İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch – HRW) bugün yayınladığı notunda, Türkiye’de 22 Temmuz’da yapılacak olan genel seçimler öncesinde Türk ordusunun siyasi alana müdahalesinin ülkedeki insan hakları alanındaki ilerlemeyi tehdit ettiğini söyledi.
Aynı şekilde, hükümet de insan hakları reformlarını hayata geçirme konusunda tökezlemiş durumda. İfade ve basın özgürlüğüne yönelik kısıtlamalar, Kürt siyasi parti yetkililerine tacizler ve siyasi mahkeme kararlarının çıkması devam etti.
HRW Avrupa ve Orta Asya bölüm direktörü Holly Cartner Türkiye’deki seçimlerin sırtında büyük yük olduğunu söyleyerek, “ İnsan hakları reformlarının akıbeti, yeni kurulacak hükümetin ihlalleri sona erdirme ve son dönemlerde yaşanan gerilemeyi tersine çevirme konusundaki taahhütlerine bağlı olacak” dedi.
Yaklaşık on yıldır siyasete doğrudan müdahale etmekten kaçınan Türk ordusu, iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisinin (AKP) Türkiye’nin laik düzenine yönelik gerici bir tehdit oluşturduğu ve Türk milliyetçiliğinden ziyade İslamcı ideolojiyi benimsediği iddialarını sıklıkla dile getirmeye başladı.
AKP’nin Meclis’te kendi adayını Cumhurbaşkanı seçtirme çabalarının başarısızlığa uğramasının ardından milletvekili seçimleri planlanandan daha erkene, Temmuz’a alındı. Meclis oylaması, Anayasa Mahkemesinin aldığı tartışmalı bir kararla iptal edildi. Bu kararın Türk ordusunun siyasi tartışmalara müdahale etmesinden birkaç gün sonra alınması nedeniyle, mahkemenin kararı verirken ordunun bu müdahalesinden etkilendiği yönünde ciddi kaygıların ortaya çıkmasına yol açtı.
Nisan – Haziran ayları arasında ordu yaptığı üç sert hükümet karşıtı açıklamada dini gericilik ve terörizm tehditleri konusunda uyarılarda bulundu ve “laikliğin savunucusu” olarak, nasıl yapacağını belirtmeden “gerektiğinde” müdahaleye hazır olduğunu açıkça dile getirdi.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, özellikle 8 Haziran tarihli açıklamadan büyük kaygı duymuştur. Bu açıklamada insan hakları savunucuları ve devlet politikalarını eleştirenleri terör örgütlerini destekleyenlerle eşdeğer bulduğu yönünde ifadeler yer almaktadır. Son dönemlerde, ordu ve Kürdistan İşçi Partisi (PKK) arasındaki çatışmalar şiddetlenmiştir.
“Türkiye’nin askeri darbeler geçmişi göz önüne alındığında, ordunun tehditkar açıklamaları ülkede insan haklarını önemseyen herkeste ciddi kaygılar uyandırmaktadır” diyen Cartner, ordunun insan hakları savunucularını teröristlerle aynı kefeye koyarak, onları büyük risk altına soktuğunu söyledi.
Örgütün hazırladığı bilgilendirme notunda ordunun müdahalelerinin insan haklarına etkisinin yanı sıra ifade ve basın özgürlüğüne yönelik kısıtlamalar, Kürt siyasi partilerine yönelik tacizler, süregiden devlet memurlarının cezasız kalması ve polisin kötü muamelesi sorunları gibi bir dizi insan haklarıyla ilgili kaygıları da yer alıyor.
Avrupa Birliği üyelik süreci Türkiye’de reformlar yapılması konusunda önemli bir itici güç olmuş ve önemli yasal değişiklikler yapılmıştı. Bugün ise bazı AB üye ülkeleri, Türkiye’nin AB üyesine adaylığının kabul edildiği Aralık 2004’te resmi taahhütten geri adım atmaya başladı. Almanya Başbakanı Angela Merkel tam üyelik yerine imtiyazlı üyelik modeli önerirken, Fransa’nın yeni Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy Türkiye’ye AB’de yer olmadığını iddia etmektedir.
Bazı AB ülkelerinin Türkiye’nin üyeliğiyle ilgili desteklerini geri çekmelerinin Türkiye’deki reformistlerin elini zayıflatma, reformlara karşı olanlarınsa elini güçlendirme olasılığı yüksek.
Cartner, “Türkiye’nin AB adaylık sürecinin rayında gitmesinin ülkedeki insan hakları reformları için önemli bir itici güç olduğunu” vurguladı.