Skip to main content

(New York, 26 Kasım 2009) - İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch - HRW) bugün yayınladığı raporunda Suriye yetkililerinin, Kürtlerin barışçıl toplanmalarına hukuksuz ve gayri meşru saldırmaktan ve Kürt siyasi ve kültürel aktivistlerini gözaltına almaktan vazgeçmeleri gerektiğini söyledi.

"Toplu İnkar: Suriye'de Kürt Siyasi ve Kültürel Haklara Yönelik Baskı" ("Group Denial: Repression of Kurdish Political and Cultural Rights in Syria") başlıklı 63 sayfalık raporda Suriye yetkililerinin, Kürtlerin azınlık haklarını talep etmek için veya Kürt kültürüne özgü kutlamalar yapmak amacıyla düzenledikleri toplantıları yasaklama ve dağıtmaya yönelik gayretlerini belgeliyor. Raporda ayrıca önde gelen Kürt siyasi aktivistlerin gözaltına alındığı ve gözaltında kötü muamele gördüğü de örneklerle açıklanıyor. Suriye'de Mart 2004'te gerçekleştirilen büyük Kürt gösterilerinin ardından Kürtlere yönelik baskı şiddetlendi. Rapor, hapisten yeni çıkmış 30 Kürt aktivist ile hala hapiste bulunan 15 kişinin aileleriyle yapılan görüşmelere dayanarak hazırlandı. Suriye hükümeti İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün yaptığı randevu ve bilgi edinme taleplerinin hiçbirine yanıt vermedi.

İnsan Hakları İzleme Örgütü Orta Doğu ve Kuzey Afrika direktörü Sarah Leah Whitson, "Irak'tan Türkiye'ye, bölgedeki diğer ülkelerin Kürtlere yönelik tutumlarında iyileşmenin yaşandığı bir dönemde Suriye'nin tutumunu değiştirmemekte ısrar ettiği"ni söyleyerek, "Aksine, Suriye Kürtlerle ilgili her tür siyasi ve kültürel görüşün ifade edilmesine karşı özellikle düşmanca bir tutum içinde" dedi.

20 milyonluk nüfusa sahip Suriye'nin yaklaşık %10'unu oluşturan Kürtler, yoğunlukla ülkenin kuzey ve doğu bölgelerinde yaşıyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü araştırmaları sonucu Suriye güvenlik güçlerinin 2005 yılından bu yana, son derece Kürt siyasi ve kültürel içerikli en az 14 barışçıl açık toplantıyı önlediğine ve kalabalığı dağıtmak için sıklıkla şiddete başvurduğuna dair bilgiye ulaştı. Güvenlik güçleri yalnızca Kürtlerin azınlık haklarına yönelik siyasi toplantıları değil Newruz ve diğer kültürel kutlamalar için toplanmalarını da engelledi. Bu olayların en az ikisinde güvenlik güçleri kalabalığın üzerine ateş açarak ölümlere yol açtı.

Whitson, "Suriye hükümeti Newruz kutlamaları sırasında her yerde, hatta köylerde bile tehditle karşı karşıya olduğunu düşünüyor. Eğer hükümet Kürt azınlıkla daha iyi bir ilişki istiyorsa, seslerini kısmaya çalışmak yerine meşru şikayetlerini dikkate almalıdır" dedi.

