Skip to main content

2016 Dünya Raporunu: Suriye

2015 Olayları

The “Caesar” photographs show more than 6,700 people who died in Syrian government custody. In March 2015, the photographs were published online, and families who had spent months or years searching for disappeared relatives began recognizing their loved ones.

© 2015 Human Rights Watch

2015 yılında, savaşın sona ermesi veya ihlallerin azalması yolunda anlamlı çabaların sarf edilmediği Suriye’de şiddet artarak devam etti. Hükümet ve müttefikleri sivillere yönelik hedef gözeterek ve gelişigüzel gerçekleştirdiği saldırıları sürdürdü. Gözaltı merkezlerinde tecrit gözaltı ve işkence yaygın biçimde uygulanmaya devam etti. Hükümet karşıtı devlet dışı silahlı gruplar da sivillere yönelik saldırılar, çocuk asker kullanma, adam kaçırma ve işkence gibi ağır ihlaller gerçekleştirdiler.

IŞİD olarak da bilinen İslam Devleti adlı silahlı aşırılıkçı grup ve El-Kaide’nin Suriye'deki kolu olan El-Nusra Cephesi sivilleri hedef alma, adam kaçırma ve infazlar gibi yaygın ve sistematik ihlallerde bulundular.

Suriyeli yerel gruplara göre Ekim 2015 itibariyle çatışmalar sırasında ölenlerin sayısı, 100,000’den fazlası sivil olmak üzere 250,000’e ulaşmıştı. Yine yerel gruplara göre, Suriye’de 640,000’den fazla kişi uzun süredir abluka altında yaşıyor. Çatışmalar nedeniyle ortaya çıkan insani kriz 7.6 milyon kişinin ülke içinde yerinden edilmesine, 4.2 milyon kişinin ise komşu ülkelere kaçarak mülteci olmasına yol açtı.

Hükümetin Sivillere Yönelik Saldırıları, Hedef Gözetmeden Silah Kullanımı

Hükümet hedef gözetmeyen hava saldırılarına ısrarla devam etti. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 22 Şubat 2014 tarihinde kabul ettiği 2139 numaralı kararını hiçe sayarak bu saldırılarda çok sayıda el yapımı varil bombası kullandı. Bu güdümsüz, yüksek patlayıcı etkiye sahip, düşük maliyetli bombalar yerelde üretiliyor ve genellikle büyük petrol varilleri, gaz tenekeleri ve su tanklarının içine güçlü patlayıcılar ve parça tesirini arttırmak üzere şarapnel parçaları doldurularak hazırlandıktan sonra helikopterlerden atılmak suretiyle kullanılıyor.

Şubat 2014 – Ocak 2015 tarihleri arasında İnsan Hakları İzleme Örgütü varil bombası patlamasının yarattığı hasarla uyumlu zarar görmüş en az 450 büyük alan tespit etti. Bir yerel gruba göre BMGK'nin 2139 numaralı kararının kabul edildiği 22 Şubat 2015'ten bu yana Suriye'de havadan atılan varil bombaları yüzünden ölenlerin sayısı, 1,892'si çocuk olmak üzere toplam 6,163’e ulaştı.

Hava saldırılarında ayrım gözetilmeksizin çarşılar, okullar ve hastaneler vuruldu. En ölümcül hava saldırılarından birinin yaşandığı 16 Ağustos'ta, hükümete bağlı hava kuvvetleri Duma'nın kalabalık çarşılarını ve yerleşim alanlarını defalarca vurarak en az 112 kişiyi öldürdü.

2014'te Kimyasal Silahlar Sözleşmesi'ne katılmasına rağmen Suriye hükümeti Mart, Nisan ve Mayıs aylarında İdlib vilayetine gerçekleştirdiği birçok varil bombalı saldırıda zehirli kimyasallar kullandı. İnsan Hakları İzleme Örgütü kullanılan zehirli kimyasalların ne olduğunu kesin olarak belirleyemese de, kurtarma ekipleri ve doktorlar tarafından bildirilen keskin klorin kokusu, bu kimyasalın kullanılmış olabileceğini gösteriyor. BMGK Ağustos’ta, Suriye'deki kimyasal saldırıların sorumlularını tespit etmek için bağımsız bir heyet oluşturulmasını öngören 2235 numaralı kararı kabul etti.

