Skip to main content

Türkiye: Deprem Ölümlerinde Yetkililerin Yargılanması Geciktiriliyor

Yetkili Makamlar Soruşturmalar Hakkında Bilgi Vermeyi Reddediyor

  • 6 Şubat 2023 depremlerinden kaynaklanan ölümlerle ilgili olarak belediye yetkilileri hakkında cezai işlem yapılmaması endişe verici ve kabul edilemez bir durum.
  • Kamu görevlilerinin binaların güvenli olmasını sağlama sorumluluğundan yıllarca kaçmış olması yetmezmiş gibi, bunlar hakkında soruşturma başlatılmaması özel sektör müteahhitlerine karşı açılan davaların görülmesini de ciddi ölçüde aksatıyor.
  • Türkiye makamları, depremlerdeki ölüm riskini azaltmada yetersiz kalan ve depremlerde meydana gelen ölümlerin sorumluluğunu taşıyan tüm yetkililer hakkında adli soruşturma başlatarak bu kişilerin yargınlanmasına giden yolun açılmasına izin vermelidir.  

(İstanbul, 26 Mart 2024) – İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch) ile Yurttaşlık Derneği bugün yaptıkları açıklamada, 6 Şubat 2023 depremlerinde meydana gelen ölümlerle ilgili olarak belediye yetkilileri hakkında herhangi bir etkili adli işlem yapılmamasının çok endişe verici ve kabul edilemez bir durum olduğunu belirtti.  Çökerek 53.000'den fazla insanın ölümüne yol açan kusurlu binalara yetkililer tarafından ruhsat ve onay verildiğini gösteren kanıtların bulunmasına rağmen, atılan adımlar çok yetersiz.

Depremlerden en çok etkilenen bölgelerdeki Cumhuriyet Savcılıklarının talebiyle hazırlanan, İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün de gördüğü bilirkişi raporlarında, Kahramanmaraş'ta ve başka bölgelerde çöken binalardaki kusurlardan özel sektör müteahhitleri ve inşaatçılarla birlikte belediye yetkilileri de sorumlu tutuluyor. Yurttaşlık Derneği, Türkiye'de yürürlükte olan yasalar uyarınca haklarında adli soruşturma başlatılması için izin verilmiş kamu görevlilerinin sayısına ilişkin olarak ilgili devlet makamlarından bilgi talep etmiş olsa da, yetkililer çoğunlukla cevap vermeyi reddederek, bu raporun yayınlandığı tarih itibariyle, Yurttaşlık Derneği sadece üç kamu görevlisi hakkında soruşturma izni verildiğine dair bilgi paylaşmıştır.

İnsan Hakları İzleme Örgütü Avrupa ve Orta Asya Direktörü Hugh Williamson, "kusurlu inşaat projelerine imza atan belediye yetkililerine karşı açılan soruşturmaların güçlükleilerlediğini  görmek, depremden etkilenen bölgelerdeki vatandaşlar açısından üzüntü verici" dedi. Williamson, "depremlerin üzerinden bir yılı aşkın bir süre geçmiş olmasına rağmen ilerleme kaydedilmemiş olması, mağdurlar için adaletin sağlanması konusunda, hükümetin kararlılığına duyulan güveni zedeliyor," şeklinde konuştu.

Türkiye, Hatay’da 6 Şubat 2023 depremlerinin birinci yıldönümünde düzenlenen anma töreni. Depremden kurtulanlar ve mağdurların aileleri, kusurlu binalardan sorumlu olan herkesin hesap vermesi için kampanya yürütüyor. Buradaki pankartta "Sesimizi duyan var mı?" yazıyor. 2024 Uğur Yıldırım/ dia images, Getty Images aracılığıyla.

Yurttaşlık Derneği, Ocak 2024'te İçişleri Bakanlığı'na, depremlerden etkilenen güneydoğudaki 11 ilin valiliklerine ve 46 kaymakamlığa bilgi edinme başvurusunda bulundu. Yurttaşlık Derneği, ölümcül inşaat projelerinin ruhsatlandırılması ve denetlenmesindeki rolleri veya zarar görme riskini azaltmak için yeterli adımları atmamaları nedeniyle, mevcut veya emekli olmuş atanmış yetkililer ile belediye başkanları ve belediye meclis üyeleri gibi seçilmiş yetkililer hakkında savcılıklar tarafından kaç soruşturma izni istendiğini ve  Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümleri uyarınca soruşturma başlatılması için kaç izin verildiğini sordu.  