Suriye'nin uluslararası yükümlülükleri, ifade ve örgütlenme özgürlüğü ile buna bağlı olarak toplanma hakkını korumasını gerektiriyor. Ayrıca uluslararası hukuka göre Suriye'nin, azınlık kimliklerini korumak ve azınlıkların anadillerini konuşmaları ve gerek özel gerekse kamusal alanda kültürlerini özgürce yaşamaları dahil olmak üzere, toplumsal ve siyasi hayata katılımını güvence altına alma yükümlülüğü bulunuyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün raporunda ortaya koyduğu bir başka husus da 2005 yılından bu yana en az 15 tanınmış Suriyeli Kürt siyasi liderin tutuklanarak yargılanmış olması. Suriye'de bir siyasi partiler yasası olmadığı için, Kürt partiler bir yana, hiçbir siyasi partinin resmi kaydı bulunmuyor. Bu nedenle, Suriye ceza yasasına göre tüm Kürt partileri de dahil olmak üzere herhangi bir parti üyesi her an kayıt dışı bir örgüte üye olma suçuyla tutuklanabilir. En son 15 Kasım 2009 tarihinde Şam Ceza Mahkemesi, Kürt azınlığa yönelik ayrımcılığın sona ermesini savunan Kürt Azadi Partisinin üç önemli üyesini "milli hassasiyetleri zayıflatmak" ve "mezhep ya da ırka dayalı kargaşayı tahrik etmek ya da mezhepler ve halkın çeşitli üyeleri arasında çatışmayı kışkırtmak" suçuyla üç yıl hapis cezasına çarptırdı.

İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün görüştüğü 30 Kürt eski tutukludan on ikisi güvenlik güçlerinin kendilerine işkence yaptığını dile getirdi. Tutuklananların çoğu, muğlak ve geniş kapsamlı "güvenlik suçları"ndan mahkum edilebilecekleri askeri mahkemelere sevk ediliyorlar. Haklarında isnat edilen suçlar arasında en yaygın olanlar ise "milli hassasiyetleri zayıflatan yalan ya da abartılı bilgi yaymak" ya da "Suriye topraklarının bir bölümünü koparıp başka bir ülkeye katma"yı savunan fiil ya da konuşma yapmak.

Ekim 2008'de Askeri İstihbarat'ın Filistin Şubesi'nde üç ay gözaltında tutulan bir Kürt siyasi aktivist, sorgucuların kendisine nasıl davrandığını şöyle anlatıyor:

Eğer sorgucu söylediklerimden ikna olmazsa gardiyanlar beni "işkence alanı"na götürüyor ve orada ellerim arkadan bağlı, gözlerimde siyah bir bağ ile günlerce ayakta durmaya zorluyorlardı.11 gün boyunca ayakta tutuldum; arada sadece 10 dakikalık yemek molaları veriyorlardı. Uykusuzluktan yığıldığım takdirde... üstüme soğuk su döküyorlar ve kablolarla dövüyorlardı. Bu işkence yüzünden birçok hastalık edindim. Serbest bırakıldıktan sonra yaptırdığım testlerde eklem iltihabının yanı sıra midemde, böbreklerimde ve göğsümde de çeşitli enfeksiyonlar geliştiği ortaya çıktı.

(Diğer tanıklıklar için açıklamanın sonuna bakınız)

Bu aktivistlere yönelik tacizler serbest bırakılmalarından sonra da devam ediyor. Güvenlik güçleri ifadelerini almak için şubeye çağırmaya devam ediyor ve sık sık da ülke dışına çıkmalarını yasaklıyorlar.

Avrupa Birliği ve ABD son dönemlerde Suriye ile yakın ilişkiye girmek konusunda oldukça hevesli. İnsan Hakları İzleme Örgütü bu hükümetlere çağrı yaparak Suriye'nin Kürt azınlığa yönelik uygulamalarını onaylamadıklarını kararlı bir dille ifade etmelerini ve Suriye'yle ilişkilerinin gelişmesinin, Suriye'de insan haklarının somut bir biçimde iyileştirilmesine bağlı olduğunu vurgulamalarını talep etti.

Whitson "Suriye'deki Kürtlere yönelik muameleyi göz ardı ederek sorun çözülmez. Uluslararası topluluk Irak ve Türkiye'deki Kürtlere yönelik tutumun iyileşmesinde önemli bir rol oynamıştır" diyerek, aynı şeyi Suriye'deki Kürtler için de yapmalarının gerektiğini ifade etti.