Suriye hükümeti abluka uygulamasını da sürdürüyor. BM İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi'ne (OCHA) göre bu durum 200,000'den fazla sivili etkiliyor. Guta'nın batısındaki Homs, Muamediye ve Daraya, Doğu Guta ve Şam'ın güneyindeki Yarmuk'ta bulunan Filistin mülteci kampını da kapsayan bu ablukalar, çatışmanın tüm taraflarının “nüfusun bulunduğu bölgelerdeki ablukaları derhal kaldırmasını” talep eden 2139 numaralı BMGK kararının ihlal edildiğini gösteriyor. Hükümet abluka taktiğiyle aç bıraktığı sivil halka boyun eğdirerek bölgenin kontrolünü yeniden ele geçirmesini sağlayacak müzakerelerdeki pozisyonunu güçlendirmek istiyor.

Hükümet Güçleri Tarafından Gerçekleştirilen Keyfi Yakalamalar, Zorla Kayıp Etmeler, İşkence ve Gözaltında Ölümler

Suriye güvenlik güçleri insanları keyfi olarak gözaltına almaya, gözaltına aldığı kişilere düzenli olarak kötü muamele ve işkence yapmaya ve sıklıkla Suriye’nin her yerine yayılmış bulunan gözaltı merkezleri ağını kullanarak insanları zorla kayıp etmeye devam ediyor. Gözaltına alınanların birçoğu 20-30'larında genç erkekler olsa da, çocuklar, kadınlar ve yaşlı insanlar da gözaltına alındı. Kimi vakalara ilişkin tanıklıklara göre, güvenlik güçleri aradığı kişileri teslim olmaya zorlamak için, çocuklar dahil olmak üzere aile bireylerini gözaltına aldı.

Hükümet, Haziran 2014'te genel af ilan etmesine rağmen çok sayıda sivil toplum aktivisti, insan hakları savunucusu, medya ve insani yardım çalışanı hâlâ keyfi gözaltında tutuluyor. Bunlardan bazıları, sırf haklarını kullandıkları için terörle mücadele mahkemeleri dahil olmak üzere, mahkemelerde yargılanıyorlar. İnsan hakları savunucusu Mazen Darwish ve Suriye Basın ve İfade Özgürlüğü Merkezi'den meslektaşları Hani al-Zitani ve Hussein Ghareer 2015 yazında nihayet serbest bırakıldılar.

Raporun yazımı esnasında hâlâ gözaltında tutulan aktivistler arasında ifade özgürlüğü savunucusu Bassil Khartabil de bulunuyordu. Eski tutukluların hükümete ait gözaltı merkezlerinde gördüklerini ifade ettikleri avukat ve insan hakları savunucusu Khalil Maatouk gibi bazı aktivistler de hâlâ zorla kayıp etmeye varan koşullarda tutulmaya devam ediliyorlar.

Serbest bırakılan tutukluların verdikleri birbirleriyle tutarlı ifadelerde, gözaltı tesislerinde kötü muamele ve işkence yapıldığı ve hapishane koşullarının birçok gözaltında ölüme yol açtığı belirtiliyor. Aralarında gözaltına alınan doktorların da bulunduğu eski tutuklular, gözaltında ölümlere başlıca sebep olarak enfeksiyon, işkence ve kronik hastalıkların tedavi edilmemesini saydılar. Yerel aktivistlere göre 2015 yılında en az 890 kişi gözaltında öldü.

2139 Numaralı BMGK Kararı keyfi gözaltıların, kayıpların ve adam kaçırmaların sona ermesini ve keyfi olarak gözaltına alınan herkesin serbest bırakılmasını talep ediyor.

El Nusra Cephesi ve IŞİD'in Gerçekleştirdiği İhlaller

El Nusra Cephesi ve IŞİD adlı aşırılıkçı İslamcı gruplar sivilleri kasten hedef alma ve kaçırma dahil olmak üzere sistematik hak ihlalleri gerçekleştirdiler.