Sadece dört vakada valilikler ve bir kaymakamlık soruşturma izni sürecenin devam ettiğini söylerken, Gaziantep ilinin Islahiye ilçesinde üç kamu görevlisi hakkında soruşturma izni verildiğini, soruşturma izinlerinden 2’sine itiraz edildiği bilgisi paylaşıldı. Vakaların çoğunda yetkililer bu tür bilgilerin bilgi edinme hakkı kapsamı dışında kaldığını veya talebin gizlilik içeren bilgilerle ilgili olduğunu iddia etti ve bilgi paylaşmadıİnsan Hakları İzleme Örgütü ayrıca, depremlerden en çok etkilenen yerlerden biri olan Kahramanmaraş ilinde, çökerek büyük can kayıplarına yol açan binalardan sorumlu özel sektör müteahhitleri ve teknik personel hakkında açılan soruşturma ve davaların seyrini inceleyen bir araştırma da yaptı.

Kahramanmaraş Ebrar Sitesi'nin E bloğundan kurtarılmış bir depremzedenin şu sözleri çok sayıda kişinin de ortak görüşünü yansıtıyor: "Burada ilk suçlayacağım kişi müteahhit değil. Her şeyden önce o bloğa inşaat ruhsatı verenleri suçluyorum. Ruhsat süreçlerinde kimin en ufak parmağı varsa, binanın yapılmasına kim izin verdiyse, denetlerken kim görmezden geldiyse ben onları suçluyorum."

İnsan Hakları İzleme Örgütü, Kahramanmaraş'ta çökerek içinde yaşayanların çoğunun ölümüne neden olan büyük apartmanlarla ilgili 14 bilirkişi raporu ile diğer illerdeki binalarla ilgili altı raporu daha inceledi. Kahramanmaraş Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından üniversitelerin inşaat mühendisliği bölümlerine hazırlatılan 14 rapordan biri hariç hepsi, inşaatçıların yürürlükteki teknik standartlara uyma konusunda ciddi kusurları olduğuna işaret ediyor; belediyelerin imar müdürlüğü yetkililerinin ise kusurlu projeler için inşaat ruhsatı verdikleri, söz konusu inşaatlar tamamlandıktan sonra da bunlara ilgili mevzuat kapsamında gerekli izinleri vererek binaların kusurlu ve güvensiz olduğunu görmezden geldikleri anlaşılıyor.

Sözkonusu bilirkişi raporları özel sektör aktörlerine yönelik iddianamelere temel oluşturdukları gibi, İnsan Hakları İzleme Örgütü ile Yurttaşlık Derneği’ne göre, kimliği ismen belirlenen çok sayıdaki kamu görevlilisine yönelik soruşturma açılması için de yeterli dayanak sunabilecek nitelikteler.

5 Şubat'ta Türkiye medyasında, sekiz ildeki savcılıkların verdiği rakamlara dayanılarak, çöken binalardaki ölümlerle bağlantılı 883 özel sektör müteahhidi, inşaatçı ve teknik personelin yargılandığı bildirildi. Kahramanmaraş'ta halen süren davalarda, müteahhitlerin ve inşaat ekiplerinin savunmalarının temel dayanaklarından biri, belediyelerin projelerine ve inşaat faaliyetlerine ruhsat verdiği, dolayısıyla ilgili belediye yetkilileri ile diğer kamu makamlarının da kusurlu inşaatlarda sorumluluk taşıdığı şeklinde özetlenebilir.

İnsan Hakları İzleme Örgütü ve Yurttaşlık Derneği'ne göre, kamu görevlileri hakkında soruşturma açılmaması bu davaların görülmesini ciddi şekilde aksatıyor. Davalara yürüten mahkemelerin, yargılanan inşaatçıların yürürlükteki mevzuatı ihlal ederek nasıl inşaat ruhsatı alabildiklerini, kapsamlı denetimden nasıl kaçabildiklerini ve güvenli olmadığı bilinen binaları halka nasıl satabildiklerini tam olarak tespit etmeleri engelleniyor.

Belediyeler Türkiye Afet ve Acil Durum (AFAD) Yönetimi Başkanlığı'nın raporlarında (İl Risk Azaltma Planları) belirtilen tavsiyeleri göz ardı ederek, yerel halk için deprem riskini azaltmaya yönelik cesur adımlar atma görevlerini de uzun yıllar boyunca ihmal etmişler. Söz konusu raporlarda şehirlerin risk altında olan ve detaylı zemin etütlerine ihtiyaç duyulan bölgeleri belirleniyor ve belediyelerin kusurlu binaları tahliye etmeleri tavsiye ediliyor.

