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı harekete geçerek Twitter'ın Türkiye sitesini kapattı. Twitter websitesinde yer alan açıklamada TİB tarafından 20 Mart tarihli İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın kararına istinaden “koruma tedbiri” uygulandığı ifade ediliyor. Yazıda daha önceki tarihlerde alınan ve yapılan şikayetlerin ardından söz konusu içeriklerin kaldırılmasını kararını içermesi dışında bir detay vermeyen üç farklı mahkeme kararına da atıfta bulunuluyor.
Bu yasak, Türkiye'de ifade özgürlüğüne ve bilgiye erişim hakkına yapılmış yeni bir esaslı darbedir ve bu engelleme derhal kaldırılmalıdır. Bu hareket Türkiye hükümetinin, ülkenin insan hakları karnesini ciddi anlamda etkileyecek anti demokratik bir tutum içine girdiğine işaret etmektedir.
Yasağı kırmak ve Twitter'a proxy üzerinden kolayca erişim mümkün olsa dahi, bunun bir rahatlık olarak değerlendirilmemesi gerekir. Başbakan Erdoğan'ın bu hareketi, sosyal medyada ardarda dolaşıma sokulan ve siyaseten büyük zarar veren tapeleri sansürlemek için ne kadar ileriye gidebileceğini ortaya koyuyor. Bu tapelerde Başbakan'ın ailesi ve bazı bakanların karıştığı yolsuzlukları, Başbakan'ın medya patronlarına çıkan haberleri sansürlemeleri için yaptığı baskıyı ve danışmanlarından birinin bir gazetecinin tutuklanmasını emretmesi gibi konuları ifşa ediyor. 17 Aralık 2013'te patlak veren ve dört bakanın istifasına yol açan yolsuzluk skandalının ardından bu tür malzemeler @haramzadeler333 ve @bascalan gibi Twitter hesaplarından dolaşıma veriliyor.
Hükümet yolsuzluk iddialarını ve telefon dinlemelerini reddederek, bunların ABD'de yaşayan Fethullah Gülen ve onun yargı ve emniyetteki yandaşlarının karıştığı, başbakanı devirmeyi hedefleyen bir “uluslararası komplo”nun parçası olduğunu öne sürüyor.
Komplo veya değil, bir siyasi krizle baş etmek için ifade özgürlüğünü kısıtlamak Türkiye hükümetinin başvurmaması gereken bir yoldur.