Yerel halkın söylediğine göre, 31 Mart'ta, Hama dışındaki Mabuca Köyü’nü kısa süreliğine ele geçiren IŞİD en az 35 sivili öldürdü. IŞİD ayrıca Haziran 2015'te Suriye'nin kuzeyindeki Kobani'ye (Arapça adı Ayn al-Arab) yaptığı bir saldırıda kasıtlı olarak sivilleri hedef aldı ve 233-262 arasında sivili öldürdü. Tanıklara göre saldırganlar sivilleri öldürmek için makineli tüfek ve tabanca gibi otomatik silahlar kullandılar. IŞİD ayrıca, ölülerini almaya çalışan sivillere, çatılardan el bombaları atarak ya da keskin nişancıları kullanarak saldırdı.

İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne konuşan tanıklar IŞİD'in, Rakka ve Der Zor vilayetlerinin kontrolleri altındaki ilçelerinde insanları halka açık yerlerde infaz ettiklerini gördüklerini söylediler. Kurbanlar suçlandıkları şeye bağlı olarak ateşli silahla, başları kesilerek, çarmıha gerilerek veya taşlanarak öldürülmüşlerdi. Tanıklar kimilerinin de kutsal değerlere hakaret, zina veya ihanet suçlarından infaz edildiğini söylediler.

IŞİD ve El-Nusra Cephesi kadınlar ve kız çocuklarına karşı katı ve ayrımcı kurallar uyguluyor ve her iki grup da çocuk asker kullanıyor. IŞİD, birçoğu Rakka gibi kontrolleri altındaki bölgelerde bulunan Yezidi kadın ve kız çocuklarını cinsel köleye dönüştürmeye ve kötü muameleye tabi tutmaya devam ediyor

Irak parlamentosunun Yezidi üyelerinden Vian Dakhil'e göre Eylül'e kadar 2,000'den fazla Yezidi kadın ve kız çocuğu kaçmayı başardı ancak 5,200'den fazlası hâlâ IŞİD'in elinde bulunuyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü, IŞİD tarafından uygulanan ve organize tecavüz ve cinsel saldırı, cinsel kölelik ve zorla evlendirmeyi de kapsayan bir sistemi belgeledi. Yezidi kadınlar ve kız çocukları İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne IŞİD üyelerinin kendilerini evliliğe nasıl zorladıklarını, -bazı durumlarda birkaç kez olmak üzere- sattıklarını veya IŞİD savaşçılarına “hediye” ettiklerini anlattı.

IŞİD ayrıca eşcinsel olmakla suçladığı erkekleri de infaz etti. Uluslararası medyada, IŞİD'in kontrolü altındaki bölgelerde eşcinsel olmakla suçlanan erkeklerin binaların tepesinden aşağıya atılarak infaz edildiğine dair haberler yer aldı. Gey aktivist örgütü OutRight Action International'a göre Suriye ve Irak'ta 36 erkek fiili livata suçlamasıyla öldürüldü.

Diğer Devlet Dışı Silahlı Grupların Gerçekleştirdiği İhlaller

Devlet dışı silahlı gruplar Halep, Şam, İdlib ve Lazkiye'deki kontrolleri altındaki bölgelerden hükümetin kontrolündeki mahallelere havan topu ve diğer ağır silahlarla hedef gözetmeksizin yaptıkları saldırılarla sivilleri öldürdüler. Bu saldırılarda sivil hedefler olduğu bilinen cami, okul ve çarşı gibi yerler defalarca vuruldu.

Silahlı gruplar Nubul ve Zahra (Halep) ile Fua ve Kefraya (İdlib) köyleri civarında abluka uygulamaya devam ediyorlar.

Özgür Suriye Ordusu ve İslami Cephe gibi devlet dışı silahlı gruplar da çatışmalarda ve diğer askeri görevlerde çocukları kullandılar. Ayrıca okulları askeri üs, kışla, gözaltı merkezi ve keskin nişancı noktası olarak kullanarak öğrencilerin güvenliklerini tehlikeye attılar.