Williamson, "Türkiye makamları, deprem ölümlerindeki rolleri nedeniyle özel sektör aktörlerinin yanı sıra sorumlu tüm kamu görevlilerinin de yargılanmasının yolunu açacak adli soruşturmaların başlatılmasına izin vermelidir" dedi ve şöyle devam etti: "Hükümet, bunun da ötesinde, AFADın mevcut tavsiyelerine rağmen depremlerde can kaybı riskini azaltacak tedbirleri almayan belediyeler ve ilgili diğer kamu makamları hakkında daha geniş kapsamlı bir idari soruşturma  yürütmelidir."

Araştırma bulgularının ayrıntıları için lütfen aşağıya bakınız.

Kahramanmaraş’taki Ölümler ve Adalet Arayışı

Türkiye'nin güneydoğusunda 6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen, Richter ölçeğine göre 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki iki depremin merkezinde Kahramanmaraş ilinin ilçeleri yer alıyordu. Depremler sırasında ve sonrasında 53.000'den fazla kişi hayatını kaybetti, 11 ilde yüz binlerce kişi yaralandı ve yerinden oldu. Depremlerden en çok etkilenen iller Hatay ve Kahramanmaraştı.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Yapı İşleri Genel Müdürlüğü'nün İnsan Hakları İzleme Örgütü tarafından görülen 16 Şubat 2023 tarihli bir iç raporuna göre, İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün araştırma yaptığı Kahramanmaraş'ın iki merkez ilçesi olan Onikişubat ve Dulkadiroğlu'nda 1.670 bina çöktü. Kahramanmaraş Cumhuriyet Savcılığı 5 Şubat 2024 tarihinde yaptığı basın açıklamasında, olayda sorumluluğu bulunan özel sektör aktörleriyle ilgili 70 iddianamenin mahkemelerce kabul edildiğini, 15 iddianamenin daha hazır olduğunu ve 10'u tutuklu 152 sanığın bulunduğunu bildirdi.   

İnsan Hakları İzleme Örgütü, aralarında ölenlerin yakınları, avukatlar, bir mimar, inşaat mühendisleri, bir jeoloji mühendisi ve şehir plancılarının da bulunduğu 30 kişiyle görüştü. İnsan Hakları İzleme Örgütü, ayrıca depremlerde meydana gelen ölümleri soruşturan savcıların görevlendirdiği üniversitelerin inşaat mühendisliği bölümlerinin bilirkişi raporlarını inceledi ve Kahramanmaraş'ta depremle ilgili soruşturmaları yürüten bir cumhuriyet savcısıyla görüştü.

Görüşülen kişilerin çoğu özel sektör müteahhitleri ile diğer özel aktörlere yönelik soruşturmaların önemine dikkat çekti, ancak belediye yetkilileri ile diğer kamu görevlilerinden hesap sormak konusunda gözle görülür bir ilerleme kaydedilmediğinin de altını çizdi.

Deprem mağdurlarının aileleri, belediye ve diğer kamu görevlileri hakkındaki soruşturmaların ne zaman başlayacağı konusunda kendilerine herhangi bir bilgi verilmediğini söylediler. Kahramanmaraş adliyesinden yetkililer ve valilik yetkilileri, belediye yetkilileri hakkında soruşturma izni talep edilmesine rağmen İçişleri Bakanlığı'nın henüz izin vermediğini sözlü olarak teyit ettiler.   

İnsan Hakları İzleme Örgütü Kahramanmaraş'ta çöken 11 binayı araştırdı; bu binalardan biri hariç hepsi, 1999 Marmara depreminden hemen sonraki yıllarda inşa edilmişti. Söz konusu depremin ardından inşaat mevzuatı daha sıkılaştırılmış ve inşaat standartlarına uymanın önemi konusundaki farkındalık en azından teoride artmıştı. Türkiye'deki inşaat mevzuatının deprem riskini azaltmaya yönelik hükümleri yedi kez değiştirilmiş olsa da, 6 Şubat 2023 depremleri, güvenlik standartlarına yaygın bir şekilde uyulmaması ile kendini gösteren büyük bir uygulama boşluğunu ortaya çıkardı.

Ebrar Sitesi

Onikişubat ve Dulkadiroğlu ilçelerindeki ölü ve yaralı sayılarına ilişkin rakamlar kamuoyuna açıklanmamış olmakla birlikte, Kahramanmaraş'ta tek bir sitede en fazla ölüm Onikişubat'ta Ebrar Sitesi olarak bilinen bir konut projesinde meydana geldi. Söz konusu sitede 2000 ile 2011 yılları civarında inşa edilmiş, 8 ile 11 kat arasında değişen 22 bloktan 18'inin çökmesi sonucu en az 1400 kişi hayatını kaybetti. İnsan Hakları İzleme Örgütü, çöken Ebrar bloklarındaki ölümlerle ilgili olarak özel sektör müteahhitleri ve inşaatçılar hakkında devam eden beş dava hakkında bilgi sahibi, ancak bu beş davada kamu görevlileri hakkında başlatılmış herhangi bir soruşturma veya kovuşturma yok.

