Skip to main content

Türkiye: Yasa Taslağı Yeterli Değil

İfadenin Kısıtlanması ve Terörle Mücadele Yasalarının Kötüye Kullanımı Sorunları Yasa Taslağında Çözülmemiş

(New York, 13 Şubat 2012) - İnsan Hakları İzleme Örgütü bugün yaptığı açıklamada Türkiye hükümetince yürürlüğe sokulacak kapsamlı yargı paketinin ifade özgürlüğü ve keyfi  gözaltı uygulamalarıyla  ilgili temel sorunlara çözüm getirmediğini söyledi. Hükümet Meclis Adalet Komisyonuna gönderilen taslak paketin Mart 2012’de yasalaşabileceğini ifade etti.  

Kapsamlı yargı paketi Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi’nin  sert eleştirilerinin ardından gündeme geldi. Pakette, yargılanan gazeteci sayısının azaltılmasını ve  Terörle Mücadele Yasası uyarınca yayınların 15 ila 30 gün süreyle durdurulmasına  son verilmesini hedefleyen tedbirler var; paket   keyfi gözaltı uygulamalarıyla   mahkeme  öncesi  yaygın tutukluluk sorunlarını kısmen ele  alıyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü Türkiye araştırmacısı Emma Sinclair-Webb “Türkiye’nin büyük çaplı insan hakları sorunlarını giderme konusunda bu reform paketi vitrin süslemesinden çok daha güçlü bir etki yaratamayabilir” dedi.  Sinclair-Webb “Eğer hükümet reform konusunda ciddiyse çok daha cesur davranmalı ve ifade özgürlüğünü kısıtlayan yasaları iptal etmeli veya net olarak yalnızca doğrudan şiddete tahrik edenler için uygulanabilecek biçimde sınırlamalıdır” şeklinde görüşünü ifade etti.

88 maddelik paket insan haklarıyla ilgili hükümlerin yanı sıra idare mahkemeleri, mail düzenlemeler, iflas ve yolsuzluk gibi çeşitli konularda önemli düzenlemeler getiriyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü  bu  değişikliklerin Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği’nin tespit ettiği ifade özgürlüğünün kısıtlanması ve adil yargılama sorunlarını gidermede büyük ölçüde yetersiz kalacağını belirtti.. Bu kaygılar son olarak Avrupa Komisyonu’nun 2011 Türkiye ilerleme raporunda ve Avrupa Konseyi insan hakları komiseri Thomas Hammarberg’in Temmuz 2011 ve Ocak 2012 raporlarında dile getirilmişti.

İnsan Hakları İzleme Örgütü değişiklik önerilerinin gazetecilere ve Kürt haklarını savunan aktivistlere karşı kötüye kullanılan terör yasalarında iyileştirme getirmediğini  söyledi. Paketteki maddelerden biri mahkemelerin gazetecilere yönelik savcılık soruşturmalarının ya da gazetecilere verilen cezaların, iddia edilen suçu tekrar etmemeleri koşuluyla ertelenmesine olanak sağlıyor. Ancak bu koşul bir tür sansür anlamına geliyor .

Yasa taslağında basın özgürlüğünü korumak için atılan en somut ve olumlu adım Terörle Mücadele Kanunu’nun 6/5 maddesinin iptali. Bu yasa savcılar ve mahkemelerin “terör örgütü propagandası” yapmakla suçladığı gazete ve dergileri 30 güne kadar kapatabilmesine izin veriyor. Son yıllarda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Türkiye’yi mahkum eden kararlarında bu uygulamanın sansür anlamına geldiği  ve ifade ögürlüğünün ihlali olduğu tespiti yapıldı.

Gözaltındaki sanıkların haklarının korunmasını amaçlayan bir diğer olumlu tedbir de hakimlerden   tutuklama ya da dava öncesi ve sırasında tutukluluğun devamına ilişkin kararlarında, sanık hakkında neden kefaletle bırakılma veya tahliye kararı verilemeyeceğinin somut delillerle gerekçelendirmelerinin istenmesi. Bu adım, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında defalarca eleştirilen gerekçesiz gözaltı süresinin uzatılması kararı verilmesine cevap veriyor.

Bir diğer değişiklik ise yasanın kapsamı genişletilerek azami beş yıl hapis cezası öngören suçlarla ilgili davalarda tutukluluk yerine adli kontrol altına alınmasını öngörüyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü bunun Türkiye’de yaygın olan, özellikle de daha hafif terör suçlarıyla itham edilenler için uygulanan yargılama öncesi tutukluluğu azaltacağını söyledi. Ancak bu tedbir  şiddete karıştığı ya da şiddet eylemleri planladığına dair herhangi bir kanıt olmaksızın silahlı örgüt üyeliği suçlaması (TCK madde 314/2) nedeniyle beş ila on yıl hapis cezasıyla karşı karşıya   kalan gazeteciler gibi yüzlerce kişinin durumunu değiştirmeyecek.