Devlet dışı silahlı gruplar adam kaçırma fiilleri de gerçekleştirdiler. Ağustos 2013'te Lazkiye  kırsalına yapılan askeri saldırı sırasında rehin alınan en az 54 Alevi kadın ve çocuk hâlâ “Lazkiye Kırsalı Mucahidin Odası” tarafından alıkonuluyor.

Uluslararası medyada çıkan haberlere göre, 10 Kasım 2015'te Lazkiye'yi top atışına tutan silahlı muhalif gruplar 23 kişiyi öldürdüler, 65 kişiyi de yaraladılar. Suriye devlet haber ajansı top atışının El-Kaide bağlantılı El-Nusra Cephesi ve Ahrar el-Şam adlı bir başka silahlı muhalif grup tarafından yapıldığını söyledi. Saldırılar Tişrin Üniversitesi yakınında gerçekleşti. Rusya hava kuvvetleri Suriye'deki hava saldırıları için Lazkiye'nin güneyindeki bir askeri üssü kullanıyordu.

Silahlı gruplar, hükümetin bölgeye saldırmasını önlemek için gözaltına aldıkları asker ve sivilleri demir kafeslere kapatarak hayatlarını tehlikeye attılar. Bu tür bir uygulama, rehin alma ve kişinin onuruna yönelik saldırı suçlarını oluşturur ve bu fiiller savaş suçu kapsamındadır.

Saygın insan hakları savunucusu Razan Zeitouneh, 9 Aralık 2013’te Wael Hamada, Samira Khalil ve Nazem Hammadi adlı üç meslektaşıyla birlikte, aralarında İslam Ordusu'nun da bulunduğu birkaç silahlı muhalif grubun kontrolündeki Şam'ın kırsalı Duma'da kaçırılmıştı. Raporun yazımı sırasında bu kişilerin akıbetleri hâlâ bilinmiyordu.

Kürt İdaresi Altındaki Bölgeler

Ocak 2014'te Demokratik Birlik Partisi ve müttefiki partiler kuzeydeki Afrin, Ayn el-Arab (Kobani) ve Cizire bölgelerinde geçici bir yönetim kurarak, bölgeyi Rojava Kürt Özerk Bölgesi ilan ettiler. Bakanlıklara benzer konseyler oluşturdular ve yürürlüğe yeni bir anayasa koydular. Bu bölgedeki yetkililer keyfi gözaltılar gerçekleştirdiler, hukuk kurallarını ihlal ettiler ve çözülmemiş öldürmeler ve kayıpları sonuca ulaştırmaktan kaçındılar.

Halk Koruma Birlikleri (YPG) olarak adlandırılan Kürt silahlı güçleri çocuk askerleri terhis edecekleri ve 18 yaşından küçük kız ve oğlan çocuklarını çatışmalarda kullanmayacakları yolundaki taahhütlerini henüz yerine getirmediler. YPG Haziran 2015'te İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne yazdığı bir mektupta silahlı çatışmalar yüzünden çocuk asker kullanmaya son verme konusunda “önemli zorluklarla” karşı karşıya olduğunu, ama 27 oğlan ve 16 kız çocuğunu terhis ettiğini söyledi. YPG'nin askere almaya devam etmekle birlikte askeri görev vermeyeceği 16-17 yaşındaki çocuklar için oluşturduğu "geri hizmet kategorisi”ne ilişkin kaygılar ise sürüyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü Türkiye'nin güneyindeki Suriyeli mültecilerden ve aktivistlerden YPG birliklerinin, YPG'nin IŞİD'den geri aldığı bölgelerdeki bir grup Sünni Arap’ı zorla yerlerinden ettiklerine ve evlerini, iş yerlerini ve ürünlerini yaktıklarına dair çok sayıda detaylı şikayet aldı. Suriyeli Kürt yetkililer ise Arapları hedef alan herhangi bir zorla yerinden etme veya başka bir politikaları olduğunu inkâr ettiler.