Türkiye'nin Kahramanmaraş ilinde 6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen depremlerde Ebrar Sitesi'ne ait blokların çökmesi sonucu en az 1400 kişi hayatını kaybetti. © 2023 Kazim Kızıl

İnsan Hakları İzleme Örgütü, yakınları Ebrar Sitesi’nde ölen sekiz kişiyle bir odak grup görüşmesi yaptı, altı kişiyle ise bireysel görüşmeler gerçekleştirdi.

Üniversite öğrencisi 20 yaşındaki Sıla Danyeri, en yakın aile fertlerini Ebrar Sitesi'ndeki Hünkar Apartmanı'nın çökmesi sonucu kaybetmiş. “İlk başta tanıyamadım çok zor bir şekilde ayırt ettim,” dedi. “Her yer ceset torbasıydı. Hani arama kurtarma bekleyen insanlar, o çaresiz feryatlar o kadar kötü bir ortamdı ki. Bir yandan hava koşulları, zaten hava -2, -3 dereceydi. Yani yardım bekleyen insanlar enkazlardan ses geliyordu ilk başlarda.”   

Üç gün sonra Sıla Danyeri’nin annesinin, babasının ve erkek kardeşinin, onlardan iki gün sonra da babaannesinin cansız bedenlerine ulaşılmış. Danyeri'nin tahminlerine göre Hünkar Apartmanı'nda 100'den fazla kişi ölmüş.

39 yaşındaki inşaat mühendisi Cafer Nalçacı, ablasının yaşadığı Ebrar Sitesi B Blok'taki 109 kişinin öldüğü binaya koşarak gittiğini anlattı. Nalçacı iki yeğeninin yerini tespit edebilmiş, ancak sadece büyük olanı kurtarabilmiş. “Bir yeğenimle 3 saate yakın konuştuk. 14 yaşındaydı, kurtaramadık… Bir yeğenimi kurtardık, 18 yaşındaydı. Ebrarda hiçbir iş makinesi, çekiç yoktu.” Nalçacı, ablasının cansız bedenini ancak 42 gün sonra alınan DNA örneği sayesinde teşhis edebilmiş. Ablanın cansız bedeni enkazdan çıkarılmış ve isimsiz bir mezarlığa gömülmüş.

Diğer bazı vakalarda ise aileler sevdiklerinin cansız bedenlerini hiç bulamamışlar. 55 yaşındaki Fadime Gökçe, E blok enkazının yanında 10 gün boyunca kalarak, burada yaşayan 26 yaşındaki kızı Fikriye Aybüke Körük'ü kurtarmaya çalışmış. O dönemde kendisine Aybüke'nin binadan çıkarılarak hastaneye kaldırıldığı söylenmiş olsa da, Aybüke’nin akıbeti hakkında henüz bir bilgi yok.  

Yakınları enkaz altından çıkarılamayan diğer insanlarla birlikte Gökçe'nin arayışı da sürüyor. "Ben evimdeyim ama dışarı baktığımda Ebrar sitesini görüyorum. Ben geldim ama ben aslında orada kaldım... Orayı yıkıntı şeklinde görüyorum ve bekliyorum enkazın başında. Çıkamadım, ben hala oradayım. Tarifi yok."

Ebrar Sitesi'nin inşaatı, önceleri marul yetiştirmek için kullanılan yumuşak ve verimli alüvyon zemin üzerinde inşaat yapılmasına belediye tarafından izin verilmesiyle başlamış. Kahramanmaraş Jeoloji Mühendisleri Odası’nın eski başkanlarından jeoloji mühendisi Mehmet Kuruçay, bölgenin çok katlı, yüksek binaların inşaatı için uygun olup olmadığını belirlemek amacıyla gerekli zemin etütlerinin yapılmamış olmasına ilişkin endişelerini yıllardır dile getirdiğini anlatıyor. Adının açıklanmasını istemeyen bir mimar ise, Ebrar bloklarının inşa edildiği alanı en başta imara açtığı için belediyeyi sorumlu tutuyor.  