Gazeteci ve editörlerin haksız olarak sağlam bir dayanağı olmayan yargılandığına dair uluslararası eleştirileri gidermek üzere hazırlandığı anlaşılan bir başka değişiklik yasası taslağı “31 Aralık 2011 tarihine kadar basın yayın yoluyla ya da sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenmiş” suçlardan dolayı dava ya da kovuşturma ile  ve  cezanın infazının  ertelenmesinin yolunu açıyor. Ama bu hüküm de silahlı örgüt üyeliğiyle suçlanan gazeteci ve editörlerlerin faydalanamayacağı bir değişiklik.

Her ne kadar ifade özgürlüğünü ihlal eden cezai soruşturma ve cezaların ertelenmesi olumlu bir adım olsa da hükümet ifade özgürlüğünü haksız kısıtlayan çok sayıda yasayı iptal etmek gibi gerekli bir adımı atmaktan imtina ediyor. Ayrıca, davaları ertelenen kişilerin üç yıl içinde aynı suçu işlememeleri şartı var, yeni bir suç işlemesi halinde ertelenen soruşturma, kovuşturma ya da infazlara kalınan yerden devam ediliyor.

Sinclair-Webb “Düşüncelerini ifade ettiği için haksız yere kovuşturmaya uğramış birine önündeki üç yıl içinde sessiz kalması halinde suçlamaların düşeceğini söylemek oldukça sansüre benziyor” diyerek, bu yasa değişikliğinin sadece gazetecileri  değil, şiddet içermeyen sloganlar attıkları için sıklıkla kovuşturmaya uğrayan göstericiler dahil, tüm vatandaşları kapsadığının net olarak belirtilmemiş olduğuna  dikkat çekti.

Yasa tasarısı Ceza Kanununun iki maddesinde belirtilen suçlar için cezaları da indiriyor: 220/6 maddesinde yer alan suçlar için beş ila on yıl arası cezalar yarıya, 220/7 maddesinde yer alan suçlar için aynı cezalar mahkemenin takdiriyle üçte iki oranında indiriliyor. Bu iki fıkra sık sık herhangi bir terör örgütüne üye olmayan ve uluslararası hukuka göre terör suçu sayılan ya da sayılabilecek herhangi bir fiilde bulunmamış kişileri terör suçuyla suçlamak için kullanılıyor.

Cezanın bu şekilde indirilmesi, bu maddeler uyarınca suçlanan kişilerin tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılabileceği anlamına geliyor. Ancak bu değişiklikle, muğlak kaleme alınmış yasalar yeniden düzenlenmemekte. İnsan Hakları İzleme Örgütü bu türden yasaların göstericiler, gazeteciler, Kürt yanlısı ve solcu siyasi aktivistler aleyhinde yaygın olarak kötü biçimde kullanıldığını belgelemişti.

Sinclair-Webb cezaların indirilmesinin kötü  kullanılan bu maddelerin yarattığı sonuçların giderilmesine faydası olacağını söyleyerek “Ama hükümet sorunun temeline inip yasaları yalnızca terör fiillerine doğrudan katılmış kişiler için kullanılacak şekilde sıkılaştırıncaya kadar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’yle sorun yaşamaya devam edecektir” dedi.

İnsan Hakları İzleme Örgütü reform paketindeki çeşitli değişiklik önerilerinin kısıtlı niteliğe sahip olmasından kaygı duymaktadır. Terörle Mücadele Kanunu’nun 10/d maddesine yapılan değişiklik bunlardan biri. Yasa, savcı ve mahkemenin soruşturmanın güvenliğinin tehlikeye girebileceği hükmüne vardığı durumlarda mahkemelere cezai soruşturma tamamlanıncaya kadar sanık ve sanık avukatlarının dava dosyasının tamamına erişimini  kısıtlama yetkisi tanıyor. Bu tedbir sanıkların terör suçlamalarıyla karşı karşıya kaldığı davalarda da uygulanabilir.

Avrupa Konseyi kısa bir süre önce soruşturma aşamasında kanıtların savunmadan uzun süre gizlenmesiyle ve bu uygulamanın sanıkların tutukluluklarının yasallığına itiraz hakkını fiilen engelleme olasılığı ile ilgili kaygılarını dile getirdi. 10/d maddesine önerilen değişiklik sanığın ya da avukatlarının kendi ifadesi ve uzman/bilirkişi raporlarına erişimine yönelik kısıtlamayı üç ayla sınırlandırıyor.

Ancak öneride, sanığın dava dosyasındaki  temel kanıtlar ve diğer belgelere erişim hakkıyla ilgili herhangi bir ifade yer almıyor; ki, bunlar olmaksızın sanığın etkin savunma hakkını kullanması ya da tutukluluğuna itiraz etmesi oldukça zor.

Sinclair-Webb “Hükümet kişilerin haklarını korumak için hukuk reformları yapmak konusunda samimiyse, bu yarım önerileri tekrar gözden geçirmeli ve sorunun tamamını halletmelidir” dedi.

Your tax deductible gift can help stop human rights violations and save lives around the world.

Region / Country