Yerinden Edilme Krizi

BM Mülteci Ajansı (BMMYK) 2015'te 7,6 milyon Suriyelinin ülke içinde yerinden edildiğini ve 12,2 milyon kişinin insani yardıma ihtiyacı olduğunu bildirdi.

İnsani yardım kuruluşları 2015'te, gerek hükümetin gerekse devlet dışı silahlı grupların uyguladığı ablukalar, hükümetin insani yardımın sınırdan geçmesine izin verilmesi konusundaki engellemelerinin devam etmesi ve genel anlamda insani yardım çalışanlarının güvenliğinin garanti edilememesi gibi sebeplerle, yerinden edilmiş sivil nüfusa ve çatışmalardan olumsuz etkilenen diğerlerine yardım ulaştırmakta ciddi zorluklar yaşadılar,

Ekim 2015'te BM OCHA Suriye'de 393,700 kişinin abluka altındaki bölgelerde yaşadığını bildirdi. Şubat 2015 itibariyle BM Genel Sekreteri Suriye'de 11 mahallin kuşatma altında tutulduğunu söyledi. Suriye-Amerikan Tıp Topluluğu kuşatma altında tanımına uyan 38 topluluk daha tespit ederek, ablukadaki nüfus sayısını 640,000'e yükseltti. Söz konusu bölgeler sürekli bombardıman altında bulunuyor, buralarda yerleşik bulunanlar yeterince gıda ve temiz su yardımı alamıyor ve ancak çok kötü sağlık hizmetlerine erişebiliyor.

Güvenlik Konseyi Temmuz 2014'te çıkardığı bir kararla, insani yardımların hükümet izni olmasa da sınırdan geçişlerine izin verdi.

Kasım ayı itibariyle Lübnan, Ürdün, Türkiye, Irak ve Mısır'daki kayıtlı Suriyeli mülteci sayısı 4,2 milyondu. 2015 yılında Irak, Ürdün, Türkiye ve Lübnan ülkelerine girecek mülteci sayısını kısıtlayacak tedbirler uygulamaya başladılar.

Suriyeli mültecileri kabul eden dört komşu ülkenin hiçbiri Suriyelilerin yasal statü almasına izin vermedi.

Suriye'den gelen Filistinliler ise kimi başka zorluklarla da karşı karşıya kaldılar. Ürdün'e girmelerine izin verilmedi, ülkeye girebilenler ise zorla sınırdışı edildiler ve Suriye'de yaşayan bazı Filistinli Ürdünlülerin vatandaşlıkları iptal edildi. Suriye'den gelen Filistinli mülteciler, Lübnan İçişleri Bakanı’nın Mayıs ayında yürürlüğe soktuğu ve Filistinlilerin ülkeye girişlerini veya ülke içindelerse ikametlerini yenilemelerini kısıtlayan yeni düzenlemeler yüzünden Lübnan'da da ek kısıtlamalarla karşı karşıya kaldılar.

2015'te 440,000'den fazla Suriyeli deniz yoluyla Avrupa'ya ulaşmaya çalıştı. Bazı Avrupa Birliği ülkeleri bu mültecilere koruma sağlarken yıl sonuna doğru ve özellikle 13 Kasım Paris saldırısının ardından Suriyeliler dahil tüm göçmenlerin girişleri giderek daha da sıkılaşan tedbirlerle engellenmeye başlandı. Macaristan sınırlarına dikenli tel çekti ve ülkeye düzensiz girişlere ağır cezalar koydu. Bulgaristan ve Yunanistan'ın, sığınma başvurusu yapmalarına izin vermediği mültecileri, sınırlarında veya karasularında, bazen şiddet kullanarak geri ittikleri bildirildi.

Batı dahil olmak üzere, Suriye'ye komşu olmayan ülkeler yeniden yerleştirme için sadece çok az sayılarda mülteci kabul etmeye devam ederken, Kanada ve özellikle Fransa gibi birkaç ülke, Paris saldırılarından sonra mültecilerle ilgili taahhütlerini bir kez daha vurguladılar.

