(Nairobi) – İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch) bugün yayınladığı raporda, Somali 'de, 2011 yılından bu yana kıtlıktan ve silahlı çatışmalardan kaçarak Somali’nin başkentine ulaşan yerinden edilmiş kişilerin, devlet güvenlik güçleri ve silahlı grupların tecavüz, fiziksel şiddet ve her tür kötü muamelesine maruz kaldıklarını ortaya koydu. Örgüt, yeni Somali hükümetine çağrıda bulunarak Mogadişu’daki yerinden edilmiş halkın koruma ve güvenliğini derhal sağlaması gerektiğini fade etti.
80 sayfalık “Kapı Bekçilerinin Rehineleri: Somali, Mogadişu’daki Yerinden Edilmiş Kişilere Yönelik Kötü Muameleler” başlıklı raporda, kıtlığın zirveye ulaştığı 2011 yılı ortalarından başlayarak 2012 boyunca yerlerinden edilip Mogadişu’ya gelen gruplara yönelik fiziksel saldırı, seyahat kısıtlaması, yiyecek ve barınmaya erişimin engellenmesi ve mensup oldukları kabileye dayalı ayrımcılık gibi ciddi ihlallere ilişkin detaylı bilgilere yer veriliyor. Yerinden edilmiş 70 kişiyle yapılan görüşmeler, devlet güçleri, milisler ve özellikle “kapı bekçisi” denen kamp yöneticileri başta üzere özel kişilerin bu savunmasız topluluğa nasıl saldırdıklarını ortaya koyuyor.
İnsan Hakları İzleme Örgütü Afrika direktör vekili Leslie Lefkow “Çatışma ve kıtlıktan kaçıp Mogadişu’ya gelen yerinden edilmiş Somalililerin güvenli bir sığınak yerine düşmanlık ve tacizle karşı karşıya kaldığını” söyleyerek “Yeni Somali hükümetinin bir an önce kendinden önceki yönetimlerin hatalarını telafi ederek, yerinden edilmiş kişilerin korunma koşullarını iyileştirmesi ve ihlallerden sorumlu silahlı kuvvetler ve diğer kişilerden hesap sorması gerekiyor” dedi.
Somali ağır ağır yirmi yıllık bir çatışmadan çıkmaya çalışıyor. 2011 yılında bitmek bilmez kuraklığa Somali Geçici Federal Hükümeti ve Afrika Birliği kuvvetleri (AMISOM) ile silahlı İslamcı grup Eş-Şebab arasındaki çatışmaların eklenmesiyle sivillerin insani yardıma ulaşmasının engellenmesi sonucunda yıkıcı bir kıtlık yaşandı. Bu süreçte Somali’nin orta-güney bölgesinden kaçarak Mogadişu’ya sığınmak zorunda kalan on binlerce kişi halen buradaki kamplarda yaşıyor.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, herhangi bir koruma olmayan kamp ortamında, yerinden edilmiş kadın ve kız çocuklarına, hükümet askerleri ve milis gücü üyelerinin de karıştığı, tecavüz ve cinsel tacizin boyutlarını ortaya çıkardı. Cinsel şiddete maruz kalan kurbanların birçoğu saldırganların misilleme yapacağından korktukları, toplumsal dışlanmadan endişelendikleri ve adalet sistemine güvenmedikleri için başlarından geçenleri yetkili makamlara şikayet etmekten kaçınıyorlar. Dört askerin tecavüzüne uğradığı iddia edilen genç bir kadının babası, içinde bulunduğu durumu İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne şöyle anlattı: “Adalete başvurmaya kalkışmadık çünkü kızıma tecavüz edildiği günlerde komutan bizi sürekli rahatsız ediyordu. Buradaki insanlara nasıl güveneyim ? Sesimizi çıkarmamamız lazım.”
İnsan Hakları İzleme Örgütü ayrıca kampların kontrolünü elinde tutan kapı bekçileri ve silahlı milislerin de kıtlık kurbanı kamp sakinleri için gelen gıda yardımlarına el koyarakyerine ulaşmasını önlediklerini ortaya çıkardı. 30 yaşındaki bir kamp sakini, ailesinin içinde bulunduğu zorlu durumu şöyle anlattı: “Bundan daha kötüsü olamaz. Artık hepimiz tek bir şey istiyoruz; bir araba bulup köyümüze dönmek. Açlıktan öleceksem burada değil, köyümde ölürüm. Ölüm ölümdür.”
Öte yandan kapı bekçileri, el koyarak çıkar sağladıkları insani yardımların kesintiye uğramaması için insanların kampı terk etmelerine de izin vermiyor. Kampta yaşayan bir kadın, İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne bu durumu şöyle anlattı: “Kamptan ayrılmaya kalkışırsak, [kapı bekçileri] çadırları elimizden alıyor. Naylon brandamız yok, başka bir barınağımız yok ve uyuyacak bir yerimiz yok. Yani, birileri bizi kurtarıncaya kadar burada rehin alınmış durumdayız”.