İnsan Hakları İzleme Örgütü, Kahramanmaraş savcılığının talebi üzerine Karadeniz Teknik Üniversitesi mühendislik bölümü tarafından Ebrar Sitesi bloklarıyla ilgili hazırlanan altı bilirkişi raporunu inceledi. Söz konusu raporlar, savcılığın müteahhitlere ve inşaat ekiplerine karşı açtığı davanın temelini oluşturuyor. Bilirkişi raporları, müteahhit ve inşaatçıların inşaat sırasında geçerli olan yapı standartlarına uymadıklarını, inşaata başlamadan önce gerekli zemin etütlerinin yapıldığını gösteren raporların bulunmadığını veya yetersiz olduğunu ve belediyenin yapı ruhsatlarının verilmesinden ve yapı kontrolünden sorumlu biriminin projeleri etkin bir şekilde denetlemediğini ortaya koyuyor.

Ebrar Sitesi içindeki F, K, L blokları, Reyyan Apartmanı ve Hünkar Apartmanı'na ilişkin altı bilirkişi raporundan beşi, kusurlu inşaatlarda, özel sektör müteahhitlerini asli kusurlu olarak belirlerken, belediyelerin ilgili birimindeki yapı ruhsatlarında proje kontrollerinden sorumlu kişiler ve yapı kontrolunden sorumlu birimlerinde çalışan personeli de tali kusurlu olarak gösteriyor. Ebrar N blok (Berk Apartmanı) ile ilgili altıncı bilirkişi raporu ise, hem belediyenin proje ruhsatı veren biriminde çalışan personeli, hem de özel sektör müteahhitlerini asli kusurlu olarak belirliyor.

Hamidiye, Palmiye, Penta Park, Ezgi, Fazilet, Sait Bey Blokları

Onikişubat ve Dulkadiroğlu ilçelerinin çeşitli yerlerinde çöken ve yüzlerce kişinin ölümüne yol açan çok katlı binalar ve çok bloklu sitelerle ilgili, İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün de gördüğü  yedi bilirkişi raporunda belediye personeline tali kusur atfediliyor.  Hamidiye, Palmiye ve Fazilet apartmanlarında ise özel sektör müteahhitleriyle birlikte, belediye personeli de asli kusurlu olarak gösteriliyor. Halihazırda Ezgi ve Sait Bey apartmanları davalarında yargılamalar başlamış durumda.

Bilirkişi raporlarında, bazı vakalarda binaların zemin katlarında sonradan yapılan tadilatlar, taşıyıcı kolonların ve perde duvarlarının kaldırılması ve asma kat ilaveleri ile binanın orijinalindeki kusurların daha da arttığı belirtiliyor. Bu tür tadilatların ruhsat ve onay alınarak yapılmasını sağlamaktan belediyelerin imar müdürlükleri sorumlu. 2011 yılından itibaren özel yapı denetim şirketlerinde çalışan yapı denetçileri de binaların ve binalarda yapılan değişikliklerin ilgili yönetmeliklere uygunluğunun denetlenmesinde görev almaya başladılar.

Onikişubat ilçesindeki Fazilet Apartmanı A Blok'ta anne-babası ve diğer yakınları ölen 45 yaşındaki Nurettin Çağdaş Çakmak, apartman sakinlerinin açtığı davaya rağmen belediyenin 12 yıl boyunca sorumluluklarını yerine getirmediğini ve bir fırının sahiplerinin binanın zemin katında ruhsatsız tadilat yaparak binanın yapısal bütünlüğüne kökten zarar verdiklerini anlattı. Çakmak, deprem sırasında binanın çökmesine bu tadilatların katkıda bulunduğunu iddia etti.

Kahramanmaraş savcılığı, müteahhidin yanı sıra fırın sahipleri hakkında da iddianame hazırladı. Fırın sahiplerinin şu anda nerede oldukları bilinmiyor.

Bilirkişiler ayrıca Fazilet Apartmanı'nın inşa edenlerin, inşaat mevzuatına uymadıklarını tespit ederek, belediye yetkilileri ile özel sektör aktörlerinin binanın çökmesinde ortak kusurlu olduklarını belirtiyorlar.

Çöken ve o sırada içinde bulunan 37 kişiden 35'inin ölümüne neden olan 8 katlı Ezgi Apartmanı vakasında, ruhsatsız bina tadilatlarının pay sahibi olduğuna inanmak için güçlü nedenler var. 46 yaşındaki Nurgül Göksu, oğlu, gelini ve 6 aylık torununun cansız bedenlerinin çıkarıldığı binanın bulunduğu yerde 12 gün beklediğini anlatıyor.  