Bu raporun yazımı esnasında BMMYK'nın mültecilere bölgesel müdahale planı için yaptığı çağrının sadece yüzde 45'i karşılanmıştı ve açık 2,5 milyar dolardan fazlaydı. Sonuç olarak BMMYK, Dünya Gıda Programı ve diğer kuruluşlar, temel ihtiyaçlar ve sağlık hizmetlerine ilişkin yardımlar da dahil olmak üzere mültecilere yardımı kesmek zorunda kaldı.

Bu raporun yazımı esnasında BMMYK'nın mültecilere bölgesel müdahale planı için yaptığı çağrının sadece yüzde 51'i karşılanmıştı ve açık 1,8 milyar dolardan fazlaydı. Sonuç olarak BMMYK, Dünya Gıda Programı ve diğer kuruluşlar, temel ihtiyaçlar ve sağlık hizmetlerine ilişkin yardımlar da dahil olmak üzere mültecilere yardımı kesmek zorunda kaldı.

Temel Uluslararası Aktörler 

BM Güvenlik Konseyi'ne Suriye'de daha anlamlı tedbirler alması için yapılan baskılar sonuca ulaşmadı. Fransa varil bombalarının yasaklanmasını ve daha etkili bir araştırma mekanizması kurulmasını öngören bir karar geçirmeye çalıştı ancak bu çabaları Rusya'nın muhalefetine ve bir grup ülkenin müzakerelere öncelik verilmesine yönelik tercihine takıldı.

Suriye'deki temel bölgesel ve uluslararası aktörler siyasi müzakerelerin yeniden başlatılmasına yönelik bir girişimle, Ekim ayında Viyana'da, Suriyeli tarafların katılmadığı bir toplantıda buluştular. Toplantılardan sivillerin korunmasına dair herhangi somut bir sonuç çıkmasa da 2016 başında savaşan taraflar arasında doğrudan müzakerelerin başlatılmasına karar verildi.

Suriye hükümeti insani yardımın güvenli bir şekilde ve engellenmeden -çatışma hatları ve sınır ötesi dahil- ulaştırılması; tüm tarafların “halkın yaşadığı yerlere karadan ve varil bombaları gibi havadan gerçekleştirilen hedef gözetmeyen saldırıları durdurmalarını” ve keyfi gözaltı, kayıp etme ve adam kaçırma gibi uygulamaları sona erdirerek, keyfi olarak alıkonulan herkesi serbest bırakmalarını talep eden Güvenlik Konseyi'nin 2139 numaralı kararını ihlal etmeye devam etti.

Rusya, Güvenlik Konseyi'nin Suriye hükümetinin gerçekleştirdiği ihlalleri durdurmaya yönelik girişimlerini ısrarla engellediği gibi, uluslararası basında çıkan haberlere göre, 2015 yılında İran hükümetiyle birlikte Suriye hükümetine askeri yardım sağlamaya devam etti.

İnsan Hakları Konseyi Mart 2015'te Uluslararası Suriye Araştırma Komisyonu'nun görev süresini bir yıl daha uzattı.

Rusya güçleri Ekim ayında Suriye hükümetiyle ortak bir hava operasyonu yürütmeye başladı. Bu operasyonun yalnızca IŞİD'e ait bölgeleri hedef aldığı iddia edilse de İdlib ve Homs gibi bölgelerde bulunan diğer silahlı gruplar da vuruldu. İnsan Hakları İzleme Örgütü Rusya hava saldırılarının kurbanı olduğu öne sürülen bir dizi sivil ölümü belgeledi.

ABD, Irak ve Suriye'deki IŞİD hedeflerinin vurulması için oluşturulan koalisyona öncülük etmeyi sürdürdü. IŞİD'in Kasım ayında Paris'te gerçekleştirdiği bir dizi saldırının ardından Fransa, IŞİD kontrolündeki bölgelere yönelik hava saldırılarını arttırma sözü verdi. Birleşik Krallık ve Almanya da Aralık başında yaptıkları oylamalarla IŞİD'e karşı hava saldırılarının başlatılmasını kabul ettiler.