İnsan Hakları İzleme Örgütü raporunda taciz ve kötü muamele karşısında en savunmasız grupların kıtlıktan en fazla etkilenen Rahanweyn ve Bantu bölgelerinden gelen topluluklar olduğu belirtiyor. Kapı bekçileri, hükümete bağlı güvenlik güçleri ve silahlı milisler bu topluluk mensuplarını baskı altında tutmak için ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapıyor, fiziksel şiddet uyguluyor ve hakaret ediyorlar.
İnsan Hakları İzleme Örgütü göçe zorlanmış Somalililerin korunamamış ve bu kişilerin maruz bırakıldığı taciz ve kötü muamelelerden dolayı faillerden hesap sorulmamış olmasının asıl sorumlusunun Geçici Federal Hükümet olduğunu, ama Somali’yle yakından ilgilenen bağışçı devletlerin bunları öncelikli mesele haline getirmediğini ifade etti. İnsani yardım kuruluşları dahil olmak üzere tüm bağışçılar yardım gönderirken bölgedeki insan hakları ihlalleri konusunda daha sorumlu davranmalıdır.
Lefkow, “Yeni hükümet, geçici hükümetin başarısızlıklarını unutturmalı, Somali’nin en savunmasız yurttaşları olan yerinden edilmiş kişilere güvenilir koruma sağlamalıdır” dedi. “Bağışçılar, Mogadişu’da güvenliğin sağlanması ve hukuk düzeninin tesis edilmesi yolundaki en önemli konunun, güvenlik güçlerinin yerinden edilmiş kişilere uyguladıkları ihlallerin hesabını vermesi olduğunu vurgulamalıdır”.
Birleşmiş Milletler’in desteğiyle yapılan seçimlerin ardından, Ağustos ayında Geçici Federal Hükümet’in yerine geçen yeni Somali hükümeti başkentte yaşayan yerinden edilmiş onbinlerce kişinin 2013 yılında yeniden iskan edilmesine yönelik planlarını açıkladı. Hükümet bu planların uluslararası hukuk çerçevesinde gerçekleşmesi için iskanın gönüllülük temelinde ve güven ve insan onurunu zedelemeyecek şekilde hayata geçirilmesini sağlamalı ve uzman polis gücüyle iskanın yapılacağı tesislerde güvenliği tesis etmelidir.
İnsani yardım örgütleri Mogadişu’da 180 bin ila 370 bin arasında yerinden edilmiş kişinin olduğunu tahmin ediyor. Ancak yerinden edilenlere ilişkin hiçbir resmi kayıt tutulmadığı için gerçek sayının bilinmesi mümkün değil. İnsan Hakları İzleme Örgütü, yerinden edilmiş nüfusun sayısıyla ilgili bilgi eksikliğini gidermek için hükümet, BM ve yardım kurumlarının halkın ihtiyaçlarını tespit etmek üzere ayrıntılı bir profilleme çalışması yürütmesi gerektiğini de kaydetti. Herhangi bir yer değiştirme ve iskan planı yapılmadan önce yürütülmesi gereken bu çalışmada en savunmasız durumda olan kişilerin – aile reisinin kadın olduğu haneler, refakatsiz çocuklar, yaşlılar ve engelliler vb – tespit edilmesi gerekiyor.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, hükümetin yerinden edilmiş kişileri etkileyen temel meselelerle ilgili olarak şu ana kadar verdiği tepkilerin tutarsız olduğuna dikkat çekti. Başkan Hassan Sheikh Mohamud gibi üst düzey hükümet yetkililerin, devlete bağlı güvenlik güçlerince gerçekleştirilen tecavüz dahil her tür ihlalle mücadele edeceklerine dair verdikleri takdire şayan sözler henüz somut eyleme dönüşmedi. Geçtiğimiz haftalarda –devlet güçlerinin tecavüzüne uğradığını iddia eden - yerinden edilmiş bir kadın ile onunla röportaj yapan bir gazetecinin yargılanması da oldukça sorunlu bir mesaj veriyor.
Hükümet yerinden edilmiş kişilerin iskan işlemlerini, geçici hükümetin sona ermesinin birinci yıldönümü olan 20 Ağustos’a kadar tamamlamayı hedeflediğini açıkladı. İnsan Hakları İzleme Örgütü, yeni tesislere yardım ulaştırılması ve güvenliğin sağlanmasına ilişkin sorunlar çözülmeden bu planın hayata geçirilmesinin, yerlerinden edilmiş kişileri daha da büyük bir kötü muamele ve ihmal riskiyle karşı karşıya bırakacağına dikkat çekti.
Lefkow, “Mogadişu'nun yerinden edilmiş kişilerine ilişkin sorunları göz korkutucu boyutlarda olmasına rağmen, hükümet bu durumu çözmeye kararlı göründüğünü” vurgulayara, “Bu kişilerin hakları, ihtiyaçları ve kendi istekleri dikkate alınmadığı takdirde daha fazla eziyet ve ihlalle karşıya karşıya kalmaları büyük bir olasılık” dedi.