İnsan Hakları İzleme Örgütü Suriye hükümetini aşağıdaki tavsiyeleri hayata geçirmeye davet etmektedir:

  • İfade, örgütlenme ve toplanma özgürlüklerini barışçıl yollarla kullandıkları için gözaltında tutulan kişilerin serbest bırakılması;
  • Suriye ceza yasasında ifade özgürlüğünü hukukdışı bir biçimde kısıtlayan, güvenlikle ilgili muğlak hükümlerin değiştirilmesi ya da iptal edilmesi;
  • Gözaltında işkence ya da kötü muamele yaptığı iddia edilen görevliler hakkında soruşturma başlatılması;
  • Siyasi partilerin örgütlenmesini mümkün kılacak bir yasanın çıkarılması ve yeni siyasi partileri kayıt edecek bağımsız bir seçim komisyonu kurulması;
  • Suriye'deki Kürt azınlığın şikayetleriyle ilgilenecek bir komisyon kurulması.

"Toplu İnkar" raporundan tanıklıklar

9 Mart 209'da kadınların toplumdaki rolünü kutlamak için bir Kürt partisinin Qamışlı'da (Kamışlı) düzenlediği konsere katılan bir kişi, güvenlik güçlerinin kalabalığı nasıl dağıttığını şöyle anlatıyor:

Kutlamaların başlamasından onbeş dakika sonra güvenlik güçleri odanın etrafını çevirdi. Ellerinde silahlar ve sopalarıyla kadın ve çocukları korkuttular. Hızla [ses düzenine] hoparlörlere ve sandalyelere el koydular.

Özel bir evde Kürtlerin tarihi üzerine yapılan kapalı toplantıya katılan bir aktivist 29 Ocak 2007'de Askeri İstihbarat'ın katılımcıları gözaltına alışını anlatıyor:

Yaşa'nın evindeki Kürtlerle ilgili kültürel sohbet toplantısına katılan 12 kişiydik. Birden, Halep Askeri İstihbarat mensupları içeri girdi ve hepimizi şubeye götürdü. Bizi 10 gün Halep'te tuttuktan sonra Şam'daki [Askeri İstihbarat'ın] Filistin Şubesine götürdüler. 7 kişiyi serbest bırakıp beşini gözaltında tutmaya devam ettiler. Bu beş kişi Yekiti Partisinin üyeleri olduklarını itiraf etmişti.

Siyasi bir parti olan Kürt Gelecek Hareketinin bir üyesi otobüse binmek üzere beklerken nasıl yakalandığını şöyle anlatıyor:

Bir sivil polis beni `Amuda kentinde gözaltına alıp hemen el-Hasaki'deki Siyasi Güvenliğe transfer etti. Beni Kürt Gelecek Hareketi üyeliğiyle suçladılar ve 12 gün sorguladılar. Sorgu sırasında herşeyden mahrum bırakıldım. Soruları partinin siyasi programı, iç tüzüğü, benim partideki rolüm-özellikle de partinin resmi sözcüsü olan Mesh'al Temmo'nun kaçırılmasından sonraki rolüm üzerine yoğunlaşıyordu. Sorgudan sonra beni 1 Eylül'de Qamışlı askeri hakimine sevk ettiler. O da beni resmi olmayan siyasi partiye üye olmak ve mezhepe dayalı kargaşayı tahrik etmek suçuyla tutuklanmama hükmetti.

Bir Kürt siyasi partisi olan PYD üyesi, Mayıs 2006'da `Ain `Arab Siyasi Güvenlik tarafından tutulduğu sırada maruz kaldığı işkenceyi şöyle anlatıyor:

Bana hem fiziksel hem duygusal işkence yaptılar. Fiziksel işkence daha şubeye varır varmaz başladı. Şubenin başındaki memur bir kırbaçla ayaklarıma vurdu. Vücudumun çeşitli bölgelerine vurdu. Beni aşağıladı, tehdit etti ve Kürtleri aşağılayıcı şeyler söyledi. Cebimde bir defter vardı, oraya rejimin adını değiştirip `Ain `Arab koyduğu şehrin Kürtçe ismi olan Kobani yazmıştım. Defteri bulunca bana "Senin de Kobani'nin de Allah belasını versin. Neden `Ain `Arab diye yazmıyorsun" diye bağırarak, yüzün üstünde kırbaç vurdu. İşkenceye yaklaşık altı saat boyunca aralıklı dayakla devam etti.

Your tax deductible gift can help stop human rights violations and save lives around the world.

Region / Country