Ne olduğunu anlamaya çalışan Göksu, zemin kattaki bir restoran kafenin sahiplerinin belediye ruhsatı olmadan tadilat çalışması yürüttükleri sırada önemli bir taşıyıcı kolonu ve perde duvarının bir kısmını kaldırdıklarına dair kanıtlar bulmuş. Ayrıca, apartman yöneticisinin 2021 yılında belediyeye yaptığı şikayetin herhangi bir işlemle sonuçlanmadığını ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı il müdürlüğünün, taşıyıcıların kaldırılmasına rağmen tadilat işinde herhangi bir usulsüzlük bulmadığını tespit etmiş. Haklarında dava açılan kafe sahiplerinin şu anda nerede oldukları bilinmiyor.

Penta Park'ta çöken ve 115 kişinin ölümüne neden olan iki apartman bloğundan biri ile ilgili olarak hazırlanan bilirkişi raporuna göre, sorun sadece binanın yapı standartlarına uygun olarak inşa edilmemiş olması değil, aynı zamanda binanın zemin katının da Ziraat Bankası tarafından ruhsatsız olarak tadil edilmiş olması. Belediye ne binanın standartlara uygun olarak inşa edilmisini sağlamış, ne de ruhsatsız tadilatı engellemiş. Penta Park bloklarındaki ölümlerle ilgili davanının duruşması 12 Ağustos'ta yapılacak.

Nispeten daha yakın zamanda inşa edilen ve Ocak 2011'den beri yürürlükte olan özel sektör yapı denetimi sistemiyle birlikte belediyelerin de denetimine tabi olan bazı bloklar da çöktüler. 2016 yılında inşa edilen Sait Bey apartmanı da bunların arasında.

İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün bir inşaat mühendisi ile iki bilirkişi raporundan öğrendiğine göre Sait Bey apartmanının katları, daha belediye yapı ruhsatı vermeden ve inşaat faaliyetleri denetlenmeden yükselmeye başlamış. Belediye'nin imar komisyonu kaçak inşaatın yıkılması yönünde karar almak yerine, müteahhidin inşaata devam etmesine göz yummuş.

Türkiye Makamlarının Deprem Riskini Azaltma Konusundaki Yetersizlikleri

Türkiye hukukunda, uygun önleyici adımlar atarak olası zararları azaltmak ve riskleri en aza indirmek suretiyle yaşam hakkını koruma yükümlülüğü, birden fazla kamu kurumu tarafından paylaşılmaktadır. Türkiye'de afetlere müdahale konusunda İçişleri Bakanlığı'na bağlı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) öncülük etmektedir. AFAD'ın, Temmuz 2018 tarihli 4 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nde belirtilen görevleri arasında "[afet] olaylarının meydana gelmesinden önce hazırlık ve risk azaltma … çalışmalarını yürüten kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonun sağlanması." da yer almaktadır. 

Bir belediyenin ciddi doğal afet riski taşıyan bölgeler konusunda uyarıldığı durumlarda, yerel halkın zarar görme riskini azaltmak için önleyici adımların atılmasını sağlamak belediyenin üst düzey karar alıcılarının temel görevidir. Afet yönetiminde belediyelerin görevleri 5216 sayılı Belediyeler Kanunu ile belirlenmiştir. Bu görevlerin arasında afetlerden önce acil durum planlarının yapılması ve risk teşkil ettiği düşünülen binaların tespit edilmesi ve gerekirse tahliye edilmesi de yer alır.

İnsan Hakları İzleme Örgütü ile Yurttaşlık Derneği’ne ’göre, Kahramanmaraş'la ilgili olarak, Türkiye hükümeti ile yerel belediye yetkililerinin elinde, ilin bazı bölgelerindeki binaların güçlü bir depreme dayanamayacağını önceden bilmek ve bu yönde adımlar atmak için yeterli veriler vardı. AFAD 2020 yılında Kahramanmaraş'ta doğal afet risklerinin azaltılmasına ilişkin ayrıntılı bir rapor yayınlamış, Türkiye'nin deprem uzmanları da uzun yıllar boyunca defalarca uyarılarda bulunmuştu. AFAD kentin birbiriyle kesişen aktif fay hatları üzerine kurulmuş olması nedeniyle, bir deprem sırasında Kahramanmaraş'ın bazı alüvyonlu alanlarının zeminin sıvılaşmaya eğilimli olacağı uyarısında bulunmuştu. Zemin sıvılaşması toprağın kelimenin tam anlamıyla sıvı benzeri bir hal aldığı ve binaların çökme olasılığının büyük ölçüde arttığı bir sürece işaret ediyor.

AFAD raporunda sıralanan temel tavsiyelerden biri şuydu: "olası bir depremde can ve mal kayıplarını en aza indirmek için, meskun alanlarda zemin etütlerinin ayrıntılı olarak yapılması ve tehlikeli zonlardaki yapıların tahliyesi zaruridir... Aktif faylardan uzak ve sağlam zeminler üzerinde, betonarme ve statik hesapları doğru olan, depreme dayanıklı binalar yapılmalıdır." Raporda Kahramanmaraş'ın bu açıdan en riskli mahalleleri de belirlenmişti.  

Görüşülen herkes, AFAD'ın tavsiyelerinin yerine getirilmesi, yani sağlam olmayan yapıların derhal boşaltılması ve yeniden inşa edilmesi konusunda ulusal ve yerel makamların ne kadar az şey yaptığının farkındaydı.

Ebrar Sitesi'ndeki Selam Apartmanı'nın enkazından kurtarılan 69 yaşındaki Nebahat Paçala şöyle konuşuyor: "Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı deprem riskini biliyordu, tüm kamu görevlileri de bu bölgedeki binaların dayanıksız olduğunu biliyordu ama kimse bu konuda bir şey yapmadı."  Kahramanmaraş'ta görüşülen bir jeoloji mühendisi ve iki inşaat mühendisi gibi uzmanlar da aynı görüşü dile getiriyorlar.

Türkiye'de müteakkip hükümetler, yaygın bir sorun olan kaçak ve güvensiz inşaat faaliyetleri ile, kaçak inşaat yapan veya mevcut binaların ruhsatsız tadilatından sorumlu müteahhitlere ve diğer sorumlulara af getirerek çözmeye çalıştılar. Bu tür imar affı yasalarının en sonuncusu Mayıs 2018'de bir önceki Erdoğan hükümeti tarafından çıkarılmıştı.

Uzmanlar, deprem ve diğer doğal afetlere ilişkin belgelenmiş riskler göz önüne alındığında, ruhsatsız ve denetimsiz inşaatlardan sorumlu olanların affedilmesinin ne kadar derin bir sorun teşkil edebileceğine dikkat çekiyorlar.

Kamu Görevlilerine Yönelik Soruşturma Açılması

4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun, bir kamu görevlisinin kamu görevi sırasında işlediği suçlardan dolayı soruşturulması ve kovuşturulması için hükümet ve devlet makamlarından önceden idari izin alınmasını zorunlu kılıyor. Delillerin ağırlığı ne olursa olsun, savcılıklar kamu görevlileri hakkında kendi inisiyatifleriyle soruşturma başlatamıyorlar, öncelikle ön delilleri ve soruşturma açılmasına yönelik tavsiyelerini ilgili idari makama iletmeleri gerekiyor. Bu makam daha sonra kendi ön soruşturmasını yürütüyor ve savcıya soruşturma açma izni verip vermeyeceğine karar veriyor.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu düzenlemeyi defalarca eleştirmişti. Mahkeme, soruşturma izninin verilip verilmeyeceğini belirleyen idari makamların yürütmeden bağımsız olmadığını ve kararlarının yargısal denetiminin yetersiz olduğunu tespit etmişti. Bu durum mağdurların etkili hukuk yollarına erişimini engelliyor. Önceden izin konusu, kamu görevlilerinin yaşam hakkı ihlallerinden sorumlu tutulduğu davalarda özellikle büyük bir sorun teşkil ediyor.  

Ocak ayında Yurttaşlık Derneği, Bilgi Edinme Hakkı Kanunu çerçevesinde İçişleri Bakanlığı'na, 11 ilin valiliklerine ve bu illerde en çok zarar gören 46 ilçenin kaymakamlıklarına, savcılıkların mevcut veya emekli olmuş kamu görevlileri ve seçilmiş siyasi aktörler hakkında kaç soruşturma izni talebinde bulunduğunu ve kaç soruşturma izni verildiğini soran 58 ayrı bilgi edinme başvurusunda bulundu. Bu 11 il şunlar: Kahramanmaraş, Gaziantep, Hatay, Adana, Kilis, Adıyaman, Osmaniye, Diyarbakır, Şanlıurfa, Elazığ ve Malatya

Bilgi edinme taleplerine cevaben istatistiki bilgilerin açıklanmasının önünde yasal bir engel olmamasına rağmen, İçişleri Bakanlığı 12 Ocak tarihinde çeşitli gerekçelerle bu tür bilgileri paylaşmayı reddetti. Bakanlık, bilgi edinme hakkı kanununun 19, 20 ve 21. maddelerine atıfta bulundu. Bu maddeler, talep edilen bilgi ve belgelerin, gizliliğin korunmasına ilişkin yükümlülüklerle çelişmeleri, idari veya adli bir soruşturmayı tehlikeye atma, suç işlenmesine yol açma veya suçun önlenmesini ve şüphelilerin yakalanmasını tehlikeye atma olasılıklarının bulunması, adil yargılanma ile özel hayatın gizliliği haklarıyla çelişmeleri gibi durumlarda paylaşılamayacaklarını düzenliyorlar.

Yurttaşlık Derneği, bakanlığın istatistiki bilgileri paylaşmayı reddetmesine 1 Şubat 2024 tarihindeitiraz etti. Bu satırların yazıldığı sırada söz konusu itiraz başvurusu sonuçlanmamıştı.

11 il valiliğinden yedisi, İçişleri Bakanlığı tarafından atıfta bulunulan Bilgi Edinme Hakkı Kanunu'nun bir veya daha fazla maddesine dayanarak bilgi vermeyi reddetti.  Kahramanmaraş Valiliği hiç yanıt yazmadı. Sadece üç valilikten (Şanlıurfa, Gaziantep ve Adana) somut yanıtlar alındı.  

19 Ocak tarihinde Şanlıurfa Valiliği, Yurttaşlık Derneği'ne savcılığın dört soruşturma izni talebinde bulunduğunu ve valiliğin İçişleri Bakanlığı'ndan bu dosyalarla ilgili ön soruşturma yürütmek üzere bir müfettiş görevlendirmesini istediğini bildirdi.  Valilik ayrıca Birecik ilçesinden gelen beşinci bir talebi de işleme koyma sürecindeydi. Ön soruşturmaların hiçbiri henüz sonuçlanmadı ve Şanlıurfa'da henüz hiçbir kamu görevlisi için soruşturma izni verilmedi.

26 Ocak tarihinde Gaziantep Valiliği, Yurttaşlık Derneği'ne dört dosyada ön soruşturmanın tamamlandığını ve karar için kaymakamlığa gönderildiğini bildirdi. Diğer üç soruşturma izni talebi dosyasında ise valiliğin kendisi tarafından görevlendirme yapılmış ve süreç devam ediyordu. Dokuz dosyada ise ön soruşturma başlatılması ve müfettiş atama talebi İçişleri Bakanlığı'na iletilmişti ve süreç devam ediyordu.

11 Ocak'ta Adana Valiliği, Yurttaşlık Derneği'ne bilgi edinme başvurularını YurttaşlıkDerneği'ne doğrudan cevap vermeleri talebiyle Adana'daki Kaymakamlıklara ilettiğini bildirdi. 11 kaymakamlık, Yurttaşlık Derneği'ne ya kamu görevlileri hakkında yürütülmekte olan bir soruşturma izni süreci bulunmadığını bildirdiler, ya da cevap vermeyi reddettiler. Seyhan Kaymakamlığı, Yurttaşlık Derneği'nin kararların tarafı olmadığını gerekçe göstererek  çeşitli tarihlerde alınmış 7 kararın içeriğini açıklayamayacağını bildirdi. Çukurova Kaymakamlığı ise çöken binaların inşa edildiği 2008 yılı öncesi dönemde ilçe olarak var olmadıklarını belirtti.

İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün başvurduğu diğer 45 kaymakamlıktan sadece üçünden ayrıntılı yanıtlar geldi. Hatay Dörtyol Kaymakamlığı, 18 Ocak tarihinde, Yurttaşlık Derneği'nin bilgi talebine ayrıntılı bir yanıt verdi. Mesleki ünvanlarıyla anılan üç kamu görevlisi hakkında soruşturma izni isteyen bir savcılığın talebine yanıt olarak, İçişleri Bakanlığı'ndan ön soruşturma yapmak üzere müfettiş görevlendirilmesi talep edilmişti. Malatya Akçadağ Kaymakamlığı ise 1 Şubat'ta verdiği yanıtta, ilçede kaymakamlığa yapılmış herhangi bir soruşturma izni başvurusunda bulunulmadığını bildirdi.

26 Mart’ta Gaziantep’in Islahiye ilçesinde, Islahiye Kaymakamlığı üç kamu görevlisi hakkında talep edilen soruşturma izninin kaymakamlık tarafından verildiğini, üç soruştuma izninden iki kararın itiraz üzerine Bölge İdare Mahkemesi’ne gönderildiği bilgisini paylaştı.

Your tax deductible gift can help stop human rights violations and save lives around the world.

Region / Country